1 Ekim 2011 Cumartesi
FÜZE KALKANI TAMAM-HEDEFTE SURİYE VAR
Hasip Yiğitoğlu
2 Ekim 2011
Türkiye İsrail arasında yaşanan gerginliklerin perde arkasının üstündeki sis perdesi aralandıkça nelerin hedeflendiği açığa çıkmaya başladı.İsrail”le olan dalaşmanın yalnızca Türkiye”nin Füze kalkanı ve Suriye politikasının iç politik tepkilere karşı kurgulandığının gizli tarafı kalmamıştır.Sürekli İsrail”le Mavi Marmara gemisi gerginliği,İç siyasetteki gerginlikler,içte ve dışta artan savaş hali ve Suriye”de yaşananlar hep gündemde tutularak bu durumun Türkiye kamu oyu tarafından tartışılması fırsatı bırakılamamıştır.
Küresel güç dengeleri kırılma noktası niteliğinde olan Füze Kalkanı denkleminin,Türkiye”nin güvenliği yönünden niteliksel bir değişimi zorunlu kılacağı bilinerek kabul edilmesi,soğuk savaş yılları gerginliklere ve tehlikelere davetiye anlamında olacaktır.
Nato ülkesi hiçbir ülkenin topraklarında konuşlandırılmasını istemediği Füze kalkanı üssünün,Türkiye tarafından nasıl kabul edildiği ABD liler tarafından bile şaşkınlığa neden olmuştur.Bu kadar önemli riskler taşıyan bu kararın halktan gizlenmesi,elbette gerekiyordu.Bundandır oldu bittiğe getirilmek istenmiştir.Nitekim böyle oldu.
20 yıldır üzerinde çalışılan bu denklemin hayata geçirilmesi konusunda,ABD”li güvenlik yetkililerinin ve siyasilerin açıklamalarından anlaşılıyor ki, Füze Kalkanın konuşlandırılması Nato açısı dan bir devrim niteliği taşımaktadır.ABD Ankara Büyük elçisi Türkiye”ye teşekkür ediyor.Füze kalkanının koşullandırılmasını,Türkiye ile stratejik ortaklıklarının daha ileri bir noktaya taşındığını belirtiyor ayrıca. Yetkililerin söylendiğinin aksine,İsrail”in Nato sistemi içinde,güvenlik açısından en sorunlu ülkesi olduğu kabul edilirse,Füze Kalkanın Birinci derecede İsrail güvenliğine yönelik bir proje olduğunun bilinmeyen tarafı olmamalıdır.Bu ne turşu,ne lahana dedirtecek aymazlık politikasından başka ne denebilir bu duruma.Bir nalına,bir mıhına vurarak İsrail”le yaşanan argüman yarışının gerçek nedenleri şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.
Son birkaç aydır,Türkiye”nin içte ve dışta gerginlik üreten politik söylemlerinin perde arkası analize ihtiyaç kalmadan Füze kalkanı ve Suriye denkleminin olduğu ayan beyan deşifre olmuştur artık.Ustaca kurgulanan bu dezenformasyon senaryosu,ülke içinde toplumsal hezeyan,ayrışma,dışta da güvensizlik ve itibarsızlık üretmiştir.Hatta savaşa neden olabilecek kadar risk unsurları içermektedir. Türkiye”nin birden bire Suriye politikasındaki dönüşü bu stratejiyi anlamaya yeterli olmalıdır.Zaten,Suriye”nin kararlı anti Siyonist politikası hem İsrail ,hem de emperyal güçlerin, Ortadoğu”nun yeniden yapılanması konsepti BOP denklemi açısından bir engel teşkil etmektedir.Bu anlamda Suriye,BOP denkleminin hayata geçirilmesi ve İsrail”in güvenliği açısından önemli bir yer tutmaktadır.
Bilindiği gibi İsrail”e,İran”la birlikte kafa tutan tek Ortadoğu ülkesidir Suriye.O halde Yeni konsept için Ortadoğu”nun efendisi İsrail”in güvenliğini çok önemlidir..Yeni süreçle birlikte Nato üyesi Türkiye”de Türkiye,bölge efendisi İsrail”e perde arkasından,husumetli olduğu Suriye ve Nato denkleminde beraber olabileceğinin mesajını verme çabaları,Başbakan”ın Suriye”yi sürekli gündemde tutması ve muhaliflere İstanbul”da ofis açma izninin verilmesi,bu belirtileri vermektedir aslında.
Bu verilerden anlaşılacağı gibi bütün yollar İsrail”in ve Nato”nun Füze Kalkanı güvenliğinde birleşiyor.Şimdilik güvenliğin bir ayağı Füze kalkanı sorunu çözümlenmişe benziyor.Sıra kurgunun ikinci ayağı Suriye”dedir.Bu anlamda,hedef Suriye olduğu ayan meyan ortaya çıkmıştır..
Amerika ve İsrail, yıllardır her baskıya,ambargoya rağmen Suriye politikasını değiştiremedikleri bilinmektedir.Bu bağlamda Arap Baharı bir fırsat olabilir mi hesapları içinde aktif anarşi,kaos,iç kargaşa yaratılarak Suriye köşeye sıkıştırılmak istenmektedir.Bu güçler her zaman İslam dünyasının en hassas unsuru olan inanç değerlerini sürekli kaşıyarak ayrıştırma politikalarını kurguladıkları bilinmektedir....
Nusayri Alevi azınlık argümanının bu kadar öne çıkartılması sebebinin bu düşünceden kaynaklı olduğunu söylemek yanlış olur mu acaba.
Arap Baharı yeni durumuyla birlikte,aktif bileşenlerin arasında Türkiye”yi de ekleyerek Suriye”deki rejimin yıkılması çabalarına hız verilmek istenmektedir şimdi.
Başbakan”ın bir imparator edasıyla,sanki Suriye manda ülke niteliğinde, emirler yağdırmasından anlaşılıyor ki,Türkiye bu misyonu üstlenmiş gibidir..Hatta daha ileri gidilerek,hem Türk medyasının yayınlarından ,hem de siyasilerin açıklamalarından anlaşılacağı gibi,Suriye halkına ayrıştırıcı mesajlar veriliyor..Suriye muhaliflerine temel paradigmanın demokrasi ve insan hakları mesajları yerine,din,mezhep,milliyet üzerinden tehlikeli mesajların verilmesi bu durumu anlatmaya yeterli olmalıdır.Bu durumdan anlaşılacağı gibi amaç ne demokrasi,nede insan haklarıdır.Amaç,ayrıştırarak,bölmek ve yönetmektir.
Başbakan,bir taraftan Mısır”da laiklik vurgusu yaparken,Birgün gazetesine verdiği özel demeçte de,Suriye”de Nusayrileri Alevilerin yüzde 10,Sunnilerin yüzde 60 olduğunu belirtmesinden ayrıştırıcılık zihniyeti empoze ettiği anlaşılmaz mı…..
Bu cümlelerden anlaşılacağı gibi çoğunluk Sunnilerde ise,iktidarda Sünniler olmalıdır.
Bu düşünce düzleminin temel paradigması demokrasi olabilir mi….
Bu söylemlerin bir zamanlar Türkiye Silahlı Kuvvetler içinde kullanıldığı hala belleklerdedir.Ülkemizde Aleviler Orduyu ele geçirdi gibi tartışmaları unutmamak lazım.Bu akıl düzlemi ayrıştırıcı değil de ne olabilir.
Başbakanın,Suriyenin demografik,sosyal,kültürel tepitlerinde eksik bir bilgilendirme olduğunu belirtmeliyim.Suriye”de yaşayan Sunnilerin kaçta kaçının başbakan gibi düşündüklerini,Halep ve Şam”da yaşayanlara sormak gerekmiyor mu.Halep ve Şam”da yaşayan Sunni halkın yaşanan süreçte tercihleri konusunda yetersiz bir bilgilendirme var galiba...Daha öncede belirttiğim gibi,laik Sunniler Suriye”de iktidarın önemli bileşenleridirler.Hatta en aktifleri diyebiliriz..Sunni bakanların çoğunlukta olduğunu bilgisi başbakana verilmiş olmalıdır.
Sunni Müslüman Arapların,Kürtlerin,Türkmenlerin ve ArapHıristiyanların,Ermenilerin birlikte yaşadığı Halep”te,her tahrike rağmen,yaşanan aktif anarşinin teğet geçmesinin verdiği mesajın Başbakan”a yeterince doğru anlatıldığı kanaatinde değilim.Başbakanın bu verileri bilmemesini neye yorumlamak mümkündür.
Karşılaştırmalı bir analiz yapacak olursak Türkiye”de Alevi,Hıristiyan yada başka inançtan bakan olmadığını düşünürsek,demokrasinin bize daha çok lazım olduğunu söyleyebiliriz.Kendimizde olmayanları başkaları için isterken ne kadar inandırıcı olabiliriz acaba.Biraz empati yapmalıyız galiba. Başa dönecek olursam,sis perdesinin aralanmasıyla Suriye deki yönetimi devirerek,Irak”ta,Libya”da olduğu gibi yaratıcı anarşi yöntemiyle halkı ayrıştırarak onlarca yıl sürecek iç savaşa sürükleyerek, hem İsrail”in güvenliği sağlanacak, hem de BOP projesinin hayata geçirilmesi hedeflendiği net görülmektedir.
BOP denkleminde ülkemizin skalasına ne yazılacak.Bu savaşta hanemiz var mı…
Bu denklemde skalamıza,hanemize yazılacakları tahmin etmek hiçte zor olmamalıdır.,Libya”da,Irakta olduğu gibi aktif anarşi,kaos ve bölgenin yeniden yapılanmasında coğrafik ve demografik olarak koskocaman bir belirsizlik.
Bu zihin düzleminin temel paradigması,emperyal güçlerin Irak”la başlattıkları işgali genişleterek tüm bölgeyi sarmalayacak şekilde köle EMİRLİKLER”e dönüştürmektir.Bu anlamda vicdanlarınıza soruyorum, Irak”ta yaşananlara razı olabiliyor musunuz…Irak”ta babasız kalan,babasız doğan çocuklar için yalnızca on dakika empati yapınız.Amerikalı askerler tarafından tacize maruz kalmış,ırzına geçilmiş Irak”lı kadınlar içinde,lütfen biraz empati yapınız.
İşte Emperyalizm………..
Not;Suriye Türk mallarına boykot kararı aldı.
2 Ekim 2011
Türkiye İsrail arasında yaşanan gerginliklerin perde arkasının üstündeki sis perdesi aralandıkça nelerin hedeflendiği açığa çıkmaya başladı.İsrail”le olan dalaşmanın yalnızca Türkiye”nin Füze kalkanı ve Suriye politikasının iç politik tepkilere karşı kurgulandığının gizli tarafı kalmamıştır.Sürekli İsrail”le Mavi Marmara gemisi gerginliği,İç siyasetteki gerginlikler,içte ve dışta artan savaş hali ve Suriye”de yaşananlar hep gündemde tutularak bu durumun Türkiye kamu oyu tarafından tartışılması fırsatı bırakılamamıştır.
Küresel güç dengeleri kırılma noktası niteliğinde olan Füze Kalkanı denkleminin,Türkiye”nin güvenliği yönünden niteliksel bir değişimi zorunlu kılacağı bilinerek kabul edilmesi,soğuk savaş yılları gerginliklere ve tehlikelere davetiye anlamında olacaktır.
Nato ülkesi hiçbir ülkenin topraklarında konuşlandırılmasını istemediği Füze kalkanı üssünün,Türkiye tarafından nasıl kabul edildiği ABD liler tarafından bile şaşkınlığa neden olmuştur.Bu kadar önemli riskler taşıyan bu kararın halktan gizlenmesi,elbette gerekiyordu.Bundandır oldu bittiğe getirilmek istenmiştir.Nitekim böyle oldu.
20 yıldır üzerinde çalışılan bu denklemin hayata geçirilmesi konusunda,ABD”li güvenlik yetkililerinin ve siyasilerin açıklamalarından anlaşılıyor ki, Füze Kalkanın konuşlandırılması Nato açısı dan bir devrim niteliği taşımaktadır.ABD Ankara Büyük elçisi Türkiye”ye teşekkür ediyor.Füze kalkanının koşullandırılmasını,Türkiye ile stratejik ortaklıklarının daha ileri bir noktaya taşındığını belirtiyor ayrıca. Yetkililerin söylendiğinin aksine,İsrail”in Nato sistemi içinde,güvenlik açısından en sorunlu ülkesi olduğu kabul edilirse,Füze Kalkanın Birinci derecede İsrail güvenliğine yönelik bir proje olduğunun bilinmeyen tarafı olmamalıdır.Bu ne turşu,ne lahana dedirtecek aymazlık politikasından başka ne denebilir bu duruma.Bir nalına,bir mıhına vurarak İsrail”le yaşanan argüman yarışının gerçek nedenleri şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.
Son birkaç aydır,Türkiye”nin içte ve dışta gerginlik üreten politik söylemlerinin perde arkası analize ihtiyaç kalmadan Füze kalkanı ve Suriye denkleminin olduğu ayan beyan deşifre olmuştur artık.Ustaca kurgulanan bu dezenformasyon senaryosu,ülke içinde toplumsal hezeyan,ayrışma,dışta da güvensizlik ve itibarsızlık üretmiştir.Hatta savaşa neden olabilecek kadar risk unsurları içermektedir. Türkiye”nin birden bire Suriye politikasındaki dönüşü bu stratejiyi anlamaya yeterli olmalıdır.Zaten,Suriye”nin kararlı anti Siyonist politikası hem İsrail ,hem de emperyal güçlerin, Ortadoğu”nun yeniden yapılanması konsepti BOP denklemi açısından bir engel teşkil etmektedir.Bu anlamda Suriye,BOP denkleminin hayata geçirilmesi ve İsrail”in güvenliği açısından önemli bir yer tutmaktadır.
Bilindiği gibi İsrail”e,İran”la birlikte kafa tutan tek Ortadoğu ülkesidir Suriye.O halde Yeni konsept için Ortadoğu”nun efendisi İsrail”in güvenliğini çok önemlidir..Yeni süreçle birlikte Nato üyesi Türkiye”de Türkiye,bölge efendisi İsrail”e perde arkasından,husumetli olduğu Suriye ve Nato denkleminde beraber olabileceğinin mesajını verme çabaları,Başbakan”ın Suriye”yi sürekli gündemde tutması ve muhaliflere İstanbul”da ofis açma izninin verilmesi,bu belirtileri vermektedir aslında.
Bu verilerden anlaşılacağı gibi bütün yollar İsrail”in ve Nato”nun Füze Kalkanı güvenliğinde birleşiyor.Şimdilik güvenliğin bir ayağı Füze kalkanı sorunu çözümlenmişe benziyor.Sıra kurgunun ikinci ayağı Suriye”dedir.Bu anlamda,hedef Suriye olduğu ayan meyan ortaya çıkmıştır..
Amerika ve İsrail, yıllardır her baskıya,ambargoya rağmen Suriye politikasını değiştiremedikleri bilinmektedir.Bu bağlamda Arap Baharı bir fırsat olabilir mi hesapları içinde aktif anarşi,kaos,iç kargaşa yaratılarak Suriye köşeye sıkıştırılmak istenmektedir.Bu güçler her zaman İslam dünyasının en hassas unsuru olan inanç değerlerini sürekli kaşıyarak ayrıştırma politikalarını kurguladıkları bilinmektedir....
Nusayri Alevi azınlık argümanının bu kadar öne çıkartılması sebebinin bu düşünceden kaynaklı olduğunu söylemek yanlış olur mu acaba.
Arap Baharı yeni durumuyla birlikte,aktif bileşenlerin arasında Türkiye”yi de ekleyerek Suriye”deki rejimin yıkılması çabalarına hız verilmek istenmektedir şimdi.
Başbakan”ın bir imparator edasıyla,sanki Suriye manda ülke niteliğinde, emirler yağdırmasından anlaşılıyor ki,Türkiye bu misyonu üstlenmiş gibidir..Hatta daha ileri gidilerek,hem Türk medyasının yayınlarından ,hem de siyasilerin açıklamalarından anlaşılacağı gibi,Suriye halkına ayrıştırıcı mesajlar veriliyor..Suriye muhaliflerine temel paradigmanın demokrasi ve insan hakları mesajları yerine,din,mezhep,milliyet üzerinden tehlikeli mesajların verilmesi bu durumu anlatmaya yeterli olmalıdır.Bu durumdan anlaşılacağı gibi amaç ne demokrasi,nede insan haklarıdır.Amaç,ayrıştırarak,bölmek ve yönetmektir.
Başbakan,bir taraftan Mısır”da laiklik vurgusu yaparken,Birgün gazetesine verdiği özel demeçte de,Suriye”de Nusayrileri Alevilerin yüzde 10,Sunnilerin yüzde 60 olduğunu belirtmesinden ayrıştırıcılık zihniyeti empoze ettiği anlaşılmaz mı…..
Bu cümlelerden anlaşılacağı gibi çoğunluk Sunnilerde ise,iktidarda Sünniler olmalıdır.
Bu düşünce düzleminin temel paradigması demokrasi olabilir mi….
Bu söylemlerin bir zamanlar Türkiye Silahlı Kuvvetler içinde kullanıldığı hala belleklerdedir.Ülkemizde Aleviler Orduyu ele geçirdi gibi tartışmaları unutmamak lazım.Bu akıl düzlemi ayrıştırıcı değil de ne olabilir.
Başbakanın,Suriyenin demografik,sosyal,kültürel tepitlerinde eksik bir bilgilendirme olduğunu belirtmeliyim.Suriye”de yaşayan Sunnilerin kaçta kaçının başbakan gibi düşündüklerini,Halep ve Şam”da yaşayanlara sormak gerekmiyor mu.Halep ve Şam”da yaşayan Sunni halkın yaşanan süreçte tercihleri konusunda yetersiz bir bilgilendirme var galiba...Daha öncede belirttiğim gibi,laik Sunniler Suriye”de iktidarın önemli bileşenleridirler.Hatta en aktifleri diyebiliriz..Sunni bakanların çoğunlukta olduğunu bilgisi başbakana verilmiş olmalıdır.
Sunni Müslüman Arapların,Kürtlerin,Türkmenlerin ve ArapHıristiyanların,Ermenilerin birlikte yaşadığı Halep”te,her tahrike rağmen,yaşanan aktif anarşinin teğet geçmesinin verdiği mesajın Başbakan”a yeterince doğru anlatıldığı kanaatinde değilim.Başbakanın bu verileri bilmemesini neye yorumlamak mümkündür.
Karşılaştırmalı bir analiz yapacak olursak Türkiye”de Alevi,Hıristiyan yada başka inançtan bakan olmadığını düşünürsek,demokrasinin bize daha çok lazım olduğunu söyleyebiliriz.Kendimizde olmayanları başkaları için isterken ne kadar inandırıcı olabiliriz acaba.Biraz empati yapmalıyız galiba. Başa dönecek olursam,sis perdesinin aralanmasıyla Suriye deki yönetimi devirerek,Irak”ta,Libya”da olduğu gibi yaratıcı anarşi yöntemiyle halkı ayrıştırarak onlarca yıl sürecek iç savaşa sürükleyerek, hem İsrail”in güvenliği sağlanacak, hem de BOP projesinin hayata geçirilmesi hedeflendiği net görülmektedir.
BOP denkleminde ülkemizin skalasına ne yazılacak.Bu savaşta hanemiz var mı…
Bu denklemde skalamıza,hanemize yazılacakları tahmin etmek hiçte zor olmamalıdır.,Libya”da,Irakta olduğu gibi aktif anarşi,kaos ve bölgenin yeniden yapılanmasında coğrafik ve demografik olarak koskocaman bir belirsizlik.
Bu zihin düzleminin temel paradigması,emperyal güçlerin Irak”la başlattıkları işgali genişleterek tüm bölgeyi sarmalayacak şekilde köle EMİRLİKLER”e dönüştürmektir.Bu anlamda vicdanlarınıza soruyorum, Irak”ta yaşananlara razı olabiliyor musunuz…Irak”ta babasız kalan,babasız doğan çocuklar için yalnızca on dakika empati yapınız.Amerikalı askerler tarafından tacize maruz kalmış,ırzına geçilmiş Irak”lı kadınlar içinde,lütfen biraz empati yapınız.
İşte Emperyalizm………..
Not;Suriye Türk mallarına boykot kararı aldı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder