28 Ağustos 2011 Pazar
KONGRE TİPİ ARAYIŞ -II-
Mihrac Ural’ın notu; Değerli Dostum Celalettin Can, “Nasıl Bir Çatı Partisi ? -I-“ ile başlattığı araştırma, bilgi paylaşımı makalesinin ikinci bölümünde aynı sorunu ele almaya çalışıyor. Vardığı önemli sonuç bir süre önce kaleme aldığım “ANADOLU KONGRESİ” başlıklı makalemde dile getirdiğim anlayışa çok yakın bir yaklaşımı yaptığını gözlemledim. Bu hepimizin kendi alanından ve gözlemlerinden yola çıkarak ortak bir hedefe doğru yol aldığını gösteriyor. Bu olumlu gelişmeler bir yerde eksik olan tüm etkinliklerimizin tamamlanmasına yol açacağı açıktır.
Bu makalede bölge çözümlemeleri ve devrimcilerin görevi üzerine yapılan belirlemeler, bir kez daha 78 vakfının duyarlılığını gösteriyor. Gerçek devrimci politikayı tespit ediyor. Bu aynı zamanda, ülkemiz solunu kirleten, liberalizm adı altında emperyalist bir kuklaya dönüştüren Siyonist solculara karşı da uyarıcı bir çözümlemedir. Bölgemize ve komşumuz Suriye’ye askeri müdahaleyi öneren gözü dönmüş, kudurmuş itirafçıların, ajanların da suratına, devrimci hareketimiz adına, indirilen bir şamardır. Devrimci harekette hiç bir yeri olmayan bu tür ahlaksızların, halklara karşı gösterdikleri düşmanlık, devrimci hareketlerimize karşı yürüttükleri tahribat kimlerle hangi alanda nasıl mücadele edeceğimizi de gösteren birer veridir.
Celalettin dostumun burada dile getirdikleri devrimci hareket için büyük önem taşıyor.
Makaleyi birlikte okuyalım.
Celallettin Can
28 Ağustos 2011
Hükümet, Başbakan’ın şahsında son derece fütursuz davranıyor. Her şeyimizin elimizden alınacağı, tüm kazanımlarımızın tehlikede olduğu, gelecek düşüncemizin yok edileceği gibi duygu veriyor.
Hatırlayalım. İktidar partisi, 12 Haziran seçim çalışmasını toplumu savaşa hazırlayan söylemle yürütmüştü. “Yetmez, ama evetçi” liberallerin ve “solcuların” görmek istemediği “kör nokta” buydu. Kürtlerin üzerine yağan bombalarda o desteğin payı nedir, hiç olmazsa gelinen noktada üzerinde düşünmek gerekmez mi? İşte Başbakan'ın Kürtlere çözümsüzlüğü dayatması yok ederek sorun çözmenin tipik örneği olan "Sri Lanka tipi katliam" çözümsüzlüğüne kadar vardı.
Bunlar bir yana, küresel krizin on binlerce insanı işsiz bırakması, katlamalı zamlar, artan işsizlik ve yoksulluk, kamu kuruluşlarının özelleştirme ardında talan edilmesi, doğal sularımızın yabancı şirketlerin kullanımına bırakma yönlü “gizli” pazarlıklar, sadece Dersimi değil, tüm coğrafyamızı barajlarla boğma politikaları, sınırsız yolsuzluklar, suistimaller, hukuksuzluklar, Osmanlıyı aratmayan oyunlarla emekçi halkı örgütsüzleştirme, bu gerçeğin sıradanlaşmış görünümleri.
Sadece bunlar mı? Emperyalizm Ortadoğu’yu yeniden düzenlerken, Türkiye’yi apaçık Jandarma olarak kullanıyor. Eskiden olduğu gibi jandarma rolünü yeni sömürgeci şalın ardında gizleme çabası yok. Komşularla ‘Sıfır sorunlu aktif dış politika’ bir anda ‘hiperaktif sorunlu dış politika’ya dönüşebiliyor. Libya, Suriye, İran ve paralel güç odaklarıyla, ABD ve Avrupa güdümlü karşıtlık ve gerginlik bunun bariz örneği.
Böylesine vahim bir tablonun egemen olduğu bir ortamda biz solun ve demokrasi güçlerinin özgün özellikte bir birliğini tartışmak ve sonuç almak zorundayız. Tüm sol ve demokrasi güçleri olarak süren olumsuz gidişata, bu kabul edilemez tabloya artık bir "dur" dememiz, kendi siyasal seçeneğimizle politik arenada yer almamız gerekiyor.
Şu bir gerçek: Emekten ve demokrasiden yana hiçbir siyasi eğilimin, bir başına egemen gündeme "dur" demesi ve halkçı/devrimci bir sürecin önünü açması olanaklı değildir. Bizi geleceğe taşıyacak, halk olarak temel sorunlarımıza çözümler üretecek bir alternatif ancak hepimizin birliği üzerinden ortaya çıkabilir. Bu, Kongre tipi bir siyasi alternatif arayışı olabilir. Tarihin bu aşamasında gerçekten başka şansımız yok gibi. Bu bağlamda Kongre tipi demokratik birlik sürecine olumlu yaklaşmak yararlıdır. Daha iyi nasıl olabilir, anlayışı ve arayışıyla görüş ve tutum geliştirmemiz gerekiyor.
Yeni bir dil ve politika kurgusu bir ihtiyaçtır. Kürtlerin taleplerine Türkiye'den sahip çıkan, bunu kendi halkına anlatan bir dile ve politik bir kurguya ihtiyaç vardır. Kendi milliyetçileri ve şövenistleriyle en iyi şekilde Türkiye devrimcileri, ve demokratları mücadele edebilir. Şöyle bir ikilem kurabiliriz: Kürtlerin haklarına Türkler, Alevilerin haklarına Sünniler, kadınların haklarına erkeklerin sahip çıkabileceği bir dil gereklidir. Son derece insani, doğrudan yüreğe ve vicdana seslenen, kendini çıplak bir yürekle ortaya koyan, herkesi dostların sofrasında gören, insani bir dil ve politika tarzına; öncelikle halklar arasında kardeşlik duygusunu aşağıdan yukarıya yeniden kuran ve geliştiren bir dil ve politika tarzına ihtiyaç vardır.
Bu olayın bir yanıdır. Türk halkı ve diğer azınlıklardan halklar da son derece yoksullaştı. Neo liberal politikalar ve savaşın yarattığı ekonomik ve sosyal yıkım, Türkiye emekçilerini günlük yaşamını sürdüremez hale getirdi. Öyleyse güncelde, küresel krizin yarattığı buhranla birleşen neo liberal politikaların kapsamlı bir eleştirisine ve alternatif politikalara ihtiyaç vardır. Bugünden yarına neo liberal politikaları değiştirme olanağımız olmadığına göre, yoksulluk karşıtı programlar ve kampanyalarla yoksul emekçi halkın yanında olmamız, halkın yaşam yükünü hafifletmemiz gerekiyor.
Sonuç olarak, Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin tanınması; tüm sömürülen, ezilen ve dışlanan kesimlerin kendi talepleri etrafında özgürce örgütlenmesi ve kendini ifade etmesi; bir yandan hayatın her alanında küresel kapitalizm ve neo liberalizm alternatifi sol sosyalist politikalar geliştirilirken, diğer yandan işçi ve emekçi halkın yaşam koşullarının düzeltilmesi çerçevesinde yoksulluk karşıtı programlar ve kampanyaların güncelleştirilmesi; öncesi ve sonrasıyla 12 Eylül darbesi ve 1993-96 "kirli savaş" dönemi başta olmak üzere, geçmişle hesaplaşma gibi birkaç ana başlık solun kongre tipi birliğinin asgari ana program çerçevesi olabilir. Kongre tipi birlik için yukarıda ifade ettiğimiz gibi yeni bir dile ve politikaya ihtiyaç olduğu hiç atlanamaz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder