23 Nisan 2009 Perşembe
23 NİSAN BAYRAMI VE HAPİSTEKİ KÜRT ÇOCUKLARI
Mustafa Elveren-Em.Öğrt.
Yarın ülkemizde “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlanacaktır. Senaryosu resmi ideoloji tarafından yazılan, 89 yıldır izlemekte olduğumuz filmi 23 Nisan’da tekrar gösterime koyacaklardır. Kaymakam, Vali, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı koltuklarına birer öğrenciyi birkaç dakika oturtup, çocuklara çok değer verdiklerini bize yine yutturacaklardır.
Bir taraftan bu göstermelik resmi törenler yapılırken, diğer taraftan “teröre destek” gerekçesiyle başta kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimleri olmak üzere, ülkemizin bir çok kentinde binlerce Kürt çocukları göz altına alınmış, işkence görmüş ve şu anda yüzlercesi de hapislere konulmuştur. Bu çocukların duruşmaları hala devam etmektedir.
Destek amacıyla Diyarbakır’daki çocukların duruşmasına giden Uzman Psikolog Banu Vardar; “Diyarbakir'da 1 gün yaşamak bile, bu çocukları anlamak için yeterince veri veriyor insana.” demektedir. Yine destek amacıyla Mersin ve Adana’daki çocukların duruşmalarına katılan yazar Esra Çiftçi ve çevreci-siyasetçi Bilge Contepe ise; “Ailelerin sessiz ve endişeli bekleyişleri ile karşılaştık. Çocukların adliyenin izbe bir yerinde demir parmaklıklar arkasında hücrelerde tutulduklarını öğrendik. Çocukları göremedik” şeklinde kaygılarını dile getirmişlerdir.
Türkiye’de Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözülmediği sürece, bu çocukların dramı ve olayların daha da artarak devam edeceği anlaşılmaktadır. Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşim birimlerinde cocuk olmak kadar baba olmak da zordur. Çünkü, Kürt sorunu devam ettiği sürece, sorunun çözümüne dikkat çekmek için gösterilerin ve “polise taş atma” gibi eylemlerin yapılması kaçınılmazdır. Bu eylemlerde çocukların ve kadınların ön saflarda olması da yadırganacak bir durum değildir. Geçmişten günümüze kadar başta Filistin olmak üzere, Dünya’nın bir çok ülkesinde de böyle olmuştur.
Yanlış uygulamalardan dolayı bu çocukları yarın her birini “terörist” olmaya aday durumuna getirildiğinin farkında mıyız? Bu korkunç yanlışlardan bir an önce dönülmesi şarttır. Aksi halde, bu güne kadar çektiğimiz acılara yenileri eklenerek yaşamaya devam edeceğiz. Bunu bize yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Artık resmi ideoloji iflas etmiştir. O nedenle, Türkiye “TEK”lik psikolojisinden bir an önce kurtulmalıdır. Tüm kimliklerin eşit olması hukuksal bir gerekliliktir. Alt-üst kimlik gibi ucube hikayeleri bir tarafa bırakıp, gerçek demokratik çözümün uygulama zamanı geldi ve geçmektedir.
Gelin daha umutlarımız tükenmemişken, sağcısı ve solcusuyla, islamcısı ve alevisiyle, kemalisti ve liberalıyla, Türk’ü ve Kürt’üyle, azınlıkta bulunan diğer ırkların ve inançların birlikte yaşama kültürünü geliştirip, hayata geçirelim. Aksi durumda bölünmekten kurtulamayız. Bunu bir an evvel gerçekleştiremezsek, yarın çok geç olabilir.
Bu durumda siz yarınki “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı nasıl bir duyguyla kutlarsınız? Bu kutlamanın çocuklar için bir anlamı ve önemi kaldı mı?
Yüzlerce Kürt çocuklarının hapse atıldığı bir ortamdayken, “Bayram benim neyime?” demekten kendimi alamıyorum. Her şeye rağmen, Dünya’da tüm çocukların bir arada kardeşçe kutlayacakları bayramların olmasını diliyorum.
Mustafa Elveren
E-Posta Adresi: mustafaelveren@gmail.com
Web: www.gomanweb.com
Yarın ülkemizde “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlanacaktır. Senaryosu resmi ideoloji tarafından yazılan, 89 yıldır izlemekte olduğumuz filmi 23 Nisan’da tekrar gösterime koyacaklardır. Kaymakam, Vali, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı koltuklarına birer öğrenciyi birkaç dakika oturtup, çocuklara çok değer verdiklerini bize yine yutturacaklardır.
Bir taraftan bu göstermelik resmi törenler yapılırken, diğer taraftan “teröre destek” gerekçesiyle başta kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimleri olmak üzere, ülkemizin bir çok kentinde binlerce Kürt çocukları göz altına alınmış, işkence görmüş ve şu anda yüzlercesi de hapislere konulmuştur. Bu çocukların duruşmaları hala devam etmektedir.
Destek amacıyla Diyarbakır’daki çocukların duruşmasına giden Uzman Psikolog Banu Vardar; “Diyarbakir'da 1 gün yaşamak bile, bu çocukları anlamak için yeterince veri veriyor insana.” demektedir. Yine destek amacıyla Mersin ve Adana’daki çocukların duruşmalarına katılan yazar Esra Çiftçi ve çevreci-siyasetçi Bilge Contepe ise; “Ailelerin sessiz ve endişeli bekleyişleri ile karşılaştık. Çocukların adliyenin izbe bir yerinde demir parmaklıklar arkasında hücrelerde tutulduklarını öğrendik. Çocukları göremedik” şeklinde kaygılarını dile getirmişlerdir.
Türkiye’de Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözülmediği sürece, bu çocukların dramı ve olayların daha da artarak devam edeceği anlaşılmaktadır. Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşim birimlerinde cocuk olmak kadar baba olmak da zordur. Çünkü, Kürt sorunu devam ettiği sürece, sorunun çözümüne dikkat çekmek için gösterilerin ve “polise taş atma” gibi eylemlerin yapılması kaçınılmazdır. Bu eylemlerde çocukların ve kadınların ön saflarda olması da yadırganacak bir durum değildir. Geçmişten günümüze kadar başta Filistin olmak üzere, Dünya’nın bir çok ülkesinde de böyle olmuştur.
Yanlış uygulamalardan dolayı bu çocukları yarın her birini “terörist” olmaya aday durumuna getirildiğinin farkında mıyız? Bu korkunç yanlışlardan bir an önce dönülmesi şarttır. Aksi halde, bu güne kadar çektiğimiz acılara yenileri eklenerek yaşamaya devam edeceğiz. Bunu bize yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Artık resmi ideoloji iflas etmiştir. O nedenle, Türkiye “TEK”lik psikolojisinden bir an önce kurtulmalıdır. Tüm kimliklerin eşit olması hukuksal bir gerekliliktir. Alt-üst kimlik gibi ucube hikayeleri bir tarafa bırakıp, gerçek demokratik çözümün uygulama zamanı geldi ve geçmektedir.
Gelin daha umutlarımız tükenmemişken, sağcısı ve solcusuyla, islamcısı ve alevisiyle, kemalisti ve liberalıyla, Türk’ü ve Kürt’üyle, azınlıkta bulunan diğer ırkların ve inançların birlikte yaşama kültürünü geliştirip, hayata geçirelim. Aksi durumda bölünmekten kurtulamayız. Bunu bir an evvel gerçekleştiremezsek, yarın çok geç olabilir.
Bu durumda siz yarınki “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı nasıl bir duyguyla kutlarsınız? Bu kutlamanın çocuklar için bir anlamı ve önemi kaldı mı?
Yüzlerce Kürt çocuklarının hapse atıldığı bir ortamdayken, “Bayram benim neyime?” demekten kendimi alamıyorum. Her şeye rağmen, Dünya’da tüm çocukların bir arada kardeşçe kutlayacakları bayramların olmasını diliyorum.
Mustafa Elveren
E-Posta Adresi: mustafaelveren@gmail.com
Web: www.gomanweb.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder