17 Haziran 2010 Perşembe
Güçlerimizi Birleştirme Zamanı
Mehmet Güzel-Nazlı Güzel
16 Haziran 2010
Filler tepişirken çimler eziliyor!
Egemenler, devletin yeniden yapılandırılması noktasında birbirleriyle çatışırken toplumun bütün kesimleri ayaklar altında ezilmeye devam ediyor.
Değişim yanlısı ve statükocu güçler arasındaki iktidar savaşının boyutu sınır tanımıyor. Ergenekon soruşturmaları, yargı alanındaki "yargılamalar", HSYK'nın düzenlenmesi çalışmaları, Anayasa değişikliğindeki kapışmalar... Derken bu alandaki mücadele özel yaşamlara gizli kameralar yoluyla tecavüz etmelere kadar uzandı; internet ortamında yayınlanan kaset görüntüleri neticesinde Deniz Baykal'ın siyasal arenadan uzaklaştırılmasına kadar dayanan filler arası tepişme tüm hızıyla devam ediyor.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi bu tepişmede çimler de ezilmeye devam ediyor.
Emekçilerin sosyal-ekonomik sorunları çığ gibi büyümekte. İşsizlik toplumsal dengeleri sarsacak bir boyut kazanmış durumda. Özelleştirmeler sonucu işten çıkarmalar işsizlik ordusuna yenilerini eklemekte. Özelleştirme mağdurlarına 4/C, 4/B gibi düzenlemelerle insanca yaşamdan uzak, kölelik çalışma koşullarının dayatılması emek dünyasının sorunlarını daha da ağırlaştırmakta. Kısacası, genel olarak kapitalist sistemin yaşadığı ağır ekonomik krizin faturası tarih boyunca yapılageldiği üzere yine emekçilere ödetilmek istenmektedir.
Ülkemizin tek sorunu ekonomik değil elbette. Ekonomik sorunları da tetikleyen hatta bu sorunların belirleyeni niteliğindeki siyasal sorunların ise gündemimizdeki yakıcılığı sürmektedir. AKP hükümetinin “Demokratik Açılım” adı altında başlattığı sürecin başta Kürt sorunu gelmek üzere toplumun hiçbir temel sorununu çözemeyeceği ve bu açılımların göstermelik olduğu kısa bir sürede anlaşılmıştır. İlk etapta halklarımızın temel sorunlarına parmak basılmakla birlikte sonrasında bu yaraların iyileştirilmesine yönelik hiçbir çözüm getirilemeden kangrenleşmeye bırakılmıştır. Son günlerde ise tekrar şiddet diliyle konuşmaya başlayan egemenler Kürt sorununda bir kez daha çözümsüzlüğü dayatmaktadır.
Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Roman ve tüm halklarımızın kimlik sorunları, inançların özgürlüğü temelinde çözüm bekleyen laiklik sorunu, her türlü şiddetin son bulmasını sağlayacak, halkların özgür-gönüllü birlikteliğini esas alan eşitlikçi, demokratik anayasa değişikliği sorunu, halklarımızın iradesinin yansımasını sağlayacak, özgür siyasal mücadelenin önünü açacak yasal düzenlemelerin yapılması sorunları siyasal gündemin başlıca maddeleridir.
Kısacası ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki engellerin kaldırılması, halklarımızın özgür-gönüllü birlikteliğinin sağlanması ve emek dünyasının adil-insanca yaşam koşullarının hayata geçirilebilmesi için bu problemlerle karşı karşıya olan tüm kesimlerin seslerini-güçlerini birleştirmeleri gerekir.
Tekel direnişindeki kararlılık ve mücadeledeki ısrar olmasaydı egemenlerin 4/C'de geri adım atması mümkün olmayacaktı.
32 yıllık Taksim ısrarı ve mücadele kararlılığı olmasaydı Taksim'in emekçiler için özgürleşmesi mümkün olmayacaktı.
Kürt halkının ve devrimci demokratik muhalefetin on yıllardır süren ısrarlı mücadelesi olmasaydı bugün hiçbir halk kendi etnik kimliğiyle anılıyor olmayacaktı. Görülüyor ki, egemenler üzerinde baskı unsuru oluşturup toplumun temel sorunları noktasında çözüme yöneltmenin yegane yolu örgütlü ve kararlı mücadeledir.
Şimdi, fillerin tepişmeleri sürerken ayaklar altında ezilen çimler olmaktan çıkma zamanıdır. Çim yerine diken olup egemenlere batma zamanıdır.
Ülkemizin demokratikleşmesi, halklarımızın kimlik haklarının tanınması ve özgür-gönüllü birliktelik temelinde adil barışın yaşamsallaşması, KCK operasyonu adı altında tutuklanan onlarca Kürt belediye başkanı ve siyasetçinin serbest bırakılıp, demokratik siyasal mücadelenin önündeki engellerin ve yasakların kaldırılıp her örgütlenmenin kendini özgürce ifade edebileceği ülke koşullarının sağlanması için tüm ezilen halklarımızın seslerini ve güçlerini birleştirme zamanıdır.
16 Haziran 2010
Filler tepişirken çimler eziliyor!
Egemenler, devletin yeniden yapılandırılması noktasında birbirleriyle çatışırken toplumun bütün kesimleri ayaklar altında ezilmeye devam ediyor.
Değişim yanlısı ve statükocu güçler arasındaki iktidar savaşının boyutu sınır tanımıyor. Ergenekon soruşturmaları, yargı alanındaki "yargılamalar", HSYK'nın düzenlenmesi çalışmaları, Anayasa değişikliğindeki kapışmalar... Derken bu alandaki mücadele özel yaşamlara gizli kameralar yoluyla tecavüz etmelere kadar uzandı; internet ortamında yayınlanan kaset görüntüleri neticesinde Deniz Baykal'ın siyasal arenadan uzaklaştırılmasına kadar dayanan filler arası tepişme tüm hızıyla devam ediyor.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi bu tepişmede çimler de ezilmeye devam ediyor.
Emekçilerin sosyal-ekonomik sorunları çığ gibi büyümekte. İşsizlik toplumsal dengeleri sarsacak bir boyut kazanmış durumda. Özelleştirmeler sonucu işten çıkarmalar işsizlik ordusuna yenilerini eklemekte. Özelleştirme mağdurlarına 4/C, 4/B gibi düzenlemelerle insanca yaşamdan uzak, kölelik çalışma koşullarının dayatılması emek dünyasının sorunlarını daha da ağırlaştırmakta. Kısacası, genel olarak kapitalist sistemin yaşadığı ağır ekonomik krizin faturası tarih boyunca yapılageldiği üzere yine emekçilere ödetilmek istenmektedir.
Ülkemizin tek sorunu ekonomik değil elbette. Ekonomik sorunları da tetikleyen hatta bu sorunların belirleyeni niteliğindeki siyasal sorunların ise gündemimizdeki yakıcılığı sürmektedir. AKP hükümetinin “Demokratik Açılım” adı altında başlattığı sürecin başta Kürt sorunu gelmek üzere toplumun hiçbir temel sorununu çözemeyeceği ve bu açılımların göstermelik olduğu kısa bir sürede anlaşılmıştır. İlk etapta halklarımızın temel sorunlarına parmak basılmakla birlikte sonrasında bu yaraların iyileştirilmesine yönelik hiçbir çözüm getirilemeden kangrenleşmeye bırakılmıştır. Son günlerde ise tekrar şiddet diliyle konuşmaya başlayan egemenler Kürt sorununda bir kez daha çözümsüzlüğü dayatmaktadır.
Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Roman ve tüm halklarımızın kimlik sorunları, inançların özgürlüğü temelinde çözüm bekleyen laiklik sorunu, her türlü şiddetin son bulmasını sağlayacak, halkların özgür-gönüllü birlikteliğini esas alan eşitlikçi, demokratik anayasa değişikliği sorunu, halklarımızın iradesinin yansımasını sağlayacak, özgür siyasal mücadelenin önünü açacak yasal düzenlemelerin yapılması sorunları siyasal gündemin başlıca maddeleridir.
Kısacası ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki engellerin kaldırılması, halklarımızın özgür-gönüllü birlikteliğinin sağlanması ve emek dünyasının adil-insanca yaşam koşullarının hayata geçirilebilmesi için bu problemlerle karşı karşıya olan tüm kesimlerin seslerini-güçlerini birleştirmeleri gerekir.
Tekel direnişindeki kararlılık ve mücadeledeki ısrar olmasaydı egemenlerin 4/C'de geri adım atması mümkün olmayacaktı.
32 yıllık Taksim ısrarı ve mücadele kararlılığı olmasaydı Taksim'in emekçiler için özgürleşmesi mümkün olmayacaktı.
Kürt halkının ve devrimci demokratik muhalefetin on yıllardır süren ısrarlı mücadelesi olmasaydı bugün hiçbir halk kendi etnik kimliğiyle anılıyor olmayacaktı. Görülüyor ki, egemenler üzerinde baskı unsuru oluşturup toplumun temel sorunları noktasında çözüme yöneltmenin yegane yolu örgütlü ve kararlı mücadeledir.
Şimdi, fillerin tepişmeleri sürerken ayaklar altında ezilen çimler olmaktan çıkma zamanıdır. Çim yerine diken olup egemenlere batma zamanıdır.
Ülkemizin demokratikleşmesi, halklarımızın kimlik haklarının tanınması ve özgür-gönüllü birliktelik temelinde adil barışın yaşamsallaşması, KCK operasyonu adı altında tutuklanan onlarca Kürt belediye başkanı ve siyasetçinin serbest bırakılıp, demokratik siyasal mücadelenin önündeki engellerin ve yasakların kaldırılıp her örgütlenmenin kendini özgürce ifade edebileceği ülke koşullarının sağlanması için tüm ezilen halklarımızın seslerini ve güçlerini birleştirme zamanıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder