4 Ekim 2011 Salı
ZİNDANDA KOMÜN PAYLAŞMAYI BİLMEKTİR
16 Haziran 1978 Isparta cezaevi. Okla işaretli olan Mihrac Ural. Sofranın sonunda elleri dizlerine sarkmış bıyıklı kişi Ali Sönmez yoldaştır.Diğerleri komün arkadaşlarım.
Mihrac Ural / 3 Ekim 2011
Zindan her zaman zindan içinde zindandır. Biz siyasiler zindanın bu kötü ününü, bireyselliğe götüren ve birey kalanı ölüme kadar götürün en ehveni şer deyişle her olumsuzluğa sürükleyen dokusuna son vermiştik. Binim zindan dönemi 74-80 yılları denilen dönemdi. Bu dönem demokrasi güçlerinin yükseliş dönemiydi. !2 Eylül askeri faşist darbesi generallerinin “biz gelmeseydik onlar gelecekti” dediği demokrasi güçlerinin yükseliş kesitiydi.
Zindanlarda bu yükselişten gerekli payı aldı. Gittiğimiz her zindanda siyasi koğuş istedik varsa ona katıldık. Bu çok önemliydi. Bağımsız bir alanın olması ve orda kendi ilkelerinle yaşayıp mesajını vermek, çevrenle, hedef kitlenle ve düşmanınla bile kuracağın bağımsız ilişkinin en sağlam rampasıydı. Yüksek ahlak, sürekli araştırma, okuma yazma ve gelişme. Zindanların bir medreseye çevrilmesi de tas tamam buydu. Gencecik yaşlarda zindana düşenlerin, müthiş yardımlaşması kadar, her birinin birden fazla yabancı dil öğrenmesi, şair, ressam, yazar olması bu rahlelerin ürünüdür. Bu aşamayı kararlıca göğüsleyenler başı dik yattılar başı dik çıktılar ve sorumluluklarını dün gibi bu günde yerine getirmekte tereddüt etmediler. “Min şebba ala şey şaba aleyh” derler (gençliğini yaşadığın şey üzerine saçlarını ağartırsın). Tabi ki sudan nedenlerle devrimci olanların sudan nedenlerle dökülmesi de bu tablonun bir parçasıydı; işkencede teslim olup itirafçılığa kadar uzananlar, basit bir para için MİT’e ajan olan ahlaksızlıkların derin çürümesini belirtmeye gerek yoktur.
Zindan, bağımsız siyasi koğuşların düzenli, disiplinli, paylaşımcı olgun ve yönetici olmaya layık insanların egemen olduğu bir sahaydı. Bu sahada, nice siyasal sohbetler, tartışma platformları, farklılıklar arası diyalogla olgunlaşan demokrasinin nüveleri gibi işlev görürdü. Bu alanda farklı görünme çabaları ayıplanırdı, eşitliğe özen gösterilirdi. Fazlılıklar azlıklarla paylaşılarak dengeler oluşturulurdu. Kimsesi olmasa da insanın paylaşacağı çok şey olurdu. Gencecik insanların 20’sini aşmamış yiğitlerin ateşle imtihanı gibi bir süreçtir zindanlar.
Bu anlattıklarıma bakıp, kimse “ah ne güzel” demesin, zindan, zindan içinde zindandır. Bunun için sonuna kadar esir düşmemeye çalışacaksın, bir anın bile içerde olsun istemeyeceksin. Düşersen de mahkemeleri beklemeyeceksin ilk fırsatta firar edeceksin. Bu sözlerim kendi zamanım ve mekanımla ilgilidir kimse ilke olarak almasın. Nitekim ben öyle yaptım. 21 Gün işkencelerde ser verdim sır vermedim. Üzerime bir itirafçının yıktığı ilgili ilgisiz şeyler dışında da bir şey yoktu bunları bile ret ettim. Ama buna rağmen, birçok deneyde başarısız kalmamıza rağmen sonunda firarı başardım. 30 kişi firar ettik Adana cezaevinden 31 Temmuz 1980. Bir ay daha gecikseydik, bu gün hakkın rahmetinde olurduk. Firar edenlerin büyük çoğunluğunun cezaları çok ağırdı, kurtuluşu imkansız gibiydi. Benimle birlikte, örgütümden iki kişi seçtim çıkardım. Bu iki kişiyle kaçıştan bir süre önce çekilmiş fotoğrafımı da yayınlayacağım.
Zindan, zindan içinde zindandır, ama insan her zorluğu aşacak biyolojik, akıl, düşünsel yetileriyle zorluklar içindeki zorlukları aşabilir. Bu da ayrı bir yetidir. Komün denilen olgudan söz edeceğim. Ortak sofrada yemek kültüründen söz edeceğim. Zindanda komün, aynı örgüt insanlarının ya da ortak, özgün bir ilişki topluluğunun, aynı sofrada yemeklerini paylaşmakla oluşturdukları topluluktur. Yemez zindanda özellikle siyasi koğuşta özele ait olmayan en önemli bileşkedir. Kim ve ne olursa olsun yemeği ortak yemek devrimci olmanın temel ilkesidir. Komün bu ilke üzerinde oluşur.
Annemin vefatında onu rahmetle anarken anlattım, o komünlerimizin sofralarına renk ve zenginlik katandı dedim. Malum Akdeniz kadınları, yemek ustaları, yemeğin envai çeşidini yapma maharetleriyle ünlüdür. Benim de anam diğer analar gibi yemekleri günler önceden hazırlayıp, zindanda komünüme taşıyandı. Tek erkek çocuk olmanın avantajını eklediğimde, bu sofralar çeşitlenip dururdu. Yemekte toplanmak, ortakça yemek, gazetelerin serili olduğu betonlar üzerinde uğruna dövüştüğün doğruların uğultularını duymak, yelken açtığın limanlara gidişte ihtiyaç duyulan rüzgar gibiydi.
Tek bir lokmayı yalnız yemedim zindan boyunca, yiyemezdim de doğrularım buydu, ilkelerim buydu dün gibi bu günde bu ilke üzerinde yürümenin anlamı da tas tamam budur; hiçbir şeyi idealize etmem, zamanı ve koşulları hesaba katarım. Ben dünü anlatıyorum dünün komünlerini zindanlarını anlatıyorum. Bu günün komünü, bu günün paylaşımı, bu günün zamanı ve mekanıyla ilgili, ama özü hep aynı…
Komün yaşamı paylaşmaktı, yemekle sınırlı değil içtiğin suyla, okuduğun kitapla, giydiğin kazakla, giydiğin çorapla, mektuplarınla… Zindan, zindan içinde zindandır; bunu aşmanın başka bir çok yolu vardır. Bunlar arasında can yoldaşlarının olması şarttır. Can yoldaşı ise her zaman azdır. Onları seçmesini bilmek, onlar için tutum almasını bilmek gerek…
Bu fotoğraf Isparta cezaevinde, büyük isyan öncesi, İstanbul Sağmalcılar cezaevinden (adı, daha sonra Bayram Paşa cezaevi) mahkememizin görüleceği Isparta’ya sürgün sonrası, 16 Haziran 1978 tarihinde çekilmiştir. Okla işaretli olan benim. Sofranın en sonundaki, bıyıklı evleri dizine sarkık olan Ali Sönmez yoldaştır. Diğer yoldaşlarla, komünümüze ortak olan adli mahkumlarla komün sofrasındayız.
Isparta komünümüzde adli nedenlerle tutuklu ya da hükümlü olanlardan eğitim çalışması yapa yapa, etkin kadro ve militan yetiştirdik. Bunlar arasında 18 Temmuz 1979’da Silifke’de polisin hunharca kurşunları altında geçmekte olduğu derede şehit edilen Recep Güregen yoldaş da vardı. Isparta büyük isyanı patlak verip sürgüne gittiğimizde bu komünün izlerini adli mahkumlar örgüt adına kurdukları komünlerle sürdürdüler. Bu da zindanda etkilerimizin derinliği açısından önemli bir ayraçtı.
Paylaşmasını bilmek başarmaktır… Paylaşmak, insani olan en önemli belirtidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder