30 Ekim 2009 Cuma
ROJİN ve İLKEL MİLLİYETÇİLİĞİN ACZİ
Bedreddin Mahir
30 Ekim 2009
Serdar Turgut, milliyetçi reflekslerini kin ve ahlaksız fanteziler olarak kustu. Hedef bir Kürt sanatçısı. Ahmet Kaya’ya yönelen saldırının bir başka türünü sahneledi. O kendi türünün binlercesinden biri olarak bu ülkede tek boyutlu olma ilkelliğinde ısrarını ifade etti.
AKŞAM gazetesindeki köşesinde gösterdiği pervasızlık gerçekte bu ülkenin egemen akıl sisteminin bir yansımasıydı. Rojin bu çirkin saldırıya halkı adına, hepimiz adına maruz kaldı.
Ortak ülkemizde siyasal tablo iki temel unsurun dengesi üzerinden yürümektedir.
Bir tarafta bu ülkeyi on yıllardır kanlı bir arenaya çevirmek isteyen milliyetçi eğilimler, diğer yanda demokrasi ve özgürlüğü hepimiz adına yükselten Kürt halkının direnişi bulunmaktadır. Zaman zaman bu mücadele de farklı unsurlar öne çıksa da konunun temeli budur.
Her iki kesimin aktif pasif yandaşlarıyla oluşan siyasal tabloda, aradaki köprüleri yıkarak süreci savaş boyutunda tutmak isteyenler az değildir. Serdar Turgut bu türün içindedir. Ne çirkin yazıları ne de gazetesinin yoğunluğu bu ülkenin yükselen siyasal değerlerin önünü tıkayacak bir etkinliğe sahiptir. Nitekim AKŞAM gazetesi “özür dileme” eğilimiyle, ülkede yükselen değerlerin baskısı altında ezildiklerini açıkça ilan etmiş oldu. Serdar Turgut gibi ilkellerin mahkumiyeti kendi sahasında da kesinleşmiş oldu. Bu hükümler en adil ve en kapsamlı mahkemelerin hükmünden bin kat daha etkindir. Halkın vicdanında mahkum olmak tas tamam budur.
Serdar Turgut, geçmişten bu güne sürdürülmek istenen “Osmanlı aklı”nın evrimini tamamlamamış bir temsilcisidir. Siyaset bilimi, tarih algısı, demokrasi hak ve hukuk mefhumu olmayan bir ilkel akıldır temsil ettiği. Kafasını gerçeklerin duvarına çarpması ve ortaya çıkan tepkilerin yarattığı atmosfer bir çok şeyi ortaya koymaya yeterlidir.
Sorunun öteki yüzü ise tepkilerimizi daha da anlamlı kılacak bir yere oturmalıdır.
Tarihle yüzleşmenin aşması gereken en büyük engel milliyetçiliktir. Onun açtığı yaralardır.
Onlarca kez tekrarla ifade ettik, milliyetçilik bölücülüktür, ötekileştirme pervasızlığı bir ayrımcılıktır. Ortak ülkemizin temel sorunu da burada yatmaktadır. Sağıyla, soluyla milliyetçilik bu ülkeyi savaşlara, yıkımlara sürüklemektedir. Sağ açısından milliyetçilik bir ideolojik duruştur, Sol ise bu hançerle sık sık harakiri yapmakta, siyasal arenadan silinmektedir.
Milliyetçi olmak bir siyasal duruş olarak bu noktada ülkemizin başına musallat ve kaderinin makus hale gelmesine neden olan çıkmaz sokaktır. Yeryüzünün tüm imkanlarını kullansa da başarısız kalacak olan bu yol, kendini yeniden üretebilmek için saldıracağı hedefler ve yaratacağı düşmanlara ihtiyaç vardır. Bunu üretmesi gerekmektedir. Bu gün Kürt özgürlük hareketini topun ağzında tutma gayreti bu anlama gelmektedir. Rojin’e yönelen bireysel saldırının toplumsal, siyasal anlamı da bundan ibarettir.
Uzun süredir Kürt halkı adına, PKK bu hedeflerin merkezidir, hala öyle de devam ediyor. Ancak toplumda belli bir yere gelmiş, siyasetçi, edebiyatçı, sanatçı gibi ön figürlerin karalanmak istenmesi ve bunu için tüm milliyetçilerin ortak dili olan belden aşağı küfürle fantezilere tahvil edilmesi, gelinen yerdeki tıkanmaya yeterli bir açıklama gibi durmaktadır. Milliyetçilik tıkanmıştır, saldırılarındaki şaşkınlık buradan ileri gelmektedir.
Bireyleri de hedef haline getirme aczi içine düşen bu akıl, ortak ülkemizde siyaset adına yapabileceği hiçbir şeyin kalmadığını itiraf mahiyetindedir.
Bu tafraların başaracakları bir yıkım alanı kalmamıştır. Devlet, derin devletiyle yapacağı her şeyi sonuna kadar zorlayarak yapmış, buna bir biçimde de devam ediyor. Ancak sonuç alamadı. Çeyrek asırdır süren mücadelenin önü kesilemedi. Tersine haklılar daha çok kazanmaya başladı. Yüz binlerin, barış heyetini kucaklamak için meydanlara inmesi önünde hiçbir gücün duramayacağı açık hale gelmiştir. Bu yanıyla, tarihteki tüm halk hareketlerinin siyasal sonuçları, ülkemizde de kendini ifade etmektedir. 29 Mart 2009 yerel seçimleriyle söylenecek son söz söylenmiş, son düellonun galibi belli olmuştu; mağlup olanların "yenilen doymaz" söyleminde anlamını bulan çırpınışları ise gerçeği değiştiremeyecektir. Tablo budur.
Bir yandan başarılmış tarihle yüzleşmenin sonuçlarını elde eden Kürt halkının direnişi diğer yandan bu görevlerini yapma cesareti göstermeyen egemenlerin aczi siyasal tablonun özetidir. Bu gerçekleri doğru algılamayan bir yönelim kafasını kayalara çarpmaktan kaçamayacaktır.
Rojin’e yönelen saldırının ahlaksızlığı, her alandaki milliyetçilik kadar, sol içindeki çirkef milliyetçilerin ahlaksızlığıyla bir örtüşme halindedir. Bu saldırılar şahsi bir düello değildir. Hepimize yönelmiş siyasal bir duruştur. Basit bir saldırıyı ülkemizin demokrasi sorununun merkezine getirip oturtan da budur. Demokrasinin ikamesiyle ilgili sorumluluklarımızın artan önemini bu olayda bir kez daha hatırlamalıyız.
Bu mücadele hepimizin mücadelesidir. Bu anlamda ne saldırılar şahsa yönelmiştir ne de sanatçı Rojin tek başınadır.
Bu ülke hepimize aittir. Tepkilerimiz, yükselen siyasal değerlerimizle de uyumlu olmak durumundadır. Ülkemizi kendi mülkü sananların pervasızlığını sona erdirmenin ilk adımı ve bir arada kardeşçe yaşamanın başarması gereken görev de budur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder