4 Ekim 2011 Salı
KÜRT SORUNUNDA TEMSİL DALAŞI TEHLİKE İŞARETİDİR
Hasip Yiğitoğlu - 4 Ekim 2011
BDP ye oy veren 2.5 milyon insanın sürekli aldatıldığını söylemekle bir şeylerin değişmeyeceği artık anlaşılmalıdır.Bu rehin aklının,güçler savaşına davetiye olacağını tahmin etmek zor olmamalıdır.Bu akıl,temel çözüm sorumlusu iktidardaki siyasi güç ise,eyvah,eyvah.....
Temsilcilik bendedir,sende değildir demek hiç bir şey söylememektir.Sorun ne senin,ne benim demekle çözüm üretmek mümkündür.Çözüm bekleyen bir sorun varsa,tarafların niyetleriyle doğru orantılı olarak çözülebilir ancak.
Kürt”lerin temsilciliği konusundaki temsil iddia yarışı almış başını gidiyor.Halbuki Kürt sorunu,temsil yarışı değil,çözüm yarışı bekliyor.
AKP,Kürt”lerin temsilcisi benim,Kürt sorununun çözümü,PKK sorunu değil diyebilir.Eyvallah.O halde AKP Kürt sorununu,neden PKK ya endeksliyor.Yüzde elli ezici bir halk desteği ile iktidar olmuş AKP”nin,PKK”ya rağmen,niyetli ise,Kürt sorununu ufak tefek yaşanacak sancılara rağmen çözebiliceğini söylemek yanlış olmamalıdır.
Ne var ki siyasi iktidar güç AKP,paradigmal olarak,Kürt sorununun çözümünün ancak özgürlükler düzleminde olacağı aklını bir türlü yakalayamıyor.Yada yakalamak istemiyor.Hal böyle olunca ,Kürt sorunu aktif anarşi beklentili ilkel akıllara tutsak ediliyor malesef.Bilinç altı inançlardan mı,arka bahçe ideolojik beklenti reflekslerinden mi,sorunların nedeni zihin düzleminden kurtulma gayretleri yerine patinaj yapılıp duruluyor.
Esasında bir sistem algısı refleksi olarak,her zaman ki gibi,sorunları ötelemek,ertelemek zihniyetli patinaj politikaları yapılanlar.
Kürt sorununun çözümü algısal olarak iktidarın bilinç altı zihniyetine endeksli olması sürecin geleceği konusunda endişe vermektedir.AKP İktidarının,söylendiğinin aksine, diğer iktidarlardan farklı bir zihinle süreci yönlendirmediği KCK tutuklamalarından anlaşılmaktadır. Esasen KCK olgusu,silahların susturulması denklemine dönüştürülebilirdi.Bu durumun fırsata dönüştürülmek istenmediği mesajlarından anlaşılıyor ki,silahlar susmamalı.Bu bağlamda yeni anayasanın hazırlanması süreci,silahların gölgesi formatlı sürecin insiyatifine,insafına terk edilmek istenmektedir.
Kürt sorunun çözümü,mümkün olduğu kadar demokratik sivil insiyatif unsurlarına bırkılmak istenmemesinin temelinde bu veri,tüm çıplaklığıyla durmaktadır.Bu anlamda militarist,savaşçı,otokratik geleneğin bozulmadan devam ettirilmek istenmesinden başka ne olabilir.
Sivil siyaset düzlemi dinamiklerini arttırıcı her gelişme farklı yerlere çekilerek,baskıcı yöntemelerle üstüne gidilerek,demokratik siyaset zihniyetinin toplumsal algıya dönüşümü engellenmek istenmektedir.KCK tutuklamaları bu durumu özetlemeye yeterlidir olur galiba.
Evrende kendi halkına karşı her gün savaş ilan eden bir ülke arıyorsanız,uzağa gitmeye gerek varmı acaba.Aklım ermeye başlayalı 45 yıldır,iktidarlarımızın ,halkına düşmanca söylemlerini duyuyorum hep.Geleneksel zihnin etkileriyle,herkese,her inanca ,her etnik yapıya, Komünist,ataist,dindar,ayrılıkçı gibi kulp yakıştırmalarıyla sistem dışı gösterilerek savaş malzemesi üretildi hep.
Sosyal-toplumsal kirlenmelere neden olan bu zihniyetin düzleminden çıkılmadan ortak yaşam umutlarını geliştirmenin ve devamlı kılmanın mümkün olmayacağı,darmadağan edilmiş,bir taraftan bir tarafa savrulmuş zihniyet algımızdan anlaşılmıyormu.....
Bu acımasız,ahlak dışı kuralları olan sistem zihninden kendimizi,ülkemizi,gelecek nesillerimizi kurtulmalıyız.İnanın bu süreci sona erdirecek dinamiklerimiz var.Demokratik sistemimizi kurabileceğimiz kadar güçlüyüz.Yeterki,biraz cesaret ve kendimize,yanımızdakilere güven vermek,güvenmektir.
Cesaret,cesaret,cesaret.
Daha iyi tolumsal yaşam koşulları için suskunluğumuzu bozmalıyız..Gerçekleri evrensel bir aktivist gibi söylemeliyiz ve konuşmalıyız,tartışmalıyız.
BDP ye oy veren 2.5 milyon insanın sürekli aldatıldığını söylemekle bir şeylerin değişmeyeceği artık anlaşılmalıdır.Bu rehin aklının,güçler savaşına davetiye olacağını tahmin etmek zor olmamalıdır.Bu akıl,temel çözüm sorumlusu iktidardaki siyasi güç ise,eyvah,eyvah.....
Temsilcilik bendedir,sende değildir demek hiç bir şey söylememektir.Sorun ne senin,ne benim demekle çözüm üretmek mümkündür.Çözüm bekleyen bir sorun varsa,tarafların niyetleriyle doğru orantılı olarak çözülebilir ancak.
Kürt”lerin temsilciliği konusundaki temsil iddia yarışı almış başını gidiyor.Halbuki Kürt sorunu,temsil yarışı değil,çözüm yarışı bekliyor.
AKP,Kürt”lerin temsilcisi benim,Kürt sorununun çözümü,PKK sorunu değil diyebilir.Eyvallah.O halde AKP Kürt sorununu,neden PKK ya endeksliyor.Yüzde elli ezici bir halk desteği ile iktidar olmuş AKP”nin,PKK”ya rağmen,niyetli ise,Kürt sorununu ufak tefek yaşanacak sancılara rağmen çözebiliceğini söylemek yanlış olmamalıdır.
Ne var ki siyasi iktidar güç AKP,paradigmal olarak,Kürt sorununun çözümünün ancak özgürlükler düzleminde olacağı aklını bir türlü yakalayamıyor.Yada yakalamak istemiyor.Hal böyle olunca ,Kürt sorunu aktif anarşi beklentili ilkel akıllara tutsak ediliyor malesef.Bilinç altı inançlardan mı,arka bahçe ideolojik beklenti reflekslerinden mi,sorunların nedeni zihin düzleminden kurtulma gayretleri yerine patinaj yapılıp duruluyor.
Esasında bir sistem algısı refleksi olarak,her zaman ki gibi,sorunları ötelemek,ertelemek zihniyetli patinaj politikaları yapılanlar.
Kürt sorununun çözümü algısal olarak iktidarın bilinç altı zihniyetine endeksli olması sürecin geleceği konusunda endişe vermektedir.AKP İktidarının,söylendiğinin aksine, diğer iktidarlardan farklı bir zihinle süreci yönlendirmediği KCK tutuklamalarından anlaşılmaktadır. Esasen KCK olgusu,silahların susturulması denklemine dönüştürülebilirdi.Bu durumun fırsata dönüştürülmek istenmediği mesajlarından anlaşılıyor ki,silahlar susmamalı.Bu bağlamda yeni anayasanın hazırlanması süreci,silahların gölgesi formatlı sürecin insiyatifine,insafına terk edilmek istenmektedir.
Kürt sorunun çözümü,mümkün olduğu kadar demokratik sivil insiyatif unsurlarına bırkılmak istenmemesinin temelinde bu veri,tüm çıplaklığıyla durmaktadır.Bu anlamda militarist,savaşçı,otokratik geleneğin bozulmadan devam ettirilmek istenmesinden başka ne olabilir.
Sivil siyaset düzlemi dinamiklerini arttırıcı her gelişme farklı yerlere çekilerek,baskıcı yöntemelerle üstüne gidilerek,demokratik siyaset zihniyetinin toplumsal algıya dönüşümü engellenmek istenmektedir.KCK tutuklamaları bu durumu özetlemeye yeterlidir olur galiba.
Evrende kendi halkına karşı her gün savaş ilan eden bir ülke arıyorsanız,uzağa gitmeye gerek varmı acaba.Aklım ermeye başlayalı 45 yıldır,iktidarlarımızın ,halkına düşmanca söylemlerini duyuyorum hep.Geleneksel zihnin etkileriyle,herkese,her inanca ,her etnik yapıya, Komünist,ataist,dindar,ayrılıkçı gibi kulp yakıştırmalarıyla sistem dışı gösterilerek savaş malzemesi üretildi hep.
Sosyal-toplumsal kirlenmelere neden olan bu zihniyetin düzleminden çıkılmadan ortak yaşam umutlarını geliştirmenin ve devamlı kılmanın mümkün olmayacağı,darmadağan edilmiş,bir taraftan bir tarafa savrulmuş zihniyet algımızdan anlaşılmıyormu.....
Bu acımasız,ahlak dışı kuralları olan sistem zihninden kendimizi,ülkemizi,gelecek nesillerimizi kurtulmalıyız.İnanın bu süreci sona erdirecek dinamiklerimiz var.Demokratik sistemimizi kurabileceğimiz kadar güçlüyüz.Yeterki,biraz cesaret ve kendimize,yanımızdakilere güven vermek,güvenmektir.
Cesaret,cesaret,cesaret.
Daha iyi tolumsal yaşam koşulları için suskunluğumuzu bozmalıyız..Gerçekleri evrensel bir aktivist gibi söylemeliyiz ve konuşmalıyız,tartışmalıyız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder