23 Kasım 2009 Pazartesi
TARİHTE BU GÜN THKP-C(Acilciler) 1. Kongresi ve Sayın A. Öcalan’ın konuşması
Mihrac Ural
21 Kasım 2009
21 Kasım 1 Aralık 1986. 1. Kongremizin bağlandığı yıl. THKP-C (Acilciler) bu kongreyle gerçekçi bir örgütsel yapıya kavuşarak, kurallarıyla yönetici ve sorumluluklarıyla arşivi ve etkinlikleriyle bir örgüt olarak ortak ülkemizin siyasal sahnesindeki yerini almıştır.
19 Ağustos 1977’da İstanbul’da uğradığımız polis baskını ve takibatlarında, polis işbirlikçisi, ahlaksız bir itirafçı kişi örgütümüzü istisnasız her şeyiyle polise teslim etmişti. Hayallerini bile anlatmış, olası eylemleri ve olası eylemcileri de söyleyerek, itirafçılık tarihine katkı yapacak bir darbenin örgütümüze vurulmasına yol açmıştır. Sonraki tüm gelişmeler ve bu gün yeniden yükselişe geçişimize karşı bir araya gelen itirafçı ve ortağı MİT ajanının ortaya koyduğu ihbarcı sürükleniş, dünü bu güne bağlayan halakların derin anlamını anlatmaya yeterlidir.
İtirafçının yıkımı ardından, örgütü yeniden toplamak ve ülke çapında siyasal duruşumuzu örgütsel bayrak altında yükseltmek için çok emek verildi. Bu emeklerle örgüt ülke çapında yeniden kurumlaşması, komitelerin yönettiği, kitle çizgisi açık olan bir örgüt haline gelmiştir.
Bu amaçla, fiili örgütsel yapının yükseltilmesi yanı sıra en önemli adım merkez yayın organı olarak CEPHE dergisinin çıkışıdır. Bu başarı, siyasi bir örgütün kitlelerle buluşması açısından hayatı bir önem sahiptir. Bu başarıyı gerçekleştirenler polis baskınlarıyla yakalanmalarına karşın örgütsel yapının bozulmaması, siyasi mücadelenin her yerde olduğu gibi ve yükselerek devamını getirdi. Sürecin gelişmeleri içinde esir düştük, işkencelerden geçtik. Ser verdik sır vermedik.
Bu duruş bir Acilci duruşuydu. Bizler zindandayken militan ve kadrolar, çalışmalarını ülke çalışmalarını başarıyla yürüttüler. Zindan sürecinde bizler ve tüm örgütsel etkinliklerimiz direnmelerine devam etti. Sağmalcılarda, Isparta cezaevinde, Denizli’de, Van, Niğde ve diğer zindanlarda, 12 Eylül döneminde Mamak zindanlarında ilk direniş yoldaşlarımızın emekleriyle, Sinop kalesi zindanını yıkılışı da Acilciler örgütünün katkılarıyla gerçekleşerek yürüdü; isyanlar, hak talepleri için direnişler, firar için tüneller bu sürecin içinde zindanlardan yükselen mücadeleyi temsil ediyordu. Merkezi kararla zindan gardiyanlarına ülke çapında yürüttüğümüz ihtar eylemleri küçümsenmeyecek bir katkı olarak tüm devrimcilerin yararına olmuştu.
Zindan firarı sonrası 12 Eylül rejimi gelip çatınca örgütün korunması, hataların ve eksiklerin yeniden gözden geçirilmesi içini yurt dışında güvenli bir alan yaratıldı. Bu güvenli alan siyasi ve askeri eğitim fırsatı olarak değerlendirildi. Görevler ihmal edilmeden yapılabileceklerin en azamisi yapılarak yerine getirildi. On yıllar içinde başarılan ve çok az hatayla kapatılan birçok süreç, bunu çok anlamlı bir mesaj haline getirmiştir.
Bu süreçte yurt dışı merkezin Ortadoğu olduğu tespiti ve buna karşı çıkan Avrupa kaçkınlarının tahribatlarının aşılması önemli bir dönemeçti. 1 Mayıs 1982’de ilk kez genişletilmiş Merkez Komite toplantısı çağrısı ve başarıl bir şekilde toplanıp kararlar alması bu adımı taçlandıran bir sonuçtu.
Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesinin (FKBDC) kuruluşunda etkin olarak yer alıp yeniden Cephe Merkez Yayın organının yayına başlatmak, onlarca yoldaşın eğitim sorunuyla olduğu kadar sosyal yaşamıyla imkanlar zorlanarak ilgili olmak, Avrupa’ya örgüt adına çalışmak üzere kadroları başarıyla taşımak bu sürecin başarıları arasındadır; siyasal günde aynı anda cevap veren binlerce bildiri, broşür ve kitap yazımı örgütümüzün literatürünü oluşturan veriler olarak ortaya çıktı. Örgütü örgüt yapan temel tezlerin tümü işte bu süreçte belirlenmiş oldu. THKP-C (Acilciler) adına kongrede onaylanmış tüm tezlerimiz bu süreçte belirginleşti. Önce süreçte arta kalan bir iki yazının karmaşık dokusu, Halk savaşı tezleri gibi işlevsiz önermeleri bu dönemde aşıldı.
1982 Haziranında,
İsrail’in Lübnan’a saldırısı ve bu savaşta enternasyonalist dayanışmamız gereği kamplarında eğitildiğimiz Filistinlilerle birlikte savaşa katılmak ve savaş sonucunda tüm yoldaşların sağ salim merkezi kampa dönüşleri bu çalışmaların önemli bir parçasıydı. Bu mücadelenin doğal uzantısı olan Trablus savaşları İsrail ABD ve tüm Arap gericiliğine karış bir mücadele olarak belirmişti. Bu savaşta verdiğimiz şehitler bu mücadeleye olan bağlılığımızın bir ifadesiydi.
İşte 1. Kongremiz böylesi başarıların ardından bağlanmıştı.
Kongre algısı bir örgüt algısıdır, bir kurum ve kurallı çalışma algısıdır. Bunu gerçekleştirmek 12 Eylül rejiminin en karanlık kesitinde böylesi bur organizasyonu başarmak gerçekte de bir direnmeydi.
Kongremizi sabote etmeye yönelik üç MİT ajanının gönderilmesi, 12 Eylül rejiminin örgütümüze ilişkin yaklaşımını yansıtması açısından çok önemlidir. Üç MİT ajanın yakalanarak ifadelerinin alınması ise 12 Eylül rejimine sert bir şamardı. MİT ajanları Süleyman Koçak, Aydın Ocak ve İbrahim Yalçın’ın el yazılı itiraflarında örgütümüze ve PKK’ye karşı ne türden komplolar kurulduğunu açıkça ortaya çıkmıştır. Kamuoyuyla paylaştığımız bu belgelere rağmen yolumuzda kararlıca yürümekten bir an bile geri durmadık.
Kongremizi başarıyla bağladık.
1 Kongrenin şeref konukları arasında Sayın Abdullah Öcalan da bulunuyordu. Tarihte bu günün anısına bu konuşmayı sizlerle paylaşıyorum.
THKP-C Acilciler 1. Kongresinde (21 Kasım - 1 Aralık 1986) PKK Genel Sekreteri
Sayın Abdullah ÖCALAN´ın Yaptığı Konuşma.
Değerli Yoldaşlar,
Değerli THKP-C Acilciler 1. Kongre delegeleri ve değerli misafirler. Sözlerime başlamadan önce içten selamlarımı sunar, böylesine değerli ve bir çok oluşuma yol açacağına kesinlikle inandığım 1. Kongrenizde bulunma imkanına kavuştuğum için siz yoldaşlarıma şükranlarımı iletiyorum. (Alkışlar... "Yaşasın Kürt Türk Halklarının Mücadele Birliği" sloganları..)
Sizlere, partimiz PKK´nın kısmi de olsa ayağa kaldırdığı halkımızın mücadele selamlarını iletiyorum. (Alkışlar... "Biji Azadiye Kürdistan" sloganları.. ve alkışlar..) Tarihinden gelen ve günümüzde, özellikle 1980 sonrasında son derece vahşi ve barbarca bir saldırıyla üzerimize gelen, başta sizler ve bizler olmak üzere vahşi hayvanlara özgü kudurganlıkla saldırarak çoğumuzu, zindanlarda görülmemiş iğrenç işkencelerden geçiren faşist TC´nin saldırıları altında böylesine görkemli bir ortamda kavuşmamız hiçbir kişisel, ulusal, hatta sınıfsal basit çıkar endişesine kapılmadan, yeninin doğuşunu tartışmamız, yeniyi doğuracak pekçok kararlara ulaşmanız sizin gibi bizleri de son derece mutlu ediyor.
12 Eylül faşizminin yeniden biçimlendirdiği toplumsal ve onun bilinçteki yansımasına çok kararlı karşı çıkan ve asla kabul etmeyen şehitlerimiz ve zindanlardaki büyük direniş değerlerine layık olma, onları temsil etme kararlılığından asla söz etmezsek, burada ortaya çıkaracağımız kararlar halklarımız için bu sefer gerçekten nihai zafer yolunda bizi yüceltecek her türlü gelişme imkanlarına gebedir.
Birbirimize karşı derin kardeşlik bağlarıyla bağlıyız. Enternasyonalizm ilk ilkemizdir, ama benden önceki yoldaşımızın da bahsettiği gibi çok daha derin olan insani bağlarımız da vardır. Bölgemizin tarihinden ve güncel konumundan kaynaklanan bağlarımız vardır. (....)
Osmanlı devleti ve onun üzerinde inşa edilmiş Kemalist gericiliğin bugünkü saldırıları karşısında sorunlarımızı güçle, cesaretle, görülmemiş bir aydınlığa kavuşturma en azgın ve belalı rejimlerden biri olan Türkiye faşizmine karşı kongrenizin kendisini güçlü bir donanıma kavuşturarak çıkması en büyük temennimizdir.
Bu toplantıya, 1. Kongrenize gelirken gerçekten çok düşündüm. Neler yapmalıyız? Neler vermek zorundayız? Hiçbir yüzeyselliğe kapılmadan, Türkiye´de eskiden çok görülen yüzeysel sloganlarla yetirmeyerek, örgütlerimizin temellerinde yatan enternasyonalizm ruhunu sonuna kadar göstermek gereğini süratle duyuyor, rolümüzün olanca derinliğiyle şart olarak görme ve şartın gereklerini yerine getirmekten kaçınmayacağımızı belirtelim. (Alkışlar, alkışlar...)
Faşist rejimin zulmüne meydan okuyarak THKP-C Acilciler 1. Kongresine delege sıfatıyla katılan yoldaşlar, zindanları ve zulmünü yaşamış arkadaşlar, söylemeye gerek yok ama yaşadığınız dehşetin dile gelmesi, şu anda bile zindanlarda yaşayanların dehşet ortamını çalışmalarınızdan uzak tutmamanız gerekiyor. Orada direnen, insanlığın onurunu çiğnetmemek için verdiği en son mücadelesidir. Bunları asla unutmamalıyız, unutmayacağız. ("Zindandakiler Onurumuzdur", "Zindandakiler Gururumuzdur" sloganları.) (....)
Bize yapılanlar, bize yaşatılanlar, bize reva görülenler az sayıda insan topluluklarının, az sayıda ulusun başına gelmiştir. (....)
Sorumluluklarımız büyüktür. Bazı arkadaşlarımızın tecrübeleri noksan olabilir. Eksik bilgilenmemizin pek çok nedenleri vardır. Tarih bilgimiz çarpıtılmıştır. Kemalizm, eksik olmasın bunu epeyi başarmıştır. Bunlar bizleri kesinlikle umutsuzluğa, yılgınlığa düşürmemelidir. Geleceğe yönelik güçlü bir çıkıştan yoksun kalmamıza götürmemelidir. Geleceğe yönelik ikircimli yaklaşım, birazcık umutsuzluk çok kötü yerlere götürür bizi. Bizimle de kalmaz, bizim şahsımızda dalga dalga tüm toplumun hücrelerine kadar umutsuzluk dalgasına dönüşebilir. Buna fırsat tanımayalım. (....)
Bizim son çıkışlarımız belki çok çılgınca, mecnunca karşılanabilir ama, başta dehşetli bir faşizm varsa, buna karşı mutlaka bir şeyler yapmamız gerekiyorsa yapmalıydık ve bu yüzden de yaptık. (Alkışlar, alkışlar...) (....)
Yoldaşlar,
1. Kongre çalışmalarınızın çok önemli olacağına inanıyoruz, güveniyoruz. Bu toplantı ve çalışmalarınızın ülkemizin önünde duran tasfiyeci eğilimlerin iflasında da önemli bir rol oynayacağı açıktır. (....)
Anayasa, sendikalar yasası, şu son parlamento gibi daha bir çok kurum devrimcilerin yıkmakla yükümlü olduğu faşist kurumlardır. (....)
Bugün rejimi meşrulaştırma girişimlerinden başka bir şey olmayan legalizm hastalığı, yeniden diriltilmeye çalışılıyor. TKP´nin başını çektiği "Sol Birlik" sıkılmadan yeni bir legalizm savunuyor. Bütün çabası parlamentoya 1-2 milletvekili sokmak, TKP´yi meşrulaştırmak (....). 40 tane TKP kurulsa ne olur? Ne yapar? Çok açık biliniyor, Mustafa Suphi´ler Kemalizmin oyunuyla katledildiler. Ne acı ki, komünizm adına yola çıkan Mustafa Suphi´ler Kemalizme güvendiler. TKP´de bunu yapıyor. TKP neye güveniyor? Bunu biliyoruz, burada bir bel bağlama olayı var. Burjuvaziye bel bağlayarak komünistlik yapılmaz. (....)
Biz, Türkiye´li örgütlerle gerçekten son derece önemli, kardeşlik bağları kurmak istiyoruz. Biz Kürdistan adına parti şekillendirmeye karar verdiğimizde yüzlerce defa "Vatan bölünmez bir bütündür" diye azgın bir şövenizmle karşılaştık. Kendimize ulusal kimliğimizi söylemekten bile utandığımız bir durumun yaratıcıları karşısında, hergün süklüm püklüm kalıyorduk. Ne insanlığa açılıyorduk, ne sosyalizme. Bu noktada yeni bir şekillenmeye yönelmekten başka bir çare yoktu. (....)
Sizlerin, hareketinizin, soylu bir geçmişe ve başkaldırışa sahip olduğunu bilmeyen yoktur. O günkü amansız zorluklar ne olursa olsun bu soylu başkaldırışın önderlerinden bizzat konuşmalarına tanık olduğum Mahir Çayan yoldaşın, (Şiddetli alkışlar...) milliyetçilik ve ulusal sorun konusunda söyledikleri sözler çağdaş Türkiye halk hareketlerinin temeli olacak derinliktedir. Hareketinizin bu çıkışı da, zaten buna kanıtlar. Ve bizim de çıkışımız bunu kanıtlar. Evet, daha sonra yine sizlerin önder yoldaşlarınızın soylu çıkışları vardır. Belirtmek gerekir. Şahsen tanıma imkanı bulduğum Yüksel Eriş yoldaşın (Şiddetli alkışlar, alkışlar ve "Şehitlerimiz Ölümsüzdür" sloganları..) candan, son derece insani yoldaşlığını asla unutmayacağım. 12 Mart´tan sonra, birlikte uzun bir süre aynı odada, uzun ve son derece candan, samimi tartışmalarımız oldu. Son derece enternasyonalist bir özü onda da bulduğumu belirteyim. Bu yoldaşa karşı, bu bir görevdir. Bunu belirtmek görevdir. Ve bu yoldaşlar, çıkışımızın temel cesaret kaynaklarıdır. Onlardan aldığımız cesaret, son derece yüreklendiriciydi. Ulusal sorunda da öyleydi, faşizme karşı soylu çıkışta da öyleydi. Belki onlar görmedi ama, bazı tartışmalara sizlerden de arkadaşlar katıldı. Birçok tartışmada bazılarının tasfiyecilik eğilimlerine karşı biz, sonuna kadar bu direnişçilerin anısını dayattık. Onlar her ne kadar bugün aramızda yoksa da, onların anısının böyle oynanacak anılar olmayacağını diktik, kabul edeceksiniz dedik (....). Nitekim oralardaki ısrarlarımız, bizleri bu noktaya kadar getirdi. (....)
Yeni dönemin insani ilişkilerinin, örgüt ve dayanışma ilişkilerinin en derin temelde atılmasını istiyoruz. Buna sosyalizm densin, ne denirse densin. Bu çok gereklidir. (....) Biz mevcut yüzeysel, zayıf ilişkilerle ne kadar ayakta kalabiliriz? Bu zayıf ve yüzeysel ilişkiler kendi örgüt yapımız içinde bile bana en dehşetli anı veriyor. Hiçbir şeyden çekinip korktuğum kadar yoldaşlar arasında zayıf ikircimli, kararsız ilişkilerden korkmuyorum. Yoldaşlar birbirlerine gerçekten güven vermeliler, eğer veremezsek ölümün üzerine gidemeyiz. Ve gidildimi, ezik yürekle gidildimi en dramatik olan şey olur. (....)
Sizinle FKBDC çalışmalarında bir yığın görüşmelerimiz oldu. Program konusunda ilerlemeler kaydettik. Bilinen tasfiyeciler, biz adını "Yeni Enver´cik" koyduk (şimdi, Avrupa varoşlarında dolaşıyor). Bugün Dev-Yol´u bu hale getiren tasfiyeci Enver´cik bir çok şeye zarar verdi. (....)
Şimdi, bir taraftan "Sol Birlik" ve birlik çağrıları yapıyor. Bunlar bizi de satar sizleri de satar. Kendi deneyimlerinizi gözönüne getirin, bunu yaparlar. Bunlara karşı dikkatli olmamız gerek.
Arkadaşlar, yoldaşlar;
Ben, tüm örgütümüz adına söylüyorum. Herşeyi yaparım, yeterki tasfiyecilik bıçağının altına bizi yatırmasınlar. (Alkışlar... "Yaşasın Direniş, Kahrolsun Tasfiyecilik" sloganları...) Bize tasfiye kapıları dayatıldı, kabul etmedik, etmemeliyiz. (....)
Sizlerle birlikte, sosyalist ülkelerle gelişen, gelişmekte olan ilişkileri daha da geliştireceğimize inanıyorum. (....) Sizlerin ve bizlerin geliştirmiş olduğu kongre zirveleri yeniye çıkışın önemli aşamalarıdır. (....)
Türk faşizmi Irak´a, İran´a, Suriye´ye yöneliminde çekingen ve çok iyi biliyorsunuz ikili görüşmelerinde bunu çözümlemeye çalışıyor. Ama başarısız, çözümleyemiyor. Irak´la çözümledi, Irak gerici rejimiyle ittifakı var. İran ve Suriye´yle çözümleyemiyor. Başarısız, başarısız olduğu için yönelemiyor. (....)
Kürdistan devrimci hareketini, yalnız Türkiye´nin devrimci-demokratik hareketi için değil, Ortadoğu halklarının kurtuluş mücadelesinde oynanması gereken en özgül, en belirleyici rolü oynatmak, bu noktada Kürt hareketine Avrupa´nın dayattığı reformizmi ve gerici milliyetçiliği kesinlikle reddetmek, Kürdistan´ı Ortadoğu devriminin güçlü bir müttefiki haline getirmek görevimizdir. Biz, bu şansı yakalamışızdır. Bunu acele de yapmış olsak, biraz hazırlıksız da yapmış olsak, bugün kudurgan faşist generaller çetesi sıkışmıştır. (....)
Şunu kesinlikle belirteyim ki, biz bu çıkışlarımızı dar milliyetçi çıkarlar için kullanmayacağız ve kesinlikle salt bir ulusal kurtuluşçuluk mücadelesine dönüştürmeyeceğiz. Geçmişte çok silik bir rüya gibi olan ama şimdi gittikçe aydınlanan, gerçek olan, burada Ortadoğu emekçi halklarının kurtuluş mücadelesinin güçlü direnişine yol açabilecek, güçlü bir direniş kalesi yaratabilmek. (....)
Türkiye işçi sınıfı ve onun önderliğinde yükselecek devrimci demokratik sosyalist hareketi, onun sınıf temeli, bizim stratejik müttefikimizdir. Asla bundan kuşkumuz yok, daha doğarken esas aldığımız müttefikimiz buydu. Anlayışsızlıklarından vazgeçsin, tasfiyeciliklerinden vazgeçsinler. Ama buna rağmen, objektif olarak devrimi gerçekleştirecek, birlikte omuz omuza olacağımız güç, Türkiye işçi sınıfı ve onun önderliğinde devrimci demokratik sosyalist harekettir. (....)
Yoldaşlar,
Bundan sonra sizler, değindiğimiz meseleleri şüphesiz daha fazla tartışacaksınız ve eminimki, bizleri de mutlu kılacak, birçok veriye anlam kazandıracak devrimci kararlara dönüştüreceksiniz. Sizlerle beraber fazla gelişme kaydetmemiş, canlandırılmamışta olsa, değer verilmesi gereken resmi, siyasal bağlarımız da vardır. FKBDC´ne biz baştada Mihrac yoldaşa, bu ismin kalmasını söyledik. Çünkü, tasfiyeci şefler bu sıfatı ezmek istediler. Tasfiye etmek istediler, biz kalmasını istiyoruz. Örgütlerimizi geliştiririz, yenileriz, daha sonra canlandırırız. Türkiye halklarının ortak direnişinin resmi, somut ifadesi olan bu sloganın, öyle soyut atılan bir slogan olmadığını, eğer bundan sonra direniş gerçekleşecekse bu slogan altında gerçekleşebileceği, partimizin benzer yürüttüğü çalışmalardan da bu konuya önem vermemiz gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Sizlerin de aynı şeyleri düşündüğünüzü biliyoruz. Fazla söze gerek yok. Yüzeysel, birbirini idare etmeye yönelik ilişkilerden öteye derin, tarihsel bir temeli esas alan ve günümüzün bilimsel bir izahını yapan bu zirveler, güçlü dayanışmamızın temeli olmaktadır. (....)
Enternasyonalizm, Türkiye´nin solu, tasfiyecilik ve TC´nin olası gelişmeleri hakkında benzerliklerimiz çok yakın. İnanıyoruz ki, bu temelde bizim yoldaşlığımız güç kazanacaktır. Bu yoldaşlığımızın güç kazanmasını istiyoruz. Türkiye´de, birçok devrimci örgütle ve pekçoğunu yitirdiğimiz devrimci ile oturup kalktık, çoğu acımasız koşullarda direndi, bazıları alçakça teslim oldu. Buraya kadar geldik. Kesinlikle özümüze güvenmeliyiz. Elimizden gelen bütün desteği sizlere göstermeye çalışacağız. Sonuna kadar buna güvenmelisiniz. Sizlerin de, elinizden gelen bütün desteği bize göstereceğinize, sonuna kadar inanıyoruz.
Sözlerimi bu düşünce ve inançla tamamlarken, partimiz PKK adına kongrenizden yeni yeni başarılar bekliyorum. Hepinizin mücadelesinde ve yaşamında üstün başarılar diliyorum.
Yaşasın Kongreniz,
Yaşasın Enternasyonalizm...
(Ayakta alkışlar... "Yaşasın Enternasyonalizm", "Yaşasın Türk-Kürt Halklarının Mücadele Birliği" sloganları, alkışlar...)
21 Kasım 2009
21 Kasım 1 Aralık 1986. 1. Kongremizin bağlandığı yıl. THKP-C (Acilciler) bu kongreyle gerçekçi bir örgütsel yapıya kavuşarak, kurallarıyla yönetici ve sorumluluklarıyla arşivi ve etkinlikleriyle bir örgüt olarak ortak ülkemizin siyasal sahnesindeki yerini almıştır.
19 Ağustos 1977’da İstanbul’da uğradığımız polis baskını ve takibatlarında, polis işbirlikçisi, ahlaksız bir itirafçı kişi örgütümüzü istisnasız her şeyiyle polise teslim etmişti. Hayallerini bile anlatmış, olası eylemleri ve olası eylemcileri de söyleyerek, itirafçılık tarihine katkı yapacak bir darbenin örgütümüze vurulmasına yol açmıştır. Sonraki tüm gelişmeler ve bu gün yeniden yükselişe geçişimize karşı bir araya gelen itirafçı ve ortağı MİT ajanının ortaya koyduğu ihbarcı sürükleniş, dünü bu güne bağlayan halakların derin anlamını anlatmaya yeterlidir.
İtirafçının yıkımı ardından, örgütü yeniden toplamak ve ülke çapında siyasal duruşumuzu örgütsel bayrak altında yükseltmek için çok emek verildi. Bu emeklerle örgüt ülke çapında yeniden kurumlaşması, komitelerin yönettiği, kitle çizgisi açık olan bir örgüt haline gelmiştir.
Bu amaçla, fiili örgütsel yapının yükseltilmesi yanı sıra en önemli adım merkez yayın organı olarak CEPHE dergisinin çıkışıdır. Bu başarı, siyasi bir örgütün kitlelerle buluşması açısından hayatı bir önem sahiptir. Bu başarıyı gerçekleştirenler polis baskınlarıyla yakalanmalarına karşın örgütsel yapının bozulmaması, siyasi mücadelenin her yerde olduğu gibi ve yükselerek devamını getirdi. Sürecin gelişmeleri içinde esir düştük, işkencelerden geçtik. Ser verdik sır vermedik.
Bu duruş bir Acilci duruşuydu. Bizler zindandayken militan ve kadrolar, çalışmalarını ülke çalışmalarını başarıyla yürüttüler. Zindan sürecinde bizler ve tüm örgütsel etkinliklerimiz direnmelerine devam etti. Sağmalcılarda, Isparta cezaevinde, Denizli’de, Van, Niğde ve diğer zindanlarda, 12 Eylül döneminde Mamak zindanlarında ilk direniş yoldaşlarımızın emekleriyle, Sinop kalesi zindanını yıkılışı da Acilciler örgütünün katkılarıyla gerçekleşerek yürüdü; isyanlar, hak talepleri için direnişler, firar için tüneller bu sürecin içinde zindanlardan yükselen mücadeleyi temsil ediyordu. Merkezi kararla zindan gardiyanlarına ülke çapında yürüttüğümüz ihtar eylemleri küçümsenmeyecek bir katkı olarak tüm devrimcilerin yararına olmuştu.
Zindan firarı sonrası 12 Eylül rejimi gelip çatınca örgütün korunması, hataların ve eksiklerin yeniden gözden geçirilmesi içini yurt dışında güvenli bir alan yaratıldı. Bu güvenli alan siyasi ve askeri eğitim fırsatı olarak değerlendirildi. Görevler ihmal edilmeden yapılabileceklerin en azamisi yapılarak yerine getirildi. On yıllar içinde başarılan ve çok az hatayla kapatılan birçok süreç, bunu çok anlamlı bir mesaj haline getirmiştir.
Bu süreçte yurt dışı merkezin Ortadoğu olduğu tespiti ve buna karşı çıkan Avrupa kaçkınlarının tahribatlarının aşılması önemli bir dönemeçti. 1 Mayıs 1982’de ilk kez genişletilmiş Merkez Komite toplantısı çağrısı ve başarıl bir şekilde toplanıp kararlar alması bu adımı taçlandıran bir sonuçtu.
Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesinin (FKBDC) kuruluşunda etkin olarak yer alıp yeniden Cephe Merkez Yayın organının yayına başlatmak, onlarca yoldaşın eğitim sorunuyla olduğu kadar sosyal yaşamıyla imkanlar zorlanarak ilgili olmak, Avrupa’ya örgüt adına çalışmak üzere kadroları başarıyla taşımak bu sürecin başarıları arasındadır; siyasal günde aynı anda cevap veren binlerce bildiri, broşür ve kitap yazımı örgütümüzün literatürünü oluşturan veriler olarak ortaya çıktı. Örgütü örgüt yapan temel tezlerin tümü işte bu süreçte belirlenmiş oldu. THKP-C (Acilciler) adına kongrede onaylanmış tüm tezlerimiz bu süreçte belirginleşti. Önce süreçte arta kalan bir iki yazının karmaşık dokusu, Halk savaşı tezleri gibi işlevsiz önermeleri bu dönemde aşıldı.
1982 Haziranında,
İsrail’in Lübnan’a saldırısı ve bu savaşta enternasyonalist dayanışmamız gereği kamplarında eğitildiğimiz Filistinlilerle birlikte savaşa katılmak ve savaş sonucunda tüm yoldaşların sağ salim merkezi kampa dönüşleri bu çalışmaların önemli bir parçasıydı. Bu mücadelenin doğal uzantısı olan Trablus savaşları İsrail ABD ve tüm Arap gericiliğine karış bir mücadele olarak belirmişti. Bu savaşta verdiğimiz şehitler bu mücadeleye olan bağlılığımızın bir ifadesiydi.
İşte 1. Kongremiz böylesi başarıların ardından bağlanmıştı.
Kongre algısı bir örgüt algısıdır, bir kurum ve kurallı çalışma algısıdır. Bunu gerçekleştirmek 12 Eylül rejiminin en karanlık kesitinde böylesi bur organizasyonu başarmak gerçekte de bir direnmeydi.
Kongremizi sabote etmeye yönelik üç MİT ajanının gönderilmesi, 12 Eylül rejiminin örgütümüze ilişkin yaklaşımını yansıtması açısından çok önemlidir. Üç MİT ajanın yakalanarak ifadelerinin alınması ise 12 Eylül rejimine sert bir şamardı. MİT ajanları Süleyman Koçak, Aydın Ocak ve İbrahim Yalçın’ın el yazılı itiraflarında örgütümüze ve PKK’ye karşı ne türden komplolar kurulduğunu açıkça ortaya çıkmıştır. Kamuoyuyla paylaştığımız bu belgelere rağmen yolumuzda kararlıca yürümekten bir an bile geri durmadık.
Kongremizi başarıyla bağladık.
1 Kongrenin şeref konukları arasında Sayın Abdullah Öcalan da bulunuyordu. Tarihte bu günün anısına bu konuşmayı sizlerle paylaşıyorum.
THKP-C Acilciler 1. Kongresinde (21 Kasım - 1 Aralık 1986) PKK Genel Sekreteri
Sayın Abdullah ÖCALAN´ın Yaptığı Konuşma.
Değerli Yoldaşlar,
Değerli THKP-C Acilciler 1. Kongre delegeleri ve değerli misafirler. Sözlerime başlamadan önce içten selamlarımı sunar, böylesine değerli ve bir çok oluşuma yol açacağına kesinlikle inandığım 1. Kongrenizde bulunma imkanına kavuştuğum için siz yoldaşlarıma şükranlarımı iletiyorum. (Alkışlar... "Yaşasın Kürt Türk Halklarının Mücadele Birliği" sloganları..)
Sizlere, partimiz PKK´nın kısmi de olsa ayağa kaldırdığı halkımızın mücadele selamlarını iletiyorum. (Alkışlar... "Biji Azadiye Kürdistan" sloganları.. ve alkışlar..) Tarihinden gelen ve günümüzde, özellikle 1980 sonrasında son derece vahşi ve barbarca bir saldırıyla üzerimize gelen, başta sizler ve bizler olmak üzere vahşi hayvanlara özgü kudurganlıkla saldırarak çoğumuzu, zindanlarda görülmemiş iğrenç işkencelerden geçiren faşist TC´nin saldırıları altında böylesine görkemli bir ortamda kavuşmamız hiçbir kişisel, ulusal, hatta sınıfsal basit çıkar endişesine kapılmadan, yeninin doğuşunu tartışmamız, yeniyi doğuracak pekçok kararlara ulaşmanız sizin gibi bizleri de son derece mutlu ediyor.
12 Eylül faşizminin yeniden biçimlendirdiği toplumsal ve onun bilinçteki yansımasına çok kararlı karşı çıkan ve asla kabul etmeyen şehitlerimiz ve zindanlardaki büyük direniş değerlerine layık olma, onları temsil etme kararlılığından asla söz etmezsek, burada ortaya çıkaracağımız kararlar halklarımız için bu sefer gerçekten nihai zafer yolunda bizi yüceltecek her türlü gelişme imkanlarına gebedir.
Birbirimize karşı derin kardeşlik bağlarıyla bağlıyız. Enternasyonalizm ilk ilkemizdir, ama benden önceki yoldaşımızın da bahsettiği gibi çok daha derin olan insani bağlarımız da vardır. Bölgemizin tarihinden ve güncel konumundan kaynaklanan bağlarımız vardır. (....)
Osmanlı devleti ve onun üzerinde inşa edilmiş Kemalist gericiliğin bugünkü saldırıları karşısında sorunlarımızı güçle, cesaretle, görülmemiş bir aydınlığa kavuşturma en azgın ve belalı rejimlerden biri olan Türkiye faşizmine karşı kongrenizin kendisini güçlü bir donanıma kavuşturarak çıkması en büyük temennimizdir.
Bu toplantıya, 1. Kongrenize gelirken gerçekten çok düşündüm. Neler yapmalıyız? Neler vermek zorundayız? Hiçbir yüzeyselliğe kapılmadan, Türkiye´de eskiden çok görülen yüzeysel sloganlarla yetirmeyerek, örgütlerimizin temellerinde yatan enternasyonalizm ruhunu sonuna kadar göstermek gereğini süratle duyuyor, rolümüzün olanca derinliğiyle şart olarak görme ve şartın gereklerini yerine getirmekten kaçınmayacağımızı belirtelim. (Alkışlar, alkışlar...)
Faşist rejimin zulmüne meydan okuyarak THKP-C Acilciler 1. Kongresine delege sıfatıyla katılan yoldaşlar, zindanları ve zulmünü yaşamış arkadaşlar, söylemeye gerek yok ama yaşadığınız dehşetin dile gelmesi, şu anda bile zindanlarda yaşayanların dehşet ortamını çalışmalarınızdan uzak tutmamanız gerekiyor. Orada direnen, insanlığın onurunu çiğnetmemek için verdiği en son mücadelesidir. Bunları asla unutmamalıyız, unutmayacağız. ("Zindandakiler Onurumuzdur", "Zindandakiler Gururumuzdur" sloganları.) (....)
Bize yapılanlar, bize yaşatılanlar, bize reva görülenler az sayıda insan topluluklarının, az sayıda ulusun başına gelmiştir. (....)
Sorumluluklarımız büyüktür. Bazı arkadaşlarımızın tecrübeleri noksan olabilir. Eksik bilgilenmemizin pek çok nedenleri vardır. Tarih bilgimiz çarpıtılmıştır. Kemalizm, eksik olmasın bunu epeyi başarmıştır. Bunlar bizleri kesinlikle umutsuzluğa, yılgınlığa düşürmemelidir. Geleceğe yönelik güçlü bir çıkıştan yoksun kalmamıza götürmemelidir. Geleceğe yönelik ikircimli yaklaşım, birazcık umutsuzluk çok kötü yerlere götürür bizi. Bizimle de kalmaz, bizim şahsımızda dalga dalga tüm toplumun hücrelerine kadar umutsuzluk dalgasına dönüşebilir. Buna fırsat tanımayalım. (....)
Bizim son çıkışlarımız belki çok çılgınca, mecnunca karşılanabilir ama, başta dehşetli bir faşizm varsa, buna karşı mutlaka bir şeyler yapmamız gerekiyorsa yapmalıydık ve bu yüzden de yaptık. (Alkışlar, alkışlar...) (....)
Yoldaşlar,
1. Kongre çalışmalarınızın çok önemli olacağına inanıyoruz, güveniyoruz. Bu toplantı ve çalışmalarınızın ülkemizin önünde duran tasfiyeci eğilimlerin iflasında da önemli bir rol oynayacağı açıktır. (....)
Anayasa, sendikalar yasası, şu son parlamento gibi daha bir çok kurum devrimcilerin yıkmakla yükümlü olduğu faşist kurumlardır. (....)
Bugün rejimi meşrulaştırma girişimlerinden başka bir şey olmayan legalizm hastalığı, yeniden diriltilmeye çalışılıyor. TKP´nin başını çektiği "Sol Birlik" sıkılmadan yeni bir legalizm savunuyor. Bütün çabası parlamentoya 1-2 milletvekili sokmak, TKP´yi meşrulaştırmak (....). 40 tane TKP kurulsa ne olur? Ne yapar? Çok açık biliniyor, Mustafa Suphi´ler Kemalizmin oyunuyla katledildiler. Ne acı ki, komünizm adına yola çıkan Mustafa Suphi´ler Kemalizme güvendiler. TKP´de bunu yapıyor. TKP neye güveniyor? Bunu biliyoruz, burada bir bel bağlama olayı var. Burjuvaziye bel bağlayarak komünistlik yapılmaz. (....)
Biz, Türkiye´li örgütlerle gerçekten son derece önemli, kardeşlik bağları kurmak istiyoruz. Biz Kürdistan adına parti şekillendirmeye karar verdiğimizde yüzlerce defa "Vatan bölünmez bir bütündür" diye azgın bir şövenizmle karşılaştık. Kendimize ulusal kimliğimizi söylemekten bile utandığımız bir durumun yaratıcıları karşısında, hergün süklüm püklüm kalıyorduk. Ne insanlığa açılıyorduk, ne sosyalizme. Bu noktada yeni bir şekillenmeye yönelmekten başka bir çare yoktu. (....)
Sizlerin, hareketinizin, soylu bir geçmişe ve başkaldırışa sahip olduğunu bilmeyen yoktur. O günkü amansız zorluklar ne olursa olsun bu soylu başkaldırışın önderlerinden bizzat konuşmalarına tanık olduğum Mahir Çayan yoldaşın, (Şiddetli alkışlar...) milliyetçilik ve ulusal sorun konusunda söyledikleri sözler çağdaş Türkiye halk hareketlerinin temeli olacak derinliktedir. Hareketinizin bu çıkışı da, zaten buna kanıtlar. Ve bizim de çıkışımız bunu kanıtlar. Evet, daha sonra yine sizlerin önder yoldaşlarınızın soylu çıkışları vardır. Belirtmek gerekir. Şahsen tanıma imkanı bulduğum Yüksel Eriş yoldaşın (Şiddetli alkışlar, alkışlar ve "Şehitlerimiz Ölümsüzdür" sloganları..) candan, son derece insani yoldaşlığını asla unutmayacağım. 12 Mart´tan sonra, birlikte uzun bir süre aynı odada, uzun ve son derece candan, samimi tartışmalarımız oldu. Son derece enternasyonalist bir özü onda da bulduğumu belirteyim. Bu yoldaşa karşı, bu bir görevdir. Bunu belirtmek görevdir. Ve bu yoldaşlar, çıkışımızın temel cesaret kaynaklarıdır. Onlardan aldığımız cesaret, son derece yüreklendiriciydi. Ulusal sorunda da öyleydi, faşizme karşı soylu çıkışta da öyleydi. Belki onlar görmedi ama, bazı tartışmalara sizlerden de arkadaşlar katıldı. Birçok tartışmada bazılarının tasfiyecilik eğilimlerine karşı biz, sonuna kadar bu direnişçilerin anısını dayattık. Onlar her ne kadar bugün aramızda yoksa da, onların anısının böyle oynanacak anılar olmayacağını diktik, kabul edeceksiniz dedik (....). Nitekim oralardaki ısrarlarımız, bizleri bu noktaya kadar getirdi. (....)
Yeni dönemin insani ilişkilerinin, örgüt ve dayanışma ilişkilerinin en derin temelde atılmasını istiyoruz. Buna sosyalizm densin, ne denirse densin. Bu çok gereklidir. (....) Biz mevcut yüzeysel, zayıf ilişkilerle ne kadar ayakta kalabiliriz? Bu zayıf ve yüzeysel ilişkiler kendi örgüt yapımız içinde bile bana en dehşetli anı veriyor. Hiçbir şeyden çekinip korktuğum kadar yoldaşlar arasında zayıf ikircimli, kararsız ilişkilerden korkmuyorum. Yoldaşlar birbirlerine gerçekten güven vermeliler, eğer veremezsek ölümün üzerine gidemeyiz. Ve gidildimi, ezik yürekle gidildimi en dramatik olan şey olur. (....)
Sizinle FKBDC çalışmalarında bir yığın görüşmelerimiz oldu. Program konusunda ilerlemeler kaydettik. Bilinen tasfiyeciler, biz adını "Yeni Enver´cik" koyduk (şimdi, Avrupa varoşlarında dolaşıyor). Bugün Dev-Yol´u bu hale getiren tasfiyeci Enver´cik bir çok şeye zarar verdi. (....)
Şimdi, bir taraftan "Sol Birlik" ve birlik çağrıları yapıyor. Bunlar bizi de satar sizleri de satar. Kendi deneyimlerinizi gözönüne getirin, bunu yaparlar. Bunlara karşı dikkatli olmamız gerek.
Arkadaşlar, yoldaşlar;
Ben, tüm örgütümüz adına söylüyorum. Herşeyi yaparım, yeterki tasfiyecilik bıçağının altına bizi yatırmasınlar. (Alkışlar... "Yaşasın Direniş, Kahrolsun Tasfiyecilik" sloganları...) Bize tasfiye kapıları dayatıldı, kabul etmedik, etmemeliyiz. (....)
Sizlerle birlikte, sosyalist ülkelerle gelişen, gelişmekte olan ilişkileri daha da geliştireceğimize inanıyorum. (....) Sizlerin ve bizlerin geliştirmiş olduğu kongre zirveleri yeniye çıkışın önemli aşamalarıdır. (....)
Türk faşizmi Irak´a, İran´a, Suriye´ye yöneliminde çekingen ve çok iyi biliyorsunuz ikili görüşmelerinde bunu çözümlemeye çalışıyor. Ama başarısız, çözümleyemiyor. Irak´la çözümledi, Irak gerici rejimiyle ittifakı var. İran ve Suriye´yle çözümleyemiyor. Başarısız, başarısız olduğu için yönelemiyor. (....)
Kürdistan devrimci hareketini, yalnız Türkiye´nin devrimci-demokratik hareketi için değil, Ortadoğu halklarının kurtuluş mücadelesinde oynanması gereken en özgül, en belirleyici rolü oynatmak, bu noktada Kürt hareketine Avrupa´nın dayattığı reformizmi ve gerici milliyetçiliği kesinlikle reddetmek, Kürdistan´ı Ortadoğu devriminin güçlü bir müttefiki haline getirmek görevimizdir. Biz, bu şansı yakalamışızdır. Bunu acele de yapmış olsak, biraz hazırlıksız da yapmış olsak, bugün kudurgan faşist generaller çetesi sıkışmıştır. (....)
Şunu kesinlikle belirteyim ki, biz bu çıkışlarımızı dar milliyetçi çıkarlar için kullanmayacağız ve kesinlikle salt bir ulusal kurtuluşçuluk mücadelesine dönüştürmeyeceğiz. Geçmişte çok silik bir rüya gibi olan ama şimdi gittikçe aydınlanan, gerçek olan, burada Ortadoğu emekçi halklarının kurtuluş mücadelesinin güçlü direnişine yol açabilecek, güçlü bir direniş kalesi yaratabilmek. (....)
Türkiye işçi sınıfı ve onun önderliğinde yükselecek devrimci demokratik sosyalist hareketi, onun sınıf temeli, bizim stratejik müttefikimizdir. Asla bundan kuşkumuz yok, daha doğarken esas aldığımız müttefikimiz buydu. Anlayışsızlıklarından vazgeçsin, tasfiyeciliklerinden vazgeçsinler. Ama buna rağmen, objektif olarak devrimi gerçekleştirecek, birlikte omuz omuza olacağımız güç, Türkiye işçi sınıfı ve onun önderliğinde devrimci demokratik sosyalist harekettir. (....)
Yoldaşlar,
Bundan sonra sizler, değindiğimiz meseleleri şüphesiz daha fazla tartışacaksınız ve eminimki, bizleri de mutlu kılacak, birçok veriye anlam kazandıracak devrimci kararlara dönüştüreceksiniz. Sizlerle beraber fazla gelişme kaydetmemiş, canlandırılmamışta olsa, değer verilmesi gereken resmi, siyasal bağlarımız da vardır. FKBDC´ne biz baştada Mihrac yoldaşa, bu ismin kalmasını söyledik. Çünkü, tasfiyeci şefler bu sıfatı ezmek istediler. Tasfiye etmek istediler, biz kalmasını istiyoruz. Örgütlerimizi geliştiririz, yenileriz, daha sonra canlandırırız. Türkiye halklarının ortak direnişinin resmi, somut ifadesi olan bu sloganın, öyle soyut atılan bir slogan olmadığını, eğer bundan sonra direniş gerçekleşecekse bu slogan altında gerçekleşebileceği, partimizin benzer yürüttüğü çalışmalardan da bu konuya önem vermemiz gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Sizlerin de aynı şeyleri düşündüğünüzü biliyoruz. Fazla söze gerek yok. Yüzeysel, birbirini idare etmeye yönelik ilişkilerden öteye derin, tarihsel bir temeli esas alan ve günümüzün bilimsel bir izahını yapan bu zirveler, güçlü dayanışmamızın temeli olmaktadır. (....)
Enternasyonalizm, Türkiye´nin solu, tasfiyecilik ve TC´nin olası gelişmeleri hakkında benzerliklerimiz çok yakın. İnanıyoruz ki, bu temelde bizim yoldaşlığımız güç kazanacaktır. Bu yoldaşlığımızın güç kazanmasını istiyoruz. Türkiye´de, birçok devrimci örgütle ve pekçoğunu yitirdiğimiz devrimci ile oturup kalktık, çoğu acımasız koşullarda direndi, bazıları alçakça teslim oldu. Buraya kadar geldik. Kesinlikle özümüze güvenmeliyiz. Elimizden gelen bütün desteği sizlere göstermeye çalışacağız. Sonuna kadar buna güvenmelisiniz. Sizlerin de, elinizden gelen bütün desteği bize göstereceğinize, sonuna kadar inanıyoruz.
Sözlerimi bu düşünce ve inançla tamamlarken, partimiz PKK adına kongrenizden yeni yeni başarılar bekliyorum. Hepinizin mücadelesinde ve yaşamında üstün başarılar diliyorum.
Yaşasın Kongreniz,
Yaşasın Enternasyonalizm...
(Ayakta alkışlar... "Yaşasın Enternasyonalizm", "Yaşasın Türk-Kürt Halklarının Mücadele Birliği" sloganları, alkışlar...)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder