31 Mart 2012 Cumartesi
BASIN AÇIKLAMASI No. 39 EĞİTİMDE KARANLIK
THKP-C (Acilciler) Basın Açıklaması 30 Mart 2012 / No: 39
EĞİTİMDE KARANLIK
Karanlık dönem derinleşiyor.
Eğitim sistemine yapılan müdahale, karmaşa içine sürülen ve ayrıntılara boğularak halkın kavramasına olanak bırakılmayan girişimler artık gelecek kuşakları şekillendirecek tehlikeli bir sistem haline geldi. Bu adım, toplumda derinleşen tepkisizliğe güvenerek atıldı. Duyarsızlık, yaşamı ilgilendiren her alanda, geleceğimizi rehin alan sivil bir diktatörlüğün ikamesine de zemin hazırladı. Siyasal erk, birbirini tetikleyen süreçlerle, alttan üste doğru, kanser gibi yayılan karanlık algıların kuşatmasına muhatap kaldı. Eğitim sisteminde 4+4+4 formülü bu sürecin son halkasında, sivil diktatörlüğün egemenlik alanlarına yenilerini katmış oldu; Millet Meclisi’nin dünkü oturumunda (30 Mart 2012) faşist diktatörlük sistemlerini aratmayan bir yöntemle yasalaşan “kesintili eğitim sistemi”, İmam Hatip okullarının orta kısmının açılışına, bilim dışındaki her türden doğmayı okullara sokmaya kapı açmıştır.
İç ve diş politikaların çöküşü arttıkça, ayrıntılarda oynanan oyunlar ülkenin yakın ve uzak geleceğine ağır tahribatlar yapacak süreçlere kapı aralıyor.
Eğitim sisteminde uygulanmaya çalışılan yöntemler, ayrıntıdaki şeytan misali çabalarla doğru orantılı seyrediyor. Eğitim sistemiyle ilgili olarak meclisten geçirilen yasalar ülkemiz üzerinde ve gelecek kuşaklarımızın esir edilmesi üzerine oynanan karanlık oyunların önemli bir boyuta taşındığını gösteriyor. Osmanlıdan Cumhuriyete taşınarak 20.yy tarihsel yükümlülükleri doğrultusunda halkı için atılan adımlar, gelecek kuşakları kapsayan daha ileri demokrasilere yönelme plan ve amacı, bu gün yapılanlarla, doruğa taşınan gerici, bağnaz, ötekileştirici, tek boyutlu ırkçı-milliyetçi-mezhepçi duruşlara yönelmiştir. Bu yönelimin arka planında yatan tarihsel ve evrensel ölçekte gelişmelerin olduğunu bilmek, ülkemizi ve halkımızı bekleyen tehlikeleri anlamak açısından hayati öneme sahiptir.
1929 dünya ekonomik kriziyle tırmanan, II. dünya savaşında emperyalist hesap tasfiyeleriyle kendi çıkar dengelerini bulan, NATO ve onun bölgesel uzantısı Yeşil Kuşak Projesi planlarıyla süren, ülkemizde üç askeri darbeyle de ikame edilmeye çalışılan kimyası bozulmuş siyasal sistemler sonuçta, yaratılan fırsatlarla kendi ilkelliklerine uygun bir yükseliş zemini buldular. Tamamlanmamış demokratik açılımların tıkadığı, içe büktüğü ve çürüttüğü dinamikler, ülkemizde ciddi bataklık sahaları yaratmış oldu. Bu bataklık, evrensel aklın insanlık için sunduğu siyasal sistemlerinin çöküşüyle birlikte tek sığınak olarak yaşamaya devam eden ilkel söylemlere, alışkanlıklara teslimiyeti getirdi; yeni bulunana kadar kendini bu ilkellikte koruma var olmanın bir biçimi olarak algılandı. Dünya ölçeğinde, siyasallaşmış dini söylemlerin hızlı yükselişi de burada başladı. Bu yükselişe kapı aralayan Amerika ve emperyalist güçler de her türden desteği sundu.
Akdeniz Havzasını, Fas’tan, Libya’ya, Tunus’a, Mısır’a, Türkiye’ye dini siyasete alet eden karanlık akılların kuşatma altına almıştır. Bu gidişe karşı tek direnme alanı Suriye olmuştur. Dünyanın tüm şer güçlerinin her imkanla gündeme soktuğu saldırıların kaynağı da budur. Suriye laik siyasal rejimi ve son olarak gerçekleştirdiği, devrim gibi reformlar, bölgenin en demokratik ülkesi olma etkinliğine kavuşma imkanı hazırlamıştır. Suriye’nin bu atağı, başarıdan başarıya koştukça bölgeye dayatılan dini siyasete alet eden yönetimler için ciddi bir sorun olmaktadır. Bu aynı zamanda, ülkemizde gelişen sivil diktatörlük çabalarına karşı bir mücadeledir. Ancak kitlelerin duyarsızlığı nedeniyle, AKP iktidarının pervasız çabalarla devletin tüm kurumlarını ele geçirip eğitim sistemini kendi karanlık eğilimleri doğrultusunda dizayn etmeye çalışması bölgedeki mücadeleyi daha da iç içe geçiren bir unsur olmuştur. Böylece bölge mücadelesi önemli oranda ülkemiz iç siyasal mücadelesiyle de yakından ilgilidir.
Bu veriler bizlere iç siyasal mücadeleyle bölge mücadelesini dengeleri doğru oturtarak ortak bir düzlemde sürdürmemizi gerektirmektedir. Ülkemizde iktidarın iç politikada sürdürdüğü anti-demokratik girişimlerin aynıyla dış politikada sürmesi bu bileşkenin bir boyutunu ifade ediyor. Gündeme gelen iç politik çaba ve dayatmalar, sistemin kurum ve kuruluşlarını ele geçirip yeniden şekillendirmeler aynı amaç için sahnelenmektedir.
Ülkemizde halkımızın iradesine rağmen sivil diktatörlük ikame çabaları ve bunun bölgede emperyalist çıkarlar için yakıt olarak konması bu gün kendini eğitim sistemindeki oyunlarla ifade etmektedir.
Aklın cesurca kullanılarak özgür bulgularla toplumsal sonuçlar yaratacak bir eğitim sistemi yerine, eğitim süreleri, sınıflandırmaları üzerinde duran ve ayrıntılarda yarattığı açıklardan girerek aklı kısırlaştıracak, donuk öğretileri merkeze alan bir eğitim sistemi kurgusu amaçlanmaktadır. Son girişimler 4+4+4 diye formüle edilen bölümlenmelerle bu gerçek çok daha açık hale gelmiştir. Eğitim üzerine oynanan bu oyunlara karşı Hacettepe Üniversitesi Senatosunun araştırmalarıyla vardığı sonuç bu açıdan oldukça uyarıcıdır;
“Hacettepe Üniversitesi Senatosu olarak, ulusumuzun geleceğini önemli ölçüde etkileyecek olan bu düzenlemeye ilişkin görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı toplumsal sorumluluğumuzun bir gereği olarak değerlendiriyoruz.
Sonuç: Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye, 6,5 yıllık ortalama eğitim süresi ile 187 ülke içinde 123. uluslararası PISA sonuçlarına göre 34 OECD ülkesi içinde 32. sıradadır ve öğrenci başarıları yönünden okullar arasında büyük farklıklar bulunmaktadır. Herhangi bir eğitim sistemini düzenleme girişiminin; 1) daha çok insana eğitim fırsatı sunması, 2) eğitimin niteliğini geliştirmesi, 3) eğitimdeki eşitsizlikleri azaltması veya 4) eğitimin daha ekonomik sunulması olarak 4 temel kriter açısından değerlendirilmesi gerekir ki; bu yeni düzenleme bu konularda bir iyileşme sağlayacak nitelikte görünmemektedir. ..Saygılarımızla. Hacettepe Üniversitesi Senatosu”
Bilim kurumlarının da uyarılarını göz önüne alarak, halkımızın bilmesi gereken gerçek, ülkemiz ve bölgemizde gelişmekte olan çok boyutlu dayatmaların aynı karanlık amaçların hizmetine olduğudur.
Eğitim düzenlemeleriyle yapılmak istenenle bölgede amaçlanan karanlık girişimler, aynı ortak paydada gelecek kuşaklarımızı rehin alma çabasından ibarettir. Bu karanlık girişimlere karşı ülke içinde olduğu kadar, bölge sorunlarına da duyarlı olmak tarihsel bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Bir alandaki tıkanma ve yetersizliği, diğer alandaki atılım ve başarı aşabilecektir. Erdoğan iktidarının, Suriye başardıkça sarsılacağı gerçeği de burada anlam kazanıyor. Ülkemizi karanlık eğitim sistemine sürükleyen bu akıl, ülkemizi komşularıyla tarihi düşmanlığa sürdüğü gibi, emperyalist Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) kuklası olarak konumlandırmaktadır.
Halkımıza çağrımız, bu güç birliğini hızla ortak hedefe yöneltmemiz gerekmektedir. Yarın 1 Nisan 2012 tarihi itibariyle, Suriye karşıtı “ihanet” güçlerini İstanbul’a toplayan Erdoğan yönetimine karşı alınacak tavır aynı zamanda sivil diktatörlük hezeyanlarına karşı alınacak tavır bu çabalar için oldukça anlamlı olacaktır.
THKP-C(Acilciler)
31 Mart 2012
EĞİTİMDE KARANLIK
Karanlık dönem derinleşiyor.
Eğitim sistemine yapılan müdahale, karmaşa içine sürülen ve ayrıntılara boğularak halkın kavramasına olanak bırakılmayan girişimler artık gelecek kuşakları şekillendirecek tehlikeli bir sistem haline geldi. Bu adım, toplumda derinleşen tepkisizliğe güvenerek atıldı. Duyarsızlık, yaşamı ilgilendiren her alanda, geleceğimizi rehin alan sivil bir diktatörlüğün ikamesine de zemin hazırladı. Siyasal erk, birbirini tetikleyen süreçlerle, alttan üste doğru, kanser gibi yayılan karanlık algıların kuşatmasına muhatap kaldı. Eğitim sisteminde 4+4+4 formülü bu sürecin son halkasında, sivil diktatörlüğün egemenlik alanlarına yenilerini katmış oldu; Millet Meclisi’nin dünkü oturumunda (30 Mart 2012) faşist diktatörlük sistemlerini aratmayan bir yöntemle yasalaşan “kesintili eğitim sistemi”, İmam Hatip okullarının orta kısmının açılışına, bilim dışındaki her türden doğmayı okullara sokmaya kapı açmıştır.
İç ve diş politikaların çöküşü arttıkça, ayrıntılarda oynanan oyunlar ülkenin yakın ve uzak geleceğine ağır tahribatlar yapacak süreçlere kapı aralıyor.
Eğitim sisteminde uygulanmaya çalışılan yöntemler, ayrıntıdaki şeytan misali çabalarla doğru orantılı seyrediyor. Eğitim sistemiyle ilgili olarak meclisten geçirilen yasalar ülkemiz üzerinde ve gelecek kuşaklarımızın esir edilmesi üzerine oynanan karanlık oyunların önemli bir boyuta taşındığını gösteriyor. Osmanlıdan Cumhuriyete taşınarak 20.yy tarihsel yükümlülükleri doğrultusunda halkı için atılan adımlar, gelecek kuşakları kapsayan daha ileri demokrasilere yönelme plan ve amacı, bu gün yapılanlarla, doruğa taşınan gerici, bağnaz, ötekileştirici, tek boyutlu ırkçı-milliyetçi-mezhepçi duruşlara yönelmiştir. Bu yönelimin arka planında yatan tarihsel ve evrensel ölçekte gelişmelerin olduğunu bilmek, ülkemizi ve halkımızı bekleyen tehlikeleri anlamak açısından hayati öneme sahiptir.
1929 dünya ekonomik kriziyle tırmanan, II. dünya savaşında emperyalist hesap tasfiyeleriyle kendi çıkar dengelerini bulan, NATO ve onun bölgesel uzantısı Yeşil Kuşak Projesi planlarıyla süren, ülkemizde üç askeri darbeyle de ikame edilmeye çalışılan kimyası bozulmuş siyasal sistemler sonuçta, yaratılan fırsatlarla kendi ilkelliklerine uygun bir yükseliş zemini buldular. Tamamlanmamış demokratik açılımların tıkadığı, içe büktüğü ve çürüttüğü dinamikler, ülkemizde ciddi bataklık sahaları yaratmış oldu. Bu bataklık, evrensel aklın insanlık için sunduğu siyasal sistemlerinin çöküşüyle birlikte tek sığınak olarak yaşamaya devam eden ilkel söylemlere, alışkanlıklara teslimiyeti getirdi; yeni bulunana kadar kendini bu ilkellikte koruma var olmanın bir biçimi olarak algılandı. Dünya ölçeğinde, siyasallaşmış dini söylemlerin hızlı yükselişi de burada başladı. Bu yükselişe kapı aralayan Amerika ve emperyalist güçler de her türden desteği sundu.
Akdeniz Havzasını, Fas’tan, Libya’ya, Tunus’a, Mısır’a, Türkiye’ye dini siyasete alet eden karanlık akılların kuşatma altına almıştır. Bu gidişe karşı tek direnme alanı Suriye olmuştur. Dünyanın tüm şer güçlerinin her imkanla gündeme soktuğu saldırıların kaynağı da budur. Suriye laik siyasal rejimi ve son olarak gerçekleştirdiği, devrim gibi reformlar, bölgenin en demokratik ülkesi olma etkinliğine kavuşma imkanı hazırlamıştır. Suriye’nin bu atağı, başarıdan başarıya koştukça bölgeye dayatılan dini siyasete alet eden yönetimler için ciddi bir sorun olmaktadır. Bu aynı zamanda, ülkemizde gelişen sivil diktatörlük çabalarına karşı bir mücadeledir. Ancak kitlelerin duyarsızlığı nedeniyle, AKP iktidarının pervasız çabalarla devletin tüm kurumlarını ele geçirip eğitim sistemini kendi karanlık eğilimleri doğrultusunda dizayn etmeye çalışması bölgedeki mücadeleyi daha da iç içe geçiren bir unsur olmuştur. Böylece bölge mücadelesi önemli oranda ülkemiz iç siyasal mücadelesiyle de yakından ilgilidir.
Bu veriler bizlere iç siyasal mücadeleyle bölge mücadelesini dengeleri doğru oturtarak ortak bir düzlemde sürdürmemizi gerektirmektedir. Ülkemizde iktidarın iç politikada sürdürdüğü anti-demokratik girişimlerin aynıyla dış politikada sürmesi bu bileşkenin bir boyutunu ifade ediyor. Gündeme gelen iç politik çaba ve dayatmalar, sistemin kurum ve kuruluşlarını ele geçirip yeniden şekillendirmeler aynı amaç için sahnelenmektedir.
Ülkemizde halkımızın iradesine rağmen sivil diktatörlük ikame çabaları ve bunun bölgede emperyalist çıkarlar için yakıt olarak konması bu gün kendini eğitim sistemindeki oyunlarla ifade etmektedir.
Aklın cesurca kullanılarak özgür bulgularla toplumsal sonuçlar yaratacak bir eğitim sistemi yerine, eğitim süreleri, sınıflandırmaları üzerinde duran ve ayrıntılarda yarattığı açıklardan girerek aklı kısırlaştıracak, donuk öğretileri merkeze alan bir eğitim sistemi kurgusu amaçlanmaktadır. Son girişimler 4+4+4 diye formüle edilen bölümlenmelerle bu gerçek çok daha açık hale gelmiştir. Eğitim üzerine oynanan bu oyunlara karşı Hacettepe Üniversitesi Senatosunun araştırmalarıyla vardığı sonuç bu açıdan oldukça uyarıcıdır;
“Hacettepe Üniversitesi Senatosu olarak, ulusumuzun geleceğini önemli ölçüde etkileyecek olan bu düzenlemeye ilişkin görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı toplumsal sorumluluğumuzun bir gereği olarak değerlendiriyoruz.
Sonuç: Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye, 6,5 yıllık ortalama eğitim süresi ile 187 ülke içinde 123. uluslararası PISA sonuçlarına göre 34 OECD ülkesi içinde 32. sıradadır ve öğrenci başarıları yönünden okullar arasında büyük farklıklar bulunmaktadır. Herhangi bir eğitim sistemini düzenleme girişiminin; 1) daha çok insana eğitim fırsatı sunması, 2) eğitimin niteliğini geliştirmesi, 3) eğitimdeki eşitsizlikleri azaltması veya 4) eğitimin daha ekonomik sunulması olarak 4 temel kriter açısından değerlendirilmesi gerekir ki; bu yeni düzenleme bu konularda bir iyileşme sağlayacak nitelikte görünmemektedir. ..Saygılarımızla. Hacettepe Üniversitesi Senatosu”
Bilim kurumlarının da uyarılarını göz önüne alarak, halkımızın bilmesi gereken gerçek, ülkemiz ve bölgemizde gelişmekte olan çok boyutlu dayatmaların aynı karanlık amaçların hizmetine olduğudur.
Eğitim düzenlemeleriyle yapılmak istenenle bölgede amaçlanan karanlık girişimler, aynı ortak paydada gelecek kuşaklarımızı rehin alma çabasından ibarettir. Bu karanlık girişimlere karşı ülke içinde olduğu kadar, bölge sorunlarına da duyarlı olmak tarihsel bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Bir alandaki tıkanma ve yetersizliği, diğer alandaki atılım ve başarı aşabilecektir. Erdoğan iktidarının, Suriye başardıkça sarsılacağı gerçeği de burada anlam kazanıyor. Ülkemizi karanlık eğitim sistemine sürükleyen bu akıl, ülkemizi komşularıyla tarihi düşmanlığa sürdüğü gibi, emperyalist Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) kuklası olarak konumlandırmaktadır.
Halkımıza çağrımız, bu güç birliğini hızla ortak hedefe yöneltmemiz gerekmektedir. Yarın 1 Nisan 2012 tarihi itibariyle, Suriye karşıtı “ihanet” güçlerini İstanbul’a toplayan Erdoğan yönetimine karşı alınacak tavır aynı zamanda sivil diktatörlük hezeyanlarına karşı alınacak tavır bu çabalar için oldukça anlamlı olacaktır.
THKP-C(Acilciler)
31 Mart 2012
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder