11 Aralık 2011 Pazar
SURİYE’DE MAHALLİ SEÇİMLER
Mihrac Ural – 11 Aralık 2011 Pazar.
Yarın 12 Aralık 2011 tarihi itibariyle Suriye’de mahalli seçimler başlıyor. 2 ay sonra da parlamento seçimleri. Suriye yönetimi dünyanın tüm şer güçlerine, açıkça meydan okudu “buyur ülkemizde yarattığınız zorbalığı, kanlı süreçleri, eli kanlı tetikçilerini, iddialarınızı, sizinle kol kola geçmiş arkasında meydanısın her türlü kışkırtıcılığını eklediğiniz sözde muhalefet olduğu iddiasında olanları da alın gelin, işte sandıklar gücünüzü gösterin dedi”.
Bu adım tüm niyetleri mihenk taşına vurmuş oldu. Bu bir sınavdır, halkın onayını alma meşru olma sınavıdır. Halka dayandığını sananlar, yönetimi “küçük bir azınlığa dayanan, güçsüz, zorba bir yönetim” sayanlar, seçim sandıklarında boyunun ölçüsünü ortaya koymaya davet edilmiş oldu.
Artık söz milletindir, söz halkındır, söz kapalı oy açık sayamındır, söz oylarda ifadesini bulan halkın iradesidir.
154 şehir, 502 belde, 681 belediye toplam 1337 idari merkez için (eskiden bu sayı 639 idi), 17 588 temsilcilik bulunmaktadır. Bu temsilcilikler için 42 889 kişinin aday olmuştur. Bu katılım coşkuyu ve özgür seçimlerde halktan temsilcilik almak isteyen iradeleri için önemli bir veridir. Bu seçimlerde 15 milyon 495 bin 359 Suriye vatandaşının seçmen olma hakkını kullanacağı bu seçimlerde ilk kez sonradan vatandaşlık alan Kürtlerinde (7 Nisan 2011 tarihli 49 nolu kararnameyle) seçme ve seçilme hakkını kullanacağı mahalli idare seçimleri 9849 merkezde yapılacaktır. Bu seçimlerin ayırıcı özelliği yasanın tümden yenilenmesi ve herkesin özgürce katılabileceği bir seçim olması yanı sıra, ne atanmış idari merciler ne de Baas partisinin denetiminde olmayacaktır. Seçimler her adımıyla, her merkeziyle sadece bağımsız yüksek yargının oluşturduğu Seçim konseyi (SK) tarafından belirlenen, bağımsız yargı elamanlarıyla gözlemlenecektir. Yasala uygun kuruluşunu tamamlayan her parti ve birey olarak her bağımsız aday halktan bu temsilcilikler için onay isteyebilecektir aday olacak seçimlere özgürce katılacaktır. Baas partisinin ne özel bir hissesi (temsilci kontenjanı) ne de onun önderliğinde kurulan İlerici Vatan Cephesinin (İVC) bir yüzdesi yoktur. Yeni demokratik yasa herkesi eşit saymış seçimler böylesi bir ortamda yapılacaktır. Basının her türden gözlemine açık olan seçimler, her adaya kendini tanıtmak amacıyla özgürce istediği yönde ve araçlarla propaganda yapma hakkı tanınmıştır. Teknik açıdan bu kısa özetle belirlenen Suriye mahalli seçimlerine büyük bir katılım olacağı bu günün heyecanından, adayların gösterdiği etkinliklerden de belli olmuştur.
Seçimler demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. Olmazsa olmazı, kıstasıdır. Seçimleri meşruiyetinde tek dayanağıdır. 15 Mart 2011 tarihi itibariyle Suriye’de başlayıp bu güne kadar devam eden gösteriler, beraberinde çok yönlü tartışmayı getirmiştir. Bu tartışmaların temelinde, Amerika ve Batılı güçler ha bir dizi Arap ülkesinin, aklın sınırlarını zorlayan mali kaynaklarla, medya etkinliklerinin yalan, abartma ve kışkırtmalarıyla desteklenmiş Suriye’nin iç işlerine karşıma ve yönetiminin meşruiyetini tartışmalı hale getirme çabaları yer alır. Bu güçler, Suriye yönetimini “diktatörlük, anti demokratik, özgürlük ve demokrasinin olmadığı, seçimlerinin inandırıcı bulunmadığı, gözlemcilerin Baas partisi elemanları olduğu, halkın azınlığına dayandığı bir ülke” olarak suçlayıp durarak kışkırtma yapmasına karşı, yarın (12 Aralık 2011) dünyanın en demokratik ülkelerinden yararlanarak yapılan mahalli seçimler kanunu gereğince, Suriye halkının seçimlere katılacağını ve bu seçimlerde isteyenin özgürce halktan onay alabileceğini açıkladı. Bu adım, sonsuz yalanların eşliğinde, abartının, uydurmanın bin bir çeşidiyle Suriye halkçı yönetimi üzerine baskı üzerine baskı yapıldığı bir kesitte, ilk günden ilan edilen reform kararlarına samimice bağlı, halkın demokratikleşme ihtiyaçlarına cevap verme kararlılığında olan Beşşar Esad yönetiminin attığı önemli bir adım olarak gündeme geldi.
Seçimler, bir ülkenin barışı ve birliği kadar, bölgesinde tarih içinde yarattığı etkinliklerin sürmesi açısından da büyük öneme sahiptir. Seçimlere düzenli bir biçimde yönelen ülkeler, koşulları ne olursa olsun bunu başaranlar samimi halkçı yönetimler olarak görevlerini yapıyor demektir. Muhalefetin haklı-haksız tüm iddialarının sınanacağı yer de seçimlerdir. İktidarlar seçimlerden korktukça yenilgileri de kaçınılmazdır. İktidarlar kadar muhalefetlerinin de tüm iddiaları seçim sandıklarından çıkacak oylarla anlam kazanır. Halka dayanıp dayanmamak, meşru olup olmamak, temsil gücünün varlığı ya da yokluğu gibi demokrasinin haklı bin bir sorusu işte bu noktada, seçimlerde, seçim sandıklarından çıkan oylarlar, halkın iradesinin tecellisi olarak sınanmış olur. Bu tecelliye boyun eğmen demokratik olmanın da kıstasıdır. Zorun, zorbalığın, seçim sandıklarında iflas edeceği gerçeğini kabul etmek, aynı zamanda kazananın meşruiyetini baştan kabul etmektir. Bu noktada Suriye’de halkın iradesini, seçimini, meşruiyet beraatını kime vereceğinin tek ölçütü seçimler ve bir kez daha seçimler olacağı açıktır: İşte yarın Suriye’de ortaya çıkacak irade de tas tamam budur.
Tekrarla yazdım. Suriye’de eski sistem dünyanın yaşadığı önemli bir güçler dengesinin, tarihsen nesnel ve öznel koşulların ürünüydü. Adına soğuk savaş denilen, Emperyalistlerin II. Dünya paylaşım savaşı sonrası oluşan bir ortamdı. Bu ortam Emperyalist batının başını çektiği kamp ile Sovyetlerin başını çektiği sosyalist kamp arasında bölünmüştü. Bu bölünme dünyanın tüm siyasal sistemlerine de hangi kampta yer aldığına bağlı bir siyasal sistem yönelimi vermişti. Suriye halkın çıkarlarına daha uygun gördeği, sömürüden uzak, kendini koruma emperyalist sömürgeciliğe karşı ulusal, vatani savunma içinde uygun gördüğü yönelim, sosyalist kampta anlam buluyordu. Bu ülkenin bölünmesine, sınıf yada etnik ya da inançsal kavgalara açık olmasını engelleyecek bir seçimdi. O kesitte ulusal yeniden diriliş çabası veren tüm geri bıraktırılmış ülkeler için, en uygun halkçı yönelim de buydu. Suriye’de kendini bu kampta ifade etti. Bu güne kadar gelen sosyalist uygulamalar, halkın yararlandığı bedava sağlık, bedava eğitim, olağan üstü ucuzluk, devletin gelirlerinden halkın temel beslenme ihtiyaçlarına destek hep bu sürecin bu güne taşıdığı olumlu bakiyelerdi.
Ancak bu sistemde tek partililik ve siyaset olduğu kadar toplumsal yaşamı belirleyen tek boyutluluk vardı, etnik ve inançsal haklarda bir biçimde baskı altındaydı. Toplumu 21. Yy artık temsil gücü olmayan bu sistem, tüm olumlu yanlarına, bölgede oynadığı direnme çizgisindeki haklı davaların yanında sonuna kadar özveriyle yer almasına karşın, artık yürümesi imkansızdı. Beşşar Esad liderliğinde Suriye yönetimi, 2000 yılı itibariyle bu değişim için hazırlıklar içinde oldu.
Ancak bölgemiz Orta-doğu’ydu. Bu bölgede halkı için atılacak her adım dış güçlerin akıl almaz bin bir manevra, baskı, kuşatma, yaptırım gibi saldırganlıklarının yarattığı barikatları aşmayı gerektirir. Beşşar Esad, halkı için büyük umutlar taşıyordu ve bu umutlarını açık seçik, tüm yönleriyle belirlenmiş bir programla da parlamento konuşmasında dile getirmişti. Ancak dış güçler buna müsaade etmedi. Beşşar Esad yönetimi öyle bir baskı altına alındı ki anı anına gelen dev dosyalarla önü kesilmeye çalışıldı. Bunu tarih sıralamasıyla görmek zor değildir;
7 Ekim 2001 Afganistan savaş. 20 Mart 2003 Irak işgali (II. Körfez Savaşı) ve Suriye’nin işgal edileceği tehdidi, zamanın Amerika Savunma Bakanı Colin Powel’in Beşşar Esad’a dayattığı şartların ret edilmesiyle artan baskılar. Açıkça Suriye’nin de işgal edileceği tehdidinin yapılması. 2 milyon Irak’lının Suriye’ye mülteci olmasının yükü. 2 Eylül 2004 BM Güvenlik Konseyi 1559 nolu kararıyla Suriye’nin tüm savunma etkinliklerinin kırılması. 14 Şubat 2005 Lübnan başbakanı Refik Hariri suikastı. Bu cürümün Suriye’nin sırtına yakılması (sonradan tümüyle senaryo olduğu açığa çıkan kasıtlı ithamlar). 12 Temmuz 2006 İsrail’in Lübnan’a karşı başlattığı 33 gün savaşı ve Suriye’nin savaş tehdidi altında tutulması. 27 Aralık 2008 - 20 Ocak 2009 Gazze savaşı. 2010 Refik hariri suikastıyla ilgili Uluslararası Cinayet Mahkemesinin siyasallaşan iddianamesinin Suriye’nin boynu üzerinde kılıç gibi sallanması, Türkiye’nin MİT başkanı Hakan Fırat’la, Suriye’yi Kürtlere saldırı için dosyalarla sıkıştırması, Türk-Kürt sorunun, Suriye Kürt sorununa çevirme baskıları arka arkaya dizildi.
Bu listeyi dev ülkeler bile kaldıramazdı. Buna rağmen Suriye halkçı yönetimi direnişine devam etti. 15 Mart 2011 olayları başladığı an, hiçbir tereddüt etmedin, yönetimin geri adım olarak değil halkı için ileri adım saydığı reform paketini ilan etti. Bu bir kararlı irade adımıydı. Suriye halkı bu adıma gerekli bağlılığı ve desteği de vermekten bir an çekilmedi; o günden bu güne, hiç kesilmeden milyonları milyonlara ekleyerek, her gün ve özellikle her Cuma güne meydanları tıklım tıklım doldurarak yönetimin arkasında özgürlük ve demokrasi reformları desteklediğini ilan etti.
Esad yönetimi halkı adına aldığı karaları herkesi şaşırtan bir hızla karara bağladı. En yakın örnek olarak Türkiye’yle karşılaştıracak olursak, 92 yıldır sivil demokratik bir anayasa yapılamadığı görülür, seçim kanunu %10 barajıyla faşizan, ırkçı özelliğiyle hala değiştirilemediği görülür, sistemi ilgilendiren temel yasalarla ilgili bir adım atmak için on yılların kuşakların tüketildiğine tanık olunur. Oysa Suriye’de bu tür yaşamsal kararlar, halka ait kazanımlar bir an bile bekletilmez. Beşşar Esad’ın ilan ettiği demokratikleşme paketi de tamamen böyle bir adımdı. Sık sık tekrarla yazılarıma aktırdığım demokratikleşme için reform paketi, bir önerme değil resmi gazetede bile yayınlanarak halkın kazanımı olmuş bir listedir (liste yazının sonunda tüm olarak yer almaktadır) (*) . Bu islet artık ne Beşşar Esad’ın ne de yönetimin karara bağlayıp bağlamayacağı bir liste değil. Halkın kazanımı olmuş bunu hiçbir gücün tersine çeviremeyeceği bir gerçektir. Gerisi halkın kullanmasına kalmıştır.
İşte yolu kesilmek istenende budur. Dünya şer güçleri, eşkıyalık yaparak, içteki tetikçileriyle yarattığı kaoslarla Suriye halkının yolunu kesmektedir; demokratik kazanımlarını kullanma hakkını yok etmeye çalışmaktadır, eski sistemi top yekun değiştiren bu reformlarla, yeni sistemin fiili olarak yaşama geçmesinin önü kesilmektedir. Suriye’de yaşanan tüm olayların özeti de tas tamam budur.
Bu günkü seçimler, işte bu büyük meydan okumanın en açık, en tartışmasız tecellisinin, irade ikamesidir. Suriye yönetimi, halkıyla omuz omuza, hukuki açıdan reformları yaptığını, fiili açıdan da bunu bir hak olarak kullanmaya başladığını göstererek, eski sistemi demokratik bir sistemle aştığını ortaya koymaktadır.
Tam bu noktada dünya şer güçleri ve içteki vatan hainleri, eli kanlı Müslüman Kardeşler Örgütü şebekeleri, dış güçlere dayalı tüm muhalifler açık bir sınavla karşı karşıya kalmış bulunmaktadırlar. Suriye halkçı yönetimi, halkına dayanan direnci bir güç olarak bu güçlere meydan okuyup gelin meşrutiyetinizi halktan alın dedi. Siyasi her eğilim gelsin boyunun ölçüsünü burada, er meydanında, seçim sandıklarında alsın dedi. Bunun için de dünyanın en özgür, en demokratik mahalli seçimler yasasını çıkarmakla kalmadı, fiil olarak, seçim kapısını açarak hodri meydan dedi. Bundan sonrası ise artık halkın kararına aittir..,
Suriye yönetimi, Beşşar Esad önderliğinde gerçek bir halkçı yönetim olarak, arkasında halkın desteğiyle, bölgenin en demokratik ülkesi olma yönünde hızla ilerlemektedir. Engeller, ambargolar, kuşatmalar, yalıtmalar, yaratıcı anarşinin her türü, medyanın akıl almaz bir saldırganlıkla yaptığı kışkırtmalar bu sürecin durduramayacağını göstermiştir. Suriye halkının ezici çoğunluğu milyonları milyonlara ekleyerek kazanımlarını kullanma, yollarını kesenleri elinin tersiyle itip, ülkesini ileriye götürme kararlılığın içinde yürüdüğünü göstermektedir. Bundan sonra da önemli görevlerle karşı karşıya kalınacaktır. 2 ay sonra gündeme gelecek olan Parlamento seçimleriyle bir ileri adım daha atacak olan Suriye, eli kanlı şebekelerle mücadelesinde yalnız olmadığı anlaşılmıştır. Hızla gelişen geliştikçe sıklaşan dost saflarının desteğini de yanında görmektedir.
Bundan birkaç ay önce, eli kulağında Suriye yönetiminin çökeceğini sananlar bile bu ülke bir farklı ülkedir diyerek komşularını tanıyamadıklarını ifade eder oldular, Suriye’ye bu en geri kesimlerden bile destek yazıları etkinlikleri gelmeye başladı. Bu satırlardan, onlarca makaleyle, yüksek moralle, belge, Kanıt ve örneklerle gerçekleri aktarırken, kararsız kalanların bu gün artık bu kararsızlıklarını aşmış olmaları önemli bir dost gelişmesi olarak gündeme gelmektedir.
Direnen Suriye, inanmayanların hayretler içinde kaldığı bir süreci yaratmaya devam etmektedir. Oysa hayret edecek bir şey yoktur. Bu, tarihi Suriye karakteridir, halkıyla bütünleşmişliktir, laikliği hakkıyla algıdır, bölgeden sorumluca ilgili olmak ve halkların hakları yanında olmaktır. Bu coğrafyada Suriye’yi korumak, yanında yer alarak baskılara direncini güçlendirmek, Filistin davasından yana, hak sahibi bölge halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesinden yana olmaktır. Dünden bu güne gelen tüm direnme güçlerinin ve şahsiyetlerinin Suriye safında dayanışma gösteren yer alışları ise bunun ifadesi olmuştur.
Suriye, bizim için sayı değil siyasal niteliğiyle bir duruştur. Bun duruşun bedelini ödemektedir. Saldırılar bunun içindir. Bizim duruşumuzu belirleyen de tas tamam budur.
Son cümlemi yukarıda yazdığım bir cümleyi tekrar ederek bağlayım artık söz milletindir, söz halkındır, söz kapalı oy açık sayamındır, söz oylarda ifadesini bulan halkın iradesidir. Meşru olmak isteyen bu yoldan geçecektir. Muhalefetin sivil itaatsizlik diye başlattığı seçimlere katılmama kararı ise, hezimetin ifadesidir. Seçimlere katılmayanların arkasına sağlanarak kendi oranının yüksek gösterme çabasıdır. Parmağının arkasına gizlenmedir. Halktan ağır bir şamar yiyecekleri korkusuyla seçimlerden kaçma hareketidir. Bu seçimler aynı zamanda dünya şer medyasının 9 aydır sürdürdüğü yalan ve abartmalarla Suriye’yi iç savaş hali yaşayan bir ülke olarak gösterme çabasının da belini kıracak bir adımdır.
Suriye halkı ise seçimlere coşkuyla katılarak iradesini beyan edecek, mahalli idaresini demokratik tercihleriyle oluşturacaktır. Buradan başarı dileklerimizi iletiyoruz.
(*) Resmileşen reform paketi şudur:
1. Kürtlerin vatandaşlık hakkı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi no:49 7 Nisan 2011 - 2.Sıkıyönetimin ilgası 21 Nisan 2011 - 3.DGM kaldırıldı 21 Nisan 2011 - 4. GÖSTERİ VE YÜRÜYÜŞLERİN DÜZENLENMESİ YASASI 21 Nisan 2011 - 5. PARTİLER YASASI ( 100 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 5 Ağustos 2011 Resmi gazetede yayınlanış tarihi) - 6. SEÇİM KANUNU 4 Ağustos 2011 (Resmi gazetede yayınlanış tarihi) - 7. MAHALLİ İDARE KANUNU ( 107 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 24 Ağustos 31 Temmuz 2011 - 8. BASIN YAYIN YASASI ( 108 nolu C.Başkanlığı kararnamesi. 28 Ağustos 2011) - 9. Genel seçimlerin denetim ve izlenmesiyle ilgili bağımsız adli heyet kararnamesi ( 374 nolu kararname 28 Eylül 2011) - 10. Anayasa oluşturma komisyonu (33 Nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 29 kişilik heyeti Mazhar el Amberi başkanlığında. 4 ay içinde yeni anayasa oluşturulması)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder