14 Kasım 2009 Cumartesi
"Modern Faşist" Parti, CHP
(SEYİT RIZA VE DERSİMLİ ANALARIN GÖZYAŞI)
Mihrac Ural
14 Kasım 2009
Osmanlı aklı, yeni bir yaşam planıyla kurulduğu iddiasında olan Cumhuriyet'in tek partisi CHP'de derin izlere sahiptir; farklılıkların cumhuriyet döneminde başına gelen tüb baskılar, zulüm ve kımların altında CHP'nin imzası bulunmaktadır.
Cumhuriyetin Alevilere yönelik 1938 Dersim katliamı, Yavuz Sultan Selim'in 1514 Büyük Alevi Katliamının bir devamı olarak tezahurü, bu aklın çağları aşan konumlanışıyla ilgilidir. Bu aklın barbarlık yönelimi, sadece Alevilere dönük değildi. Farklı olmak bu zulmü maruz kalmak için yeterliydi. Bu ülkede azınlık olmanın zor zanaat olması da buradan geliyor. Üstelik merhameti merhum bir akıl olarak, Türkmen aşiretlerine, Kürtlere, Ermenilere, Araplara, Rumlara, Süryanilere, bununla da kalmamış saltanat kavgalarında kardeşin kardeşe kıyımı dahi meşru sayııyordu. Cumhuriyet Osmanlıdan bunu da miras aldı.
Osmanlı son kesitinde bu akıl katliamlarına, İttihat ve Terakki Partisinde, çete mantığıyla devam etti. Cumhuriyet bunların artıklarıyla kulurdu ve aynı yöntemlerle yaşama devam etti. Koçgiri, Şeyh Sait ve Dersim kürt ayaklanmalarında "gözü yaşlı analara" merhümet etmedin yürüdü. Cumhiriyet, ortak ülkemizin yaşama dair neyi varsa yaktı, yıktı, katletti. Bu bir Osmanlı aklıydı. Bu çağda bu aklın adı modern faşist akıldır.
SEYİT RIZA
Seyit Rıza (Dersim1862 - 15 kasım 1937), Alevi tarihinin bu dev ismi, kerbela şehitleri gibi zulme karşı dik durarak ihanete, katliamın cellatlarına "Kerbelanın evladıyız, ayıptır, zulümdür, cinayettir!" diyen kişi, gerçekte sedece Alevileri değil Anadolunun tüm ötekileştirilmiş, aldatılmış, katledilmiş insanlarını ve etnik toplulkların, halkları adına duruşunu ilan ediyordu. 72 yıl önce 15 Kasım 1937 yılında idam sehpasına götürülürken temsil ettiği değerler, cinnet halindeki Osmanlı akıl algılarının, çirkin savaş kışkırtıcısı, ırkçı-milliyetçi tehditlerine karşı bizleri birleştiren ortak değerler olarak ön plana çıkıyordu. Bu yanıyla Seyit Rıza hepimiz adına asıldı. Kurban edildi.
Bu toprakların renkleriyle oluşturduğu insanı uygarlık tabloları korku ile sindirilmek üzere emsal oluşturuldu. Bu ülkeyi kan gölüne çeviren, tek boyutlu yapmak isteyen ilkel akılların kıyımına uğradı. Kürt halkı, Aleviler ve Anadolunun tüm farklılıkları bu katliamlarla yok edilmek istendi. Ancak barbarların tarihleri boyunca dayatmak istedikleri politikaların hiç biri, istedikleri siyasal sonuca; tarihle çatışmaya düştüler, insanla, toprakla çatışmaya düştüler. Bu günkü çırpınışları, beyhude ve beis içindeki saldırıları bundandır. Kürt halkının hepimiz adına sürdürdüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesi ve taleplerine gösterilen akıllara ziyan askeri kovuşturmalara da bundandır. Tarihi böylesine bir bağlam içinde sonuna kadar götürme şansları olmadığını görenlerin son çırpınışları, böylesine insanlık dışı bir söylemde tecelli ediyor. Bu da Dersim katliamının haksız, zalim ve tarihle yüzleşmede ön sırada bir sorun olarak yaşama devam ettiğini göstermeye yeterlidir. Onur Öymen'in bilinçaltını harekete geçiren ırkçı-milliyetçi refleks, bu topraklarda bitip tükenmeyen acıların sorumlularını da ele vermektedir.
OSMANLI AKLI VE CHP
Osmanlı aklı mirasçısı Cumhuriyet ve kurucu partisi CHP'nin, Onur Öymen ağzından Dersim katliamını, Kürt halkının özgürlük talebine karşı bir altarnatif olarak sürmesi, ağlayan anaların gözünün yaşına bakılmayacağı tehditdinin savurması bu zincirin son halkasıdır.
Atatürk'ün Osmanlı için tarihi anlamı çok önemli belirlemeleri var. 7 Şubat 1923’te Cumhuriyet ilanından altı ay önce, Balıkesir Zağnos Paşa Camiinde verdiği “ilk ve son hutbesinde” şöyle dile getirmiştir. “Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Rumlar, sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişlerdir. Bizim milletimiz de böyle fatihlerin arkasında serserilik etmiş ve kendi ana yurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara yenilmiştir. Bu, öyle bir gerçektir ki, tarihin her devrinde ve dünyanın her yerinde aynen ola gelmiştir.” (Aktaran Cemal Kutay,TÜRKÇE İBADET. Sayfa;154.) Osmanlı bu cümlelerde tarihteki gerçek yerine oturuyor. Biz de bu "serserilik ve talancılıkla" müptela akıldan ve bunun insan ilişkilerindeki yerinden söz ediyoruz.
CHP, bu yerden çıkıp gelmiş haliyle, bir osmanlı artığıdır. İttihat ve terakki'nin teşkilatı mahsusiye şebekesinin düşünsel ve fiili devamcısıdır. Darbecilik, kolay yoldan iktidar ele geçirme, elit olma halktan kopukluk vehalka dayatmacılık bunların temel işlevleridir. Siyaseti üstten emir ve dayatma olarak algılayan bu anlayış, tarihi boyunca Osmanlı aklının Cumhiriyetteki devamıdır. Cumhuriyet döneminde kürt özgürlük harektlerine, Alevi Kürt hak taleplerine karşı dayatılan kıyım, Hatay'ın halkının iradesine karşın ve yapılan üç halk oylamasında ret edilmerine karşı, askeri zorla ilhakı, Kilikya Ermenilerinin Amik ovası bataklıklarında sıtma ile toplu ölümlere sürülmesi, Nazi yandaşlığıyla anlamlı olan "Varlık vergisi" ve bunun mantıki sonucu olan 6-7 Eylül 1955 olaylarıyla azınlıklara yönelen tehcir, kıyım ve yıkım, Kıbrıs işgali, ve çeyrek asır devam eden Kürt halkının özgürlük ve demokrasi hareketine karşı gösterilen akıl almaz kıyımlar, bu aklın ifadesidir.
Bu topraklarda, Osmanlı akılıyla, halklarımızın hak ve talepleri arasında sonuçlanmamış bir mücadele sürmektedir. Bu gün ortaya çıkan ve toplumda Onur Öymen'inin konuşmasına karşı infiale dönüşen tepkilerin kaynağında bu gerçek bunulmaktadır.
DEMOKRATİK AÇILIM VE CHP
Bu ülkede demokratik açılım süreci başlamıştır. Bu süreç üç kuşaktır örgütlü devrimci harektin özverilerinin bir ürünüdür. İktidarlar bu güçlerin özgürlük ve demokrasi taleplerini basıncı altında bu türden açılım gösterilerine yönelmiştir. TBMM'de cumhuriyetin kurumluşundan bu yana geçen 86 yıllık süreçte ilk kez böylesine kapsamlı ve derinliği olan bir konunun gündeme gelmesi, demokrasi uğrana verilen mücadlenin ve emeklerin bir sonucudur. Meclisteki tartışmalar sürece önemli katkıları olmaktadır. Çoğu kez halkın doğrundan alamadığı gerçekçi mesajları, bu alanda yakalama fırsatı bunmaktadır. Kürt halkının bu son halkada üstelendiği manivela rolü, süreci halklarımız adına ve lehine yükselten bir unsurdur.
CHP adına konuşan Onur öymen'in sözleri bu mesajlardan biridir. Osmanlı aklını on yıllardır dile getiriyoruz. Ancak bu oturumlar, sahibinin sesinden naklen taşınması dolaysıyla, halka daha doğrudan bir mesaj olarak gitmektedir.
CHP bu söylemleriyle "modern faşist bir parti" olarak belirmiştir. Bu çözümlemeyi, 1979 da iktidarı döneminde demokrasi mücadelesine karşı gösterdiği benzer tutumlarla ilgili belirlemelerde yaptık (Konya cezaevi yazılarım arasında (1979), ilk kez böyle bir belirlemeyi yapmıştım). Bu siyasal tanımlama, bu gün daha da güçlü olarak ayakları üzerine basmaktadır.
CHP, Osmanlı aklının cumhuriyet dönemindeki temsilcisidir. Milliyetçi hatta ırkçı söylemlerin sahibidir. Çok kültürlü ve farklı etnik toplulukların tarihi yaşam alanı olan Anadolu, Osmanlı aklı mirasçısı CHP'nin faşizan söylemleriyle, tek boyutlu kılmak istenmektedir. CHP, 1938 Dersim kaliamında olduğu gibi, "anaların göz yaşına bakmadan" kıyım yapılabileceğini savunmaktadır. "Demokratik Açılım" tartışmaları ve ortamı içinde bu söylemleri dile getirme cüretinde olanlar, belli bir gücü ellerine geçirdiklerinde ortaya çıkacak sonuçları düşünmek bile ürkütücüdür. CHP tas tamam budur. Sosyal demokrat maskesi, kabaca ortaya konan milliyetçiliğine örtü olamayacak kadar şefaftır.
CUMHURİYET VE CHP
Cumhuriyet kuruluşunda ayrı bir palının ürünü olacaktı. Osmanlının gaspçı ve fütuhatçı, talancı süreçleri aşılacak, kendisi de üreten, yeterlilikleriyle, "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyen bir yaşam kurgulanmıştı. Ama olmadı.
Cumhuriyet Osmanlı artığıydı, onun mirasının devamıydı. "Hasta Adam" kendini iyi hissettiği her an ve yerde Osmalıcılık yaptı, Cumhuriyet kendi vatandaşlarına karşı ölüm denklemleri kurdu. Kürtler, Ermeniler, Araplar, Rumlar ve Süryanileri katletti, sürgün etti, göçe zorladı. CHP bu sürecin öncüsüydü. Bu gün ülkemizin ortak hiç bir değerini temsil etme durumunda olmayan CHP darbeci, ittihattçı Osmanlı aklını yeni bir çağın demokratik açılım ortamında da göstermesi, düşünülmesi gerken bir veridir. Cumhuriyet tarihinin en insanlık dışı eylemlerini ve savaşlarını yürüten CHP yönetiminin olması tesadüf değildir. CHP, insanlık adına çirkin bir savaş kışkırtıcısı olarak bu gün kurgulamakta olduğu yönelimleri, önlem alınması gereken yönelimlerdir. Buna dikkat etmek demokrasi güçlerinin önünde duran önemli bir görevdir.
Dersim katliamını böylesi dehşet ifadelerle dile getirenler, Ortak ülkemizdeki gelecek kuşaklar için tahayyül ettiğimiz yaşamın önünü kesmek isteyenlerdir. Bölücülük de tas tamam böylesi milliyetçileklerin ürünüdür.
Bu ülke birimizin değil, hepimizindir. Ortak yaşamın barışı ve güvenliği için etnik üstünlüğün önüne geçilmelidir. Ortak bir ülkede yaşamak için kurucu eşitler olarak siyasal adeletin eşit dağılımı gerekmektedir. Birilerinin kıyımlarla diğerimizi tehdit ettiği bir ülke kaosların ülkesidir. Ülkemizi kaoslara sürükleyenlere karşı alınacak en önemli önlem, Anayasal, yasal ve kurumsal yeniden yapılanmaya gitmek olacaktır. Bu demokratik bir cumhuriyetten başka bir şey değildir.
Seyit Rızaların, bu topraklar için yaşamlarıya ortaya koydukları özveriyi bu günün bilinç algılarıyla yükseltmek böylesine kolektif hedefleri gerçekleştirme iradesiyle mümkündür
Mihrac Ural
14 Kasım 2009
Osmanlı aklı, yeni bir yaşam planıyla kurulduğu iddiasında olan Cumhuriyet'in tek partisi CHP'de derin izlere sahiptir; farklılıkların cumhuriyet döneminde başına gelen tüb baskılar, zulüm ve kımların altında CHP'nin imzası bulunmaktadır.
Cumhuriyetin Alevilere yönelik 1938 Dersim katliamı, Yavuz Sultan Selim'in 1514 Büyük Alevi Katliamının bir devamı olarak tezahurü, bu aklın çağları aşan konumlanışıyla ilgilidir. Bu aklın barbarlık yönelimi, sadece Alevilere dönük değildi. Farklı olmak bu zulmü maruz kalmak için yeterliydi. Bu ülkede azınlık olmanın zor zanaat olması da buradan geliyor. Üstelik merhameti merhum bir akıl olarak, Türkmen aşiretlerine, Kürtlere, Ermenilere, Araplara, Rumlara, Süryanilere, bununla da kalmamış saltanat kavgalarında kardeşin kardeşe kıyımı dahi meşru sayııyordu. Cumhuriyet Osmanlıdan bunu da miras aldı.
Osmanlı son kesitinde bu akıl katliamlarına, İttihat ve Terakki Partisinde, çete mantığıyla devam etti. Cumhuriyet bunların artıklarıyla kulurdu ve aynı yöntemlerle yaşama devam etti. Koçgiri, Şeyh Sait ve Dersim kürt ayaklanmalarında "gözü yaşlı analara" merhümet etmedin yürüdü. Cumhiriyet, ortak ülkemizin yaşama dair neyi varsa yaktı, yıktı, katletti. Bu bir Osmanlı aklıydı. Bu çağda bu aklın adı modern faşist akıldır.
SEYİT RIZA
Seyit Rıza (Dersim1862 - 15 kasım 1937), Alevi tarihinin bu dev ismi, kerbela şehitleri gibi zulme karşı dik durarak ihanete, katliamın cellatlarına "Kerbelanın evladıyız, ayıptır, zulümdür, cinayettir!" diyen kişi, gerçekte sedece Alevileri değil Anadolunun tüm ötekileştirilmiş, aldatılmış, katledilmiş insanlarını ve etnik toplulkların, halkları adına duruşunu ilan ediyordu. 72 yıl önce 15 Kasım 1937 yılında idam sehpasına götürülürken temsil ettiği değerler, cinnet halindeki Osmanlı akıl algılarının, çirkin savaş kışkırtıcısı, ırkçı-milliyetçi tehditlerine karşı bizleri birleştiren ortak değerler olarak ön plana çıkıyordu. Bu yanıyla Seyit Rıza hepimiz adına asıldı. Kurban edildi.
Bu toprakların renkleriyle oluşturduğu insanı uygarlık tabloları korku ile sindirilmek üzere emsal oluşturuldu. Bu ülkeyi kan gölüne çeviren, tek boyutlu yapmak isteyen ilkel akılların kıyımına uğradı. Kürt halkı, Aleviler ve Anadolunun tüm farklılıkları bu katliamlarla yok edilmek istendi. Ancak barbarların tarihleri boyunca dayatmak istedikleri politikaların hiç biri, istedikleri siyasal sonuca; tarihle çatışmaya düştüler, insanla, toprakla çatışmaya düştüler. Bu günkü çırpınışları, beyhude ve beis içindeki saldırıları bundandır. Kürt halkının hepimiz adına sürdürdüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesi ve taleplerine gösterilen akıllara ziyan askeri kovuşturmalara da bundandır. Tarihi böylesine bir bağlam içinde sonuna kadar götürme şansları olmadığını görenlerin son çırpınışları, böylesine insanlık dışı bir söylemde tecelli ediyor. Bu da Dersim katliamının haksız, zalim ve tarihle yüzleşmede ön sırada bir sorun olarak yaşama devam ettiğini göstermeye yeterlidir. Onur Öymen'in bilinçaltını harekete geçiren ırkçı-milliyetçi refleks, bu topraklarda bitip tükenmeyen acıların sorumlularını da ele vermektedir.
OSMANLI AKLI VE CHP
Osmanlı aklı mirasçısı Cumhuriyet ve kurucu partisi CHP'nin, Onur Öymen ağzından Dersim katliamını, Kürt halkının özgürlük talebine karşı bir altarnatif olarak sürmesi, ağlayan anaların gözünün yaşına bakılmayacağı tehditdinin savurması bu zincirin son halkasıdır.
Atatürk'ün Osmanlı için tarihi anlamı çok önemli belirlemeleri var. 7 Şubat 1923’te Cumhuriyet ilanından altı ay önce, Balıkesir Zağnos Paşa Camiinde verdiği “ilk ve son hutbesinde” şöyle dile getirmiştir. “Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Rumlar, sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişlerdir. Bizim milletimiz de böyle fatihlerin arkasında serserilik etmiş ve kendi ana yurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara yenilmiştir. Bu, öyle bir gerçektir ki, tarihin her devrinde ve dünyanın her yerinde aynen ola gelmiştir.” (Aktaran Cemal Kutay,TÜRKÇE İBADET. Sayfa;154.) Osmanlı bu cümlelerde tarihteki gerçek yerine oturuyor. Biz de bu "serserilik ve talancılıkla" müptela akıldan ve bunun insan ilişkilerindeki yerinden söz ediyoruz.
CHP, bu yerden çıkıp gelmiş haliyle, bir osmanlı artığıdır. İttihat ve terakki'nin teşkilatı mahsusiye şebekesinin düşünsel ve fiili devamcısıdır. Darbecilik, kolay yoldan iktidar ele geçirme, elit olma halktan kopukluk vehalka dayatmacılık bunların temel işlevleridir. Siyaseti üstten emir ve dayatma olarak algılayan bu anlayış, tarihi boyunca Osmanlı aklının Cumhiriyetteki devamıdır. Cumhuriyet döneminde kürt özgürlük harektlerine, Alevi Kürt hak taleplerine karşı dayatılan kıyım, Hatay'ın halkının iradesine karşın ve yapılan üç halk oylamasında ret edilmerine karşı, askeri zorla ilhakı, Kilikya Ermenilerinin Amik ovası bataklıklarında sıtma ile toplu ölümlere sürülmesi, Nazi yandaşlığıyla anlamlı olan "Varlık vergisi" ve bunun mantıki sonucu olan 6-7 Eylül 1955 olaylarıyla azınlıklara yönelen tehcir, kıyım ve yıkım, Kıbrıs işgali, ve çeyrek asır devam eden Kürt halkının özgürlük ve demokrasi hareketine karşı gösterilen akıl almaz kıyımlar, bu aklın ifadesidir.
Bu topraklarda, Osmanlı akılıyla, halklarımızın hak ve talepleri arasında sonuçlanmamış bir mücadele sürmektedir. Bu gün ortaya çıkan ve toplumda Onur Öymen'inin konuşmasına karşı infiale dönüşen tepkilerin kaynağında bu gerçek bunulmaktadır.
DEMOKRATİK AÇILIM VE CHP
Bu ülkede demokratik açılım süreci başlamıştır. Bu süreç üç kuşaktır örgütlü devrimci harektin özverilerinin bir ürünüdür. İktidarlar bu güçlerin özgürlük ve demokrasi taleplerini basıncı altında bu türden açılım gösterilerine yönelmiştir. TBMM'de cumhuriyetin kurumluşundan bu yana geçen 86 yıllık süreçte ilk kez böylesine kapsamlı ve derinliği olan bir konunun gündeme gelmesi, demokrasi uğrana verilen mücadlenin ve emeklerin bir sonucudur. Meclisteki tartışmalar sürece önemli katkıları olmaktadır. Çoğu kez halkın doğrundan alamadığı gerçekçi mesajları, bu alanda yakalama fırsatı bunmaktadır. Kürt halkının bu son halkada üstelendiği manivela rolü, süreci halklarımız adına ve lehine yükselten bir unsurdur.
CHP adına konuşan Onur öymen'in sözleri bu mesajlardan biridir. Osmanlı aklını on yıllardır dile getiriyoruz. Ancak bu oturumlar, sahibinin sesinden naklen taşınması dolaysıyla, halka daha doğrudan bir mesaj olarak gitmektedir.
CHP bu söylemleriyle "modern faşist bir parti" olarak belirmiştir. Bu çözümlemeyi, 1979 da iktidarı döneminde demokrasi mücadelesine karşı gösterdiği benzer tutumlarla ilgili belirlemelerde yaptık (Konya cezaevi yazılarım arasında (1979), ilk kez böyle bir belirlemeyi yapmıştım). Bu siyasal tanımlama, bu gün daha da güçlü olarak ayakları üzerine basmaktadır.
CHP, Osmanlı aklının cumhuriyet dönemindeki temsilcisidir. Milliyetçi hatta ırkçı söylemlerin sahibidir. Çok kültürlü ve farklı etnik toplulukların tarihi yaşam alanı olan Anadolu, Osmanlı aklı mirasçısı CHP'nin faşizan söylemleriyle, tek boyutlu kılmak istenmektedir. CHP, 1938 Dersim kaliamında olduğu gibi, "anaların göz yaşına bakmadan" kıyım yapılabileceğini savunmaktadır. "Demokratik Açılım" tartışmaları ve ortamı içinde bu söylemleri dile getirme cüretinde olanlar, belli bir gücü ellerine geçirdiklerinde ortaya çıkacak sonuçları düşünmek bile ürkütücüdür. CHP tas tamam budur. Sosyal demokrat maskesi, kabaca ortaya konan milliyetçiliğine örtü olamayacak kadar şefaftır.
CUMHURİYET VE CHP
Cumhuriyet kuruluşunda ayrı bir palının ürünü olacaktı. Osmanlının gaspçı ve fütuhatçı, talancı süreçleri aşılacak, kendisi de üreten, yeterlilikleriyle, "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyen bir yaşam kurgulanmıştı. Ama olmadı.
Cumhuriyet Osmanlı artığıydı, onun mirasının devamıydı. "Hasta Adam" kendini iyi hissettiği her an ve yerde Osmalıcılık yaptı, Cumhuriyet kendi vatandaşlarına karşı ölüm denklemleri kurdu. Kürtler, Ermeniler, Araplar, Rumlar ve Süryanileri katletti, sürgün etti, göçe zorladı. CHP bu sürecin öncüsüydü. Bu gün ülkemizin ortak hiç bir değerini temsil etme durumunda olmayan CHP darbeci, ittihattçı Osmanlı aklını yeni bir çağın demokratik açılım ortamında da göstermesi, düşünülmesi gerken bir veridir. Cumhuriyet tarihinin en insanlık dışı eylemlerini ve savaşlarını yürüten CHP yönetiminin olması tesadüf değildir. CHP, insanlık adına çirkin bir savaş kışkırtıcısı olarak bu gün kurgulamakta olduğu yönelimleri, önlem alınması gereken yönelimlerdir. Buna dikkat etmek demokrasi güçlerinin önünde duran önemli bir görevdir.
Dersim katliamını böylesi dehşet ifadelerle dile getirenler, Ortak ülkemizdeki gelecek kuşaklar için tahayyül ettiğimiz yaşamın önünü kesmek isteyenlerdir. Bölücülük de tas tamam böylesi milliyetçileklerin ürünüdür.
Bu ülke birimizin değil, hepimizindir. Ortak yaşamın barışı ve güvenliği için etnik üstünlüğün önüne geçilmelidir. Ortak bir ülkede yaşamak için kurucu eşitler olarak siyasal adeletin eşit dağılımı gerekmektedir. Birilerinin kıyımlarla diğerimizi tehdit ettiği bir ülke kaosların ülkesidir. Ülkemizi kaoslara sürükleyenlere karşı alınacak en önemli önlem, Anayasal, yasal ve kurumsal yeniden yapılanmaya gitmek olacaktır. Bu demokratik bir cumhuriyetten başka bir şey değildir.
Seyit Rızaların, bu topraklar için yaşamlarıya ortaya koydukları özveriyi bu günün bilinç algılarıyla yükseltmek böylesine kolektif hedefleri gerçekleştirme iradesiyle mümkündür
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder