16 Mart 2012 Cuma
ANTAKYA TÖB-DER BAŞKANI KEMAL BAYRAM GERÇEK TÜRK DEVRİMCİSİNİN SURİYE DURUŞU
Mihrac Ural – 11 Mart 2012 / Pazar
Paris’te, durmadan ve kesilmeden Suriye’ye destek mitingleri düzenleniyor. Bu mitinglerde Suriye halkının gurbet çocukları hep bir arada oluyor. Dünya şer medyasının tüm yalanlarına, abartma ve uydurmalarına karşı Suriye halkçı yönetiminin ve lideri Beşşar Esad’ın arkasında durmaya devam ediyor. Suriye’nin tarihsel direnmeci duruşu, bölge ve dünya devrimcileri için güvenli liman oluşu, siyonizme teslim olmadan kararlıca her bedele göğüs gererek mücadele edişi doğal olarak cevapsız kalmıyor.
Nerede olunursa olunsun hiçbir çıkar olmaksızın Suriye dostlarının olduğu görülür. Bunların başında Türkiye Arapları gelir. Onlar ki tarihsel Suriye coğrafyasının doğal parçalarıdır. 7000 yıllık tarihsel evrimin kimliklere sinmiş aynı halkıdır.
Ancak tarihin çıkar cilveleriyle farklı devlet hükmü altına giren aynı halk, bu gün Suriye’ye yönelen tehlikeler karşısında öylesine ortak bir refleks gösterdi ki, yer gök bu halkın tekbir halk olduğuna tekbir halk kalacağına şahit oldu. Bu halkın evlatlarının aydınları, emekçileri, sanatçıları her boy ve soydan siyaset şahsiyetlerinin de bu duruşa karşılık, yeni gelişen kimlik algıları ortaya çıktı. Yıllardır yazıp-söyleyip durduğum önermelere bir yükseliş dönemi yaşıyoruz, ortak ülkemiz Türkiye’de, her bir farklılığımızın özgün örgütlenmesi ve özgür mücadelesiyle bu süreci yakalamaya çalışıyoruz. Bu da ortak özgürlük ve demokrasi mücadelesine katkı olarak yürümektedir. Bu süreç, barışçıl kanallar ısrarla zorlanarak yapılmalıdır, ama savunma mekanizmalarını dışlamamalıdır. Bu süreç, yıllardır vurguladığım, birlik ve bütünlüğü koruyacak ANADOLU HALKLAR KONGRESİNE yükselmelidir, ama ırkçı-milliyetçi, din istismarcılarının dayatması olan bölücülüğe, ötekileştiriciliğe karşı, kendi özgün var oluşunun siyasal sonuçlarına da hazır olunmalıdır.
Bu nedenle, biz Arapların bir ulusal topluluk olarak hava kadar, su kadar hakkımız olan ana sütü gibi helalimiz olan anadilimizi, alfabesiyle birlikte, ana okuldan en yüksek eğitim düzlemlerine kadar, devlete ödediğimiz vergilerden nasıl ki resmi olan dil yararlanıyorsa, biz de kardeşçe aynı şekilde birinci sınıf vatandaş, eşit kurucu topluluk olarak yararlanmalıyız diyorum. Bu yapılmıyorsa bölücülüğü resmi kanatlar yapıyor demektir bunun da sonuçlarına kendileri katlanırlar.
Bu ülke birimizin değil hepimizindir süzün yıllardır ortaya koyup durdum. Bu tarihi kesitte yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı. Bu olumlu. Ama bunu on yıllardır çok iyi anlamış ve özümsemiş olan, Türk ve Sünni yoldaşlarımızın olduğunu onurlu dile getirmeliyim. Bunların başında THKP-C (Acilciler) örgütünün MK üyesi, Antakya Türkiye Öğretmenler Birliği’nin (TÖB-DER) 12 Eylül öncesi son başkanı, Antakya devrimci hareketini birlikte yükselttiğimiz, her adımda her alanda dün gibi bu gün de enternasyonalist ruhla, devrimci ilkeler çerçevesinde hala omuz omuza olduğumuz Kemal Bayram örek duruşundan söz edeceğim. Kemal Bayram, Antakya devrimci öğretmen hareketinin lideridir. Ben henüz üniversite imtihanlarına girerken o Antakya devrimci öğretmen hareketi içinde en önde mücadele eden bir yöneticiydi. Kadim Roma kenti Antakya devrimci tarihini bu alanda oluşturanlardan biriydi. Tipik bir Antekyelidir. Acil hareketinin tüm ülkeye örnek etnik, inançsal köken dokusunu içine sindirmiş ve bu alandaki devrimci hareketin oluşumunda öncü rol oynamıştır. Onun gibi bir dizi devrimci bu gün ortalıkta görünmeseler de onlar da yeri ve zamanı gelince bu duruşu sergileyecekleri kesindir.
Antakya devrimci hareketini siyasal bir örgütlülük düzeyine yükselttiğimizde geldiğimiz etnik ve inanç kökenlerimizle ilgili teati ettiğimiz tek bir konu olmazdı, alkımınız ucuna bile gelmezdi; meydanlarda, on binlerin katıldığı mitinglerde, faşistlerle sokak sokak mücadeledeki militanlığımız her şeyin önündeydi. Antakya’nın mozaik toplumsal, etnik, inanç dokusu Şahit Hana Maptunoğul gibi Arap-Hıristiyan kökenlilerle, rahmetli Ahmet Yıldırım (Müdür) gibi Türk-Sünni, Şehit Süham Över, Şehit Hasan İnci gibi Arap-Alevi kökenli Acilcilerin özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle tamamlanıyordu. Böylesi bir dokuyu örmek, böylesi bir çabayı örgütlü bir mücadele haline getirmek, ancak Antakya’ya özgü veriler üzerinde yükselebilirdi. Bu kadim kentin şehirli uygar ilişki sentezleri, sonuçta devrimci harekette Acilciler safında biçimlenmiş oldu. Sonuçta bu alanın devrimcileri olarak ortak bir siyasi kader içinde yürüdük durduk; hala 12 Eylül sürgünleri olarak, siyasi mültecilik koşullarının bitip tükenmez acılarıyla mücadele ediyoruz. Aynı doğrultuda özgürlükleri, demokrasiyi insan haklarını, savunuyor haksızlığa karşı birlikte direnmeye devam ediyoruz.
Kemal Bayram, Türk-Sünni kökenlidir. Ama o enternasyonalist bir devrimcidir. Ezilen halkların dostu ve saflarında savaşandır. Bu meyanda o, Anadolu’da ezilen halkların olduğu kadar, Türkiye Arap halkının kimlik haklarını, anadille eğitim ve kültürel özgürlüklerinin fedakar bir savunucusudur. Böylesine devrimci-demokrat bir yoldaşımın olması benim için her zaman onur kaynağı olmuştur. Bu her adımda dün de bu günde öyle devam etmiştir. Ortak devrimci mücadele tarihimiz boyunca onurlu bir duruş sergileyen tutarlılığıyla da herkese örnektir. Kemal Bayram’la Sürgün yıllarımızda da birlikte başladı. Filistin kamplarında, Lübnan’da İsrail’e karşı mücadele süreçlerinde, Türkiye devrimci hareketinin toparlanması için Suriye’de verilen çabalarda, Bassit’te Parti Okulunda, Filistin şehidi yoldaşlara anıt mezar yapma çabalarımızda, örgütsel ilişkilerde temsilcilikte ve örgütün Avrupa temsilciliğine kadar MK üyesi olarak görevini yerine getirdiği gibi, bu süreç boyunca Suriye’nin direnme hattında ortaya koyduğu tutarlı politikayı doğru kavrayıp, doğru tutum alan bir yoldaştı.
İşte bu Kemal Bayram (Salih hoca), ikinci anavatanım Suriye için, meydanlarda, mitinglerde haklı bir duruş sergilemektedir. 7 Mart 2012 tarihinde Paris’te yapılan mitingde, genç kuşak yoldaşlarımızla omuz omuz, Fransız hanımından olan çocuklarıyla birlikte yerini almıştır. Suriye’ye dış müdahaleye karşı durmadan, kesilmeden devam eden mitinglere katılarak, “Savaşa hayır, Suriye’ye yönelik dış müdahalelere hayır” diyerek, her zamanki tutarlı tutumunu ortaya koymuştur (Fotoğrafta, Enver Başçeken yoldaşla omuz omuza Kemal Bayram yer alıyor)
İşte iki farklı solun hikayesi de burada böyle yazılıyor… Biri cahil sol; bu solun tek özelliği, medya maymunlarının bilgi kirliliğiyle oluşturdukları kafeslerde akıllarını esir etmeleridir. Kulaktan dolma bilgilerle şatolar kurum kendini kandıranlardır. Bu sol karşı devrimcilerin, eli kanlı şebekelerin hareketini halk hareketi görür ve direnen yönetimlere akıl almaz bir saldırganlıkla çamur atar.
Ama bir başka sol daha var halkların gerçek dostu, direnen yönetimlerin gerçek dostu, emperyalizme karşı mücadele de kararlı olan soldur. Dış müdahaleye geçit vermeyen, eli kanlı şebekelere karşı mücadele eden, dostluk ve komşuluk ilişkilerinin halklar arasında taşıdığı erdemleri bilince çıkarmış ve bu uğurda dik duruşlar sergileyen sol. İşte yoldaşım Kemal Bayram, hiçbir zaman kararsızlığa düşmeden, dün de bu gün de tutum almasını bilen bir devrimcidir.
Kemal Bayram yoldaşıma, tüm yoldaşlarımız adına benden, Suriye halkı ve özel olarak Suriye’de onu tanıyan herkesten selam iletiyorum.
Paris’te, durmadan ve kesilmeden Suriye’ye destek mitingleri düzenleniyor. Bu mitinglerde Suriye halkının gurbet çocukları hep bir arada oluyor. Dünya şer medyasının tüm yalanlarına, abartma ve uydurmalarına karşı Suriye halkçı yönetiminin ve lideri Beşşar Esad’ın arkasında durmaya devam ediyor. Suriye’nin tarihsel direnmeci duruşu, bölge ve dünya devrimcileri için güvenli liman oluşu, siyonizme teslim olmadan kararlıca her bedele göğüs gererek mücadele edişi doğal olarak cevapsız kalmıyor.
Nerede olunursa olunsun hiçbir çıkar olmaksızın Suriye dostlarının olduğu görülür. Bunların başında Türkiye Arapları gelir. Onlar ki tarihsel Suriye coğrafyasının doğal parçalarıdır. 7000 yıllık tarihsel evrimin kimliklere sinmiş aynı halkıdır.
Ancak tarihin çıkar cilveleriyle farklı devlet hükmü altına giren aynı halk, bu gün Suriye’ye yönelen tehlikeler karşısında öylesine ortak bir refleks gösterdi ki, yer gök bu halkın tekbir halk olduğuna tekbir halk kalacağına şahit oldu. Bu halkın evlatlarının aydınları, emekçileri, sanatçıları her boy ve soydan siyaset şahsiyetlerinin de bu duruşa karşılık, yeni gelişen kimlik algıları ortaya çıktı. Yıllardır yazıp-söyleyip durduğum önermelere bir yükseliş dönemi yaşıyoruz, ortak ülkemiz Türkiye’de, her bir farklılığımızın özgün örgütlenmesi ve özgür mücadelesiyle bu süreci yakalamaya çalışıyoruz. Bu da ortak özgürlük ve demokrasi mücadelesine katkı olarak yürümektedir. Bu süreç, barışçıl kanallar ısrarla zorlanarak yapılmalıdır, ama savunma mekanizmalarını dışlamamalıdır. Bu süreç, yıllardır vurguladığım, birlik ve bütünlüğü koruyacak ANADOLU HALKLAR KONGRESİNE yükselmelidir, ama ırkçı-milliyetçi, din istismarcılarının dayatması olan bölücülüğe, ötekileştiriciliğe karşı, kendi özgün var oluşunun siyasal sonuçlarına da hazır olunmalıdır.
Bu nedenle, biz Arapların bir ulusal topluluk olarak hava kadar, su kadar hakkımız olan ana sütü gibi helalimiz olan anadilimizi, alfabesiyle birlikte, ana okuldan en yüksek eğitim düzlemlerine kadar, devlete ödediğimiz vergilerden nasıl ki resmi olan dil yararlanıyorsa, biz de kardeşçe aynı şekilde birinci sınıf vatandaş, eşit kurucu topluluk olarak yararlanmalıyız diyorum. Bu yapılmıyorsa bölücülüğü resmi kanatlar yapıyor demektir bunun da sonuçlarına kendileri katlanırlar.
Bu ülke birimizin değil hepimizindir süzün yıllardır ortaya koyup durdum. Bu tarihi kesitte yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı. Bu olumlu. Ama bunu on yıllardır çok iyi anlamış ve özümsemiş olan, Türk ve Sünni yoldaşlarımızın olduğunu onurlu dile getirmeliyim. Bunların başında THKP-C (Acilciler) örgütünün MK üyesi, Antakya Türkiye Öğretmenler Birliği’nin (TÖB-DER) 12 Eylül öncesi son başkanı, Antakya devrimci hareketini birlikte yükselttiğimiz, her adımda her alanda dün gibi bu gün de enternasyonalist ruhla, devrimci ilkeler çerçevesinde hala omuz omuza olduğumuz Kemal Bayram örek duruşundan söz edeceğim. Kemal Bayram, Antakya devrimci öğretmen hareketinin lideridir. Ben henüz üniversite imtihanlarına girerken o Antakya devrimci öğretmen hareketi içinde en önde mücadele eden bir yöneticiydi. Kadim Roma kenti Antakya devrimci tarihini bu alanda oluşturanlardan biriydi. Tipik bir Antekyelidir. Acil hareketinin tüm ülkeye örnek etnik, inançsal köken dokusunu içine sindirmiş ve bu alandaki devrimci hareketin oluşumunda öncü rol oynamıştır. Onun gibi bir dizi devrimci bu gün ortalıkta görünmeseler de onlar da yeri ve zamanı gelince bu duruşu sergileyecekleri kesindir.
Antakya devrimci hareketini siyasal bir örgütlülük düzeyine yükselttiğimizde geldiğimiz etnik ve inanç kökenlerimizle ilgili teati ettiğimiz tek bir konu olmazdı, alkımınız ucuna bile gelmezdi; meydanlarda, on binlerin katıldığı mitinglerde, faşistlerle sokak sokak mücadeledeki militanlığımız her şeyin önündeydi. Antakya’nın mozaik toplumsal, etnik, inanç dokusu Şahit Hana Maptunoğul gibi Arap-Hıristiyan kökenlilerle, rahmetli Ahmet Yıldırım (Müdür) gibi Türk-Sünni, Şehit Süham Över, Şehit Hasan İnci gibi Arap-Alevi kökenli Acilcilerin özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle tamamlanıyordu. Böylesi bir dokuyu örmek, böylesi bir çabayı örgütlü bir mücadele haline getirmek, ancak Antakya’ya özgü veriler üzerinde yükselebilirdi. Bu kadim kentin şehirli uygar ilişki sentezleri, sonuçta devrimci harekette Acilciler safında biçimlenmiş oldu. Sonuçta bu alanın devrimcileri olarak ortak bir siyasi kader içinde yürüdük durduk; hala 12 Eylül sürgünleri olarak, siyasi mültecilik koşullarının bitip tükenmez acılarıyla mücadele ediyoruz. Aynı doğrultuda özgürlükleri, demokrasiyi insan haklarını, savunuyor haksızlığa karşı birlikte direnmeye devam ediyoruz.
Kemal Bayram, Türk-Sünni kökenlidir. Ama o enternasyonalist bir devrimcidir. Ezilen halkların dostu ve saflarında savaşandır. Bu meyanda o, Anadolu’da ezilen halkların olduğu kadar, Türkiye Arap halkının kimlik haklarını, anadille eğitim ve kültürel özgürlüklerinin fedakar bir savunucusudur. Böylesine devrimci-demokrat bir yoldaşımın olması benim için her zaman onur kaynağı olmuştur. Bu her adımda dün de bu günde öyle devam etmiştir. Ortak devrimci mücadele tarihimiz boyunca onurlu bir duruş sergileyen tutarlılığıyla da herkese örnektir. Kemal Bayram’la Sürgün yıllarımızda da birlikte başladı. Filistin kamplarında, Lübnan’da İsrail’e karşı mücadele süreçlerinde, Türkiye devrimci hareketinin toparlanması için Suriye’de verilen çabalarda, Bassit’te Parti Okulunda, Filistin şehidi yoldaşlara anıt mezar yapma çabalarımızda, örgütsel ilişkilerde temsilcilikte ve örgütün Avrupa temsilciliğine kadar MK üyesi olarak görevini yerine getirdiği gibi, bu süreç boyunca Suriye’nin direnme hattında ortaya koyduğu tutarlı politikayı doğru kavrayıp, doğru tutum alan bir yoldaştı.
İşte bu Kemal Bayram (Salih hoca), ikinci anavatanım Suriye için, meydanlarda, mitinglerde haklı bir duruş sergilemektedir. 7 Mart 2012 tarihinde Paris’te yapılan mitingde, genç kuşak yoldaşlarımızla omuz omuz, Fransız hanımından olan çocuklarıyla birlikte yerini almıştır. Suriye’ye dış müdahaleye karşı durmadan, kesilmeden devam eden mitinglere katılarak, “Savaşa hayır, Suriye’ye yönelik dış müdahalelere hayır” diyerek, her zamanki tutarlı tutumunu ortaya koymuştur (Fotoğrafta, Enver Başçeken yoldaşla omuz omuza Kemal Bayram yer alıyor)
İşte iki farklı solun hikayesi de burada böyle yazılıyor… Biri cahil sol; bu solun tek özelliği, medya maymunlarının bilgi kirliliğiyle oluşturdukları kafeslerde akıllarını esir etmeleridir. Kulaktan dolma bilgilerle şatolar kurum kendini kandıranlardır. Bu sol karşı devrimcilerin, eli kanlı şebekelerin hareketini halk hareketi görür ve direnen yönetimlere akıl almaz bir saldırganlıkla çamur atar.
Ama bir başka sol daha var halkların gerçek dostu, direnen yönetimlerin gerçek dostu, emperyalizme karşı mücadele de kararlı olan soldur. Dış müdahaleye geçit vermeyen, eli kanlı şebekelere karşı mücadele eden, dostluk ve komşuluk ilişkilerinin halklar arasında taşıdığı erdemleri bilince çıkarmış ve bu uğurda dik duruşlar sergileyen sol. İşte yoldaşım Kemal Bayram, hiçbir zaman kararsızlığa düşmeden, dün de bu gün de tutum almasını bilen bir devrimcidir.
Kemal Bayram yoldaşıma, tüm yoldaşlarımız adına benden, Suriye halkı ve özel olarak Suriye’de onu tanıyan herkesten selam iletiyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder