20 Mart 2012 Salı
256.DOSYA (ORTAYA KARIŞIK)
Mihrac Ural’ın notu - 20 Mart 2012
İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın kendi el yazıları ve itiraflarıyla kendilerini anlattılar. Her biri amansız birer Polis ajanı olduğunu itiraf etti. El yazılarıyla altında kendi imzalarıyla. Üstelik hiçbir baskı ve zorlama olmadan gönüllüce.
Ancak itiraflarında bili bir kalpazanlık vardı. Yakalandıkları anı anlatıyorlardı. Öncesini gizlemeye çalışıyorlardı. Sırat köprüsü sorusunu sordum bunlara. İtirafçı ve MİT olduğunuzu kabul ettiniz, ama geçmişte devrimci harekete nasıl bir zarar verdiniz bunu bileceğiz.
Bu nedenle şu soruyu sordum;
MİT’le ilişkiniz ne zaman, nerede ve nasıl başladı neler karşılığında neleri aldınız?
Bu soru onlar için ölümcüldü. Cevabını hala veremediler veremezlerde…
Yeniden hatırlatırım bu ikili kendi el yazılı itiraflarında kendilerini bakın nasıl tanıtmışlar:
Engin Erkiner kendini anlatıyor;
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
İbrahim Yalçın’ın el yazılı itirafı;
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " (İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)
KÜÇÜK HATIRLATMALAR
İtirafçı Engin, 12 Mart 1970 askeri faşist darbesinden ve kovuşturmalarından nasıl sıyrıldı, Malatya Beylerderesi’nde İlker Akman ve yoldaşlarının katledilmesine yol açan ihbarı nasıl yaptı, Ankara örgüt biriminin istisnasız tüm yöneticileri (Rıza salman,Yüksel Eriş, Ömür karamollaoğlu) ölü ya da diri nasıl tasfiye oldu, Ankara örgüt birimi bitince, İstanbul birimine neden taşındı burada hangi talih kuşu MİT ajanı İbrahim Yalçın’la buluşmasını sağladı, 15 günlük sempatizanla neden banka soygununun gidildi ve 4 saat sonra örgütün tümü çökertildi. 20 sayfa el yazılı itirafnameyle, hayallerin anlatılması istisnanız tüm yönetici, kadro militan ve sempatizanın ev adresleri, eşkalleri dahil her şeyin verilmesi ; Ali Çakmaklı’yı, Nebil Rahuma’yı ve beni polise ilk kez deşifre ederek firari durumumuzda ilgimizin bile olmadığı suçları sırtımıza yıkması. On yıllar sonra yine aynı MİT ajanı İbrahim Yalçın’la, devrimci hareketlere sızma, devrimcileri ispiyonlama ve bu gün devam eden karalamalarla onurlu insanları kirletme çabalarını sürdürmesi… İşte İtirafçı olmanın kaçınılmaz kaderi budur Engin Erkiner cahil bir itirafçıdır. İşi siyaset değil ihbardır buraya bir nokta…
MİT ajanı İbrahim Yalçın üzerine bir şey söylemeye gerek yok. 150 TL alarak örgütün 1. Kongresini ihbar etmek için MİT tarafından gönderilmiş. Kendi el yazılı itirafnamesinde öyle detaylı bilgiler veriyor ki, burada tekrara gerek görmüyorum. Bu senarist, yalancı MİT’le ilişkisinde örgüte ve tüm devrimci harekete karşı bir kanlı kumpastır. Kendi el yazılı itirafında verdiği tarihleri ortaya koydum ve ona sordum İbrahim Yalçın sen ne zamandan beri MİT mensubusun? Bu soru onun sonu oldu. Bitti…
Cevap veremedi veremez de. Ölene kadar bu soru onun boynunu sıkacaktır. Bu onursuz şerefsiz ikili bu gün Mehmet Yavuza ve hasan balcıya birer piç olarak etmedik söz bırakmıyorlar, tüm çabaları sırtlarındaki polis kamburunu örtmektir ama olmuyor. Gerçekleri hiçbir şey yok edemiyor.
Kendi adıma, bu çirkinlikleri elimin tersiyle itmiş durumdayım. Halkımın sorunları var devrimci hayıtım boyunca yaptığım mücadeleyi elimden gelen her koşulda sürdürmeye çalışıyorum. Ancak insanlık yolunda evrimini tamamlamamış bu çirkin piç sürüsünün utanmadan, el yazılı itirafları ortada dururken hala konuşmaya onurlu insanları kirletmeye devam etmeleri, şaşkınlık verici olsa da anlaşılır bir şeydir diyeceğim.
Bu bataklıkta zaman zaman Hasan balcı adımı anmaktadır. Bu kişi, hatasını gördü ve doğru yerde yerini aldı, Ancak kendi adıma ve sanırım onun içinde geçerli olan ilişkimizin koptuğu andan bu güne aramızda hiçbir ilki olmadı ve olmayacaktır. Buradan ona sözüm yazılarında artık adım anılmasın ne iyi ne de kötü olar. Cevap hakkım doğsun istemiyorum. Ancak devrimci ilke ve değerlerim gereği, şunu söyleyeceğim Hasan Balcı bu ikili polis organizesini çok doğru keşfetmiştir, söylediği her söz haklı ve doğrudur. Hasan bezi karşı geçince İtirafçı Enigin Erkiner, Hasan Balcı’ya “geçmişe bakmam doğruyu bulmak önemlidir” diye övgü dizmişti. Ben bunu asla söylemeyeceğim, benim ilkemde ve algımda, geçmişe de bakmak var, geleceğe de. Bu nedenle Hasan Balcıyla uzak yakın bir ilgim ve ilişkim olmayacaktır. Ama tekrar edeyim, Hasan balcı bu ahlaksız sürüsüne karşı haklı ve doğru bir mücadele veriyor…
Mehmet Yavuz – 18 Mart 2012
Bir insan yalan ve iftiraları ardı ardına sıralayıp buna da en başta kendisi inanıyorsa; durum vahimdir. Çünkü bu hastalığın tedavisi yoktur.
Ortamı iftiralarla kirleten yazılara en başından beri tepki gösteriyorum. Kişilik olarak haksızlık karşısında sessiz kalamıyorum. Bu nedenle aile hayatımı onlarca kez sıkıntıya soktum, Ama hiç pes etmedim. Etmem de..
Adam palavrayı atıyor; ipliğimi pazara çıkarmışlar.. Yahu sen ne iplikten ne de pazardan anlarsın, senin uzman olduğun konular belli.
O halde hangi ipliği pazara çıkardın ?
Emniyette soruyorlar: '' Her hangi bir siyasi parti, dernek vs üye misin ? ''
El cevap; '' Evet, üyeyim...''
Çünkü siyasi parti üyesi olduğumu il yöneticisi olmam nedeniyle zaten biliyorlar. Her partinin yönetici kadrosu SEÇİM KURULU ve EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ tarafından bilinir. Çünkü kongreler SEÇİM KURULU'nun kontrolünde yapılır.
Siyasi partiler; gizli örgüt değildir.
Ama MİT, yasal bir kurum olmakla birlikte GİZLİ bir örgüttür. İşte bunu itiraf etmek cesaret ister ki; sen bunu başarmış birisin.
Helal olsun..
Takdire şayandır.
Dile dolanan diğer kişi Hasan Balcı'dır.
Hani önceleri yere göğe sığdırılamayan şimdinin elma şekeri..
Geçmişteki çatışmalarımızı yeniden yorumlayıp bugünü sorgulamaya çalışıyor aklınca..
İnsanlık evrimi dikine giden mekanik bir hareket değildir. Yaşanan her acı, her sıkıntı, her endişe, her kavga insana bir şeyler öğretir.
Önemli olan yaşananlardan gereken dersi almaktır.
Evet, yaratılan bilgi kirliliği ortamında karşılıklı olarak Hasan'la birbirimizi oldukça hırpaladık.
Eğer insan gerçekleri öğrenmek maksadıyla okuyorsa, araştırıyorsa nihayetinde doğru sonuca ulaşır. Önemli olan bu seviyeye ulaşabilmekten ziyade bu aşamaya gelindiğinde ne yapılacağıdır.
İşte Hasan da bu doğrulara ulaştığında, dürüst bir insanın ne yapması gerekiyorsa onu yapmıştır.
Yani; estirilen yalan rüzgarına kapılmamıştır.
Benim açımdan önemli olan budur. Öncesine hiç bakmam.
Yeri gelmişken bu durumu eleştiren gizli örgüt görevlisine bir hatırlatma yaparak sormak isterim: Tacettin Sarı hakkında onlarca iftira yayınlayıp adamı milyarder bir MUHABERAT GENERALİ olmakla itham etmedin mi ?
Tacettin Sarı hakkında yaydığın iftiraları yeren ve gerçek Tacettin'i anlatan yazıma küfür ve hakaret içeren cevaplar yazıp aklınca beni tiye almadın mı?
Aldın !
Peki sonra ne oldu da, yahut hangi kaynaktan bilgi sahibi oldun da Tacettin Sarı hakkında yazdığın her şeyin yalan olduğunu itiraf ederek tiye aldığın yazımdaki bilgileri doğrulayıp kendisinden özür diledin?
Özür dilemeyi bilmek; güzeldir..
Ama aynı yanlışı sürdürmek çirkindir...
Bir başka konu; dostluk, arkadaşlık ve yoldaşlık ilişkileridir.
Hayatımın belli bir döneminde fikir ve kavga yoldaşlığı yaptığım, bu uğurda sırlar paylaşıp, hayatımız pahasına birbirimizi kolladığımız kişiler; bugün benim dostlarımdır.
Dostluk ayrı yoldaşlık ayrıdır. Bu nedenle bugün her konuda aynı düşünmemek dostluğa zeval vermez.
Dost kalmak için her konuda aynı düşünmek gerekmez.
Arkadaşlık da öyle.
İlişki derecesi dostluk ve yoldaşlık kadar kuvvetli olmasa da; kişiler birbirlerinden eminse yürür
Doğrudur; her konuda aynı fikirde olmayabiliriz.
Ama tartışmayı biliyor, fikrini empoze etmeye çalışmıyor ve onu kullanmıyorsan arkadaşlık yürür
Hayat paylaşmak içindir, kullanmak ya da kullanılmak için değil.
Düsturum budur.
İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın kendi el yazıları ve itiraflarıyla kendilerini anlattılar. Her biri amansız birer Polis ajanı olduğunu itiraf etti. El yazılarıyla altında kendi imzalarıyla. Üstelik hiçbir baskı ve zorlama olmadan gönüllüce.
Ancak itiraflarında bili bir kalpazanlık vardı. Yakalandıkları anı anlatıyorlardı. Öncesini gizlemeye çalışıyorlardı. Sırat köprüsü sorusunu sordum bunlara. İtirafçı ve MİT olduğunuzu kabul ettiniz, ama geçmişte devrimci harekete nasıl bir zarar verdiniz bunu bileceğiz.
Bu nedenle şu soruyu sordum;
MİT’le ilişkiniz ne zaman, nerede ve nasıl başladı neler karşılığında neleri aldınız?
Bu soru onlar için ölümcüldü. Cevabını hala veremediler veremezlerde…
Yeniden hatırlatırım bu ikili kendi el yazılı itiraflarında kendilerini bakın nasıl tanıtmışlar:
Engin Erkiner kendini anlatıyor;
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
İbrahim Yalçın’ın el yazılı itirafı;
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " (İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)
KÜÇÜK HATIRLATMALAR
İtirafçı Engin, 12 Mart 1970 askeri faşist darbesinden ve kovuşturmalarından nasıl sıyrıldı, Malatya Beylerderesi’nde İlker Akman ve yoldaşlarının katledilmesine yol açan ihbarı nasıl yaptı, Ankara örgüt biriminin istisnasız tüm yöneticileri (Rıza salman,Yüksel Eriş, Ömür karamollaoğlu) ölü ya da diri nasıl tasfiye oldu, Ankara örgüt birimi bitince, İstanbul birimine neden taşındı burada hangi talih kuşu MİT ajanı İbrahim Yalçın’la buluşmasını sağladı, 15 günlük sempatizanla neden banka soygununun gidildi ve 4 saat sonra örgütün tümü çökertildi. 20 sayfa el yazılı itirafnameyle, hayallerin anlatılması istisnanız tüm yönetici, kadro militan ve sempatizanın ev adresleri, eşkalleri dahil her şeyin verilmesi ; Ali Çakmaklı’yı, Nebil Rahuma’yı ve beni polise ilk kez deşifre ederek firari durumumuzda ilgimizin bile olmadığı suçları sırtımıza yıkması. On yıllar sonra yine aynı MİT ajanı İbrahim Yalçın’la, devrimci hareketlere sızma, devrimcileri ispiyonlama ve bu gün devam eden karalamalarla onurlu insanları kirletme çabalarını sürdürmesi… İşte İtirafçı olmanın kaçınılmaz kaderi budur Engin Erkiner cahil bir itirafçıdır. İşi siyaset değil ihbardır buraya bir nokta…
MİT ajanı İbrahim Yalçın üzerine bir şey söylemeye gerek yok. 150 TL alarak örgütün 1. Kongresini ihbar etmek için MİT tarafından gönderilmiş. Kendi el yazılı itirafnamesinde öyle detaylı bilgiler veriyor ki, burada tekrara gerek görmüyorum. Bu senarist, yalancı MİT’le ilişkisinde örgüte ve tüm devrimci harekete karşı bir kanlı kumpastır. Kendi el yazılı itirafında verdiği tarihleri ortaya koydum ve ona sordum İbrahim Yalçın sen ne zamandan beri MİT mensubusun? Bu soru onun sonu oldu. Bitti…
Cevap veremedi veremez de. Ölene kadar bu soru onun boynunu sıkacaktır. Bu onursuz şerefsiz ikili bu gün Mehmet Yavuza ve hasan balcıya birer piç olarak etmedik söz bırakmıyorlar, tüm çabaları sırtlarındaki polis kamburunu örtmektir ama olmuyor. Gerçekleri hiçbir şey yok edemiyor.
Kendi adıma, bu çirkinlikleri elimin tersiyle itmiş durumdayım. Halkımın sorunları var devrimci hayıtım boyunca yaptığım mücadeleyi elimden gelen her koşulda sürdürmeye çalışıyorum. Ancak insanlık yolunda evrimini tamamlamamış bu çirkin piç sürüsünün utanmadan, el yazılı itirafları ortada dururken hala konuşmaya onurlu insanları kirletmeye devam etmeleri, şaşkınlık verici olsa da anlaşılır bir şeydir diyeceğim.
Bu bataklıkta zaman zaman Hasan balcı adımı anmaktadır. Bu kişi, hatasını gördü ve doğru yerde yerini aldı, Ancak kendi adıma ve sanırım onun içinde geçerli olan ilişkimizin koptuğu andan bu güne aramızda hiçbir ilki olmadı ve olmayacaktır. Buradan ona sözüm yazılarında artık adım anılmasın ne iyi ne de kötü olar. Cevap hakkım doğsun istemiyorum. Ancak devrimci ilke ve değerlerim gereği, şunu söyleyeceğim Hasan Balcı bu ikili polis organizesini çok doğru keşfetmiştir, söylediği her söz haklı ve doğrudur. Hasan bezi karşı geçince İtirafçı Enigin Erkiner, Hasan Balcı’ya “geçmişe bakmam doğruyu bulmak önemlidir” diye övgü dizmişti. Ben bunu asla söylemeyeceğim, benim ilkemde ve algımda, geçmişe de bakmak var, geleceğe de. Bu nedenle Hasan Balcıyla uzak yakın bir ilgim ve ilişkim olmayacaktır. Ama tekrar edeyim, Hasan balcı bu ahlaksız sürüsüne karşı haklı ve doğru bir mücadele veriyor…
Mehmet Yavuz – 18 Mart 2012
Bir insan yalan ve iftiraları ardı ardına sıralayıp buna da en başta kendisi inanıyorsa; durum vahimdir. Çünkü bu hastalığın tedavisi yoktur.
Ortamı iftiralarla kirleten yazılara en başından beri tepki gösteriyorum. Kişilik olarak haksızlık karşısında sessiz kalamıyorum. Bu nedenle aile hayatımı onlarca kez sıkıntıya soktum, Ama hiç pes etmedim. Etmem de..
Adam palavrayı atıyor; ipliğimi pazara çıkarmışlar.. Yahu sen ne iplikten ne de pazardan anlarsın, senin uzman olduğun konular belli.
O halde hangi ipliği pazara çıkardın ?
Emniyette soruyorlar: '' Her hangi bir siyasi parti, dernek vs üye misin ? ''
El cevap; '' Evet, üyeyim...''
Çünkü siyasi parti üyesi olduğumu il yöneticisi olmam nedeniyle zaten biliyorlar. Her partinin yönetici kadrosu SEÇİM KURULU ve EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ tarafından bilinir. Çünkü kongreler SEÇİM KURULU'nun kontrolünde yapılır.
Siyasi partiler; gizli örgüt değildir.
Ama MİT, yasal bir kurum olmakla birlikte GİZLİ bir örgüttür. İşte bunu itiraf etmek cesaret ister ki; sen bunu başarmış birisin.
Helal olsun..
Takdire şayandır.
Dile dolanan diğer kişi Hasan Balcı'dır.
Hani önceleri yere göğe sığdırılamayan şimdinin elma şekeri..
Geçmişteki çatışmalarımızı yeniden yorumlayıp bugünü sorgulamaya çalışıyor aklınca..
İnsanlık evrimi dikine giden mekanik bir hareket değildir. Yaşanan her acı, her sıkıntı, her endişe, her kavga insana bir şeyler öğretir.
Önemli olan yaşananlardan gereken dersi almaktır.
Evet, yaratılan bilgi kirliliği ortamında karşılıklı olarak Hasan'la birbirimizi oldukça hırpaladık.
Eğer insan gerçekleri öğrenmek maksadıyla okuyorsa, araştırıyorsa nihayetinde doğru sonuca ulaşır. Önemli olan bu seviyeye ulaşabilmekten ziyade bu aşamaya gelindiğinde ne yapılacağıdır.
İşte Hasan da bu doğrulara ulaştığında, dürüst bir insanın ne yapması gerekiyorsa onu yapmıştır.
Yani; estirilen yalan rüzgarına kapılmamıştır.
Benim açımdan önemli olan budur. Öncesine hiç bakmam.
Yeri gelmişken bu durumu eleştiren gizli örgüt görevlisine bir hatırlatma yaparak sormak isterim: Tacettin Sarı hakkında onlarca iftira yayınlayıp adamı milyarder bir MUHABERAT GENERALİ olmakla itham etmedin mi ?
Tacettin Sarı hakkında yaydığın iftiraları yeren ve gerçek Tacettin'i anlatan yazıma küfür ve hakaret içeren cevaplar yazıp aklınca beni tiye almadın mı?
Aldın !
Peki sonra ne oldu da, yahut hangi kaynaktan bilgi sahibi oldun da Tacettin Sarı hakkında yazdığın her şeyin yalan olduğunu itiraf ederek tiye aldığın yazımdaki bilgileri doğrulayıp kendisinden özür diledin?
Özür dilemeyi bilmek; güzeldir..
Ama aynı yanlışı sürdürmek çirkindir...
Bir başka konu; dostluk, arkadaşlık ve yoldaşlık ilişkileridir.
Hayatımın belli bir döneminde fikir ve kavga yoldaşlığı yaptığım, bu uğurda sırlar paylaşıp, hayatımız pahasına birbirimizi kolladığımız kişiler; bugün benim dostlarımdır.
Dostluk ayrı yoldaşlık ayrıdır. Bu nedenle bugün her konuda aynı düşünmemek dostluğa zeval vermez.
Dost kalmak için her konuda aynı düşünmek gerekmez.
Arkadaşlık da öyle.
İlişki derecesi dostluk ve yoldaşlık kadar kuvvetli olmasa da; kişiler birbirlerinden eminse yürür
Doğrudur; her konuda aynı fikirde olmayabiliriz.
Ama tartışmayı biliyor, fikrini empoze etmeye çalışmıyor ve onu kullanmıyorsan arkadaşlık yürür
Hayat paylaşmak içindir, kullanmak ya da kullanılmak için değil.
Düsturum budur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder