12 Şubat 2012 Pazar
SOLUN SURİYE CEHALETİ VE GERÇEKLER
Mihrac Ural – 12 Şubat 2012
Sayın A.Devrim, Suriye üzerine sorduğum sorulara ve dostça siyasi polemik olsun diye buraya yüklediğim yazıma cevabi hiçbir şey vermemiştir, Yaptığı tek şey linkler indirip, kedisinin sıklıkta tekrar ettiği “Suriye diktatörlüğü” suçlamalarını destekleyecek bir şey sunmamıştır. Ben tekrarla yazımın okunmadığını yazımda yer alan geniş açıklamalara cevap olacak bir şey ortaya konmadığını hatırlatacağım. Suriye için yapılan açıklamalarda ise haksızca, bilgisizce ya da malum medya açıklamalarının tesiri altında açıklamaların ötesine geçilmediğini belirteceğim. Buna rağmen zahmet etmiş lik ve bir basın açıklaması koymuş bulunuyor.
Suriye halkına destek mitingi adı altında yapılmakta olan çok olumlu mitingi çalışmaları ortamında, Karşı-devrim güçlerinin, teröristlerin, elik kanlı Müslüman Kardeşler Örgütü şebekelerinin söylemlerini çağrıştıran haksız suçlamaların kabulü mümkün değildir. Sadece sallama bir söylem olarak gerekçesizce ortaya atılan bu cümlelerin siyasal etkilerinin de bir o kadar haksızca olacağı ve bölgedeki saflaşmada haksızın yanında yer almayı ifade edeceği açıktır.
Tülay Hamitoğlu’ nunu bir dizi örgüt adına yaptığı açıklamada ise hayretlere düşülecek bilgisizlik beni şaşırtmadı. Çünkü Türkiye solu bildik bileli cehaletiyle farklılığı belli bir soldur. Okumuyor, öğrenmiyor, yerinde gözlemiyor, uluslararası medyanın ortayla attığı yalan, abartma ve kurgulan çekim alanı içinde görüş üretiyor. Basın açıklamasında yer alan “Suriye’de reformların yapılması gerektiği”ni ifade eden cümleler bu eksik bilginin kaba bir biçimde ortada durmasından başka bir şey değildir.
Hemen söyleyeyim, bu kadar örgüt, yöneticisi, kadrosu militanı ve basın açıklamasını yapan sayın Tülay Hamitoğlu, Suriye’yi hiç mi izlemiyor. Komşumuz hakkında bir bilgi edinme kanalı mı yok. Bölge savaş eşiğinde sorumlu bir araştırma da mı yapılma gereği yok. İşte solun handikabı budur. Bu sitemlerimi aynıyla A.Devrim’e de iletiyorum. Nedeni de çok açık; kendi adıma 100’e yakın makale yazdım, kesilmeden tekrarla Suriye’nin halkçı yönetiminin özgürlük ve demokrasi çabalarını dev reform paketini ve içeriğini, sistem değiştiren atılımlarını anlattım belgeler verdim. Bu çevrelerin bu verilerden haberdar olmaması çok acı bir durumdur. Buyurun Reform paketini oluşturan 50 yi aşkın temel yasadan sadece en önemlilerini burada tekrar okuyun;
1. Kürtlerin vatandaşlık hakkı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi no:49 7 Nisan 2011 - 2.Sıkıyönetimin ilgası 21 Nisan 2011 - 3.DGM kaldırıldı 21 Nisan 2011 - 4. GÖSTERİ VE YÜRÜYÜŞLERİN DÜZENLENMESİ YASASI 21 Nisan 2011 - 5. PARTİLER YASASI ( 100 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 5 Ağustos 2011 Resmi gazetede yayınlanış tarihi) - 6. SEÇİM KANUNU 4 Ağustos 2011 (Resmi gazetede yayınlanış tarihi) - 7. MAHALLİ İDARE KANUNU ( 107 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 24 Ağustos 31 Temmuz 2011 - 8. BASIN YAYIN YASASI ( 108 nolu C.Başkanlığı kararnamesi. 28 Ağustos 2011) - 9. Genel seçimlerin denetim ve izlenmesiyle ilgili bağımsız adli heyet kararnamesi ( 374 nolu kararname 28 Eylül 2011) - 10. Anayasa oluşturma komisyonu (33 Nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 29 kişilik heyeti Mazhar el Amberi başkanlığında. 4 ay içinde yeni anayasa oluşturulması)
Bu paket, şu tarih itibariyle, tamamı Resmi Gazete de yayınlanarak Suriye halkının kazanımları arasına katılmıştır. Ne hükümetin ne başkanın nede bir kimsenin bu kazanımları yok etmenin bir imkanı kalmamıştır. Olan ise Emperyalist ülkelerin, gerici Arap rejimlerinin ve kuklalarının Suriye halkının bu hakları kullanma yolunu kesmesi olayıdır. Ülke yaratılan yıkıcı terörle siyaset sahnesini ölüm kalım arenasına çevirmeleridir. Türkiye solu ise hala bundan haberdar değil hala cehaletle işler yapmaya devam etmektedir…
Cumhuriyetten bu güne kadar üç askeri darbeyle, ülke siyasal sahne kimyasının bozulması bir yana, bu güne kadar bir sivil anayasa bile yapılmamış olması, ırkçı seçim sitemindeki %10 barajının kaldıramamış olması, komşumuzun yaptığı reform atılımını çok daha iyi anlamamıza yararlı bir karşılaştırma olacaktır. Sol bu algıların neresindedir.
Sol uyurken, Erdoğan halkımızı aldatarak kanlı iç savaş tamtamları çalarak zulüm yaparken Suriye’nin halkçı yönetimi bölgenin en demokratik ülkesini kurmak için kolları sıvayarak kararlar almıştır. Ama dünya gericiliği hiçbir halkı düşünmediği için onun özgürlük ve demokrasi talepleriyle ilgili olmadığı için Suriye’nin direnmeci tutumunu ezmek için her türden vahşeti ve müdahaleyi yapmaya devam etmektedir. Sayın Tülay Hamitoğlu bu gerçeği yansıtan bir bildiri okumamış olması, basın açıklamasının altına imzasını atan tüm örgütlerin ayıbıdır. Türkiye solu bu ayıbı sık sık işleyerek bir yere varamayacağını da yeterince açık göstermiştir.
Sayın A.Devrim, lütfen benim adıma bu mesajı sayın Tülay Hatimoğlu’na bildirin ve ona günaydın deyin…
Sayın Tülay Hatimoğlu basın açıklamasında kulağa hoş gelen, “Suriye’de gerçek anlamda demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi veren güçlerin yanında olduklarını” belirtmiş. Bravo, ama bu muğlak cümleyle kimi neyi nasıl kast etmiş bunu anlatmamış. Olguları, adıyla ifade etmemiştir. Anlata anlata, tanıklığını yaptığımız olayları tek tek taşıya taşıya bir hal olduk. Sol dünyayı bile bu ölçüde ilgilendiren Suriye olaylarını farklı kaynaklardan izlememesi, biraz da ayıp denilecek bir düşüştür. Bu kadar kelli felli örgüt imza atmış, ama Suriye’de özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren güçleri isimleriyle çağırmamış Halk genellemesi içinde, karşı-devrim hareketini bu kapsama alarak örtülmesi mümkün olmayacak bir hata işlemiştir.
Hadi buyurun da gösterin bakalım, kim Hangi özgürlük ve demokrasiyi istiyor. “Suriye’de gerçek anlamda demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi veren güçler” kimmiş bunları tanımlayın. Her şeyiniz muğlak her şeyiniz elastiki ve ikiyüzlüdür. Bunu artık terk edin devrimcilik bu değildir, demokrasi ve özgürlük taraftarı olmak bu değildir.
Kendi adıma tüm yazılarımda, kanıtları ve belgeleriyle açık ve net olarak bu adımı atan gücü tanımladım. Kaypakça, ikircimlikle, muğlaklıkla tek söz söylemeden, ben ve düşünce arkadaşlarım adına taraf olduğumuzu söyleyerek bu gücün Suriye halkının ezici çoğunluğu ve Suriye yönetiminin kendisi olduğunu ifade ettim; milyonları milyonlara ekleyerek meydanlar dolduran, Beşşar Esad önderliğinde halkçı yönetimini destekleyen Suriye halkının ezici çoğunluğu, kendi ülkesinin ve bölgemizin en devrimci, en dinamik, en kapsamlı gücüdür. Bunu anlamak için Türkiye solunun gelip Suriye halkı ve yönetiminden feyiz almalıdır. Kesilmeden durmadın her gün yüz binleri sık sık milyonları meydanlara gönüllüce çekebilen bir yönetim, Halkını arkasına almış olan bu yönetim, dünya şer güçlerine meydan okuyarak, ülkesinin demokratikleşmesi için çırpınmaktadır. Bu çırpınışların önünü de Türkiye başta olmak üzere, tüm şer güçleri kuklaları silahlarıyla saldırtıp yol kesmektedir.
Bu gerçekler ortada dururken hala muğlak, hala ikiyüzlü satırlarla Suriye halkının mağduriyetini artırmaya çalışmak solculuk değildir.
Hiçbir kitlesel temsili olmayan, kanlı eylemler dışında bir etkisi bulunmayın, halka acımasız terör estiren, kamu mülkiyetini yakıp yıkan hırsızlara, ayyaşlar, lümpen sürelerine, kin ve intikamın esir ettiği karanlık akıllara hak gözüyle bakmak, bunların insanlık dışı eylemlerini, halk hareketi olarak görmek siyasi bir ahlaksızlıktır insafsız bir zülümdür.
Türkiye solu tarihini en kara en lekeli duruşlarını bu kesitte durmaktadır. Bundan hızla çıkmak gerek bundan hızla uzaklaşmak gerek. Esasında Suriye ülkemiz için de halklarımız içinde çok önemli bir mücadele örneği oluşturmaktadır. Bu gün Suriye halkı ve yönetimine verilecek destek bölgemizde uygulanmak istenen Bop süreçlerinin önünü kesecek yegane duruştur. Ülkemiz halkları bunu başardığı oranda da faşizan bir sivil diktatörlük sürecine giren Erdoğan iktidarının da sonu olacaktır.
İşte bu algılarla bir kez daha ölümsüz sloganımızı haykıralım
ORTADOĞU HALKLARI SIKLAŞYTIRIN SAFLARI
Sayın A.Devrim, Suriye üzerine sorduğum sorulara ve dostça siyasi polemik olsun diye buraya yüklediğim yazıma cevabi hiçbir şey vermemiştir, Yaptığı tek şey linkler indirip, kedisinin sıklıkta tekrar ettiği “Suriye diktatörlüğü” suçlamalarını destekleyecek bir şey sunmamıştır. Ben tekrarla yazımın okunmadığını yazımda yer alan geniş açıklamalara cevap olacak bir şey ortaya konmadığını hatırlatacağım. Suriye için yapılan açıklamalarda ise haksızca, bilgisizce ya da malum medya açıklamalarının tesiri altında açıklamaların ötesine geçilmediğini belirteceğim. Buna rağmen zahmet etmiş lik ve bir basın açıklaması koymuş bulunuyor.
Suriye halkına destek mitingi adı altında yapılmakta olan çok olumlu mitingi çalışmaları ortamında, Karşı-devrim güçlerinin, teröristlerin, elik kanlı Müslüman Kardeşler Örgütü şebekelerinin söylemlerini çağrıştıran haksız suçlamaların kabulü mümkün değildir. Sadece sallama bir söylem olarak gerekçesizce ortaya atılan bu cümlelerin siyasal etkilerinin de bir o kadar haksızca olacağı ve bölgedeki saflaşmada haksızın yanında yer almayı ifade edeceği açıktır.
Tülay Hamitoğlu’ nunu bir dizi örgüt adına yaptığı açıklamada ise hayretlere düşülecek bilgisizlik beni şaşırtmadı. Çünkü Türkiye solu bildik bileli cehaletiyle farklılığı belli bir soldur. Okumuyor, öğrenmiyor, yerinde gözlemiyor, uluslararası medyanın ortayla attığı yalan, abartma ve kurgulan çekim alanı içinde görüş üretiyor. Basın açıklamasında yer alan “Suriye’de reformların yapılması gerektiği”ni ifade eden cümleler bu eksik bilginin kaba bir biçimde ortada durmasından başka bir şey değildir.
Hemen söyleyeyim, bu kadar örgüt, yöneticisi, kadrosu militanı ve basın açıklamasını yapan sayın Tülay Hamitoğlu, Suriye’yi hiç mi izlemiyor. Komşumuz hakkında bir bilgi edinme kanalı mı yok. Bölge savaş eşiğinde sorumlu bir araştırma da mı yapılma gereği yok. İşte solun handikabı budur. Bu sitemlerimi aynıyla A.Devrim’e de iletiyorum. Nedeni de çok açık; kendi adıma 100’e yakın makale yazdım, kesilmeden tekrarla Suriye’nin halkçı yönetiminin özgürlük ve demokrasi çabalarını dev reform paketini ve içeriğini, sistem değiştiren atılımlarını anlattım belgeler verdim. Bu çevrelerin bu verilerden haberdar olmaması çok acı bir durumdur. Buyurun Reform paketini oluşturan 50 yi aşkın temel yasadan sadece en önemlilerini burada tekrar okuyun;
1. Kürtlerin vatandaşlık hakkı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi no:49 7 Nisan 2011 - 2.Sıkıyönetimin ilgası 21 Nisan 2011 - 3.DGM kaldırıldı 21 Nisan 2011 - 4. GÖSTERİ VE YÜRÜYÜŞLERİN DÜZENLENMESİ YASASI 21 Nisan 2011 - 5. PARTİLER YASASI ( 100 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 5 Ağustos 2011 Resmi gazetede yayınlanış tarihi) - 6. SEÇİM KANUNU 4 Ağustos 2011 (Resmi gazetede yayınlanış tarihi) - 7. MAHALLİ İDARE KANUNU ( 107 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 24 Ağustos 31 Temmuz 2011 - 8. BASIN YAYIN YASASI ( 108 nolu C.Başkanlığı kararnamesi. 28 Ağustos 2011) - 9. Genel seçimlerin denetim ve izlenmesiyle ilgili bağımsız adli heyet kararnamesi ( 374 nolu kararname 28 Eylül 2011) - 10. Anayasa oluşturma komisyonu (33 Nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 29 kişilik heyeti Mazhar el Amberi başkanlığında. 4 ay içinde yeni anayasa oluşturulması)
Bu paket, şu tarih itibariyle, tamamı Resmi Gazete de yayınlanarak Suriye halkının kazanımları arasına katılmıştır. Ne hükümetin ne başkanın nede bir kimsenin bu kazanımları yok etmenin bir imkanı kalmamıştır. Olan ise Emperyalist ülkelerin, gerici Arap rejimlerinin ve kuklalarının Suriye halkının bu hakları kullanma yolunu kesmesi olayıdır. Ülke yaratılan yıkıcı terörle siyaset sahnesini ölüm kalım arenasına çevirmeleridir. Türkiye solu ise hala bundan haberdar değil hala cehaletle işler yapmaya devam etmektedir…
Cumhuriyetten bu güne kadar üç askeri darbeyle, ülke siyasal sahne kimyasının bozulması bir yana, bu güne kadar bir sivil anayasa bile yapılmamış olması, ırkçı seçim sitemindeki %10 barajının kaldıramamış olması, komşumuzun yaptığı reform atılımını çok daha iyi anlamamıza yararlı bir karşılaştırma olacaktır. Sol bu algıların neresindedir.
Sol uyurken, Erdoğan halkımızı aldatarak kanlı iç savaş tamtamları çalarak zulüm yaparken Suriye’nin halkçı yönetimi bölgenin en demokratik ülkesini kurmak için kolları sıvayarak kararlar almıştır. Ama dünya gericiliği hiçbir halkı düşünmediği için onun özgürlük ve demokrasi talepleriyle ilgili olmadığı için Suriye’nin direnmeci tutumunu ezmek için her türden vahşeti ve müdahaleyi yapmaya devam etmektedir. Sayın Tülay Hamitoğlu bu gerçeği yansıtan bir bildiri okumamış olması, basın açıklamasının altına imzasını atan tüm örgütlerin ayıbıdır. Türkiye solu bu ayıbı sık sık işleyerek bir yere varamayacağını da yeterince açık göstermiştir.
Sayın A.Devrim, lütfen benim adıma bu mesajı sayın Tülay Hatimoğlu’na bildirin ve ona günaydın deyin…
Sayın Tülay Hatimoğlu basın açıklamasında kulağa hoş gelen, “Suriye’de gerçek anlamda demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi veren güçlerin yanında olduklarını” belirtmiş. Bravo, ama bu muğlak cümleyle kimi neyi nasıl kast etmiş bunu anlatmamış. Olguları, adıyla ifade etmemiştir. Anlata anlata, tanıklığını yaptığımız olayları tek tek taşıya taşıya bir hal olduk. Sol dünyayı bile bu ölçüde ilgilendiren Suriye olaylarını farklı kaynaklardan izlememesi, biraz da ayıp denilecek bir düşüştür. Bu kadar kelli felli örgüt imza atmış, ama Suriye’de özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren güçleri isimleriyle çağırmamış Halk genellemesi içinde, karşı-devrim hareketini bu kapsama alarak örtülmesi mümkün olmayacak bir hata işlemiştir.
Hadi buyurun da gösterin bakalım, kim Hangi özgürlük ve demokrasiyi istiyor. “Suriye’de gerçek anlamda demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi veren güçler” kimmiş bunları tanımlayın. Her şeyiniz muğlak her şeyiniz elastiki ve ikiyüzlüdür. Bunu artık terk edin devrimcilik bu değildir, demokrasi ve özgürlük taraftarı olmak bu değildir.
Kendi adıma tüm yazılarımda, kanıtları ve belgeleriyle açık ve net olarak bu adımı atan gücü tanımladım. Kaypakça, ikircimlikle, muğlaklıkla tek söz söylemeden, ben ve düşünce arkadaşlarım adına taraf olduğumuzu söyleyerek bu gücün Suriye halkının ezici çoğunluğu ve Suriye yönetiminin kendisi olduğunu ifade ettim; milyonları milyonlara ekleyerek meydanlar dolduran, Beşşar Esad önderliğinde halkçı yönetimini destekleyen Suriye halkının ezici çoğunluğu, kendi ülkesinin ve bölgemizin en devrimci, en dinamik, en kapsamlı gücüdür. Bunu anlamak için Türkiye solunun gelip Suriye halkı ve yönetiminden feyiz almalıdır. Kesilmeden durmadın her gün yüz binleri sık sık milyonları meydanlara gönüllüce çekebilen bir yönetim, Halkını arkasına almış olan bu yönetim, dünya şer güçlerine meydan okuyarak, ülkesinin demokratikleşmesi için çırpınmaktadır. Bu çırpınışların önünü de Türkiye başta olmak üzere, tüm şer güçleri kuklaları silahlarıyla saldırtıp yol kesmektedir.
Bu gerçekler ortada dururken hala muğlak, hala ikiyüzlü satırlarla Suriye halkının mağduriyetini artırmaya çalışmak solculuk değildir.
Hiçbir kitlesel temsili olmayan, kanlı eylemler dışında bir etkisi bulunmayın, halka acımasız terör estiren, kamu mülkiyetini yakıp yıkan hırsızlara, ayyaşlar, lümpen sürelerine, kin ve intikamın esir ettiği karanlık akıllara hak gözüyle bakmak, bunların insanlık dışı eylemlerini, halk hareketi olarak görmek siyasi bir ahlaksızlıktır insafsız bir zülümdür.
Türkiye solu tarihini en kara en lekeli duruşlarını bu kesitte durmaktadır. Bundan hızla çıkmak gerek bundan hızla uzaklaşmak gerek. Esasında Suriye ülkemiz için de halklarımız içinde çok önemli bir mücadele örneği oluşturmaktadır. Bu gün Suriye halkı ve yönetimine verilecek destek bölgemizde uygulanmak istenen Bop süreçlerinin önünü kesecek yegane duruştur. Ülkemiz halkları bunu başardığı oranda da faşizan bir sivil diktatörlük sürecine giren Erdoğan iktidarının da sonu olacaktır.
İşte bu algılarla bir kez daha ölümsüz sloganımızı haykıralım
ORTADOĞU HALKLARI SIKLAŞYTIRIN SAFLARI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder