22 Mayıs 2010 Cumartesi
TÜM EMEKÇİLER ve EZİLEN HALKLAR 26 MAYIS 2010'DA GENEL GREVE
(Bu yazı ATAK Mayıs Özel sayısından aktarma olarak şu linkten alınmıştır. http://groups.google.com/group/birlik_hareketi/browse_thread/thread/e16fcd632a9dc9f9?hl=tr&pli=1 )
Mehmet Güzel
Ülkemizde emekçilerin sorunları her geçen gün daha da büyüyor.
İşsizlik toplumsal dengeleri sarsacak bir boyut kazanıyor.
Üretimin maliyetinin azaltılması amacıyla işten çıkartmalar yapılmakta, artan iş yoğunluğu daha az işçinin sırtına yıkılmaktadır.
Özelleştirme mağdurlarının 4/C, 4/B gibi düzenlemelerle insanca yaşamdan uzak, kölelik statülerine sokulması emek dünyasının sorunlarını ağırlaştırıyor.
Kapitalist sistemin yaşadığı ağır ekonomik krizin faturası, tarih boyunca yapılageldiği üzere yine emekçilerin sırtına yıkılmaktadır.
Özel sektördeki işçiler yoğun olarak sigortasız ve sefalet (asgari) ücretleriyle çalıştırılmaktadır.
Özelleştirme mağduru işçilerin 4/C statülerine alınması yetmiyormuş gibi 4/C ve 4/B statüleri daha da geniş bir kamu emekçileri kesimine yayılmak istenmektedir.
Memur statüsünde değişiklik yapılarak sözleşmeli personel uygulamasıyla tüm kamu emekçileri iş güvencesinden yoksun bırakılmak isteniyor.
Sağlık alanında (muayene ücreti, ilaç katkı payları, döner sermaye politikası gibi) gittikçe artan orandaki sorunlar çözüm bekliyor.
Ücret adaletsizliği sürüyor ve daha da dengesiz hale geliyor.
Toplu Sözleşme ve Grev hakkı noktasında hala yoğun sorunlar yaşanıyor.
Siyasal alanda halklarımızın temel sorunlarında sahte açılımlar yapılıyor ancak bu sorunların hiçbirine çözüm getirilmiyor, sorunlar kangrenleşmeye bırakılıyor.
Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Roman ve bir bütün olarak halklarımızın kimlik sorunları olduğu yerde duruyor.
İnançların özgürlüğü temelinde laiklik sorununda hiçbir ileri adım atılmıyor.
Baskı ve şiddetin bir yönetim biçimi olmaktan çıkmasını sağlayacak, halkların özgür-gönüllü birlikteliğini esas alan adil, demokratik Anayasa değişikliği yerine AKP'nin sivil diktatörlüğüne yol açan tarzda Anayasa değişikliğine gidiliyor.
Seçimlerde halklarımızın iradesini yansıtabileceği, özgür siyasal mücadelenin önünü açacak yasal düzenlemeler yapılmıyor tersine, seçim barajları olduğu gibi korunuyor, sermayenin karşıtı olan yasal parti ve oluşumlara karşı 12 Eylül dönemini aratırcasına yaygın saldırılar yapılıyor. Böylece yasal kanallar kesilerek adeta şiddete davetiye çıkarılıyor.
Kürt halkının ve özgürlük hareketinin ısrarlı barış taleplerine inatla şiddet politikasıyla karşılık veriliyor, siyasal çözüm kanalları kapatılıp savaş dayatılıyor.
Artık yeter!
Ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki engellerin kaldırılması, halklarımızın özgür-gönüllü birlikteliğinin sağlanması ve emek dünyasının adil-insanca yaşam koşullarının hayata geçirilmesi için bu sorunları yaşayan, hisseden tüm kesimlerin seslerini-güçlerini birleştirme zamanıdır.
Tekel direnişinde emekçilerin ve devrimci güçlerin kararlılıkları ve mücadeledeki ısrarları egemenleri 4/C'de değişiklik yapmaya mecbur etti.
Devrimci güçlerin ve emekçilerin 32 yıllık Taksim Alanı konusundaki ısrarı ve mücadele kararlılığı Taksim'in emekçiler için özgürleşmesini sağladı.
Görülüyor ki örgütlü ve kararlı mücadele ile egemenlere geri adım attırmak mümkündür ve başarı mutlaka sağlanmaktadır.
Egemenler kendi aralarında tepişirken ayakları altında ezilmeye mahkum olmaktan çıkma zamanıdır.
Sistemin krizinin taşıyıcısı olmaktan çıkma zamanıdır.
Üretimden gelen gücümüzü birleştirip demokratik haklarımızı egemenlere dayatma zamanıdır.
Ülkemizin demokratikleşmesi, halklarımızın özgür-gönüllü birlikteliği, emekçilerin adil, insanca yaşam koşullarının sağlanması için tüm emekçilerimizin, ezilen halklarımızın, seslerini ve güçlerini birleştirme zamanıdır.
Tüm halklarımızın kimlik haklarının anayasal güvenceye alındığı,
Yasal, özgür siyasal mücadelenin önündeki engellerin kaldırıldığı,
Her türlü şiddet zemininin ortadan kaldırıldığı,
Emek dünyasının adil-insani koşullara kavuşturulduğu bir ülke için;
Tüm halklarımızı 26 Mayıs 2010'daki GENEL GREVDE seslerini ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz!
Bu tarihi günde tüm halkımız, kadın-erkek, genç-yaşlı, işçi-memur, öğrenci-köylü demeden yaşamı durdurup alanlara dökülelim!
Adil-insanca yaşam isteklerimizi, özgür kimlik haklarımızı, demokratik Türkiye talebimizi haykıralım!
Atak Dergisi -Mayıs Özel Sayı-
Mehmet Güzel
Ülkemizde emekçilerin sorunları her geçen gün daha da büyüyor.
İşsizlik toplumsal dengeleri sarsacak bir boyut kazanıyor.
Üretimin maliyetinin azaltılması amacıyla işten çıkartmalar yapılmakta, artan iş yoğunluğu daha az işçinin sırtına yıkılmaktadır.
Özelleştirme mağdurlarının 4/C, 4/B gibi düzenlemelerle insanca yaşamdan uzak, kölelik statülerine sokulması emek dünyasının sorunlarını ağırlaştırıyor.
Kapitalist sistemin yaşadığı ağır ekonomik krizin faturası, tarih boyunca yapılageldiği üzere yine emekçilerin sırtına yıkılmaktadır.
Özel sektördeki işçiler yoğun olarak sigortasız ve sefalet (asgari) ücretleriyle çalıştırılmaktadır.
Özelleştirme mağduru işçilerin 4/C statülerine alınması yetmiyormuş gibi 4/C ve 4/B statüleri daha da geniş bir kamu emekçileri kesimine yayılmak istenmektedir.
Memur statüsünde değişiklik yapılarak sözleşmeli personel uygulamasıyla tüm kamu emekçileri iş güvencesinden yoksun bırakılmak isteniyor.
Sağlık alanında (muayene ücreti, ilaç katkı payları, döner sermaye politikası gibi) gittikçe artan orandaki sorunlar çözüm bekliyor.
Ücret adaletsizliği sürüyor ve daha da dengesiz hale geliyor.
Toplu Sözleşme ve Grev hakkı noktasında hala yoğun sorunlar yaşanıyor.
Siyasal alanda halklarımızın temel sorunlarında sahte açılımlar yapılıyor ancak bu sorunların hiçbirine çözüm getirilmiyor, sorunlar kangrenleşmeye bırakılıyor.
Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Roman ve bir bütün olarak halklarımızın kimlik sorunları olduğu yerde duruyor.
İnançların özgürlüğü temelinde laiklik sorununda hiçbir ileri adım atılmıyor.
Baskı ve şiddetin bir yönetim biçimi olmaktan çıkmasını sağlayacak, halkların özgür-gönüllü birlikteliğini esas alan adil, demokratik Anayasa değişikliği yerine AKP'nin sivil diktatörlüğüne yol açan tarzda Anayasa değişikliğine gidiliyor.
Seçimlerde halklarımızın iradesini yansıtabileceği, özgür siyasal mücadelenin önünü açacak yasal düzenlemeler yapılmıyor tersine, seçim barajları olduğu gibi korunuyor, sermayenin karşıtı olan yasal parti ve oluşumlara karşı 12 Eylül dönemini aratırcasına yaygın saldırılar yapılıyor. Böylece yasal kanallar kesilerek adeta şiddete davetiye çıkarılıyor.
Kürt halkının ve özgürlük hareketinin ısrarlı barış taleplerine inatla şiddet politikasıyla karşılık veriliyor, siyasal çözüm kanalları kapatılıp savaş dayatılıyor.
Artık yeter!
Ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki engellerin kaldırılması, halklarımızın özgür-gönüllü birlikteliğinin sağlanması ve emek dünyasının adil-insanca yaşam koşullarının hayata geçirilmesi için bu sorunları yaşayan, hisseden tüm kesimlerin seslerini-güçlerini birleştirme zamanıdır.
Tekel direnişinde emekçilerin ve devrimci güçlerin kararlılıkları ve mücadeledeki ısrarları egemenleri 4/C'de değişiklik yapmaya mecbur etti.
Devrimci güçlerin ve emekçilerin 32 yıllık Taksim Alanı konusundaki ısrarı ve mücadele kararlılığı Taksim'in emekçiler için özgürleşmesini sağladı.
Görülüyor ki örgütlü ve kararlı mücadele ile egemenlere geri adım attırmak mümkündür ve başarı mutlaka sağlanmaktadır.
Egemenler kendi aralarında tepişirken ayakları altında ezilmeye mahkum olmaktan çıkma zamanıdır.
Sistemin krizinin taşıyıcısı olmaktan çıkma zamanıdır.
Üretimden gelen gücümüzü birleştirip demokratik haklarımızı egemenlere dayatma zamanıdır.
Ülkemizin demokratikleşmesi, halklarımızın özgür-gönüllü birlikteliği, emekçilerin adil, insanca yaşam koşullarının sağlanması için tüm emekçilerimizin, ezilen halklarımızın, seslerini ve güçlerini birleştirme zamanıdır.
Tüm halklarımızın kimlik haklarının anayasal güvenceye alındığı,
Yasal, özgür siyasal mücadelenin önündeki engellerin kaldırıldığı,
Her türlü şiddet zemininin ortadan kaldırıldığı,
Emek dünyasının adil-insani koşullara kavuşturulduğu bir ülke için;
Tüm halklarımızı 26 Mayıs 2010'daki GENEL GREVDE seslerini ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz!
Bu tarihi günde tüm halkımız, kadın-erkek, genç-yaşlı, işçi-memur, öğrenci-köylü demeden yaşamı durdurup alanlara dökülelim!
Adil-insanca yaşam isteklerimizi, özgür kimlik haklarımızı, demokratik Türkiye talebimizi haykıralım!
Atak Dergisi -Mayıs Özel Sayı-
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder