20 Mayıs 2010 Perşembe
CEMALLEDDİN ÇELEBİ’NİN RÜYASI” ÜZERİNE BİR AÇIKLAMA
Mihrac Ural
17 Mayıs 2010
Cemalledin Çelebi’nin rüyası üzerine, Mustafa arkadaştan gelen bir mail notu ve ona verdiğim cevabı okurlarımla paylaşıyorum.
Mustafa Yaşacan’dan gelen mail:
Selam,
Rıza Dost bana da gönderdi yazıyı,
Ben tersten okudum
Savasın başında askeri birlikleri oluşturulur Celalettin Efendiye bağlı, Enver tarafından, bunlar Ruslara karşı kırılmadılar, 1915 kışında, Ermenilere karşı kullanıldığı çıkıyor buradan, cephe gerisini koruma faaliyetleri, 1916 da ise dağıtılmış vaziyetteler, neden?
Sivas’ta ikamet etmekte, şehrin merkezinde, Ermeni mahallesinde yani boşaltılmış mahallede, ACABA neden...
Bunları da görmeden başka noktalara atlamak biraz hicap olmuyor mu?
Güzel yasayın
Mustafa
Mihrac Ural’ın cevabı
Değerli Mustafa arkadaş,
Öncelikle ilginize teşekkür ederim.
Sonra,
Söz konusu ettiğiniz noktanın farkındayım. Daha da ötesi; dikkatli okuyucu şunu da görecektir: "Asırlarca önce ceddim Hacı Bektaş Veli, Dersim mıntıkasına vaaz ve nasihat edici bazı kimseler göndermişti. Bu zâtlar ceddimin verdiği talimat dairesinde haraket etmişler ve Dersim aşiretlerini Ceddim Hacı Bektaş Veli’ye bağlamaya çalışmışlardır. Fakat bu zatların ölümünden sonra bunların evlâtları her nedense ceddimi unutmuşlar, tamamet tamamen Kürtleşmişler, kendi rey ve rızalarına uygun, akıl ve mantık dışında bir din icat etmişler ve Dersimlileri de bu inançları peşinde sürüklemişlerdir."
Dersim Alevileriyle ilgili böylesi bir belirlemeye katılmak da mümkün değildir.
Cemaleddin Çelebinin ittihatçılarla olan derin ilişkisi, bir uğrak yeri olması, ittihatçıların gizli amaçlarını bile rahatlıkla yanında dile getirmeleri gibi sayılabilecek bir çok nokta var. Cemalledin Çelebi'yle ilgili geniş bir araştırma yapılırsa çok şeyin daha çıkma ihtimali zayıf değil.
Buna eklanabilecek bir kaç önemli nokta daha olabilir ; Cemaleddin Çelebi'nin ölümüyle kesişen buluşma, zorunlu ikamet gibi bir çok unsur üzerinde de fikir yürütülebilir.
Benim yazım bu alanla ilgili değildi.
Rıza dostumun sorusu üzerine verdiğim bir mail cevabıdır. Bu cevapta işlemek istediğim temel konu da CUMHURİYETTEKİ OSMANLI. Daha önce bu konuyla ilgili birçok makale yazdığımı belirtmekle yetineceğim.
Rıza dostuma cevabi yazımı dikkatle incelerseniz, çağın Dersimliler için taşıdığı anlam üzerine bir belirleme bulunuyor; inanç değil, ulusal uyanış yönünde, bedeli ne ise ödenme pahasına tutum alış. Bu yüzden, Cemaleddin Çelebi'nin Dersimlilere "rüya"sıyla da olsa yönelttiği mesajın cevap bulmamasını normal gördüğümü ifade ettim.
Osmanlı aklı ve onun bir üst evrimini dile getiren ittihatçılığın, İzmir suikastında Atatürk'ü bile tasfiye edebilecek pervasızlığını hatırlatacağım. Bu akılın kin saikleriyle Dersimlilere dayattığı kıyımın tarihle yüzleşmemizin önemli bir donesi olduğunu belirliyorum.
Bunun gibi, kısa olmasına rağmen birden çok temel parametre taşıyan cevabi yazımın konusunda Cemaleddin Çelebi'nin bütünsel irdelenmesi ve ona ilişkin bir duruş aramamak gerekir derim.
Bu konuda Rıza dostumun incelemelerini bekleyeceğim. Gerektiğinde Cemaleddin Çelebi ile ilgili diğer açılardan da kimi belirlemeleri yapmak mümkündür.
Baki selamlarımla. Başarı dileklerimi iletiyorum.
Mihrac Ural
8 Mayıs 2010
Mustafa Yaşacan’ın ikinci iletisi:
Çok teşekkür ederim,
Ancak şeytan avukatlığını tercih ederek, Türkiye’deki Osmanlılık meselesi üzerinden İttihatçılarla derin ilişkiler içinde olduğu anlaşılan, ve hatta Abdülhamit’in Hamidiye Alayları zamanında yüz vermediklerine, 1912 den sonra İttihatçıların ilgi alanına girenlere silah dağıtılması ve hatta özel askeri birlikler oluşturulması bundan ve buna cevap veren Çelebi takipçilerin İttihatçılar üzerinden devletle barışmaları, ve hatta onların kanlı islerine ortak olabilmelerinin imkan dahilinde olduğunu düşünüyorum, aksi kanıtlanana kadar.
Türkiye’de hikaye yazımı hızlandı, öyle sanıyorum ki, Çelebi efendinin rüyası, ya da çeşme başına gelirken konuştuğu sahisin bildirmesi DERSIM katliamından sonra duyulmuş olsa gerek, oysa Koçgiri’yi yasamış idi, Şeyh Sait’i göremeden bu dünyaya veda etti, kaç Ermeni’nin malında ya da canında eli vardı bilinmez...
Bütün bunları Rıza dostun yazdıklarına bağladım, sizin “Osmanlı Türkiyeli deyiminiz” (Cumhuriyetteki Osmanlı demek istiyor. M.U), asker kafasıyla sivil kafanın birleşmesi biçiminde kendini göstermiş, bu is 1960’da da yapıldı, 1971 de, 1980 dede... Halada yapılmakta....
Güzel yaşayın
Mustafa
17 Mayıs 2010
Cemalledin Çelebi’nin rüyası üzerine, Mustafa arkadaştan gelen bir mail notu ve ona verdiğim cevabı okurlarımla paylaşıyorum.
Mustafa Yaşacan’dan gelen mail:
Selam,
Rıza Dost bana da gönderdi yazıyı,
Ben tersten okudum
Savasın başında askeri birlikleri oluşturulur Celalettin Efendiye bağlı, Enver tarafından, bunlar Ruslara karşı kırılmadılar, 1915 kışında, Ermenilere karşı kullanıldığı çıkıyor buradan, cephe gerisini koruma faaliyetleri, 1916 da ise dağıtılmış vaziyetteler, neden?
Sivas’ta ikamet etmekte, şehrin merkezinde, Ermeni mahallesinde yani boşaltılmış mahallede, ACABA neden...
Bunları da görmeden başka noktalara atlamak biraz hicap olmuyor mu?
Güzel yasayın
Mustafa
Mihrac Ural’ın cevabı
Değerli Mustafa arkadaş,
Öncelikle ilginize teşekkür ederim.
Sonra,
Söz konusu ettiğiniz noktanın farkındayım. Daha da ötesi; dikkatli okuyucu şunu da görecektir: "Asırlarca önce ceddim Hacı Bektaş Veli, Dersim mıntıkasına vaaz ve nasihat edici bazı kimseler göndermişti. Bu zâtlar ceddimin verdiği talimat dairesinde haraket etmişler ve Dersim aşiretlerini Ceddim Hacı Bektaş Veli’ye bağlamaya çalışmışlardır. Fakat bu zatların ölümünden sonra bunların evlâtları her nedense ceddimi unutmuşlar, tamamet tamamen Kürtleşmişler, kendi rey ve rızalarına uygun, akıl ve mantık dışında bir din icat etmişler ve Dersimlileri de bu inançları peşinde sürüklemişlerdir."
Dersim Alevileriyle ilgili böylesi bir belirlemeye katılmak da mümkün değildir.
Cemaleddin Çelebinin ittihatçılarla olan derin ilişkisi, bir uğrak yeri olması, ittihatçıların gizli amaçlarını bile rahatlıkla yanında dile getirmeleri gibi sayılabilecek bir çok nokta var. Cemalledin Çelebi'yle ilgili geniş bir araştırma yapılırsa çok şeyin daha çıkma ihtimali zayıf değil.
Buna eklanabilecek bir kaç önemli nokta daha olabilir ; Cemaleddin Çelebi'nin ölümüyle kesişen buluşma, zorunlu ikamet gibi bir çok unsur üzerinde de fikir yürütülebilir.
Benim yazım bu alanla ilgili değildi.
Rıza dostumun sorusu üzerine verdiğim bir mail cevabıdır. Bu cevapta işlemek istediğim temel konu da CUMHURİYETTEKİ OSMANLI. Daha önce bu konuyla ilgili birçok makale yazdığımı belirtmekle yetineceğim.
Rıza dostuma cevabi yazımı dikkatle incelerseniz, çağın Dersimliler için taşıdığı anlam üzerine bir belirleme bulunuyor; inanç değil, ulusal uyanış yönünde, bedeli ne ise ödenme pahasına tutum alış. Bu yüzden, Cemaleddin Çelebi'nin Dersimlilere "rüya"sıyla da olsa yönelttiği mesajın cevap bulmamasını normal gördüğümü ifade ettim.
Osmanlı aklı ve onun bir üst evrimini dile getiren ittihatçılığın, İzmir suikastında Atatürk'ü bile tasfiye edebilecek pervasızlığını hatırlatacağım. Bu akılın kin saikleriyle Dersimlilere dayattığı kıyımın tarihle yüzleşmemizin önemli bir donesi olduğunu belirliyorum.
Bunun gibi, kısa olmasına rağmen birden çok temel parametre taşıyan cevabi yazımın konusunda Cemaleddin Çelebi'nin bütünsel irdelenmesi ve ona ilişkin bir duruş aramamak gerekir derim.
Bu konuda Rıza dostumun incelemelerini bekleyeceğim. Gerektiğinde Cemaleddin Çelebi ile ilgili diğer açılardan da kimi belirlemeleri yapmak mümkündür.
Baki selamlarımla. Başarı dileklerimi iletiyorum.
Mihrac Ural
8 Mayıs 2010
Mustafa Yaşacan’ın ikinci iletisi:
Çok teşekkür ederim,
Ancak şeytan avukatlığını tercih ederek, Türkiye’deki Osmanlılık meselesi üzerinden İttihatçılarla derin ilişkiler içinde olduğu anlaşılan, ve hatta Abdülhamit’in Hamidiye Alayları zamanında yüz vermediklerine, 1912 den sonra İttihatçıların ilgi alanına girenlere silah dağıtılması ve hatta özel askeri birlikler oluşturulması bundan ve buna cevap veren Çelebi takipçilerin İttihatçılar üzerinden devletle barışmaları, ve hatta onların kanlı islerine ortak olabilmelerinin imkan dahilinde olduğunu düşünüyorum, aksi kanıtlanana kadar.
Türkiye’de hikaye yazımı hızlandı, öyle sanıyorum ki, Çelebi efendinin rüyası, ya da çeşme başına gelirken konuştuğu sahisin bildirmesi DERSIM katliamından sonra duyulmuş olsa gerek, oysa Koçgiri’yi yasamış idi, Şeyh Sait’i göremeden bu dünyaya veda etti, kaç Ermeni’nin malında ya da canında eli vardı bilinmez...
Bütün bunları Rıza dostun yazdıklarına bağladım, sizin “Osmanlı Türkiyeli deyiminiz” (Cumhuriyetteki Osmanlı demek istiyor. M.U), asker kafasıyla sivil kafanın birleşmesi biçiminde kendini göstermiş, bu is 1960’da da yapıldı, 1971 de, 1980 dede... Halada yapılmakta....
Güzel yaşayın
Mustafa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder