25 Ekim 2011 Salı
SERDAR SOYERGİN
SERDAR SOYERGİN’İN ANISINA
12 EYLÜL REJİMİ; YARGIDAKİ YARGISIZ İNFAZ
Serdar Soyergin 1960 Adana – 26 Ekim 1980 (Adana Cezaevi)
ŞEHİTLER BİRLİĞİMİZDİR
Mihrac Ural
Serdar Soyergin’in anısına 26 Ekim 2011
Her yıl bir başka boyutuyla, dünü bugünün mücadelesi için anmak geleceğe verilecek bir mesajdır. Bu mesajın ısrarla tekrarı, geçmişi yarına bağlaşacak biricik halkadır. Serdarı bir kez daha ve bin kez daha anmak, gelecek kuşakların aynı mazlumiyete uğramaması için bir yükümlülüktür. Bu yıl da (2011) ister mezarı başında iste binlerce km uzakta, bu mesj için emek vermek bir sorumluluktur.
Serdar Soyergin, üç kuşak demokrasi mücadelesinin en zor kesitinde kahramanca çarpışan bir devrimciydi. O, kuşağının tüm devrimcileri gibi omuzlarında dünyayı fethetme sorumluluğu taşıyordu. Böylesi bir sorumluluğun özverili mücadelesine atılmıştı.
12 Eylül 1980 Askeri Faşist darbesi koşullarında, karanlık dönemlerin en pervasız kesitlerinde de kararlı bir mücadele sürdürdü. Karanlık dönemin merhametsiz saldırılarına karşı direndi. Bu haklı direniş, Serdar Soyergin’i ülkemiz siyasi tarihinin en akıl dışı mahkumiyetiyle yüz yüze getirdi. Gerçekte bu yüz yüze geliş, o kesitin tüm devrimcilerinin ve öncelikle halkımızın karşı karşıya kaldığı hukuk dışı saldırının adıydı.
12 Eylül rejiminin amansız, sorgusuz sualsiz karanlığında tutuklanmasıyla, işkence tezgahlarından geçişi, zindana atılışı, dava açılışı, iddianamesinin hazırlanışı, tahkikat süreci, anlamsız idam hükmünün verilmesi, hükmün Yargıtay süreci, onaylanışı, mecliste onaylanıp, Resmi Gazetede yayınlanması dahil 40 gün içinde, ışık hızıyla sürmüştür. İdam kararı bir an bekletilmeden de infaz edilmiştir.
Yargıda yargısız infaz diye tanımlanabilecek bu durum, 12 Eylül rejimini bilmeyenler, hala bilmek istemeyenler için en önemli örnek olarak karşımızda durmaktadır. Tarihimizle yüzleşme talebimizin sacayaklarından biri budur. 12 Eylül rejiminin hukuk dışı konumunu ispat etmenin en tartışmasız belgesi ve kanıtı budur.
12 Eylül sendromu bir toplumun tüm dengelerini ve kimyasını bozan özelliklere sahiptir. 12 Eylül darbecilerinin yargılanma taleplerinin ısrarla gündemde kalmasının ülkemizde demokrasinin ikamesiyle ilgili olan doğrundan bağı, Serdar Soyergin’in idamında yalın anlatım bulan 12 Eylül yargısının bir yargısız infaz oluşuyla da manidardır.
Serdar hepimiz adına idam sehpasına korkusuzca gitti. Geride kalan bizler omzunda, bu karanlık dönemin bu güne dek süren yaralarına karşı bir duruş sergileme sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu, günümüz için olduğu kadar gelecek kuşaklara ilişkin sorumluluğumuzdur. Kaoslarımızı, kimlik bunalımlarımızı, anti demokratik anayasa-yasa ve sonuçlarını aşmanın bir başka yolu yoktur.
Bu tarih, masaya yatırılmalıdır.
Serdar Soyergin, idamının 30. Yılında da karanlık geçmişle mücadelemize omuz verdiği görülmektedir. Şehitlerimizin ölümsüzlüğü budur. Şehitlerimizin, birliğimizi sağlayan en değerli ortak bölen olması esprisi de budur.
Zalim yargıların yargısız infazı, halkın vicdanında bin kez mahkum olmuştur. Bu mahkumiyet tarihimizle yüzleşmenin kanallarını açacak en önemli zemindir.
Serdar Soyergin’in hayatını vermekte tereddüt etmediği haklı mücadele, bu yolla sonuca ulaşacaktır.
O, bu mücadeledeydi..
O yine aramızda…
12 EYLÜL REJİMİ; YARGIDAKİ YARGISIZ İNFAZ
Serdar Soyergin 1960 Adana – 26 Ekim 1980 (Adana Cezaevi)
ŞEHİTLER BİRLİĞİMİZDİR
Mihrac Ural
Serdar Soyergin’in anısına 26 Ekim 2011
Her yıl bir başka boyutuyla, dünü bugünün mücadelesi için anmak geleceğe verilecek bir mesajdır. Bu mesajın ısrarla tekrarı, geçmişi yarına bağlaşacak biricik halkadır. Serdarı bir kez daha ve bin kez daha anmak, gelecek kuşakların aynı mazlumiyete uğramaması için bir yükümlülüktür. Bu yıl da (2011) ister mezarı başında iste binlerce km uzakta, bu mesj için emek vermek bir sorumluluktur.
Serdar Soyergin, üç kuşak demokrasi mücadelesinin en zor kesitinde kahramanca çarpışan bir devrimciydi. O, kuşağının tüm devrimcileri gibi omuzlarında dünyayı fethetme sorumluluğu taşıyordu. Böylesi bir sorumluluğun özverili mücadelesine atılmıştı.
12 Eylül 1980 Askeri Faşist darbesi koşullarında, karanlık dönemlerin en pervasız kesitlerinde de kararlı bir mücadele sürdürdü. Karanlık dönemin merhametsiz saldırılarına karşı direndi. Bu haklı direniş, Serdar Soyergin’i ülkemiz siyasi tarihinin en akıl dışı mahkumiyetiyle yüz yüze getirdi. Gerçekte bu yüz yüze geliş, o kesitin tüm devrimcilerinin ve öncelikle halkımızın karşı karşıya kaldığı hukuk dışı saldırının adıydı.
12 Eylül rejiminin amansız, sorgusuz sualsiz karanlığında tutuklanmasıyla, işkence tezgahlarından geçişi, zindana atılışı, dava açılışı, iddianamesinin hazırlanışı, tahkikat süreci, anlamsız idam hükmünün verilmesi, hükmün Yargıtay süreci, onaylanışı, mecliste onaylanıp, Resmi Gazetede yayınlanması dahil 40 gün içinde, ışık hızıyla sürmüştür. İdam kararı bir an bekletilmeden de infaz edilmiştir.
Yargıda yargısız infaz diye tanımlanabilecek bu durum, 12 Eylül rejimini bilmeyenler, hala bilmek istemeyenler için en önemli örnek olarak karşımızda durmaktadır. Tarihimizle yüzleşme talebimizin sacayaklarından biri budur. 12 Eylül rejiminin hukuk dışı konumunu ispat etmenin en tartışmasız belgesi ve kanıtı budur.
12 Eylül sendromu bir toplumun tüm dengelerini ve kimyasını bozan özelliklere sahiptir. 12 Eylül darbecilerinin yargılanma taleplerinin ısrarla gündemde kalmasının ülkemizde demokrasinin ikamesiyle ilgili olan doğrundan bağı, Serdar Soyergin’in idamında yalın anlatım bulan 12 Eylül yargısının bir yargısız infaz oluşuyla da manidardır.
Serdar hepimiz adına idam sehpasına korkusuzca gitti. Geride kalan bizler omzunda, bu karanlık dönemin bu güne dek süren yaralarına karşı bir duruş sergileme sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu, günümüz için olduğu kadar gelecek kuşaklara ilişkin sorumluluğumuzdur. Kaoslarımızı, kimlik bunalımlarımızı, anti demokratik anayasa-yasa ve sonuçlarını aşmanın bir başka yolu yoktur.
Bu tarih, masaya yatırılmalıdır.
Serdar Soyergin, idamının 30. Yılında da karanlık geçmişle mücadelemize omuz verdiği görülmektedir. Şehitlerimizin ölümsüzlüğü budur. Şehitlerimizin, birliğimizi sağlayan en değerli ortak bölen olması esprisi de budur.
Zalim yargıların yargısız infazı, halkın vicdanında bin kez mahkum olmuştur. Bu mahkumiyet tarihimizle yüzleşmenin kanallarını açacak en önemli zemindir.
Serdar Soyergin’in hayatını vermekte tereddüt etmediği haklı mücadele, bu yolla sonuca ulaşacaktır.
O, bu mücadeledeydi..
O yine aramızda…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder