23 Mart 2012 Cuma
İKİ ÜLKE İKİ AYRI NEWROZ
Mihrac Ural – 21 Mart 2012 / Çarşamba
Sözlerime, "Suriye bu bölgenin vicdanıdır, bu gün hepimiz Suriyeliyiz, onunla direnecek, onunla kazanacağız" diyerek başlayacağım. Bunu neden başlangıç cümlesi olarak seçtiğimi attaki makalemi okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.
Türkiye Newroz kutlamalarını yasaklayıp kanlı bir arenaya çevirirken, Suriye'de Kürt halkı Newrozu yöneticileriyle omuz omuza, coşkuyla, özgürce, tek kişi tek bir sıkıntı çekmeden kutladı. Bu sonuç iki ülke, iki ayrı Kürt algısı gerçeğini, bir kez daha ortaya koymuş oldu. Bu makalem, eski makalelerimde dile getirdiğim verileri yeniden ele almamı gerektirecek. Bununla da Suriye'de 2011 ve 2012 Newroz kutlamalarının özgürlük coşkusuyla barış içinde kutlanmasına karşılık Türkiye'de Newroz kutlamalarının nasıl da kanlı arenaya çevrildiğini algılayacağız. Ama önce, bu gün yaptığım önemli iletişimi okuyun.
Nevroz bayramını kutlamak için, tüm iletişim araçlarını kullanarak dostlarımı aradım onlarla coşkumu paylaştım bayramlaştım. Bunlar arasında Suriye Kürtleri liderlerinden (Suriye Kürtleri Sivil Girişim Komitesi Başkanı) Ömer Osi de yer aldı. Saat 22.00 civarında yaptığım tel konuşmasında bayramını katladım ve karşılıkla olarak Türkiye ve Suriye Newroz kutlamaları üzerinde sohbet ettik. Yarım saat sonra Şam FM de programı vardı oradan da müdahalem olacaktı.
Kısa tel konuşmasında Ömer Osi bir kez daha "Suriye Kürt halkı, ülke halkçı yönetiminin yanındadır, Bu Newroz kutlamalarının önceki yılda olduğu gibi coşkuyla, yönetimle tam bir uyum ve dayanışma içinde kutlandı. Tek bir kişiye tek bir sıkıntı yaratılmadan özgürlük içinde kutlandı" diyerek bilgi verdi. Devamla da "Türkiye, Erdoğan iktidarıyla Kürt halkına amansız bir kıyım yürütürken, Osmanlı çağından bu güne onlarca toplu kıyımı Cumhuriyet döneminde de sürdürmüşken, bunları görmeden ve utanmadan Suriye'ye demokrasi önerileri yapmasını anlamak mümkün değil. Newrozun bayram kutlamalarının Türkiye'de yasaklanması, Kürt halkının polis ve jandarma baskısı altında ezilmesine karşı, Suriye halkçı yönetiminin yaptığı reformlarla özgürlük ve demokrasi yönünde attığı adımlar, bu gün Newroz kutlamalarının özgürlüğüyle tem bir tecilli halindedir. Bunu gördük bunu yaşıyoruz, Suriye bizim ortak vatanımızıdır ve bu ülkede onurla yaşıyor, yönetimimizi de sonuna kadar desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
Ömer Osi son olarak "Suriye Kürtleri arasında da marjinal çevreler var. Bunlar 21 Martı "savaş günü" ilan ettiler. Ama ne oldu, Suriye Kürtleri bir bütün olarak bu aptal açıklamaları yere serdi, geçersiz söylemlerinin Kürt halkını bağlamadığını fiil olarak gösterdi. Suriye Kürtleri, Suriyelidir. Bu coğrafya tüm halkların adıdır, bir milletin yada bir inancın değil 7000 yıllık tarihin uygarlık coğrafyasıdır ve bu coğrafyayı anavatan haline getirirken, hepimizin katkısı olmuştur. Bu açıdan ırkçı, milliyetçi her yaklaşıma karşı çıktığımız gibi içimizdeki böylesi sapmaların provakatif açıklamalarına hiç bir yaşam alan bırakmayacağız. Sonuç olarak Newrozu özgürce, korkusuzca, yönetimle, yetkililerle birlikte kutladık. Dıştan satılmış olanlara karşı biz Kürtler gereken tüm önlemleri alarak mücadele edeceğiz. Eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekelerinin Vahhabi gericilerle ülkemizde yaptıkları tahribatlara karşı duracağımızı açıklarım. İstanbul meclisi denilen vatan hanilerinin ırkçı gerici duruşlarını, Kürt halkını dışlayan duruşlarını ayrıca burada tepkiyle karşıladığım belirtmeliyim. Kürt sorunun demografik anlamda sorunu 20 milyona yakın Türkiye Kürtlerinin sorunudur. Bu sorunu Suriye Kürtleriyle karşılaştırmak abestir. Kaldı ki tarihi olarak iki ülke çok farklı Kürt politikalarıyla da birbirinden ayrılır. Türkiye hep ölümü reva görmüştür, Suriye tarihinde ise hiç bir zaman toplu bir kıyım olmamıştır hep lokal sorun olarak kalmıştır. Yapılan reformların özgürlük ortamında biz Kürtler de siyasi partiyle katılıp, kendi rengimizi barış içinde ortaya koyacağız" dedi.
Ömer Osi benimle yaptığı bu konuşmanın çok daha geniş versiyonunu resmi yayın yapan Şam FM'de, Kürtçe şarkılar eşliğinde yaptı. Yaptığı konuşma çok önemli ve anlamlıydı. Türkiye’den katılan Kürtlerinde önemli açıklamalarıyla Ömer Osi FM konuşmasını şu sözlerle bitirdi; "Laik Suriye'de Kürtler barış içinde bir arada yaşayarak Emperyalist oyunlara karşı mücadele edeceğiz dedi"
Kendi izlenimlerim ve farklı kaynaklardan aldığım bilgiler de aynıyla bunu gösteriyordu. Cezire ilinde, Kamışlı'da, Amuda'da, Dirbesiya'da, Halep ve Şam'da yani Kürtlerin Suriye'de yaşadığı her alanda, yaygın biçimde resmi yetkililerle omuz omuza, vatan çatısını esas alan demokratik dost güçlerle birlikte Newroz kutlanmış oldu.
Bir kez daha Newroz tüm insanlığa kutlu olsun diyorum, özel olarak da Kürt halkına. Newroz özgürlük ve demokrasi olsun, bu uğurda mücadele edenlere zafer olsun. Bu gün Arap Alevileri içinde kutsal bir gündür; Aynı anlamla eskinin, kötülüklerin, karanlıkların ve zulmün sona ermesi ve yeninin özgürlükle sevinç ve coşkuyla, baharı müjdeleyen doğanın yol haritası olarak, tarihteki tüm efsane ve gerçeklerin düşünsel evrim, birikim ve aktarımlarının sentezi olarak bu günü kutsal bir bayram sayarlar (Bu bayram Arap Alevilerinde eski takvim gereği 4 Nisanda kutlanır. 3iyd Newroz rab3 min Nisan)
Bu makalemde sadece iki ülke ve iki farklı Kürt algısını yansıtma amacı taşıyorum. Osmanlıdan Cumhuriyete 200 yıl boyunca, 39 Kürt halk ayaklanması toplu kıyımla yüz yüze kalmıştır. Kürtler hep katledilmiştir. Kürtlerin, hakları yok edilmiş, varlıkları bile düne kadar tanınmamıştır. Tüm insan topluluklarının kutsal günlerine, bayramlarına saygının olduğu ve komşumuz Suriye tüm sorunlarına karşın Newrozu özgürce ve coşkuyla kutlamasına karşın, Türkiye'de Kürt halkına yasakçılığın dayatılması, yine baskıcı davranılması, kimin demokrasi dersine ihtiyacı olup olmadığını göstermesi açısından önem taşmaktadır. Suriye bu gün, halkçı yönetimin yaptığı reformlar ve onaylanan anayasasıyla gerçekten bölgemizin en demokratik ülkesi olarak halkına her alanda sınırsız açılım olanağı vermiştir. Bu örnek ülke zorluklarını buradan aldığı güçle aşacağı kesindir.
Suriye'de 2011 Newroz kutlamalarıyla ilgili kaleme aldığım "SURİYE'NİN HANDİKABI; KÜRTLER" başlıklı makalemin bazı kısımlarını sizlerle paylaşıyorum.
"İKİ DEVLET İKİ FARKLI DURUŞ
Suriye, 17 Nisan 1947’da bağımsız bir devlet oldu. O güne dek, Osmanlının hükmü altında 400 yıl, sömürge bir feodal eyalet olarak yaşamıştı. I. Paylaşım savaşı ardından 20 yılı aşkın bir süre de Fransız mandası altında sömürge bir ülkeydi.
Bu haliyle, genç Suriye devleti, bölgedeki devletlerle karşılaştırılması mümkün olmayan Kürt gerçeğiyle ilişki halinde oldu.
Osmanlı zulmü ve Türkiye’de Cumhuriyetle başlayan kıyımın hiçbir düzeyi, Kürtlerle Suriye arasında yaşanmamıştı. Cumhuriyetin ırkçılığa varan baskıları, 19 Kürt ayaklanmasıyla cevaplanırken, Suriye’de Kürtlerin bir mantar tabancası dahi patlatmamış olması bu gerçeği anlatmaya yeterlidir.
Ülkemizde Kürt özgürlük hareketinin ağırlıklı kadro ve militanlarının Suriye kökenli Kürtlerdir. Ölümlere meydan okuyan bu gerileler, Suriye’de silahlı mücadeleye başvurmamıştır. Zaman zaman Kürtlerle Suriye yönetimi arasında ya da Arap aşiretleriyle gerginlikler yaşansa da kayda değer bir çatışma bile olmamıştır. Akli şahsiyetlerin müdahalesiyle irili ufaklı yerel sorunların çözülebilmesi bu ilişkilerin barışçı çizgiyi koruyan bir duyarlılığa sahip olduğunu göstermiştir.
21 Mart 2011 Newrozu’nun ortaya koyduğu barış ve birlik havası bu çizginin yoğunlaşmasına da bir işarettir. Son haberde Newroz bayramının Suriye de resmi bayram ilan edileceğidir; ülkemizde büyük acılar, kanlı kıyımlar, işkence, zindan ve sürgünlerin gölgesinde kalmış, iki yüzlü ahlaksızlığın tipik simgesi olarak Newroz bayramını “Türklük aleminin bayramı” diye, resmi bayram ilan edilmesini hatırladıkça, iki ülkenin nasıl da iki ayrı aflıyla aynı soruna yaklaştığını görmek güç olmasa gerek.
SURİYELİ KÜRTLERİN EĞİLMİ
Suriye Kürtlerinin, Suriye tarihinde oynadıkları rol ve bu güne kadar gelen konumları ayrı bir yazı konusudur. Selahiddin El Eyyubi’den, çağdaş Suriye devlet başkanlarına, Şam üniversitesinin yüzlerce bilim adamı doktorundan, Baas içinde ve sosyal, siyasal, sanatsal etkinliklerde yer alan Kürt ağırlıklı varoluşa kadar önemli bir yelpaze Kürt kimliğini gizlemeden kendini ifade edebilmektedir.
Bu satırları yazarken, Suriye televizyonunun bir oturumunda konuşan Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Kürt Dr. Fuvvaz Salih’in anlatımları dikkat çekiciydi. Ayrıca, programa telefonla katılan Tarihi Eserler Müdürü Kürt Dr. Mamun Abdurrahman’ın açıklamalarında (Suriye’de Kürt kolektif kimliği resmi kayıtlarda yer almasa da), çağdaş Suriye tarihinin her kesitinde, Kürt kimliğinin açıkça ifade edilerek, vatandaşlık eşitliği içinde yüzlerce bilim adamı, siyasetçi, sanatçı ve her türden meslek grubundan insanın yaşam sürdürdüğü dile getirildi.
Ünlü Kürt sanatçı Ömer Haco’nun oğlu sinema yönetmeni Leys Haco’nun Arap alemi ve dünya ölçeğinde bilinen yüzlerce Suriyeli sanatçı adına yaptığı konuşmada, Direnen Suriye’nin tüm renkleriyle ne kadar güçlü olduğunu, baskılara boyun eğmemesinin altında, ülkede sağlanan siyasal duruşun belirleyiciliğini dile getirdi. Beşşar Esad’ın reform çabalarıyla bu süreçten daha çok güçlenerek çıkacağını, Suriye’nin bölgedeki rolünün öncekinden fazlasıyla artacağına işaret etti.
Ülkemizde “Kürt” kelimesi dahi telaffuz etmek için çekilen acıları hatırladığımızda, Kürtlerin Suriye’de sürdürdükleri barışçıl duruşlarını anlamak daha kolaydır. Bu konuda, Sayın Öcalan’ın Suriye’de misafir olduğu 19 yıl boyunca ortaya koyduğu tutumun, bu açıklamalarla bire bir kesiştiği açıktır. Öcalan yüzlerce kez bu satırların yazarının tanıklığında da “Kürt halkının, ortaya koyduğu destekle, gösterdiği misafirperverlikle Suriye’ye her zaman vefa borcu olacaktır” diyerek ifade etmiştir.
Ülkemiz milliyetçi solundan kimi aptallar, gerçek bir cehaletle, Suriye’de Kürt sorununu Türkiye’deki Kürt sorunuyla aynılaştırma çabasındadırlar. Özgün örnekleri siyasetin hiçbir kıstasına uymayan genelleştirmelerle bu konuda yapılan, yazımların ciddiyeti sorgulanacak ölçekte yanlışlar içermektedir.
Suriye’de genel dost ilişkilerimiz yanı sıra, muhalif Kürt siyasal çevreler ve dostlarla bire bir yaptığımız görüşmelerde, çoğunluğun kanısı, “ilan edilen reform paketinin olumlu” sonuçları olacağı beklenmektedir.
Ancak bunun yeterli olmayacağı, bu güne kadar Suriye’nin bölgede ortaya koyduğu direnme çizgisine kararlı desteğini sunun Kürtlerin, kolektif kimlikleriyle de ilgili haklarına önem verilmesi gerektiği vurgusu yapılmaktadır. Her şeye rağmen ortak ülkede Kürtler ve Araplar bin yıllardır yaşadıkları ve barışın esas alındığı ilişkilerin kırılmaması için, dış güçlerin müdahil olarak kanlı kardeş kavgasının önüne geçmek için gerekli dirayetin gösterileceği ifade edilmektedir.
Bu sohbetlerden birinde Suriyeli Kürt aydınlarının dile getirdiği özet yaklaşım ise; “bizim yol haritamız, sorunlarımızı, demokrasi ve özgürlüğün gerektirdiği barışçıl yol ve diyalogla aşmaktır. Bu topraklarda Kürtlerle Araplar hiçbir zaman kanlı çatışmalara düşmemiştir, bundan sonra da düşmeden sorunları çözecektir” mihverindeydi. Suriye’de Kürt sorunu ve çözümü yolunun özeti de tas tamam budur.
Bu nedenle Suriye Kürtleri ve tutumlarını irdelerken, Türkiye’deki Kürt halkı ve çektikleriyle, tarihsel açıdan farklılıklarını göz önüne almak gerek. Bu tarihsel veriler hesaba katılmadan yapılacak karşılaştırmalar, ciddi bir sonuca ulaşamaz ve objektif durumu asla izah edemez.
Kürtler Suriye’nin olmazsa olmaz vatandaşlarıdır. Suriye halkı ve yöneticileri bu gerçeğin bilincinde ilişki sürdürmüştür. Bu ülkede hiçbir zaman inkar politikası gündemde olmamıştır.
Her şeye rağmen bu durum Kürtler için yeterli değildir. Kürt ulusunun bu topraklarda da, kolektif kimlik hakları ve insani hakları olmak üzere kapsamlı haklara sahip olmaları gerekmektedir.
Kürtler, insan hakları kapsamındaki demokratik haklarını Arap kardeşleriyle birlikte kazanacak, kurumlar ve yasalarla da güvence altına koyacaktır. Bu konuda önerilen reformların önemi büyüktür, Kürtler buna ağırlıklı olarak destek verdiklerini de açıkladılar.
Son bilgiler ise, 5 Nisan 2011 tarihi itibariyle, Beşşar Esad’ın Haseki’de Kürtleri temsilen Aşiret Reisleri ve siyasal-toplumsal şahsiyetlerle bir toplantı yapmıştır. Toplantıda Kürtler adına konuşanlar arasında Koşer Miran aşireti lideri, yönetime olan desteklerini, reform kararlarına olumlu baktıklarını, dış müdahalelerin yaratmak istediği kaos ortamlarına asla taviz vermeyeceklerini belirttiği basına yansıyanlar arasındaydı.
TUTUM
29 Mart 2011 tarihi itibariyle 10 milyonu aşkın Suriyelinin yönetimine destek amacıyla meydanları dolduran duruşu, bu ülkede uluslar arası medyanın soru işaretleriyle doldurduğu kafalara yerinde bir cevap oldu. Bu aynı zamanda direniş çizgisi dolaysıyla, Filistin direnmesine, Lübnan ilerici güçlerine verdiği destek nedeniyle, bölgede halklar lehine oluşturduğu mesajlardan rahatsız olan ve bu nedenle diz çökertmek isteyen Siyonist-Emperyalist- Arap gerici güçlerinin komplolarına da sert bir tokat oldu.
Bütün bunlar Kürt halkının talepleri için haklı protestosunu sonuçlandırmadı. Önceki kesitlere göre oldukça gerileyen potansiyelle de olsa Kamışlı beldesi ve Haseki ilinde gösteriler oldu. Yönetim de bu barışçıl gösterileri içine sindirmek zorunda kaldı. Son gelişmeler, bundan sonraki barışçıl gösterilerin de içe sindirileceğini göstermektedir.
Ancak, Kürtlerin dikkat edeceği ve yönetimin çok daha fazla dikkatli olacağı kırılgan bir denge bulunmaktadır. O da her iki tarafın milliyetçi provokasyonlara gelmemesidir. Suriye yönetimi, Kürt vatandaşlarının haklı acil taleplerini reform paketiyle sonuçlandırması gerek. Bu çabaların verildiği de açıktır. Ancak, bunlar yeterli değildir.
Bunlara eklenebilecek ve belki zamanla daha da genişçe ele alınması gereken Kürt kimliği, Kürtçe eğitim ve iki dille yaşam sürecinin ikamesidir.
Bu hakları, ülkemizde savunduğumuz gibi, Suriye için de savunduğumuzu belirteceğim. Bu konuda Kürt halkının Arap halkıyla demokratik bir süreçte ihtiyaçlarını biçimlendireceği beklenmektedir. olacaktır. Komşu bir ülkede bizim müdahale sınırlarımızı aşan nokta da burasıdır. Bu sürecin söz sahibi Kürt halkıdır.
Kraldan çok kralcılık değil, gerçek anlamda halkların kardeşliği, barışı ve haklarının elde edilmesi kaygısıyla hareket etmenin sınırları da buradadır diyorum.
Suriye’de vatandaşlık hak ve yükümlülüklerini farklı nedenlerle almamış ya da alamamış olan Kürtlerin bu hakka “1962 sayımı”nın tekrar yapılmasını ön gören reform paketiyle kavuşmaları mümkün. Acil olan bu talep, bir insan hakları talebidir. Suriye’de Kürtlerin sonul, temel talebi ise bu değildir.
Suriye’nin Kürtlerle ilgili bir handikaba düşüp düşmeyeceğini belirleyecek olan, Kürt etnik, kolektif kimliğiyle ilgili duruşu olacaktır. Bu gün, tüm yönleriyle yeterince olgun olmasa da bu sorunun gelip kendini dayatacaktır; Kürt kolektif kimliğini hesaba almayan hiçbir iyileştirme bu sorunu aşamayacağı bilinmelidir.
Suriye halkının tüm renkleriyle bu sorunları çözeceğine inanıyorum. Bu uygar halk tarihten gelen duyarlılığıyla, diyalog ve barış yolundan ayrılmadan bunu da başaracaktır.
Herkes biliyor ki, direnen Suriye, Kürtleriyle güçlüdür, Kürtler olmaksızın Suriye zayıftır, bir kolu sakattır. Tersi de doğrudur.
Suriye halkı, demokratik adımlarını derinleştirdikçe, ilkel milliyetçi etkilerden sıyrılıp, on yıllarca sürdürdüğü direnme çizgisine uygun bir ev içi düzenlemesi yapma sorumluluğu gösterdikçe bu handikaba düşmeden, sorunlarını çözmeyi başarabilecektir.
Komşu ülke Suriye’den bunu bekliyoruz, bu yöndeki adımların bölgemiz halklarına getireceği yararı dikkate alınarak destekliyoruz."
2012 Nuwroz kutlamaları için bu aktarım üzerine bir şey eklemeye gerek görmüyorum. Her şey açık. Suriye bu bölgenin vicdanıdır, bu gün hepimiz Suriyeliyiz, onunla direnecek, onunla kazanacağız.
Sözlerime, "Suriye bu bölgenin vicdanıdır, bu gün hepimiz Suriyeliyiz, onunla direnecek, onunla kazanacağız" diyerek başlayacağım. Bunu neden başlangıç cümlesi olarak seçtiğimi attaki makalemi okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.
Türkiye Newroz kutlamalarını yasaklayıp kanlı bir arenaya çevirirken, Suriye'de Kürt halkı Newrozu yöneticileriyle omuz omuza, coşkuyla, özgürce, tek kişi tek bir sıkıntı çekmeden kutladı. Bu sonuç iki ülke, iki ayrı Kürt algısı gerçeğini, bir kez daha ortaya koymuş oldu. Bu makalem, eski makalelerimde dile getirdiğim verileri yeniden ele almamı gerektirecek. Bununla da Suriye'de 2011 ve 2012 Newroz kutlamalarının özgürlük coşkusuyla barış içinde kutlanmasına karşılık Türkiye'de Newroz kutlamalarının nasıl da kanlı arenaya çevrildiğini algılayacağız. Ama önce, bu gün yaptığım önemli iletişimi okuyun.
Nevroz bayramını kutlamak için, tüm iletişim araçlarını kullanarak dostlarımı aradım onlarla coşkumu paylaştım bayramlaştım. Bunlar arasında Suriye Kürtleri liderlerinden (Suriye Kürtleri Sivil Girişim Komitesi Başkanı) Ömer Osi de yer aldı. Saat 22.00 civarında yaptığım tel konuşmasında bayramını katladım ve karşılıkla olarak Türkiye ve Suriye Newroz kutlamaları üzerinde sohbet ettik. Yarım saat sonra Şam FM de programı vardı oradan da müdahalem olacaktı.
Kısa tel konuşmasında Ömer Osi bir kez daha "Suriye Kürt halkı, ülke halkçı yönetiminin yanındadır, Bu Newroz kutlamalarının önceki yılda olduğu gibi coşkuyla, yönetimle tam bir uyum ve dayanışma içinde kutlandı. Tek bir kişiye tek bir sıkıntı yaratılmadan özgürlük içinde kutlandı" diyerek bilgi verdi. Devamla da "Türkiye, Erdoğan iktidarıyla Kürt halkına amansız bir kıyım yürütürken, Osmanlı çağından bu güne onlarca toplu kıyımı Cumhuriyet döneminde de sürdürmüşken, bunları görmeden ve utanmadan Suriye'ye demokrasi önerileri yapmasını anlamak mümkün değil. Newrozun bayram kutlamalarının Türkiye'de yasaklanması, Kürt halkının polis ve jandarma baskısı altında ezilmesine karşı, Suriye halkçı yönetiminin yaptığı reformlarla özgürlük ve demokrasi yönünde attığı adımlar, bu gün Newroz kutlamalarının özgürlüğüyle tem bir tecilli halindedir. Bunu gördük bunu yaşıyoruz, Suriye bizim ortak vatanımızıdır ve bu ülkede onurla yaşıyor, yönetimimizi de sonuna kadar desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
Ömer Osi son olarak "Suriye Kürtleri arasında da marjinal çevreler var. Bunlar 21 Martı "savaş günü" ilan ettiler. Ama ne oldu, Suriye Kürtleri bir bütün olarak bu aptal açıklamaları yere serdi, geçersiz söylemlerinin Kürt halkını bağlamadığını fiil olarak gösterdi. Suriye Kürtleri, Suriyelidir. Bu coğrafya tüm halkların adıdır, bir milletin yada bir inancın değil 7000 yıllık tarihin uygarlık coğrafyasıdır ve bu coğrafyayı anavatan haline getirirken, hepimizin katkısı olmuştur. Bu açıdan ırkçı, milliyetçi her yaklaşıma karşı çıktığımız gibi içimizdeki böylesi sapmaların provakatif açıklamalarına hiç bir yaşam alan bırakmayacağız. Sonuç olarak Newrozu özgürce, korkusuzca, yönetimle, yetkililerle birlikte kutladık. Dıştan satılmış olanlara karşı biz Kürtler gereken tüm önlemleri alarak mücadele edeceğiz. Eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekelerinin Vahhabi gericilerle ülkemizde yaptıkları tahribatlara karşı duracağımızı açıklarım. İstanbul meclisi denilen vatan hanilerinin ırkçı gerici duruşlarını, Kürt halkını dışlayan duruşlarını ayrıca burada tepkiyle karşıladığım belirtmeliyim. Kürt sorunun demografik anlamda sorunu 20 milyona yakın Türkiye Kürtlerinin sorunudur. Bu sorunu Suriye Kürtleriyle karşılaştırmak abestir. Kaldı ki tarihi olarak iki ülke çok farklı Kürt politikalarıyla da birbirinden ayrılır. Türkiye hep ölümü reva görmüştür, Suriye tarihinde ise hiç bir zaman toplu bir kıyım olmamıştır hep lokal sorun olarak kalmıştır. Yapılan reformların özgürlük ortamında biz Kürtler de siyasi partiyle katılıp, kendi rengimizi barış içinde ortaya koyacağız" dedi.
Ömer Osi benimle yaptığı bu konuşmanın çok daha geniş versiyonunu resmi yayın yapan Şam FM'de, Kürtçe şarkılar eşliğinde yaptı. Yaptığı konuşma çok önemli ve anlamlıydı. Türkiye’den katılan Kürtlerinde önemli açıklamalarıyla Ömer Osi FM konuşmasını şu sözlerle bitirdi; "Laik Suriye'de Kürtler barış içinde bir arada yaşayarak Emperyalist oyunlara karşı mücadele edeceğiz dedi"
Kendi izlenimlerim ve farklı kaynaklardan aldığım bilgiler de aynıyla bunu gösteriyordu. Cezire ilinde, Kamışlı'da, Amuda'da, Dirbesiya'da, Halep ve Şam'da yani Kürtlerin Suriye'de yaşadığı her alanda, yaygın biçimde resmi yetkililerle omuz omuza, vatan çatısını esas alan demokratik dost güçlerle birlikte Newroz kutlanmış oldu.
Bir kez daha Newroz tüm insanlığa kutlu olsun diyorum, özel olarak da Kürt halkına. Newroz özgürlük ve demokrasi olsun, bu uğurda mücadele edenlere zafer olsun. Bu gün Arap Alevileri içinde kutsal bir gündür; Aynı anlamla eskinin, kötülüklerin, karanlıkların ve zulmün sona ermesi ve yeninin özgürlükle sevinç ve coşkuyla, baharı müjdeleyen doğanın yol haritası olarak, tarihteki tüm efsane ve gerçeklerin düşünsel evrim, birikim ve aktarımlarının sentezi olarak bu günü kutsal bir bayram sayarlar (Bu bayram Arap Alevilerinde eski takvim gereği 4 Nisanda kutlanır. 3iyd Newroz rab3 min Nisan)
Bu makalemde sadece iki ülke ve iki farklı Kürt algısını yansıtma amacı taşıyorum. Osmanlıdan Cumhuriyete 200 yıl boyunca, 39 Kürt halk ayaklanması toplu kıyımla yüz yüze kalmıştır. Kürtler hep katledilmiştir. Kürtlerin, hakları yok edilmiş, varlıkları bile düne kadar tanınmamıştır. Tüm insan topluluklarının kutsal günlerine, bayramlarına saygının olduğu ve komşumuz Suriye tüm sorunlarına karşın Newrozu özgürce ve coşkuyla kutlamasına karşın, Türkiye'de Kürt halkına yasakçılığın dayatılması, yine baskıcı davranılması, kimin demokrasi dersine ihtiyacı olup olmadığını göstermesi açısından önem taşmaktadır. Suriye bu gün, halkçı yönetimin yaptığı reformlar ve onaylanan anayasasıyla gerçekten bölgemizin en demokratik ülkesi olarak halkına her alanda sınırsız açılım olanağı vermiştir. Bu örnek ülke zorluklarını buradan aldığı güçle aşacağı kesindir.
Suriye'de 2011 Newroz kutlamalarıyla ilgili kaleme aldığım "SURİYE'NİN HANDİKABI; KÜRTLER" başlıklı makalemin bazı kısımlarını sizlerle paylaşıyorum.
"İKİ DEVLET İKİ FARKLI DURUŞ
Suriye, 17 Nisan 1947’da bağımsız bir devlet oldu. O güne dek, Osmanlının hükmü altında 400 yıl, sömürge bir feodal eyalet olarak yaşamıştı. I. Paylaşım savaşı ardından 20 yılı aşkın bir süre de Fransız mandası altında sömürge bir ülkeydi.
Bu haliyle, genç Suriye devleti, bölgedeki devletlerle karşılaştırılması mümkün olmayan Kürt gerçeğiyle ilişki halinde oldu.
Osmanlı zulmü ve Türkiye’de Cumhuriyetle başlayan kıyımın hiçbir düzeyi, Kürtlerle Suriye arasında yaşanmamıştı. Cumhuriyetin ırkçılığa varan baskıları, 19 Kürt ayaklanmasıyla cevaplanırken, Suriye’de Kürtlerin bir mantar tabancası dahi patlatmamış olması bu gerçeği anlatmaya yeterlidir.
Ülkemizde Kürt özgürlük hareketinin ağırlıklı kadro ve militanlarının Suriye kökenli Kürtlerdir. Ölümlere meydan okuyan bu gerileler, Suriye’de silahlı mücadeleye başvurmamıştır. Zaman zaman Kürtlerle Suriye yönetimi arasında ya da Arap aşiretleriyle gerginlikler yaşansa da kayda değer bir çatışma bile olmamıştır. Akli şahsiyetlerin müdahalesiyle irili ufaklı yerel sorunların çözülebilmesi bu ilişkilerin barışçı çizgiyi koruyan bir duyarlılığa sahip olduğunu göstermiştir.
21 Mart 2011 Newrozu’nun ortaya koyduğu barış ve birlik havası bu çizginin yoğunlaşmasına da bir işarettir. Son haberde Newroz bayramının Suriye de resmi bayram ilan edileceğidir; ülkemizde büyük acılar, kanlı kıyımlar, işkence, zindan ve sürgünlerin gölgesinde kalmış, iki yüzlü ahlaksızlığın tipik simgesi olarak Newroz bayramını “Türklük aleminin bayramı” diye, resmi bayram ilan edilmesini hatırladıkça, iki ülkenin nasıl da iki ayrı aflıyla aynı soruna yaklaştığını görmek güç olmasa gerek.
SURİYELİ KÜRTLERİN EĞİLMİ
Suriye Kürtlerinin, Suriye tarihinde oynadıkları rol ve bu güne kadar gelen konumları ayrı bir yazı konusudur. Selahiddin El Eyyubi’den, çağdaş Suriye devlet başkanlarına, Şam üniversitesinin yüzlerce bilim adamı doktorundan, Baas içinde ve sosyal, siyasal, sanatsal etkinliklerde yer alan Kürt ağırlıklı varoluşa kadar önemli bir yelpaze Kürt kimliğini gizlemeden kendini ifade edebilmektedir.
Bu satırları yazarken, Suriye televizyonunun bir oturumunda konuşan Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Kürt Dr. Fuvvaz Salih’in anlatımları dikkat çekiciydi. Ayrıca, programa telefonla katılan Tarihi Eserler Müdürü Kürt Dr. Mamun Abdurrahman’ın açıklamalarında (Suriye’de Kürt kolektif kimliği resmi kayıtlarda yer almasa da), çağdaş Suriye tarihinin her kesitinde, Kürt kimliğinin açıkça ifade edilerek, vatandaşlık eşitliği içinde yüzlerce bilim adamı, siyasetçi, sanatçı ve her türden meslek grubundan insanın yaşam sürdürdüğü dile getirildi.
Ünlü Kürt sanatçı Ömer Haco’nun oğlu sinema yönetmeni Leys Haco’nun Arap alemi ve dünya ölçeğinde bilinen yüzlerce Suriyeli sanatçı adına yaptığı konuşmada, Direnen Suriye’nin tüm renkleriyle ne kadar güçlü olduğunu, baskılara boyun eğmemesinin altında, ülkede sağlanan siyasal duruşun belirleyiciliğini dile getirdi. Beşşar Esad’ın reform çabalarıyla bu süreçten daha çok güçlenerek çıkacağını, Suriye’nin bölgedeki rolünün öncekinden fazlasıyla artacağına işaret etti.
Ülkemizde “Kürt” kelimesi dahi telaffuz etmek için çekilen acıları hatırladığımızda, Kürtlerin Suriye’de sürdürdükleri barışçıl duruşlarını anlamak daha kolaydır. Bu konuda, Sayın Öcalan’ın Suriye’de misafir olduğu 19 yıl boyunca ortaya koyduğu tutumun, bu açıklamalarla bire bir kesiştiği açıktır. Öcalan yüzlerce kez bu satırların yazarının tanıklığında da “Kürt halkının, ortaya koyduğu destekle, gösterdiği misafirperverlikle Suriye’ye her zaman vefa borcu olacaktır” diyerek ifade etmiştir.
Ülkemiz milliyetçi solundan kimi aptallar, gerçek bir cehaletle, Suriye’de Kürt sorununu Türkiye’deki Kürt sorunuyla aynılaştırma çabasındadırlar. Özgün örnekleri siyasetin hiçbir kıstasına uymayan genelleştirmelerle bu konuda yapılan, yazımların ciddiyeti sorgulanacak ölçekte yanlışlar içermektedir.
Suriye’de genel dost ilişkilerimiz yanı sıra, muhalif Kürt siyasal çevreler ve dostlarla bire bir yaptığımız görüşmelerde, çoğunluğun kanısı, “ilan edilen reform paketinin olumlu” sonuçları olacağı beklenmektedir.
Ancak bunun yeterli olmayacağı, bu güne kadar Suriye’nin bölgede ortaya koyduğu direnme çizgisine kararlı desteğini sunun Kürtlerin, kolektif kimlikleriyle de ilgili haklarına önem verilmesi gerektiği vurgusu yapılmaktadır. Her şeye rağmen ortak ülkede Kürtler ve Araplar bin yıllardır yaşadıkları ve barışın esas alındığı ilişkilerin kırılmaması için, dış güçlerin müdahil olarak kanlı kardeş kavgasının önüne geçmek için gerekli dirayetin gösterileceği ifade edilmektedir.
Bu sohbetlerden birinde Suriyeli Kürt aydınlarının dile getirdiği özet yaklaşım ise; “bizim yol haritamız, sorunlarımızı, demokrasi ve özgürlüğün gerektirdiği barışçıl yol ve diyalogla aşmaktır. Bu topraklarda Kürtlerle Araplar hiçbir zaman kanlı çatışmalara düşmemiştir, bundan sonra da düşmeden sorunları çözecektir” mihverindeydi. Suriye’de Kürt sorunu ve çözümü yolunun özeti de tas tamam budur.
Bu nedenle Suriye Kürtleri ve tutumlarını irdelerken, Türkiye’deki Kürt halkı ve çektikleriyle, tarihsel açıdan farklılıklarını göz önüne almak gerek. Bu tarihsel veriler hesaba katılmadan yapılacak karşılaştırmalar, ciddi bir sonuca ulaşamaz ve objektif durumu asla izah edemez.
Kürtler Suriye’nin olmazsa olmaz vatandaşlarıdır. Suriye halkı ve yöneticileri bu gerçeğin bilincinde ilişki sürdürmüştür. Bu ülkede hiçbir zaman inkar politikası gündemde olmamıştır.
Her şeye rağmen bu durum Kürtler için yeterli değildir. Kürt ulusunun bu topraklarda da, kolektif kimlik hakları ve insani hakları olmak üzere kapsamlı haklara sahip olmaları gerekmektedir.
Kürtler, insan hakları kapsamındaki demokratik haklarını Arap kardeşleriyle birlikte kazanacak, kurumlar ve yasalarla da güvence altına koyacaktır. Bu konuda önerilen reformların önemi büyüktür, Kürtler buna ağırlıklı olarak destek verdiklerini de açıkladılar.
Son bilgiler ise, 5 Nisan 2011 tarihi itibariyle, Beşşar Esad’ın Haseki’de Kürtleri temsilen Aşiret Reisleri ve siyasal-toplumsal şahsiyetlerle bir toplantı yapmıştır. Toplantıda Kürtler adına konuşanlar arasında Koşer Miran aşireti lideri, yönetime olan desteklerini, reform kararlarına olumlu baktıklarını, dış müdahalelerin yaratmak istediği kaos ortamlarına asla taviz vermeyeceklerini belirttiği basına yansıyanlar arasındaydı.
TUTUM
29 Mart 2011 tarihi itibariyle 10 milyonu aşkın Suriyelinin yönetimine destek amacıyla meydanları dolduran duruşu, bu ülkede uluslar arası medyanın soru işaretleriyle doldurduğu kafalara yerinde bir cevap oldu. Bu aynı zamanda direniş çizgisi dolaysıyla, Filistin direnmesine, Lübnan ilerici güçlerine verdiği destek nedeniyle, bölgede halklar lehine oluşturduğu mesajlardan rahatsız olan ve bu nedenle diz çökertmek isteyen Siyonist-Emperyalist- Arap gerici güçlerinin komplolarına da sert bir tokat oldu.
Bütün bunlar Kürt halkının talepleri için haklı protestosunu sonuçlandırmadı. Önceki kesitlere göre oldukça gerileyen potansiyelle de olsa Kamışlı beldesi ve Haseki ilinde gösteriler oldu. Yönetim de bu barışçıl gösterileri içine sindirmek zorunda kaldı. Son gelişmeler, bundan sonraki barışçıl gösterilerin de içe sindirileceğini göstermektedir.
Ancak, Kürtlerin dikkat edeceği ve yönetimin çok daha fazla dikkatli olacağı kırılgan bir denge bulunmaktadır. O da her iki tarafın milliyetçi provokasyonlara gelmemesidir. Suriye yönetimi, Kürt vatandaşlarının haklı acil taleplerini reform paketiyle sonuçlandırması gerek. Bu çabaların verildiği de açıktır. Ancak, bunlar yeterli değildir.
Bunlara eklenebilecek ve belki zamanla daha da genişçe ele alınması gereken Kürt kimliği, Kürtçe eğitim ve iki dille yaşam sürecinin ikamesidir.
Bu hakları, ülkemizde savunduğumuz gibi, Suriye için de savunduğumuzu belirteceğim. Bu konuda Kürt halkının Arap halkıyla demokratik bir süreçte ihtiyaçlarını biçimlendireceği beklenmektedir. olacaktır. Komşu bir ülkede bizim müdahale sınırlarımızı aşan nokta da burasıdır. Bu sürecin söz sahibi Kürt halkıdır.
Kraldan çok kralcılık değil, gerçek anlamda halkların kardeşliği, barışı ve haklarının elde edilmesi kaygısıyla hareket etmenin sınırları da buradadır diyorum.
Suriye’de vatandaşlık hak ve yükümlülüklerini farklı nedenlerle almamış ya da alamamış olan Kürtlerin bu hakka “1962 sayımı”nın tekrar yapılmasını ön gören reform paketiyle kavuşmaları mümkün. Acil olan bu talep, bir insan hakları talebidir. Suriye’de Kürtlerin sonul, temel talebi ise bu değildir.
Suriye’nin Kürtlerle ilgili bir handikaba düşüp düşmeyeceğini belirleyecek olan, Kürt etnik, kolektif kimliğiyle ilgili duruşu olacaktır. Bu gün, tüm yönleriyle yeterince olgun olmasa da bu sorunun gelip kendini dayatacaktır; Kürt kolektif kimliğini hesaba almayan hiçbir iyileştirme bu sorunu aşamayacağı bilinmelidir.
Suriye halkının tüm renkleriyle bu sorunları çözeceğine inanıyorum. Bu uygar halk tarihten gelen duyarlılığıyla, diyalog ve barış yolundan ayrılmadan bunu da başaracaktır.
Herkes biliyor ki, direnen Suriye, Kürtleriyle güçlüdür, Kürtler olmaksızın Suriye zayıftır, bir kolu sakattır. Tersi de doğrudur.
Suriye halkı, demokratik adımlarını derinleştirdikçe, ilkel milliyetçi etkilerden sıyrılıp, on yıllarca sürdürdüğü direnme çizgisine uygun bir ev içi düzenlemesi yapma sorumluluğu gösterdikçe bu handikaba düşmeden, sorunlarını çözmeyi başarabilecektir.
Komşu ülke Suriye’den bunu bekliyoruz, bu yöndeki adımların bölgemiz halklarına getireceği yararı dikkate alınarak destekliyoruz."
2012 Nuwroz kutlamaları için bu aktarım üzerine bir şey eklemeye gerek görmüyorum. Her şey açık. Suriye bu bölgenin vicdanıdır, bu gün hepimiz Suriyeliyiz, onunla direnecek, onunla kazanacağız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder