22 Ağustos 2011 Pazartesi
NASIL BİR ÇATI PARTİSİ? (-I-)
Değerli dostum Celalettin Can, devrimci hareketin birliği için önerilerine ve yazılarını devam ediyor. Bunlardan sonuncusu da “Çatı Partisi” üzerine. Birlikte okuyalım. M. Ural
Celallettin Can
22 Ağustos 2011
İstanbul'da şu an gündemimize Çatı Partisi hadisesi oturdu. "Özerklik" yazılarıma yine ara vereceğim ve bu konuya doğrudan cevap arayacağım. Bu önemli oranda 78'lilerinde görüşü olacağından "bizli" kipi kullanacağım.
Bir çatı partisinin tüm sömürülenlere, ezilenlere, dışlananlara ulaşması gerekiyor. Bu kesimleri bir araya getirebilecek yetenekte olması veya böylesi bir yeteneği / tarzı geliştirmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Hayatın tüm emek alanlarının, işçilerin, memurların,öğretmenlerin, mühendislerin, üniversite mensuplarının, medya çalışanlarının, kadınların, yaşlıların ve emeklilerin, azınlıkların ve dışlanan kimliklerin, yerel ve yerelleşmiş tüm inisiyatiflerin bir bir incelenmesi, ilişki kurulması, çağırılmaları gerektiği düşüncesindeyiz.
Demokrasiyi soyut bir muğlaklıkla değil, çağırılmış grupların ve kesimlerin katkılarıyla ortaya çıkartılacak bir siyasi, sosyal, ekonomik programla kazanabileceğimizi düşünüyoruz.
Böylesi bir partinin kendini demokratik bir mücadele aracı olarak görmesini istiyoruz.
Neo liberal siyasetlere, sömürüye, baskıya, dışlanmışlığa, yoksulluğa karşı, yani tüm ezilen grupların ezilmişliği ile savaşarak bir "Çatı" haline gelerek sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Ezilmişlerin, ezilmişliklerinin ortak paydalarının son derece iyi tanımlanması gerektiğini düşünüyoruz. Ezilmişlerin ve siyasetin öznesi olarak temsil edilecekler değil, kendilerini doğrudan temsil edecek olanlar olarak algılanmaları gerektiğini düşünüyoruz.
12 mart ve 12 Eylül darbelerinin yarattığı irade kırılmasının etkisiyle olmalı, sol, iktidar perspektifiyle düşünmüyor. İktidarı kendine çok uzak görüyor. Hayır! Çatı Partisini iktidara talip bir parti olarak düşünüyoruz.
Bu işin mutfağında siyaseti doğrudan halka taşıyacak, halkla elleri birbirine değecek, yan yana oturacak insanların esaslı bir şekilde yer almasını istiyoruz. Diplomasiye, aydın siyasetine dayalı ilişkilerin buna bağlı olarak gelişmesini savunuyoruz.
Tek kelimeyle halkın liderlerini mobilize edebildiği bir "mutfak" istiyoruz.
"Çatı Partisi" ismi de sorunludur. Parti, göreceli de olsa bir yerde ideolojik, politik ve örgütsel bir birliktir. Yer yer farklı anlayışları, yaklaşım biçimlerini, hatta kanat eğilimlerini barındırsa da bu böyledir. ÖDP bir partidir, ‘ben zaten partiyim’ diyebilir. Kendini hareket, inisiyatif formatında sürdüren siyasi eğilimler var. TKP ile de bir biçimde ilişki kurulabilmeli. Böyle düşünüyoruz.
Farklı inanç gruplarını, azınlıkları, kadınları, farklı cinsel yönelimleri, çevre hareketlerini, yerel ve yerelleşmiş inisiyatifleri görmezlikten gelemeyiz. İşçileri 1970’li yıllarda olduğu gibi şekliyle kaba bir işçi sınıfı algısıyla ele alamayız. Memurlar, öğretmenler, mühendisler, beyaz yakalılar, büro çalışanları da dahil, tüm bu bileşenleri önemli ölçüde kapsayacak bir kavramda, “emekçi” kavramında birleştirmek, buna uygun ilişki kurmamız gerekiyor. Aksi takdirde 1980’li yıllardan sonra boy veren bu tür bileşenler ayrı, biz kendi “kaba” ve “düz” sınıf kavramımızla ayrı ve yalnız yürümek zorunda kalırız. Eski kavramlarımızın kazandığı yeni boyutları anlayan bir yerden yürümeliyiz. Bu görüşteyiz.
Bu noktada, kadınların erkeklerle eşit katılımına paralel kendi içlerinde farklı kadın kesimlerine kota sistemi uygulamasını önerebilmeliyiz. Yeni modele yeni önermeler uygun düşer.
Sadece bu değil: Son 1 Mayıs mitinginin gösterdiği gibi geniş genç kadın ve erkek kitleler örgütsüz ve arayış içinde. Ayrıca genişte bir bağımsız sosyalist bağımsız bireyler var. Çatı partisinin her organında demokratik, sosyalist görüşlü “bağımsız” şahsiyetlere de kota sistemini uygulamasını istiyoruz.
Çatı partisi kavramı yerine Emek ve Özgürlük Kongresi veya Emek veya Demokrasi Kongresi gibi kavramlar daha kapsayıcı olur. Kanaatimce en uygunu Emek ve Özgürlük Kongresi’dir. Kongre kendi içinde Meclis tipi örgütlenmeye gider zaten. Bölgesel Meclisler zorunludur. Her bölgede ekonomik ve sosyal gelişmişlik, göç alma düzeyi vb. özellikler gözetilerek bir kent merkezi rol oynar.
Bu toplantı sonuç olarak bir Girişim komitesi çıkaracak.
Tüm etnik/kültürel kesimlerle ve toplumsal sınıf katmanlarıyla rahat ilişki kurabilecek esnek özellikte, bölge bölge, ilişki ilişki dolaşabilecek, hizipçilikten ve grupçuluktan uzak, sorunlara ve sorunlulara çözüm gücü olabilen, siyasi eğilimlere karşı eşit yakınlıkta durabilecek, devrimci siyaseti yaşamının merkezine koymuş, hayatın her alanından, her meslekten devrimciler, demokratlar, yurtseverler girişim komitesinde yer almalıdır, görüşündeyiz.
Fazla kalabalık yapmaya da gerek yok. Bu tip yapılar kimilerinin kendileri “görünür kılma konformizmi”nin mekanları olmamalıdır. Sınırlı ama işlevli, yetenekli, çalışkan, bozulmamış, bu özelliklerini bir ölçüde geçmiş başarılarıyla kanıtlamış, inisiyatif sahibi bir grubun hareket kabiliyeti daha yüksektir. İhtiyaç halinde komisyonlarla tamamlayabilir kendini.
(Devam edecek)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder