16 Mart 2012 Cuma
255.DOSYA (BALLI ADAM)
255.DOSYA
BALLI ADAM
Mihrac Ural’ın notu: Mehmet Yavuz kadim dostum yoldaşım, onurlu devrimci halkların kardeşliğini sindirmiş insan, bizi yine kısa yazısıyla aydınlatıyor. Bir polis piçini deşifre ediyor.
1977’den itibaren örgütümüzün Polis diye aradığı bu alçak piç ölü konuşturuculuğuyla malum, ortalığı yalan ve dolanlarıyla birbirine kırdırmaya çalışan ERKAN ULAŞAN’dır. Şimdi anladınız mı? bir İtirafçının (ENGİN ERKİNER), bir MİT ajanının (İBRAHİM YALÇIN) nasıl bir araya geldiğin.
Artık bu polis şebekesini hiç izlemiyor ilgili bile olamıyorum. Çünkü bölgemiz çok büyük bir gerilim içinde ve yaptığım yorum ve yazıları on binlerce insana ulaşıp onlardan gelen binlerce soruya cevap vermekle meşgulüm. Bu piç sürüsüne, halkımın yiğit evlatları öyle bir sünger çekecek ki bunu birlikte göreceğiz Ölü konuşturucusu Erkan Ulaşan ise, söylediği tüm yalanların hesabını, tek tek üstelik acısını çekerek verecektir. Zaman aramızda hakemdir. Bu polis organizesi her şeyi unutsa bile biz onların peşindeyiz…
Şimdi birlikte ERKEN ULAŞAN’ın derinliklerini açığa vuran Mehmet yavuz’un yazısını okuyalım. “Ballı Adam” katranmış bunu görelim…
***
Mehmet Yavuz – 3 Mart 2012
İnsan; olayların heyecan ve hızına kapılıyken tanık olduğu çoğu olguyu önemsiz görüp bir kenara koyabiliyor.
Kıl payı atlatılan çoğu engeli de, toyluğun neden olduğu saflıkla şansa bağlayabiliyor
Geçmişte ben de böyle yapmış; deyim yerindeyse ‘’yırttık’’ denilebilecek çoğu olayı ‘’şansa’’ bağlamıştım.
Bugün sahip olduğum bilgilerle görüyorum ki; hata yapmışım.. Uzun soluklu koşuda tanık olduğum yahut bizzat tarafı olduğum çoğu olaydan; şans eseri yırtmamışız
Yaşananlar, anlatılanlar, yazılanlar ve var olan belgeler farklı bir potada harmanlanıp masaya yatırıldığında; tabloyu daha net görebiliyorsun.
Alıntılar yaparak ele alayım.
Malumunuz; 1977 Ağustos operasyonu büyük önem taşıyor. Çünkü anlık istihbarata dayanan bir evveliyatı var.
Ne diyor ballı adam ?
Evet, ballı adam Nebil, Ali, Engin ve dinamit dolu bir valizle İstanbul’a gider. Cihangir Ayyıldız apartmanındaki evde 15 gün kalıp banka soygunu için keşif çalışmalarına katılır ve bu faaliyetleri sırasında adım adım resmedilir.
Dahası; Antakya’ya dönüş için otogara gittiğinde koluna giren iki sivil polis tarafından boş valizi açtırılıp ‘’ ne getirdin, ne götürüyorsun ?’’ diye sorgulanır.. Valizi açtığında kesif bir nitrogliserin kokusu etrafa yayılır.
Ama şifai anlatımına göre ‘’enselendim’’ diye düşünürken polisler oralı olmaz. Otobüse binip Antakya’ya döner.
Ağustos 1977 operasyonunda polis; anlık takipte resimlenenler kadar Engin’in çözülmesiyle deşifre ettiği isimleri yakalama listesine ekler. Firarda olanları yakalamak için operasyonlar düzenler.
Ama takibe takılıp resimlenmiş ballı adamı hiç kimse sormaz..
Hiçbir ifadede ismi geçmez, aranmaz…
Ballı adam; 1978 yılında yakalanan Nebil’i firar girişimi öncesinde cezaevinde ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında Nebil’den firar edecekleri bilgisi de dahil olmak üzere bütün eylemlerini öğrenir..
Böylece ballı adam, çok şeyi bilen adam olur.
Firar girişimleri başarısız olur.
Zaman su gibi akar, hakkımızda verilmiş bir ifade üzerine gözaltına alınıp sorgulanırız..
Ballı adam bir yazısında; ‘’ en son ben yakalandım benden sonra gelen olmadı ‘’ türünden bir söz etmişti.
Yani ‘’benden öncekiler öttü, ben direndim’’ yakıştırmasını kafalara yerleştirmek istemişti.
Evvela gözaltı belgesi ile bu ifadenin doğru olmadığını göstermek isterim
Gözaltı belgesine göre ilk yakalanan kişilerden biri ballı adam.
Buradan devam edeyim…
Ballı adam Ankara’da yakalanmıştı. Bizler Antakya Emniyetinin hücresinde sorgulanıyorduk.
Ballı adam Ankara’dan getirildiği gün sorgu için siyasi şube müdürünün odasındayken telefon çalmış, telefonu açan müdür ‘’merak etmeyin komutanım’’ benzeri sözler etmişti.
Bu telefondan sonra ballı adamın hemen yazılı ifadesi düzenlenmiş, tek fiske vurulmamıştı.
Darbenin en acımasız mahkemelerinden olan ADANA 1 NO.LU SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ’nde görülen davamız BERAAT ile neticelendi..
Bu beraat kararı nasıl alınmıştı ? Merak ediyorum.
Hakkımızda en azından örgüt üyeliği nedeniyle 5 yıl ceza verilmesi gündemdeydi.. Nasıl bir ŞANSTI bizleri kurtaran ?
Şansın ne olduğunu bir Ankara ziyaretimde ballı adamdan öğrenmiştim..
Mahkemenin başkanı ballı adamın avukatı olan dayısının arkadaşıymış.. Bu başkanın Danıştay’da sürüncemede olan bir dosyası varmış.
İşte ballı adamın dayısı, bu dosyanın halli karşılığında müvekkili olan yeğeninin BERAATİ için pazarlık yapmış. Dava görülürken Danıştay’da sürüncemede olan dosyayı, mahkeme başkanının lehine olarak neticelendirmiş ve kararı alıp başkanın masasına bırakırken; ‘’ŞİMDİ SIRA SENDE’’.. demiş..
Ballı adamın sayesinde bizleri de beraat ettirmeye mecbur kalmışlar.
O günkü ruh haliyle bu şansı sorgulamamış, ne kadar da kısmetliyiz diye sevinmişti
O gün için önemli olan; en az zararla bu davadan yırtmaktı.
Beraat kararı sonrasında gözaltı öncesinde son çalıştığım kuruma yazılı başvuru yaparak görevime dönmek istemiştim. Bu talebim ‘’delil yetersizliği nedeniyle beraat ‘’.ettiğimiz gerekçesiyle reddedilmişti. Göreve dönebilmek için ‘’suçsuzluğu anlaşıldığından‘’ beraat etmek gerekiyormuş.
Ama ballı adam bu sorunu da şans eseri aşmıştı.
Ankara Belediyesinde açılan sınava bir referans eliyle katılmıştı. Yazılı sınavda soruları yanıtlamak yerine SOSYALİZMİ yazmıştı..
Bu nedenle yazılıyı geçemeyeceğini düşünüyordu.
Öyle ya; soruların hiç birine yanıt vermemiş; cevap kağıdına sadece SOSYALİZMİ yazmıştı.
Sonuçlar açıklandığında gözlerine inanamadı. KAZANMIŞTI. Kendisini mülakata çağırıyorlardı.
Mülakata da iş olsun diye katıldı. Nasılsa eleyecekler diye düşünüyordu.
Mülakat odasında saçma sapan sorulara muhatap olunca ‘’ BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ ‘’ diyerek sınav kurulunu azarlamış, kapıyı çarparak sınav salonundan çıkmıştı.
Buradan bir sonuç çıkmaz diyordu. Ama sonuç yine yanıltıcı olmuştu.
Referansı o kadar kuvvetliydi ki; kapısını çarpıp çıktığı mülakatı da geçmişti.
Ballı adamdı vesselam.
Yıllar sonra, Nebil için yapılacak anıt mezar girişiminde buluştuk.
Mezarı yaptık, içini doldurmaya çalıştık, sayfalar dolusu anılar kaleme aldık..
İşin doğrusu en göze batan yazı ve iddialar ballı adamın kaleminden çıkmıştı.
Başlattığımız bu girişimin akabinde göz altına alınıp sorgulandık. Bu çalışmaları kapsayan iddialarla yargılanıyoruz.
Nedense ballı adam yine ortalarda yok.
Yakılan ateş ortalık yerde duruyor ama ballı adamı ne soran var ne de sorgulayan.
Bu kez kimin referansı var bilemiyorum.
Ama ben adını koydum: BALLI ADAM.
BALLI ADAM
Mihrac Ural’ın notu: Mehmet Yavuz kadim dostum yoldaşım, onurlu devrimci halkların kardeşliğini sindirmiş insan, bizi yine kısa yazısıyla aydınlatıyor. Bir polis piçini deşifre ediyor.
1977’den itibaren örgütümüzün Polis diye aradığı bu alçak piç ölü konuşturuculuğuyla malum, ortalığı yalan ve dolanlarıyla birbirine kırdırmaya çalışan ERKAN ULAŞAN’dır. Şimdi anladınız mı? bir İtirafçının (ENGİN ERKİNER), bir MİT ajanının (İBRAHİM YALÇIN) nasıl bir araya geldiğin.
Artık bu polis şebekesini hiç izlemiyor ilgili bile olamıyorum. Çünkü bölgemiz çok büyük bir gerilim içinde ve yaptığım yorum ve yazıları on binlerce insana ulaşıp onlardan gelen binlerce soruya cevap vermekle meşgulüm. Bu piç sürüsüne, halkımın yiğit evlatları öyle bir sünger çekecek ki bunu birlikte göreceğiz Ölü konuşturucusu Erkan Ulaşan ise, söylediği tüm yalanların hesabını, tek tek üstelik acısını çekerek verecektir. Zaman aramızda hakemdir. Bu polis organizesi her şeyi unutsa bile biz onların peşindeyiz…
Şimdi birlikte ERKEN ULAŞAN’ın derinliklerini açığa vuran Mehmet yavuz’un yazısını okuyalım. “Ballı Adam” katranmış bunu görelim…
***
Mehmet Yavuz – 3 Mart 2012
İnsan; olayların heyecan ve hızına kapılıyken tanık olduğu çoğu olguyu önemsiz görüp bir kenara koyabiliyor.
Kıl payı atlatılan çoğu engeli de, toyluğun neden olduğu saflıkla şansa bağlayabiliyor
Geçmişte ben de böyle yapmış; deyim yerindeyse ‘’yırttık’’ denilebilecek çoğu olayı ‘’şansa’’ bağlamıştım.
Bugün sahip olduğum bilgilerle görüyorum ki; hata yapmışım.. Uzun soluklu koşuda tanık olduğum yahut bizzat tarafı olduğum çoğu olaydan; şans eseri yırtmamışız
Yaşananlar, anlatılanlar, yazılanlar ve var olan belgeler farklı bir potada harmanlanıp masaya yatırıldığında; tabloyu daha net görebiliyorsun.
Alıntılar yaparak ele alayım.
Malumunuz; 1977 Ağustos operasyonu büyük önem taşıyor. Çünkü anlık istihbarata dayanan bir evveliyatı var.
Ne diyor ballı adam ?
Evet, ballı adam Nebil, Ali, Engin ve dinamit dolu bir valizle İstanbul’a gider. Cihangir Ayyıldız apartmanındaki evde 15 gün kalıp banka soygunu için keşif çalışmalarına katılır ve bu faaliyetleri sırasında adım adım resmedilir.
Dahası; Antakya’ya dönüş için otogara gittiğinde koluna giren iki sivil polis tarafından boş valizi açtırılıp ‘’ ne getirdin, ne götürüyorsun ?’’ diye sorgulanır.. Valizi açtığında kesif bir nitrogliserin kokusu etrafa yayılır.
Ama şifai anlatımına göre ‘’enselendim’’ diye düşünürken polisler oralı olmaz. Otobüse binip Antakya’ya döner.
Ağustos 1977 operasyonunda polis; anlık takipte resimlenenler kadar Engin’in çözülmesiyle deşifre ettiği isimleri yakalama listesine ekler. Firarda olanları yakalamak için operasyonlar düzenler.
Ama takibe takılıp resimlenmiş ballı adamı hiç kimse sormaz..
Hiçbir ifadede ismi geçmez, aranmaz…
Ballı adam; 1978 yılında yakalanan Nebil’i firar girişimi öncesinde cezaevinde ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında Nebil’den firar edecekleri bilgisi de dahil olmak üzere bütün eylemlerini öğrenir..
Böylece ballı adam, çok şeyi bilen adam olur.
Firar girişimleri başarısız olur.
Zaman su gibi akar, hakkımızda verilmiş bir ifade üzerine gözaltına alınıp sorgulanırız..
Ballı adam bir yazısında; ‘’ en son ben yakalandım benden sonra gelen olmadı ‘’ türünden bir söz etmişti.
Yani ‘’benden öncekiler öttü, ben direndim’’ yakıştırmasını kafalara yerleştirmek istemişti.
Evvela gözaltı belgesi ile bu ifadenin doğru olmadığını göstermek isterim
Gözaltı belgesine göre ilk yakalanan kişilerden biri ballı adam.
Buradan devam edeyim…
Ballı adam Ankara’da yakalanmıştı. Bizler Antakya Emniyetinin hücresinde sorgulanıyorduk.
Ballı adam Ankara’dan getirildiği gün sorgu için siyasi şube müdürünün odasındayken telefon çalmış, telefonu açan müdür ‘’merak etmeyin komutanım’’ benzeri sözler etmişti.
Bu telefondan sonra ballı adamın hemen yazılı ifadesi düzenlenmiş, tek fiske vurulmamıştı.
Darbenin en acımasız mahkemelerinden olan ADANA 1 NO.LU SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ’nde görülen davamız BERAAT ile neticelendi..
Bu beraat kararı nasıl alınmıştı ? Merak ediyorum.
Hakkımızda en azından örgüt üyeliği nedeniyle 5 yıl ceza verilmesi gündemdeydi.. Nasıl bir ŞANSTI bizleri kurtaran ?
Şansın ne olduğunu bir Ankara ziyaretimde ballı adamdan öğrenmiştim..
Mahkemenin başkanı ballı adamın avukatı olan dayısının arkadaşıymış.. Bu başkanın Danıştay’da sürüncemede olan bir dosyası varmış.
İşte ballı adamın dayısı, bu dosyanın halli karşılığında müvekkili olan yeğeninin BERAATİ için pazarlık yapmış. Dava görülürken Danıştay’da sürüncemede olan dosyayı, mahkeme başkanının lehine olarak neticelendirmiş ve kararı alıp başkanın masasına bırakırken; ‘’ŞİMDİ SIRA SENDE’’.. demiş..
Ballı adamın sayesinde bizleri de beraat ettirmeye mecbur kalmışlar.
O günkü ruh haliyle bu şansı sorgulamamış, ne kadar da kısmetliyiz diye sevinmişti
O gün için önemli olan; en az zararla bu davadan yırtmaktı.
Beraat kararı sonrasında gözaltı öncesinde son çalıştığım kuruma yazılı başvuru yaparak görevime dönmek istemiştim. Bu talebim ‘’delil yetersizliği nedeniyle beraat ‘’.ettiğimiz gerekçesiyle reddedilmişti. Göreve dönebilmek için ‘’suçsuzluğu anlaşıldığından‘’ beraat etmek gerekiyormuş.
Ama ballı adam bu sorunu da şans eseri aşmıştı.
Ankara Belediyesinde açılan sınava bir referans eliyle katılmıştı. Yazılı sınavda soruları yanıtlamak yerine SOSYALİZMİ yazmıştı..
Bu nedenle yazılıyı geçemeyeceğini düşünüyordu.
Öyle ya; soruların hiç birine yanıt vermemiş; cevap kağıdına sadece SOSYALİZMİ yazmıştı.
Sonuçlar açıklandığında gözlerine inanamadı. KAZANMIŞTI. Kendisini mülakata çağırıyorlardı.
Mülakata da iş olsun diye katıldı. Nasılsa eleyecekler diye düşünüyordu.
Mülakat odasında saçma sapan sorulara muhatap olunca ‘’ BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ ‘’ diyerek sınav kurulunu azarlamış, kapıyı çarparak sınav salonundan çıkmıştı.
Buradan bir sonuç çıkmaz diyordu. Ama sonuç yine yanıltıcı olmuştu.
Referansı o kadar kuvvetliydi ki; kapısını çarpıp çıktığı mülakatı da geçmişti.
Ballı adamdı vesselam.
Yıllar sonra, Nebil için yapılacak anıt mezar girişiminde buluştuk.
Mezarı yaptık, içini doldurmaya çalıştık, sayfalar dolusu anılar kaleme aldık..
İşin doğrusu en göze batan yazı ve iddialar ballı adamın kaleminden çıkmıştı.
Başlattığımız bu girişimin akabinde göz altına alınıp sorgulandık. Bu çalışmaları kapsayan iddialarla yargılanıyoruz.
Nedense ballı adam yine ortalarda yok.
Yakılan ateş ortalık yerde duruyor ama ballı adamı ne soran var ne de sorgulayan.
Bu kez kimin referansı var bilemiyorum.
Ama ben adını koydum: BALLI ADAM.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder