8 Ekim 2011 Cumartesi
MEŞAL TEMMO KATLİ VE "YARATICI ANARŞİ"
MEŞAL TEMO
ve
SURİYE KÜRTLERİ ÜZERİNDEN "YARATICI ANARŞİ"
Mihrac Ural - 8 Ekim 2011
Giriş:
Bu yazıyı taslak olarak kaleme almıştım. Bu arada Suriyeli Kürt lider Ömer Osi dostumu arayarak bilgi almak istedim. Bir saatte yakın bir süre sohbet ettik. Önemli bilgiler verdi. Basına yansımamış bilgiler de aktardı. Yazdığım makale Ömer Osi’nin anlattıklarıyla o kadar açık bir kesişme içinde olduğunu gördüğüm de anladım ki bu bölgede direnen halklar ve bu halklara saldıran iki saf olduğunu bir kez daha anladım.
Ömer Osi, Suriye Kürtlerinin Vatani Girişim Komitesi Başkanıdır. Ama o aynı zamanda, Türkiye Kürt özgürlük hareketinin siyasal yaklaşımlarını Suriye’de temsil eden bir siyasi şahsiyettir. Sayın Öcalan, Orta-doğudan Moskova’ya gidişte birlikte olan aydındır. “Öcalan Havaalanına Rozerin, Omer Oso Ve Mervan Zirki ile birlikte geldi. Öcalan dışında kimsenin vizesi yoktu. Öcalan Jirinovski’ye ait eve yerleşti.” ( Mahir Welat’ın Hülya Yetişen’le yaptığı röportaj, 8 Nisan 2011 http://www.kurdistan-report.com/?p=2726)
Bu makalede Osi’nin son olayla ilgili görüşleri, Suriye üzerine oynanacak tüm oyanları bozacak aklı selim insanların olduğunu gösteriyor.
TETİKÇİLERİN ARDINDAKI AMAÇ
Meşal Temo, Suriyeli Kürt Muhalif kalleşçe ve haince katledildi.
Bu suikastın tek amacı kaos ve “yaratıcı Anarşi” de anlam bulan kanlı iç savaştır. Aylardır başarılamayan, on yıllardır uğraşılıp sonuç alınmayan Suriye’ye diz çökertme projesinin son perdelerinden biridir.
Bu suikastın amaçlarından biri de Suriye’nin sırtına yıkmaktır. Suriye’yi iç savaşa sürüklemek isteyen eli kanlı şebekelerin Amerika-İsrail üretimi "Yaratıcı anarşi" planının bir ürünü Meşal Temo’yu katletti. Bu kirli yöntemi Lübnan’dan çok iyi tanıyoruz; Refik el Hariri’nin katledilmesiyle oluşan kaosun izleri hala sürüyor. Deviremedikleri yönetimleri, istikrarsızlığa sürüklemek, ellerini hiçbir şeye bulaştırmadan (temiz eller operasyonu esprisi), ülkeleri düşman kamplara bölerek iç gerginlikleri son noktasına kadar zorlamak. Buradan da gerekirse askeri müdahaleyle bölüp parçalamak, yakıp yakarak bir daha belini doğrultamayacak koloni türü devletçikler kurmak ya da on yıllar boyu kendine gelemeyecek bir çöküşe sürmektir.
Bu katliamdan zararlı çıkacak tek taraf, Lübnan’daki Hariri suikastında olduğu gibi Suriye’dir. Bu suikastı yapma ihtimali olanların başında da Erdoğan yönetimindeki Türkiye’dir. Erdoğan’ın derin devletidir. Bu noktada Suriyeli Kürtlerin en geniş temsil etkinliği olan siyasi liderlerin işaret ettiği yer de burasıdır; Ömer Osi Suriye TV FM aracılığıyla dile getirdiği dikkate değer bir belirlemedir “Kürt halkına aman vermeyen, kovuşturmaları, operasyonlarıyla Erdoğan yönetimi, Meşal Temo’nun katledilmesinin arkasında duran güç olma ihtimali çok yüksektir. Türkiye’deki sorunu, Suriye’ye taşıyarak bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemektedir”
Bu akşam (8 Ekim 2011) saat 19 .00 itibariyle Ömer Osi’yi özel telefonundan aradım. 1 saat yakın konuşmamızda, bu yazıda yer alan tüm düşüncelerin ortak kanaatlerimiz olduğunu belirteceğim. Özeler olarak, “bu suikastın arkasında Erdoğan olabilir mi?” yönündeki soruma açıkça, “Türkiye istihbaratı Suriye Kürtleriyle, Suriye yönetimi arasında kanlı bir süreç açmak için bu kirli suikastın yapmamış olması en büyük ihtimaldir, Suriye’ye yığılan felaketlerin, akın akın silahların, para ve korumanın tümü Türkiye’de, Erdoğan’ın bilgisi ve emriyle yapılmaktadır. O da Amerika’dan talimat almaktadır. Libya senaryosu peşinde koşan Amerika ve Türkiye bu amaçlarına varmak için her yolu deneyecekleri açıktır.” Dedi ve özetle “ Kürt halkını sükunete davet ediyorum, Yönetimi de soruşturmaların derhal tamamlanarak suçluları bulmasını talep ediyorum. Kürt halkının bu gerginlikte olası sert tepkileri karşısında devletin her zamanki aklı selim yaklaşımını daha da genişçe göstermesini istiyorum. Halkımdan da sabırlı, oyunlara gelmeyen her zamanki dirayetiyle olayları ele alım yönetimle gelişmekte olan olumlu sürecin baltalanmasına müsaade etmemesini bekliyorum” dedi.
Ömer Osi ile sohbetimiz, Öcalan’la olan ilişkilerimiz, dostluğumuz üzerine uzunca devam etti. Hattan ayrılmadan bu sabah saat 10.00 civarında Başkan Beşşar Esad’la görüştüğünü ifade etti. Bu görüşmede geçen konuşmaları da özetle şöyle dile getirdi “ Cumhurbaşkanı Esad, Meşal Temo’nun ölümle sonuçlanan suikastı üzerine büyük bir acı duyduğunu, tüm Suriye halkına ve özel olarak Kürt halkı, ailesi ve arkadaşlarına taziyelerini ileti. Bu menfur suikast girişiminin Kürtlerle ülkeleri Suriye arasında hiç bir sarsıntıya yol açamayacağını, bunu amaç edinenlerin hezimete uğrayacağını, tarihin dersleriyle kanıtlanmış bu menfur girişimlerin hezimetinin bir kez daha dosta da düşmana da gösterileceğini ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanı, Kürt halkının Suriye’nin temel bir unsuru olduğun tüm vatandaşlar gibi hakları olduğunu, Kürtlerin özgün kültürel haklarının bulunduğunu bu hakların tümünün korunacağı demokratik bir anayasanın oluşturulacağını çıkar reformlarla birlikte Suriye’nin bölgenin en demokratik ülkesi konumuna yükseltileceğini, Kürt kardeşlerimizin bu çabada tüm vatandaşlar gibi görev üstleneceğini belirtti. Herkesin haklarına kavuştuğu bir demokratik anayasa etrafında ülkemiz Suriye’yi daha güçle bir kale olarak yapılandıracağız, halkımıza ve bölge halklarına güçlü bir kalkan olacağız dedi.”
Ömer Osi, Suriye’de Kürt halkının ezici çoğunluğunun temsilcisi olarak bu bilgileri vermesi, bir kez daha Kürt halkının bu bölgede aklıselim siyasi liderleriyle oynayacağı önemli rolü de yansıtmış oluyordu.
Bu olasılık, uzun zamandır her düzlemde lojistik destek verdiği eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekesi elamanları kullanılabileceği gerçeğiyle gerçeğe en yakın ihtimaldir. Özellikle Amerikanın Irak’ta tutuklu bulunan 400 el Kaide teröristini, Suriye yönetimine karşı savaşmak kaydıyla serbest bıraktığının bilindiği bir koşulda bu olasılık çok güçlüdür.
Bölgedeki tüm tarihleri böylesine kirli ve kanlı işlerle yürüyen bu gerici paramileter terörist güçlerin Erdoğan’ın Hataya gelip Suriyeli mültecileri ziyaret dönemine denk getirilmesi ayrıca dikkat çekicidir, Perşembe günü 48 uluslar arası şer medyası aracılığıyla ağır propaganda bombardımanına tutulacak, Cuma günü, camilerden Cuma namazı çıkışında kitleler eyleme çekilmek istenecek, yaratıcı anarşi taktiği gereği ünlü bir siyasetçi katledilecek, Cumartesi cenazesi kaldırılacak ve Pazar günü Erdoğan Hatay’da Suriye’ye karşı yaptırımlarını açıklayarak askeri tatbikatla tehdit edecektir.
Olayların bu gelişimi (Erdoğan’ın annesinin ölümü nedeniyle bir ayağı aksak kalmasına rağmen) Suriye’de cereyan eden olayların hiçte masum halk taleplerinin devamı olmadığı bir kez daha ve bin kez daha göstermiş olmaktadır; buna son olarak İstanbul’da, Amerika, Fransa, Katar ve Erdoğan’ın baskısıyla, yamalı bohça olarak bir araya getirilen Suriyeli muhaliflerin meclisini kurmayı da hesaba kattığımızda, Suriye’nin iç işlerine hangi amaçla karışıldığı görmek zor değildir.
Bilmeyenlere ayrıca hatırlatırım. 1980 yıllarında Suriye’yi kana boyayan eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekesini besleyen, Türkiye ve başında Saddam Hüseyin diktatörlüğüydü. O gün de, Kürtler ve Direnen Suriye hedefteydi; katledilen, dağıtılan Kürt halkı kadar Suriye halkıydı. O günleri yaşayan biri olarak bu şebekelerin sağa sola yerleştirdikleri bombalarla, suikastlarla, Amerikan-İsrail planlarını hayata geçirme çabası içindeydiler. O günde saflar aynıydı bu günde. 30 yıl sonra aynı planları hayata geçirmek için, bir kez daha Kürt halkı ve Suriye halkı üzerine ölüm kusulmaktadır.
Bu noktadan bakınca, Suriye Kürtleriyle halkçı Suriye yönetimini birbirine kırdırmanın bu şer güçleri açısından ne kadar önemli olduğu daha da anlaşılır hale gelir. Bu noktada açıkça Ömer Osi’nin bana söylediği “ bu şer güçleri Kürtlerin Suriye’deki barışçıl edalarından mumun değiller, bu edanın silahlı bir çatışmaya sürüklenmesi için bu suikast, organize edildi”
Meşal Temo, İstanbul’da toplanan muhalif meclisine internet aracılığıyla bir konuşma yaptı. Ancak bu meclis, Süriye’ye dış askeri müdahaleye çağrısı yapması, Temo’nun tavır almasına ve bu çevreden kopmasına yol açmıştır. Bu gelişmeler Temo’nun Perşembe güne bir kaçırılma eylemine maruz kalmasını getirdi. Bunu başaramayan eli kanlı şebekeler, Cuma günü evini basarak katledildi.
Temo, yaratıcı anarşi için katledilmiştir, Suriye'yi kardeş kavgasına, etnik kavgalara sürüklemek için hanice katledilmiştir. Bu kıyımı kınamak ve sorumlusu kim olursa olsun yakasına yapışmak devrimcinin, demokratın, insan olan herkesin görevidir. Bu menfur, kanlı eylemler bölgemizi ve halklarımız katletmek kadar tehlikeli bir girişimdir.
SURİYE KÜRTLERİ VE SURİYE YÖNETİMİ
Suriye'de Araplarla Kürtler arasındaki ilişkiler, başka bir ülkede ve devlet hükmü altında hiç olmayan barışçıl bir denge üzerinde yürümüştür. 1946’da bağımsız olan Suriye devletiyle Kütler arasında, en olumsuz durumlarda bile aklı-selim davranışlar ortaya sergilenmiş kitlesel çatışma olmamıştır. Türkiye’yle karşılaştırılmayacak ölçekte olumlu olan ülke ölçeğindeki barışçıl birlik politikası, Suriye’nin bölgede üstlendiği direnme misyonuyla da omuz omuza yürütülmüştür.
Dün olduğu kadar bu gün de, dış güçleri de rahatsız eden ana sorun budur.
Kürtler, her zaman Suriye'ye karşı bir zayıf halka olarak kullanılmak istenmiştir. Suriye bölgede direnme çizgisinde durdukça, direndikçe, Irak, Filistin Lübnan ve Türkiye direnme ve özgürlük hareketlerine omuz verdikçe, Suriye Kürtleri üzerinden, halkçı yönetime diz çökertmek için oyunlar tezgahlanmıştır. Yakın zamanda yüzlerce Kürt'ün Suriye devleti tarafından öldürüldüğü haberlerinin uydurulması bunlar arasındadır; Haziran-Temmuz aylarında Anadolu Ajansının (AA) piyasaya sürdüğü yalanla “11 Kürt’ün Suriye devleti tarafından katledildiği” ve bir ay sonra aynı kaynakların “400 PKK'li Kürt’ün göz altına alındığı, 200'ünün tutuklandığı” haberi, bu provokasyonlar arasındadır.
(bkz. ANF NEVS AGENCY http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nucelID=28930
Bu haberlere itirafçıların, MİT ajanlarının ve yandaş medyanın balıklama atlayarak yarattıkları yaygara ise hala akıllardadır. Ortak ülkede vatandaşlık temelinde,demokratik-kültürel hakların da kazanılacağı bir barışçıl ilişkide, böl yönet taktikleriyle kanlı süreçleri dayatmak, bölgemiz üzerinde öteden beri oynanan bir oylundur. Bu oyunun en büyük mağdurları Kürtler ve Suriye olmuştur. Bu iki halkın aynı barikatlarda dış güçlere ve yerli işbirlikçilerine karşı on yıllardır mücadele ettiğinden söz etmek yanlış değildir. Bu ayrıntı bilinmeden bu gün gündem gelen yıkıcı olayları çözümlemek mümkün değildir.
Sonuç:
Suriye’deki son gelişmeler hızla iyileşen bir ortama doğru gitmektedir. BM Güvenlik Konseyinde, çılgınca çabalarla Amerikanın, Fransa ve diğer emperyalist ülkelerle Suriye’ye yaptırım uygulama ve buradan askeri olarak vurmak için kapı aralama çabaları, Rusya ve Çin tarafından vetoyla kesildi. Bu veto Suriye halkı için büyük bir tarihi destekti. Bağımsız bir ülkenin iç işlerine karışma geleneğiyle davranan emperyalist talancıların yolunu kesme eylemiydi. Bu destek, resmi gazetede yayınlanarak halkın kazanımları arasına katılmış olan reformları rahat bir nefes alarak kullanma olanağı da tanımış oldu. Her ne kadar şer güçleri bunu istemeseler ve her defasında yeni kışkırtmalarla, eli kanlı şebekeleri tetikleyerek karışıklık yaratsalar da durum budur.
Suriye, bir sükunete doğru adım adım giderken, 7 Ekim 2011 tarihi itibariyle Cuma günü, gösterilerde oldukça gerilemişti. Bu gidiş dünya şer güçlerini tedirgin etti. Suriye üzerine yaptıkları harcamaları ve çabaları boşa çıkartır hale geldi. 24/24 saat üzerinden yayın yapan medyalarının rehine olduğu Suriye halkıyla yönetimi omuz omuza sorunlarını aşmaya başlamıştı.
Meşal Temo’u suikasti işte böylesi bir ortamda gündeme geldi. Bu da Ömer Osi’nin tespitleriyle bir çakışma içindedir. “Suriye Kürtlerinin, Suriye yönetime karşı barışçıl edası şer güçlerini rahatsız ediyordu”
Suriye devleti, bu suikastı tüm yönleriyle araştırılmalıdır. Süratle anlaşılabilir açıklama yapmalıdır. Katilleri bulmalı ve derhal adaletin önüne çıkarmalıdır. Bu kirli girişimin, Suriye devletinin sırtında kalmaması için bunu acilen yerine getirmelidir.
Suriye Kürt halkı gerçekleri iyi biliyor, bu dönemin provokasyonlarını da. Bunun için kimseye açık bir suçlama yapmamayı tercih etmiştir. Ama devletten de beklentisi suçluların bir an önce bulunmasıdır. Bunun üzerine tüm Kürt örgütleri ortak bir bildiri kaleme alarak bu eylemin bir provokasyon olduğunu ilan ettiler. Kürt halkını sükunete davet ettiler. Araştırmacı Kürt bilge Abudül Aziz Hasan ve Ömer Osi Suriye devlet TV’sinde Meşal Temo’nun suikastı üzerine saatlerce konuşma yaptılar, Kürt halkına seslendiler. Erdoğan’ın katliamcı çehresini ortaya sererek, Türkiye’deki Kürt halkının çektiği eziyetlere dikkat çekerek Abdullah Öcalan’a ilk kez resmi TV’en selam ileterek bu kahraman liderin çektiklerini ve Suriye’ye olan vefalı duruşunu anlattılar. Ayrıca Zafer Arif Ömer ısrarla bu suikastı Türkiye yaptı diye tekrarla belirterek dikkat çekti.
Bu açıklamalar artık çok şeyi yetirince açığa vurmuş oldu, bir kez daha, Suriye üzerine yıkılmak istenen çirkef oyun başlarına geçmiş oldu. Suriye bu acımasız oyunlara karşı, Ömer Osi’nin dediği gibi “Suriye siyasal duruşunun bedelini ödemektedir”. Bunu da ödemekten çekinmeyecek kadar onurlu bir ülke olduğunu göstermektedir. Bu suikast, Kürtleri ülke çatısı altında birlik olmaya ve dış müdahalelere karşı daha duyarlı hale getirmiş oldu.
Kürt halkının liderlerine yönelen bu menfur saldırı, kimden gelirse gelsin şiddetle kınadığımız burada bir kez daha açıklıyoruz. Kürt halkının haklı taleplerini ülke bütünlüğü içinde barışçıl yollarla kazanma isteği önüne geçmek isteyen karanlık güçleri lanetliyoruz.
ve
SURİYE KÜRTLERİ ÜZERİNDEN "YARATICI ANARŞİ"
Mihrac Ural - 8 Ekim 2011
Giriş:
Bu yazıyı taslak olarak kaleme almıştım. Bu arada Suriyeli Kürt lider Ömer Osi dostumu arayarak bilgi almak istedim. Bir saatte yakın bir süre sohbet ettik. Önemli bilgiler verdi. Basına yansımamış bilgiler de aktardı. Yazdığım makale Ömer Osi’nin anlattıklarıyla o kadar açık bir kesişme içinde olduğunu gördüğüm de anladım ki bu bölgede direnen halklar ve bu halklara saldıran iki saf olduğunu bir kez daha anladım.
Ömer Osi, Suriye Kürtlerinin Vatani Girişim Komitesi Başkanıdır. Ama o aynı zamanda, Türkiye Kürt özgürlük hareketinin siyasal yaklaşımlarını Suriye’de temsil eden bir siyasi şahsiyettir. Sayın Öcalan, Orta-doğudan Moskova’ya gidişte birlikte olan aydındır. “Öcalan Havaalanına Rozerin, Omer Oso Ve Mervan Zirki ile birlikte geldi. Öcalan dışında kimsenin vizesi yoktu. Öcalan Jirinovski’ye ait eve yerleşti.” ( Mahir Welat’ın Hülya Yetişen’le yaptığı röportaj, 8 Nisan 2011 http://www.kurdistan-report.com/?p=2726)
Bu makalede Osi’nin son olayla ilgili görüşleri, Suriye üzerine oynanacak tüm oyanları bozacak aklı selim insanların olduğunu gösteriyor.
TETİKÇİLERİN ARDINDAKI AMAÇ
Meşal Temo, Suriyeli Kürt Muhalif kalleşçe ve haince katledildi.
Bu suikastın tek amacı kaos ve “yaratıcı Anarşi” de anlam bulan kanlı iç savaştır. Aylardır başarılamayan, on yıllardır uğraşılıp sonuç alınmayan Suriye’ye diz çökertme projesinin son perdelerinden biridir.
Bu suikastın amaçlarından biri de Suriye’nin sırtına yıkmaktır. Suriye’yi iç savaşa sürüklemek isteyen eli kanlı şebekelerin Amerika-İsrail üretimi "Yaratıcı anarşi" planının bir ürünü Meşal Temo’yu katletti. Bu kirli yöntemi Lübnan’dan çok iyi tanıyoruz; Refik el Hariri’nin katledilmesiyle oluşan kaosun izleri hala sürüyor. Deviremedikleri yönetimleri, istikrarsızlığa sürüklemek, ellerini hiçbir şeye bulaştırmadan (temiz eller operasyonu esprisi), ülkeleri düşman kamplara bölerek iç gerginlikleri son noktasına kadar zorlamak. Buradan da gerekirse askeri müdahaleyle bölüp parçalamak, yakıp yakarak bir daha belini doğrultamayacak koloni türü devletçikler kurmak ya da on yıllar boyu kendine gelemeyecek bir çöküşe sürmektir.
Bu katliamdan zararlı çıkacak tek taraf, Lübnan’daki Hariri suikastında olduğu gibi Suriye’dir. Bu suikastı yapma ihtimali olanların başında da Erdoğan yönetimindeki Türkiye’dir. Erdoğan’ın derin devletidir. Bu noktada Suriyeli Kürtlerin en geniş temsil etkinliği olan siyasi liderlerin işaret ettiği yer de burasıdır; Ömer Osi Suriye TV FM aracılığıyla dile getirdiği dikkate değer bir belirlemedir “Kürt halkına aman vermeyen, kovuşturmaları, operasyonlarıyla Erdoğan yönetimi, Meşal Temo’nun katledilmesinin arkasında duran güç olma ihtimali çok yüksektir. Türkiye’deki sorunu, Suriye’ye taşıyarak bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemektedir”
Bu akşam (8 Ekim 2011) saat 19 .00 itibariyle Ömer Osi’yi özel telefonundan aradım. 1 saat yakın konuşmamızda, bu yazıda yer alan tüm düşüncelerin ortak kanaatlerimiz olduğunu belirteceğim. Özeler olarak, “bu suikastın arkasında Erdoğan olabilir mi?” yönündeki soruma açıkça, “Türkiye istihbaratı Suriye Kürtleriyle, Suriye yönetimi arasında kanlı bir süreç açmak için bu kirli suikastın yapmamış olması en büyük ihtimaldir, Suriye’ye yığılan felaketlerin, akın akın silahların, para ve korumanın tümü Türkiye’de, Erdoğan’ın bilgisi ve emriyle yapılmaktadır. O da Amerika’dan talimat almaktadır. Libya senaryosu peşinde koşan Amerika ve Türkiye bu amaçlarına varmak için her yolu deneyecekleri açıktır.” Dedi ve özetle “ Kürt halkını sükunete davet ediyorum, Yönetimi de soruşturmaların derhal tamamlanarak suçluları bulmasını talep ediyorum. Kürt halkının bu gerginlikte olası sert tepkileri karşısında devletin her zamanki aklı selim yaklaşımını daha da genişçe göstermesini istiyorum. Halkımdan da sabırlı, oyunlara gelmeyen her zamanki dirayetiyle olayları ele alım yönetimle gelişmekte olan olumlu sürecin baltalanmasına müsaade etmemesini bekliyorum” dedi.
Ömer Osi ile sohbetimiz, Öcalan’la olan ilişkilerimiz, dostluğumuz üzerine uzunca devam etti. Hattan ayrılmadan bu sabah saat 10.00 civarında Başkan Beşşar Esad’la görüştüğünü ifade etti. Bu görüşmede geçen konuşmaları da özetle şöyle dile getirdi “ Cumhurbaşkanı Esad, Meşal Temo’nun ölümle sonuçlanan suikastı üzerine büyük bir acı duyduğunu, tüm Suriye halkına ve özel olarak Kürt halkı, ailesi ve arkadaşlarına taziyelerini ileti. Bu menfur suikast girişiminin Kürtlerle ülkeleri Suriye arasında hiç bir sarsıntıya yol açamayacağını, bunu amaç edinenlerin hezimete uğrayacağını, tarihin dersleriyle kanıtlanmış bu menfur girişimlerin hezimetinin bir kez daha dosta da düşmana da gösterileceğini ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanı, Kürt halkının Suriye’nin temel bir unsuru olduğun tüm vatandaşlar gibi hakları olduğunu, Kürtlerin özgün kültürel haklarının bulunduğunu bu hakların tümünün korunacağı demokratik bir anayasanın oluşturulacağını çıkar reformlarla birlikte Suriye’nin bölgenin en demokratik ülkesi konumuna yükseltileceğini, Kürt kardeşlerimizin bu çabada tüm vatandaşlar gibi görev üstleneceğini belirtti. Herkesin haklarına kavuştuğu bir demokratik anayasa etrafında ülkemiz Suriye’yi daha güçle bir kale olarak yapılandıracağız, halkımıza ve bölge halklarına güçlü bir kalkan olacağız dedi.”
Ömer Osi, Suriye’de Kürt halkının ezici çoğunluğunun temsilcisi olarak bu bilgileri vermesi, bir kez daha Kürt halkının bu bölgede aklıselim siyasi liderleriyle oynayacağı önemli rolü de yansıtmış oluyordu.
Bu olasılık, uzun zamandır her düzlemde lojistik destek verdiği eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekesi elamanları kullanılabileceği gerçeğiyle gerçeğe en yakın ihtimaldir. Özellikle Amerikanın Irak’ta tutuklu bulunan 400 el Kaide teröristini, Suriye yönetimine karşı savaşmak kaydıyla serbest bıraktığının bilindiği bir koşulda bu olasılık çok güçlüdür.
Bölgedeki tüm tarihleri böylesine kirli ve kanlı işlerle yürüyen bu gerici paramileter terörist güçlerin Erdoğan’ın Hataya gelip Suriyeli mültecileri ziyaret dönemine denk getirilmesi ayrıca dikkat çekicidir, Perşembe günü 48 uluslar arası şer medyası aracılığıyla ağır propaganda bombardımanına tutulacak, Cuma günü, camilerden Cuma namazı çıkışında kitleler eyleme çekilmek istenecek, yaratıcı anarşi taktiği gereği ünlü bir siyasetçi katledilecek, Cumartesi cenazesi kaldırılacak ve Pazar günü Erdoğan Hatay’da Suriye’ye karşı yaptırımlarını açıklayarak askeri tatbikatla tehdit edecektir.
Olayların bu gelişimi (Erdoğan’ın annesinin ölümü nedeniyle bir ayağı aksak kalmasına rağmen) Suriye’de cereyan eden olayların hiçte masum halk taleplerinin devamı olmadığı bir kez daha ve bin kez daha göstermiş olmaktadır; buna son olarak İstanbul’da, Amerika, Fransa, Katar ve Erdoğan’ın baskısıyla, yamalı bohça olarak bir araya getirilen Suriyeli muhaliflerin meclisini kurmayı da hesaba kattığımızda, Suriye’nin iç işlerine hangi amaçla karışıldığı görmek zor değildir.
Bilmeyenlere ayrıca hatırlatırım. 1980 yıllarında Suriye’yi kana boyayan eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekesini besleyen, Türkiye ve başında Saddam Hüseyin diktatörlüğüydü. O gün de, Kürtler ve Direnen Suriye hedefteydi; katledilen, dağıtılan Kürt halkı kadar Suriye halkıydı. O günleri yaşayan biri olarak bu şebekelerin sağa sola yerleştirdikleri bombalarla, suikastlarla, Amerikan-İsrail planlarını hayata geçirme çabası içindeydiler. O günde saflar aynıydı bu günde. 30 yıl sonra aynı planları hayata geçirmek için, bir kez daha Kürt halkı ve Suriye halkı üzerine ölüm kusulmaktadır.
Bu noktadan bakınca, Suriye Kürtleriyle halkçı Suriye yönetimini birbirine kırdırmanın bu şer güçleri açısından ne kadar önemli olduğu daha da anlaşılır hale gelir. Bu noktada açıkça Ömer Osi’nin bana söylediği “ bu şer güçleri Kürtlerin Suriye’deki barışçıl edalarından mumun değiller, bu edanın silahlı bir çatışmaya sürüklenmesi için bu suikast, organize edildi”
Meşal Temo, İstanbul’da toplanan muhalif meclisine internet aracılığıyla bir konuşma yaptı. Ancak bu meclis, Süriye’ye dış askeri müdahaleye çağrısı yapması, Temo’nun tavır almasına ve bu çevreden kopmasına yol açmıştır. Bu gelişmeler Temo’nun Perşembe güne bir kaçırılma eylemine maruz kalmasını getirdi. Bunu başaramayan eli kanlı şebekeler, Cuma günü evini basarak katledildi.
Temo, yaratıcı anarşi için katledilmiştir, Suriye'yi kardeş kavgasına, etnik kavgalara sürüklemek için hanice katledilmiştir. Bu kıyımı kınamak ve sorumlusu kim olursa olsun yakasına yapışmak devrimcinin, demokratın, insan olan herkesin görevidir. Bu menfur, kanlı eylemler bölgemizi ve halklarımız katletmek kadar tehlikeli bir girişimdir.
SURİYE KÜRTLERİ VE SURİYE YÖNETİMİ
Suriye'de Araplarla Kürtler arasındaki ilişkiler, başka bir ülkede ve devlet hükmü altında hiç olmayan barışçıl bir denge üzerinde yürümüştür. 1946’da bağımsız olan Suriye devletiyle Kütler arasında, en olumsuz durumlarda bile aklı-selim davranışlar ortaya sergilenmiş kitlesel çatışma olmamıştır. Türkiye’yle karşılaştırılmayacak ölçekte olumlu olan ülke ölçeğindeki barışçıl birlik politikası, Suriye’nin bölgede üstlendiği direnme misyonuyla da omuz omuza yürütülmüştür.
Dün olduğu kadar bu gün de, dış güçleri de rahatsız eden ana sorun budur.
Kürtler, her zaman Suriye'ye karşı bir zayıf halka olarak kullanılmak istenmiştir. Suriye bölgede direnme çizgisinde durdukça, direndikçe, Irak, Filistin Lübnan ve Türkiye direnme ve özgürlük hareketlerine omuz verdikçe, Suriye Kürtleri üzerinden, halkçı yönetime diz çökertmek için oyunlar tezgahlanmıştır. Yakın zamanda yüzlerce Kürt'ün Suriye devleti tarafından öldürüldüğü haberlerinin uydurulması bunlar arasındadır; Haziran-Temmuz aylarında Anadolu Ajansının (AA) piyasaya sürdüğü yalanla “11 Kürt’ün Suriye devleti tarafından katledildiği” ve bir ay sonra aynı kaynakların “400 PKK'li Kürt’ün göz altına alındığı, 200'ünün tutuklandığı” haberi, bu provokasyonlar arasındadır.
(bkz. ANF NEVS AGENCY http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nucelID=28930
Bu haberlere itirafçıların, MİT ajanlarının ve yandaş medyanın balıklama atlayarak yarattıkları yaygara ise hala akıllardadır. Ortak ülkede vatandaşlık temelinde,demokratik-kültürel hakların da kazanılacağı bir barışçıl ilişkide, böl yönet taktikleriyle kanlı süreçleri dayatmak, bölgemiz üzerinde öteden beri oynanan bir oylundur. Bu oyunun en büyük mağdurları Kürtler ve Suriye olmuştur. Bu iki halkın aynı barikatlarda dış güçlere ve yerli işbirlikçilerine karşı on yıllardır mücadele ettiğinden söz etmek yanlış değildir. Bu ayrıntı bilinmeden bu gün gündem gelen yıkıcı olayları çözümlemek mümkün değildir.
Sonuç:
Suriye’deki son gelişmeler hızla iyileşen bir ortama doğru gitmektedir. BM Güvenlik Konseyinde, çılgınca çabalarla Amerikanın, Fransa ve diğer emperyalist ülkelerle Suriye’ye yaptırım uygulama ve buradan askeri olarak vurmak için kapı aralama çabaları, Rusya ve Çin tarafından vetoyla kesildi. Bu veto Suriye halkı için büyük bir tarihi destekti. Bağımsız bir ülkenin iç işlerine karışma geleneğiyle davranan emperyalist talancıların yolunu kesme eylemiydi. Bu destek, resmi gazetede yayınlanarak halkın kazanımları arasına katılmış olan reformları rahat bir nefes alarak kullanma olanağı da tanımış oldu. Her ne kadar şer güçleri bunu istemeseler ve her defasında yeni kışkırtmalarla, eli kanlı şebekeleri tetikleyerek karışıklık yaratsalar da durum budur.
Suriye, bir sükunete doğru adım adım giderken, 7 Ekim 2011 tarihi itibariyle Cuma günü, gösterilerde oldukça gerilemişti. Bu gidiş dünya şer güçlerini tedirgin etti. Suriye üzerine yaptıkları harcamaları ve çabaları boşa çıkartır hale geldi. 24/24 saat üzerinden yayın yapan medyalarının rehine olduğu Suriye halkıyla yönetimi omuz omuza sorunlarını aşmaya başlamıştı.
Meşal Temo’u suikasti işte böylesi bir ortamda gündeme geldi. Bu da Ömer Osi’nin tespitleriyle bir çakışma içindedir. “Suriye Kürtlerinin, Suriye yönetime karşı barışçıl edası şer güçlerini rahatsız ediyordu”
Suriye devleti, bu suikastı tüm yönleriyle araştırılmalıdır. Süratle anlaşılabilir açıklama yapmalıdır. Katilleri bulmalı ve derhal adaletin önüne çıkarmalıdır. Bu kirli girişimin, Suriye devletinin sırtında kalmaması için bunu acilen yerine getirmelidir.
Suriye Kürt halkı gerçekleri iyi biliyor, bu dönemin provokasyonlarını da. Bunun için kimseye açık bir suçlama yapmamayı tercih etmiştir. Ama devletten de beklentisi suçluların bir an önce bulunmasıdır. Bunun üzerine tüm Kürt örgütleri ortak bir bildiri kaleme alarak bu eylemin bir provokasyon olduğunu ilan ettiler. Kürt halkını sükunete davet ettiler. Araştırmacı Kürt bilge Abudül Aziz Hasan ve Ömer Osi Suriye devlet TV’sinde Meşal Temo’nun suikastı üzerine saatlerce konuşma yaptılar, Kürt halkına seslendiler. Erdoğan’ın katliamcı çehresini ortaya sererek, Türkiye’deki Kürt halkının çektiği eziyetlere dikkat çekerek Abdullah Öcalan’a ilk kez resmi TV’en selam ileterek bu kahraman liderin çektiklerini ve Suriye’ye olan vefalı duruşunu anlattılar. Ayrıca Zafer Arif Ömer ısrarla bu suikastı Türkiye yaptı diye tekrarla belirterek dikkat çekti.
Bu açıklamalar artık çok şeyi yetirince açığa vurmuş oldu, bir kez daha, Suriye üzerine yıkılmak istenen çirkef oyun başlarına geçmiş oldu. Suriye bu acımasız oyunlara karşı, Ömer Osi’nin dediği gibi “Suriye siyasal duruşunun bedelini ödemektedir”. Bunu da ödemekten çekinmeyecek kadar onurlu bir ülke olduğunu göstermektedir. Bu suikast, Kürtleri ülke çatısı altında birlik olmaya ve dış müdahalelere karşı daha duyarlı hale getirmiş oldu.
Kürt halkının liderlerine yönelen bu menfur saldırı, kimden gelirse gelsin şiddetle kınadığımız burada bir kez daha açıklıyoruz. Kürt halkının haklı taleplerini ülke bütünlüğü içinde barışçıl yollarla kazanma isteği önüne geçmek isteyen karanlık güçleri lanetliyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder