30 Mart 2012 Cuma
SURİYE BAŞARDIKÇA
Mihrac Ural – 29 Mart 2012 / Perşembe
Elektrikler iki kez kesildi. Yazım da iki kez silindi. Bu yazımı tamamlamam için bana güç veren, bozulan moralimi düzeltmek için kendi işini aksatan kadın, benim tutkuyla bağlı olduğum kadın. Ona ithaf ediyorum.
Suriye başardıkça yeni oyunlar sahnelenmek isteniyor. Bunun için eski senaryolara yeni ayrıntılar ekleniyor. Şeytan ayrıntılarda gizlidir derler, evet aynen öyle. Suriye başarıdan başarıya koşup, dünya şer güçlerini ezici zaferlerle gerilettikçe, yeni senaryolar ince ayarlar ayrıntıda vurma çılgınlıkları bir kez daha sahneye sürülmektedir. Devrim gibi reformlarla eski tek boyutlu sistemini bölgenin en demokratik sistemiyle değiştirebilen, bunun için ne kaos ne de devlet yıkımına gitmeyen Suriye, dünya şer güçlerinin desteklediği eli kanlı şebekeleri de ağır askeri hezimetle yere sermiştir. Annan Planı bütün bu gelişmeler üzerine olumlu bir adım oldu. Bu plan iki gerçeği yalın olarak ortaya koydu. Aylardır tüm emperyalistlerin “Beşşar Esad yönetimi meşruiyetini kaybetmiştir” yönündeki söylemlerini kendilerinin de aralarında olduğu BM Güvenlik Konseyinin tüm üyelerince kabul edilen Annan Planıyla Suriye yönetiminin muhatap alınması ve bu planın idaresi için temsilci atamasını istemesi bunu açıkça ortaya koymuştur. Bunun da ötesi Plan eli kanlı şebekelerin meşru yönetime silahla başkaldırdığını belgeleyen önermeleri, bu güne kadar süren Suriye olaylarının arka planını da uluslararası bir bildiride açıkça ortaya konmuş oldu.
Beşşar Esad’ın Humus’un ünlü Baba Ömer Mahallesine ziyareti bir dönemin hızla kapanmaya başladığına bir işarettir. İstanbul’da toplanacak olan Suriye’nin gerçek düşmanlarının toplantılarına “Suriye dostları” adını takmaları bu anlamda bir kıymeti itibara kalmamıştır…
Ama oyunlar bununla bitti mi? Hayır. Bu kez Suriye’nin sırtına kendi kışkırtmalarıyla yaratmak istedikleri “Lübnan’da iç savaş yaratma” senaryoları gündeme gelmeye başladı. Ya da bölgeyi savaşa sürecek senaryolar. Bu her iki senaryo da esasında Emperyalist güçlerin bölgemize dayattıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) üzerine dayanmaktadır. Ama onlar, batılı strateji enstitüleri aracılığıyla basına sızdırdıkları ipuçları, ülkemizin medya maymunları, üçüncü sınıf kopiciler olarak, Suriye’ye karşı cahilce duydukları kin ve intikamın bir aracı haline getirip yayınlamaktadırlar; mahalleli okur ve mahalleli yönetici için servis edilen bu aktarımlar, bölgemizde, ülkemize biçilen rollere önemli bir işarettir. Bu senaryoların bir ucunda İbrahim Karagül gibi gazeteciler de rol oynamaktadır. Konuyu daha kapsamlı kavramak için, öncelikle bu gazete yazarının yazısını, alttaki linkten okumanızı tavsiye ederim…
"En tehlikeli senaryo - İbrahim Karagül
yenisafak.com.tr
Suriye ordusu Lübnan a girdi haberini görünce yüreğimiz ağzımıza geldi. Muhaliflerle askeri birliklerin çatışması sınır bölgelerinden izlendiği için böyle bir yanlış anlama olmuş ve olay da yalanlandı zaten. Ancak hemen, sınır ötesi operasyon ve savaşı Lübnan a taşıma ihtimalleri ilk akla gel...."
Okurlarım bu yazıyı ciddiye aldığımı sanmasın. Bu komplo batılıların uzun zamandır üzerinde çalıştıkları bir oyundur. Bunun üzerine çok şey yazdım. Ancak bu gün Suriye başarıya koşarken yeniden bu çevrelerce ortaya atılan kaba oyuna verilmesi gereken birkaç cümlelik cevabımın olmasını istedim.
EL CEVAP
Sondan söyleyeyim, Suriye'nin tarihi boyunca Lübnan için tek isteği Lübnan’ın bütünlüğü ve iç barışından ibarettir. Hiç bir zaman, koşullar ne olursa olsun bunun dışında bir yönelimi de olamadı, olamaz da. Suriye bunun bedelini de ağır ödedi; 14 000 şehit yanı sıra, dev mali olanaklar, askeri ve siyasi kayıplar at başı gitti. Suriye tarihi boyunca bu bedelleri sadece Lübnan için değil tüm bölge için ödedi. Çünkü barış içinde bir Lübnan güçlü Suriye demekti. Bu tez Hafız Esad gibi bir dehaya aittir. Bunun için Dürzi lider Kemal Canbolat'la sürekli çekişme halinde idi; bu günde iki oğul (Beşşar Esad ve Valid Canbolat) aynı nedenle çatışma halindedir. Dolaysıyla Suriye'yi böyle saçma senaryolarla itham etmek sadece cahillerin ve karanlık senaryo yazıcıların işi olabilir. Lübnan’ı küçük devletlere bölmek, kolonileştirmek, sürekli iç savaş halinde tutmak emperyalistlerin ve özellikle İsrail’in işiydi. Bunun için onlarca irili ufaklı savaş dayatması sürüp gitti. Suriye bütün bunlara karşı direnen tek ülkeydi.
Bu veriler, Lübnan üzerine Suriye adı altında ortaya atılan senaryoların bir komplo olduğunu ve karanlık bir oyunun kanlı planlarını ikame etmeye çalışan güçlerin işi olduğunu gösteriyor. İbrahim Karagül bu oyunun ufak bir piyonundan ibarettir.
Kaldı ki, Lübnan yurtsever ordusu ve Lübnan’ın ezici çoğunluğu Suriye'nin en güçlü dostları olarak Suriye yanındadır; Suriye gibi 7000 yıllık siyasal aklın bu gücü Lübnan’ı savaşa sürerek tüketeceğini sanmak olsa olsa uluslararası siyasetin kuklası Yeni-Osmanlılarca olur.
Bu aptal İbrahim Karagül, Suriye'nin Lübnan’daki gücü hakkında da bilgisi yoktur. Bilmeden konuştuğunu buradan anlamak güç değil. Bir örnek vermekle yetineceğim.
7 Mayıs 2008 müdahalesi. Bu müdahale bölgemizin ve Lübnan’ın önemli bir dönemecidir: önemli mesajların ve güç ifadesinin bir işaretidir. 7 Mayıs müdahalesini kavradığımızda Lübnan gerçeğini ve bu gerçeğin Suriye açısından yeri ve anlamını algılamak güç değildir.
Bilmeyenler de okusun öğrensin; 7 Mayıs 2008’de, Lübnan direnme gücüne ve Suriye’ye karşı kurulmak istenen tehlikeli bir oyun anında ve yerinde tasfiye edilmiştir. Fuat Senyora hükümeti (Hariri’nin siyasal temsilcisi), Amerika’nın dayatmasıyla Hizbullah’ın yer döşemeli kablolu telefon sistemini tefsiye etmek ister. Buna bağlı olarak bir dizi kararlar alır. Önemli mevkilerde yer alan direnme gücünün subayları tasfiye edilmek istenir. Mayısın ilk günlerinde başlayan bu girişimlere 7 Mayısta cevap verilir. Lübnan’da tüm Amerikan yanlısı liderler ve askeri güçleri bir gecede esir alınırlar. Tek bir ciddi çatışma olmadan tümüne el koyulur. Bu ülkede ne iç savaş, ne de mezhep çatışması diye bir şey olmayacaktır, kimse direnme gücüne karşı bir komplo kuramayacaktır, bu ülke bir bütün olarak Emperyalizme ve siyonize karşı duran bir ülke olmaya devam edecektir, diye nokta koyulur. 12 Temmuz 2006 savaşının başarısının devamı olarak 7 Mayıs dosta da düşmana da bunu anlatır. İşte böylesine güçlü bir Lübnan aynı zamanda Suriye’nin gücüdür. Suriye bu gücü asla iç savaşa sürmez, bu onun zararını olur ama komplocular Suriye’yi itham ederek bunu yapmaya çalışıyorlar. Ancak başaramıyorlar, sıkıntıları da buradan ileri gelmektedir.
İbrahim Karagül, gitsin bu gerçekleri bir kez daha öğrensin, ortaya attığı iddiaların esasında batılı tezgahlarda yıllardır dayatılan bir oyun olduğunu ve bu oyunların onlarca kez iflas ettiğini bilsin. Bölge halkının siyasal kalibresi bu oyunlara geçit vermeyeceğin göstermiştir: Savaş meydanlarında da bu gerçeği ortaya koymuştur.
Diğer iddiaya gelince, bizim aptal aynı yöntemle kendi mahalleli okur ve yöneticilerine aktarımlar yapıyor. Olay şu. Dünya güçler dengesine ait Ak denizden Kafkaslara kadarki bölgeyi ele geçirmek için çılgınca savaşlara, istilalara, operasyonlara başvuran Atlantik Sermayesi (Batılı emperyalist sermaye güçleri) karşılarında, Rusya Çin ve Hindistan’ın yükselen güçlerini gördükçe komplolarını bölgemiz üzerinde yoğunlaştırıp duruyorlar. Bu dengenin kırılma noktası olarak İran’ı hedef seçtiler. Bu çekişme bir gerçektir. Ancak bu çekişmenin savaşla sonuçlanması Suriye için en tehlikeli senaryodur. Suriye’nin böylesi bir savaşı tetiklemek isteyeceğini iddia etmek aptallığın en cahil türüdür. Bu Suriye’nin tüm dostlarını, güç verilerini, kaynaklarını ve direnmesine katkı yapan etkinlikleri katletmesi demektir. Oysa bu sonuçları isteyen emperyalistlerin kendisidir; emperyalistler bunu kendi stratejileri için on yıllardır inatla bölge halklarının başına örmeye çalışıyorlar.
Oyun, böylesi bir cehennemi bölge savaşında yine Suriye’yi sorumlu gösterme oyunudur. Suriye direndikçe, dayandıkça, böylesi karanlık ve kanlı planlar Suriye’ni sırtına yıkılmak istenmektedir. Bunun için en yatkın kukla yönetimi Erdoğan iktidarı ileri sürülüyor. Yakın dönemde Suriye’ye karşı açık askeri saldırı anlamına gelecek eli kanlı şebekeleri silahla donatıp destekleyerek Suriye üzerine salmanın amacı da burada anlam buluyor. Bu senaryonun önemli hedeflerinden biri de Türkiye’nin kendisi olduğunu hatırlatmakla yetineceğim.
İşte medyanın üçüncü sınıf gazetecileri böylesi senaryoları dillendirerek oyunun bir parçası olarak işlev görmektedir. İbrahim Karagül’ün yazısı anlam ve muhteva açısından ayrıntıdaki şeytan olarak burada yerini alıyor.
Suriye'nin böyle bir senaryoyu tetikleyecek, yani Atlantik sermayesine böyle bir fırsatı verecek saldırganlık ya da "savaş yayacılığı" yapması akılsızca bir şeydir, yalandan ibarettir. Bu, tamamıyla, ABD-İsrail-AT planıdır, 21. yy için çizilen senaryonun karanlık ve kanlı yüzünün ifadesidir. Bunu Suriye’nin sırtına yıkmak, bu oyunun bir parçasıdır.
Suriye, bu hesaplarla kendisini araç yapmak isteyenlere karşı mücadele ediyor ve halkıyla direniyor. Bizler de tam bu noktada, bu gün Suriyeli olmak kendi halkımızın çıkarlarını savunmaktır diyoruz.
Bu kuş beyinli İbrahim Karagül’e daha fazla zaman ayırmama gerek yok sanırım. İncir çekirdeğini doldurmayacak bilgisiyle, cahil cüretini sergilemesi, bu komplolar için ne kadar heveskar olduğunu gösteriyor.
Not: Bu eleştiriyi, kısa bir yorum olarak değerli Fidel Çay’ın dualarını almak için yazmış, müthiş bir zevkle okuduğum Suriye düşmanlarına yönelik Arapça yazılı bedduaları çoğaltmasını dilemiştim…
Elektrikler iki kez kesildi. Yazım da iki kez silindi. Bu yazımı tamamlamam için bana güç veren, bozulan moralimi düzeltmek için kendi işini aksatan kadın, benim tutkuyla bağlı olduğum kadın. Ona ithaf ediyorum.
Suriye başardıkça yeni oyunlar sahnelenmek isteniyor. Bunun için eski senaryolara yeni ayrıntılar ekleniyor. Şeytan ayrıntılarda gizlidir derler, evet aynen öyle. Suriye başarıdan başarıya koşup, dünya şer güçlerini ezici zaferlerle gerilettikçe, yeni senaryolar ince ayarlar ayrıntıda vurma çılgınlıkları bir kez daha sahneye sürülmektedir. Devrim gibi reformlarla eski tek boyutlu sistemini bölgenin en demokratik sistemiyle değiştirebilen, bunun için ne kaos ne de devlet yıkımına gitmeyen Suriye, dünya şer güçlerinin desteklediği eli kanlı şebekeleri de ağır askeri hezimetle yere sermiştir. Annan Planı bütün bu gelişmeler üzerine olumlu bir adım oldu. Bu plan iki gerçeği yalın olarak ortaya koydu. Aylardır tüm emperyalistlerin “Beşşar Esad yönetimi meşruiyetini kaybetmiştir” yönündeki söylemlerini kendilerinin de aralarında olduğu BM Güvenlik Konseyinin tüm üyelerince kabul edilen Annan Planıyla Suriye yönetiminin muhatap alınması ve bu planın idaresi için temsilci atamasını istemesi bunu açıkça ortaya koymuştur. Bunun da ötesi Plan eli kanlı şebekelerin meşru yönetime silahla başkaldırdığını belgeleyen önermeleri, bu güne kadar süren Suriye olaylarının arka planını da uluslararası bir bildiride açıkça ortaya konmuş oldu.
Beşşar Esad’ın Humus’un ünlü Baba Ömer Mahallesine ziyareti bir dönemin hızla kapanmaya başladığına bir işarettir. İstanbul’da toplanacak olan Suriye’nin gerçek düşmanlarının toplantılarına “Suriye dostları” adını takmaları bu anlamda bir kıymeti itibara kalmamıştır…
Ama oyunlar bununla bitti mi? Hayır. Bu kez Suriye’nin sırtına kendi kışkırtmalarıyla yaratmak istedikleri “Lübnan’da iç savaş yaratma” senaryoları gündeme gelmeye başladı. Ya da bölgeyi savaşa sürecek senaryolar. Bu her iki senaryo da esasında Emperyalist güçlerin bölgemize dayattıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) üzerine dayanmaktadır. Ama onlar, batılı strateji enstitüleri aracılığıyla basına sızdırdıkları ipuçları, ülkemizin medya maymunları, üçüncü sınıf kopiciler olarak, Suriye’ye karşı cahilce duydukları kin ve intikamın bir aracı haline getirip yayınlamaktadırlar; mahalleli okur ve mahalleli yönetici için servis edilen bu aktarımlar, bölgemizde, ülkemize biçilen rollere önemli bir işarettir. Bu senaryoların bir ucunda İbrahim Karagül gibi gazeteciler de rol oynamaktadır. Konuyu daha kapsamlı kavramak için, öncelikle bu gazete yazarının yazısını, alttaki linkten okumanızı tavsiye ederim…
"En tehlikeli senaryo - İbrahim Karagül
yenisafak.com.tr
Suriye ordusu Lübnan a girdi haberini görünce yüreğimiz ağzımıza geldi. Muhaliflerle askeri birliklerin çatışması sınır bölgelerinden izlendiği için böyle bir yanlış anlama olmuş ve olay da yalanlandı zaten. Ancak hemen, sınır ötesi operasyon ve savaşı Lübnan a taşıma ihtimalleri ilk akla gel...."
Okurlarım bu yazıyı ciddiye aldığımı sanmasın. Bu komplo batılıların uzun zamandır üzerinde çalıştıkları bir oyundur. Bunun üzerine çok şey yazdım. Ancak bu gün Suriye başarıya koşarken yeniden bu çevrelerce ortaya atılan kaba oyuna verilmesi gereken birkaç cümlelik cevabımın olmasını istedim.
EL CEVAP
Sondan söyleyeyim, Suriye'nin tarihi boyunca Lübnan için tek isteği Lübnan’ın bütünlüğü ve iç barışından ibarettir. Hiç bir zaman, koşullar ne olursa olsun bunun dışında bir yönelimi de olamadı, olamaz da. Suriye bunun bedelini de ağır ödedi; 14 000 şehit yanı sıra, dev mali olanaklar, askeri ve siyasi kayıplar at başı gitti. Suriye tarihi boyunca bu bedelleri sadece Lübnan için değil tüm bölge için ödedi. Çünkü barış içinde bir Lübnan güçlü Suriye demekti. Bu tez Hafız Esad gibi bir dehaya aittir. Bunun için Dürzi lider Kemal Canbolat'la sürekli çekişme halinde idi; bu günde iki oğul (Beşşar Esad ve Valid Canbolat) aynı nedenle çatışma halindedir. Dolaysıyla Suriye'yi böyle saçma senaryolarla itham etmek sadece cahillerin ve karanlık senaryo yazıcıların işi olabilir. Lübnan’ı küçük devletlere bölmek, kolonileştirmek, sürekli iç savaş halinde tutmak emperyalistlerin ve özellikle İsrail’in işiydi. Bunun için onlarca irili ufaklı savaş dayatması sürüp gitti. Suriye bütün bunlara karşı direnen tek ülkeydi.
Bu veriler, Lübnan üzerine Suriye adı altında ortaya atılan senaryoların bir komplo olduğunu ve karanlık bir oyunun kanlı planlarını ikame etmeye çalışan güçlerin işi olduğunu gösteriyor. İbrahim Karagül bu oyunun ufak bir piyonundan ibarettir.
Kaldı ki, Lübnan yurtsever ordusu ve Lübnan’ın ezici çoğunluğu Suriye'nin en güçlü dostları olarak Suriye yanındadır; Suriye gibi 7000 yıllık siyasal aklın bu gücü Lübnan’ı savaşa sürerek tüketeceğini sanmak olsa olsa uluslararası siyasetin kuklası Yeni-Osmanlılarca olur.
Bu aptal İbrahim Karagül, Suriye'nin Lübnan’daki gücü hakkında da bilgisi yoktur. Bilmeden konuştuğunu buradan anlamak güç değil. Bir örnek vermekle yetineceğim.
7 Mayıs 2008 müdahalesi. Bu müdahale bölgemizin ve Lübnan’ın önemli bir dönemecidir: önemli mesajların ve güç ifadesinin bir işaretidir. 7 Mayıs müdahalesini kavradığımızda Lübnan gerçeğini ve bu gerçeğin Suriye açısından yeri ve anlamını algılamak güç değildir.
Bilmeyenler de okusun öğrensin; 7 Mayıs 2008’de, Lübnan direnme gücüne ve Suriye’ye karşı kurulmak istenen tehlikeli bir oyun anında ve yerinde tasfiye edilmiştir. Fuat Senyora hükümeti (Hariri’nin siyasal temsilcisi), Amerika’nın dayatmasıyla Hizbullah’ın yer döşemeli kablolu telefon sistemini tefsiye etmek ister. Buna bağlı olarak bir dizi kararlar alır. Önemli mevkilerde yer alan direnme gücünün subayları tasfiye edilmek istenir. Mayısın ilk günlerinde başlayan bu girişimlere 7 Mayısta cevap verilir. Lübnan’da tüm Amerikan yanlısı liderler ve askeri güçleri bir gecede esir alınırlar. Tek bir ciddi çatışma olmadan tümüne el koyulur. Bu ülkede ne iç savaş, ne de mezhep çatışması diye bir şey olmayacaktır, kimse direnme gücüne karşı bir komplo kuramayacaktır, bu ülke bir bütün olarak Emperyalizme ve siyonize karşı duran bir ülke olmaya devam edecektir, diye nokta koyulur. 12 Temmuz 2006 savaşının başarısının devamı olarak 7 Mayıs dosta da düşmana da bunu anlatır. İşte böylesine güçlü bir Lübnan aynı zamanda Suriye’nin gücüdür. Suriye bu gücü asla iç savaşa sürmez, bu onun zararını olur ama komplocular Suriye’yi itham ederek bunu yapmaya çalışıyorlar. Ancak başaramıyorlar, sıkıntıları da buradan ileri gelmektedir.
İbrahim Karagül, gitsin bu gerçekleri bir kez daha öğrensin, ortaya attığı iddiaların esasında batılı tezgahlarda yıllardır dayatılan bir oyun olduğunu ve bu oyunların onlarca kez iflas ettiğini bilsin. Bölge halkının siyasal kalibresi bu oyunlara geçit vermeyeceğin göstermiştir: Savaş meydanlarında da bu gerçeği ortaya koymuştur.
Diğer iddiaya gelince, bizim aptal aynı yöntemle kendi mahalleli okur ve yöneticilerine aktarımlar yapıyor. Olay şu. Dünya güçler dengesine ait Ak denizden Kafkaslara kadarki bölgeyi ele geçirmek için çılgınca savaşlara, istilalara, operasyonlara başvuran Atlantik Sermayesi (Batılı emperyalist sermaye güçleri) karşılarında, Rusya Çin ve Hindistan’ın yükselen güçlerini gördükçe komplolarını bölgemiz üzerinde yoğunlaştırıp duruyorlar. Bu dengenin kırılma noktası olarak İran’ı hedef seçtiler. Bu çekişme bir gerçektir. Ancak bu çekişmenin savaşla sonuçlanması Suriye için en tehlikeli senaryodur. Suriye’nin böylesi bir savaşı tetiklemek isteyeceğini iddia etmek aptallığın en cahil türüdür. Bu Suriye’nin tüm dostlarını, güç verilerini, kaynaklarını ve direnmesine katkı yapan etkinlikleri katletmesi demektir. Oysa bu sonuçları isteyen emperyalistlerin kendisidir; emperyalistler bunu kendi stratejileri için on yıllardır inatla bölge halklarının başına örmeye çalışıyorlar.
Oyun, böylesi bir cehennemi bölge savaşında yine Suriye’yi sorumlu gösterme oyunudur. Suriye direndikçe, dayandıkça, böylesi karanlık ve kanlı planlar Suriye’ni sırtına yıkılmak istenmektedir. Bunun için en yatkın kukla yönetimi Erdoğan iktidarı ileri sürülüyor. Yakın dönemde Suriye’ye karşı açık askeri saldırı anlamına gelecek eli kanlı şebekeleri silahla donatıp destekleyerek Suriye üzerine salmanın amacı da burada anlam buluyor. Bu senaryonun önemli hedeflerinden biri de Türkiye’nin kendisi olduğunu hatırlatmakla yetineceğim.
İşte medyanın üçüncü sınıf gazetecileri böylesi senaryoları dillendirerek oyunun bir parçası olarak işlev görmektedir. İbrahim Karagül’ün yazısı anlam ve muhteva açısından ayrıntıdaki şeytan olarak burada yerini alıyor.
Suriye'nin böyle bir senaryoyu tetikleyecek, yani Atlantik sermayesine böyle bir fırsatı verecek saldırganlık ya da "savaş yayacılığı" yapması akılsızca bir şeydir, yalandan ibarettir. Bu, tamamıyla, ABD-İsrail-AT planıdır, 21. yy için çizilen senaryonun karanlık ve kanlı yüzünün ifadesidir. Bunu Suriye’nin sırtına yıkmak, bu oyunun bir parçasıdır.
Suriye, bu hesaplarla kendisini araç yapmak isteyenlere karşı mücadele ediyor ve halkıyla direniyor. Bizler de tam bu noktada, bu gün Suriyeli olmak kendi halkımızın çıkarlarını savunmaktır diyoruz.
Bu kuş beyinli İbrahim Karagül’e daha fazla zaman ayırmama gerek yok sanırım. İncir çekirdeğini doldurmayacak bilgisiyle, cahil cüretini sergilemesi, bu komplolar için ne kadar heveskar olduğunu gösteriyor.
Not: Bu eleştiriyi, kısa bir yorum olarak değerli Fidel Çay’ın dualarını almak için yazmış, müthiş bir zevkle okuduğum Suriye düşmanlarına yönelik Arapça yazılı bedduaları çoğaltmasını dilemiştim…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder