8 Haziran 2011 Çarşamba
DEĞİŞİMİ SOKAKLAR BELİRLEYECETİR
Mustafa Köse
7 Mayıs 2011
Sokak eylemleri artık çok etkili oluyor. Ancak anlatmak istediğim eylemler terör içeren, çevreye zarar veren eylemler değildir. Belirtmek istediğim eylem türleri, zamanın şartlarına, geniş kesimlerin vicdanına ve demokrasi çerçevesine uyan eylemlerdir. Bu tür eylemlerin önünde durmak mümkün olmuyor. Hatta eylemcilerin sayısı az olsa bile büyük yankı uyandırabiliyor. Artık şunu söyleyebiliriz, önümüzdeki süreçte yukarıda saydığım eylem türleri yeni duruşun yeni bir anlayışın yeni bir ilkenin ve yeni prensiplerin açılımını sağlayacaktır. Ayrıca düşünce akımlarını, ideolojik yapıları farklı bir alana sevk edecektir.
İleri düzeyde ve güzel yaşamalıyız. Bunu sağlamak için dünün ilkeleri geride kaldı. O tespitlerden yola çıkarak mutlak doğruyu tarif edemiyoruz. Bir ideolojinin veya bir düşüncenin sınıfsal kökenine bakıp bir sonuca varmak artık olası değil. Zira eski yaklaşımlar tarih oldu. Sosyal demokratlar, sosyalistler, muhafazakarlar, liberaller, demokratlar ve aydınların tarihsel kökenlerine bakarak bir yere koyamıyoruz. Bunun yerine olaylar karşısında nerede durdukları önemli. Duruşlara bakarak bir fikre sahibi oluyoruz. Onları yeniden adlandırıyoruz. Örneğin, ulusalcıların ve bazı sol’cuların sivil demokrasi ve Kürtlere olan tepkiyle‘’ırkçılığa’’kaymış olmaları gibi. Buradan faşizme ve askeri darbeye kitle tabanı oluşturmuş olmalarının bir başka adı olmalı.
Oysa ve çok yakında küresel anafor ortalığı kasıp kavuracak. Bu anafordan kurtuluş görünmüyor. Her ne olacaksa bu anafor içinde olacak ve kim ne yapacaksa bu anafor içinde yapacak. Hiçbir güç odağı veya kişi artık keyfine ve sadece kendi istediği gibi bir dünya yaratamayacak. Sadece kendi çıkarına göre davranmayacaktır. Herkes her şeyi dikkate almak zorunda kalacak. Sokakların sesine kulak verecek. Farklıklar arasında yaşamayı kabul edecektir.
Henüz her şey belirginleşmiş değil. Ancak kalın çizgiler netleşmiştir. Buna göre yerel politikalar ve milliyetçilik belirleyici olmaktan çıkmıştır. Bütün gelişmeler evrensel değerlerin etki alanına girmiştir. Dünyanın her tarafına bulaşan gelişmiş ekonomi, sosyal, ve siyasal etki merkez olmuştur. Bu merkez, yenilenme ve değişimin dinamiği haline gelmiştir. Bunu hesaba katmayan dikkate almayan bir ülke kalkınamayacak istikrara kavuşmayacaktır.
Geleceği kurgularken kaba ve gürültülü seçim propagandalarının sonuna yaklaştık. Seçimlere çok az bir süre kaldı. Kimin kazanacağını yakında göreceğiz. Ancak kim ve hangi parti kazanırsa kazansın ateşten gömleği giyecektir. Sürekli ertelenen ve bıçak sırtında olan sorunlar kıssa zamanda çözüm bekleyecektir. Bahanelerin arkasına kimse sığınamayacaktır. İlk iş yeni bir anayasa yapmak olacaktır. Bu anayasa temel sorunlara cevap vermek zorunda kalacaktır. Bu anayasa belki bütün ihtiyaçlara cevap vermeyecektir. Ancak evrensel insan hakları çıtasının altında fazla olamayacaktır. Toplum güzel ve rahat yaşamayı bir müddet erteleyebilir. Ancak ‘’insan temel hak ve özgürlüklerinden’’ asla vazgeçemez.
İşin normali, doğrusu budur. İyimser olmak için yeterli sebeplerimiz hala var. Ancak bunlar olmayabilir. Kötü bir macera yaşayabiliriz. Nitekim kötümser olmak için yeterli veriler var. Ülkemizdeki güç akımları nasıl bir eğri çizecek belli değil. Mevcut güç akımlarımız flu duruyor. Özet olarak bu güç odakları üçe alanda odaklaşmıştır. Devletten yana olan ve devletten beslenen kesimler, dinsel akımlar ve Kürtler. Bunların yeni dönemde yani seçimlerden sonra ne yapacakları önem kazanacaktır. Asıl ayrışma bu temellerde olacaktır. Bu ayrışma doğal olarak evrensel demokrasi isteyenler ile buna engel olmak isteyenler arasında olacaktır. Vesayet rejiminden dolayısıyla otoriter devletten yana olanlar ile Demokratik devletten yana olanların mücadelesi olacaktır.
Tüm bunların arasında, kimin ne kadar demokrat kimin ne kadar sol’cu, kimin ne kadar muhafazakar veya kimin ne kadar liberal olduğunu anlayacağız. Etnik ve inanç guruplarının iç yüzünü keşfedeceğiz. Doğrusu ‘’ak koyun kara koyun ‘’belli olacak.
Temennim o ki, demokratlar, inanç gurupları gerçek sol’cular ve Kürtler değişimden yana olsunlar. Çağdaş bir demokrasi için tavır koysunlar.
Bu tavır barışa, kalkınmaya, ve huzura evet demek olacaktır. Bu aynı zamanda uluslar arası arenada güç demektir. Saygınlık demektir.
7 Mayıs 2011
Sokak eylemleri artık çok etkili oluyor. Ancak anlatmak istediğim eylemler terör içeren, çevreye zarar veren eylemler değildir. Belirtmek istediğim eylem türleri, zamanın şartlarına, geniş kesimlerin vicdanına ve demokrasi çerçevesine uyan eylemlerdir. Bu tür eylemlerin önünde durmak mümkün olmuyor. Hatta eylemcilerin sayısı az olsa bile büyük yankı uyandırabiliyor. Artık şunu söyleyebiliriz, önümüzdeki süreçte yukarıda saydığım eylem türleri yeni duruşun yeni bir anlayışın yeni bir ilkenin ve yeni prensiplerin açılımını sağlayacaktır. Ayrıca düşünce akımlarını, ideolojik yapıları farklı bir alana sevk edecektir.
İleri düzeyde ve güzel yaşamalıyız. Bunu sağlamak için dünün ilkeleri geride kaldı. O tespitlerden yola çıkarak mutlak doğruyu tarif edemiyoruz. Bir ideolojinin veya bir düşüncenin sınıfsal kökenine bakıp bir sonuca varmak artık olası değil. Zira eski yaklaşımlar tarih oldu. Sosyal demokratlar, sosyalistler, muhafazakarlar, liberaller, demokratlar ve aydınların tarihsel kökenlerine bakarak bir yere koyamıyoruz. Bunun yerine olaylar karşısında nerede durdukları önemli. Duruşlara bakarak bir fikre sahibi oluyoruz. Onları yeniden adlandırıyoruz. Örneğin, ulusalcıların ve bazı sol’cuların sivil demokrasi ve Kürtlere olan tepkiyle‘’ırkçılığa’’kaymış olmaları gibi. Buradan faşizme ve askeri darbeye kitle tabanı oluşturmuş olmalarının bir başka adı olmalı.
Oysa ve çok yakında küresel anafor ortalığı kasıp kavuracak. Bu anafordan kurtuluş görünmüyor. Her ne olacaksa bu anafor içinde olacak ve kim ne yapacaksa bu anafor içinde yapacak. Hiçbir güç odağı veya kişi artık keyfine ve sadece kendi istediği gibi bir dünya yaratamayacak. Sadece kendi çıkarına göre davranmayacaktır. Herkes her şeyi dikkate almak zorunda kalacak. Sokakların sesine kulak verecek. Farklıklar arasında yaşamayı kabul edecektir.
Henüz her şey belirginleşmiş değil. Ancak kalın çizgiler netleşmiştir. Buna göre yerel politikalar ve milliyetçilik belirleyici olmaktan çıkmıştır. Bütün gelişmeler evrensel değerlerin etki alanına girmiştir. Dünyanın her tarafına bulaşan gelişmiş ekonomi, sosyal, ve siyasal etki merkez olmuştur. Bu merkez, yenilenme ve değişimin dinamiği haline gelmiştir. Bunu hesaba katmayan dikkate almayan bir ülke kalkınamayacak istikrara kavuşmayacaktır.
Geleceği kurgularken kaba ve gürültülü seçim propagandalarının sonuna yaklaştık. Seçimlere çok az bir süre kaldı. Kimin kazanacağını yakında göreceğiz. Ancak kim ve hangi parti kazanırsa kazansın ateşten gömleği giyecektir. Sürekli ertelenen ve bıçak sırtında olan sorunlar kıssa zamanda çözüm bekleyecektir. Bahanelerin arkasına kimse sığınamayacaktır. İlk iş yeni bir anayasa yapmak olacaktır. Bu anayasa temel sorunlara cevap vermek zorunda kalacaktır. Bu anayasa belki bütün ihtiyaçlara cevap vermeyecektir. Ancak evrensel insan hakları çıtasının altında fazla olamayacaktır. Toplum güzel ve rahat yaşamayı bir müddet erteleyebilir. Ancak ‘’insan temel hak ve özgürlüklerinden’’ asla vazgeçemez.
İşin normali, doğrusu budur. İyimser olmak için yeterli sebeplerimiz hala var. Ancak bunlar olmayabilir. Kötü bir macera yaşayabiliriz. Nitekim kötümser olmak için yeterli veriler var. Ülkemizdeki güç akımları nasıl bir eğri çizecek belli değil. Mevcut güç akımlarımız flu duruyor. Özet olarak bu güç odakları üçe alanda odaklaşmıştır. Devletten yana olan ve devletten beslenen kesimler, dinsel akımlar ve Kürtler. Bunların yeni dönemde yani seçimlerden sonra ne yapacakları önem kazanacaktır. Asıl ayrışma bu temellerde olacaktır. Bu ayrışma doğal olarak evrensel demokrasi isteyenler ile buna engel olmak isteyenler arasında olacaktır. Vesayet rejiminden dolayısıyla otoriter devletten yana olanlar ile Demokratik devletten yana olanların mücadelesi olacaktır.
Tüm bunların arasında, kimin ne kadar demokrat kimin ne kadar sol’cu, kimin ne kadar muhafazakar veya kimin ne kadar liberal olduğunu anlayacağız. Etnik ve inanç guruplarının iç yüzünü keşfedeceğiz. Doğrusu ‘’ak koyun kara koyun ‘’belli olacak.
Temennim o ki, demokratlar, inanç gurupları gerçek sol’cular ve Kürtler değişimden yana olsunlar. Çağdaş bir demokrasi için tavır koysunlar.
Bu tavır barışa, kalkınmaya, ve huzura evet demek olacaktır. Bu aynı zamanda uluslar arası arenada güç demektir. Saygınlık demektir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder