30 Mayıs 2009 Cumartesi
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN TARAFLARIN İRADESİ VAR MI?
Mustafa elveren – Em. Öğrt.
Ülkemizin içinde bulunduğu çok önemli siyasal ve sosyal sorunlarla karşı karşıyayız. Bu ülkede Kürtlerin sorunları olduğu kadar, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının da aynı şekilde sorunları mevcuttur. Artık sorunların varlığı ve nedenleri netleşmiş durumdadır. Bundan sonra sorunları tartışılırken daha çok çözüm yollarını ortaya koymak gerekir. dolayısıyla, sorunların çözüm önerileri net olarak belirtilmelidir.
Peki, bu sorunların çözümü için gerek devletin ilgili kurumları ve gerekse başta Kürtler olmak üzere, kendilerine yapılan haksızlıkları gidermek için taraf olan diğer toplum kesimlerinin iradesi netleşmiş midir? Aslında soruyu biraz daha genişletebiliriz. Hangi Kürt örgütü ne istiyor? Ya da kürtler kendi aralarında siyasi bir irade oluşturabilmişler mı? Aynı sorular Aleviler için de geçerlidir.
Kürtlerin bir çok kurum ve kuruluşları dururken, sistem tarafından asimile edilmiş benim gibi emekli bir öğretmenin bu soruya vereceği yanıtlar, kişisel düşüncesinden öteye gitmez. Hali hazırda KURD-DER, KÜRT ENSTİTÜSÜ, DTP, PDK, YNK, KNK, HAK-PAR-PSK ve PKK gibi partiler başta olmak üzere, onlarca kürt siyasi örgütleri ile kurum ve kuruluşları mevcuttur. Keşke imkanım olsaydı, saydığım bu kurumlardan sorunun cevabını alabilseydim.
Belki bir işe yarar diye, kişisel düşüncelerimi buraya aktarmak istiyorum;
Tüm Kürt örgütleri arasında bir siyasi iradenin oluştuğunu söylemek doğru olmaz. Ancak, DTP-PKK-KNK paralelindeki örgütler arasında siyasi bir irade oluştuğu kesindir. Bu oluşumlar İmralı'da tutuklu bulunan Sayın A.Öcalan'ı siyasi irade olarak kabul etmiş ve Öcalan'ın önerdiği "Demokratik Özerklik" çözüm projesini desteklemektedirler.
“Demokratik Özerklik” olarak isimlendirilen bu projede sadece Kürtler değil, Aleviler başta olmak üzere, tüm diğer inanç grupları ile azınlıkları da kapsamaktadır. Proje, Konfederalizm ile genişletildiği takdirde, tüm ortadoğu halkları için de geçerli bir çözüm niteliğindedir. Bu projeye destek veren oluşumlar Türkiye'nin sınırlarının değişmesinden yana değildirler. Türk milliyetçiliği, Arap milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliği gibi her türlü milliyetçiliği reddederler.
O nedenle, PSK, HAKPAR, Ş.Elçi, PDK, YNK ve benzeri kürt siyasi örgütleri "Demokratik Özerklik" projesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu örgütler daha çok Federatif yönetimden yanadırlar. Ancak, federatif tezinde de ortak bir iradeleri henüz oluşmadığını görmekteyiz.
Diğer taraftan, devlet hala bölünme korkusunu taşımaktadır. Bu konuyla ilgili olan devlet kurumları arasında da bir irade oluştuğunu söylemek bence henüz erkendir. Cumhurbaşkanlığı Makamınca konu duyarlı bir şekilde dile getirilmesi çok önemli olmakla birlikte, devletin tüm kurumları arasında ortak bir iradenin olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ben tüm oluşumların düşüncelerine saygı göstermekle birlikte, "Demokratik Özerklik" projesinin Türkiye için daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Yani “Demokratik Özerklik”-“Demokratik Cumhuriyet”-Demokratik Konfederalizm” adına ne derseniz deyin, bu projede tüm halkların kendi dilini ve kültürlerini koruyarak, bir arada kardeşçe yaşayabileceklerdir. Özcesi, Cumhuriyettin demokratikleştirilmesidir.
Yeri gelmişken ve birkaç okuyucu tarafından bana yöneltilen; “Kürtler ne istiyor?” şeklindeki klasik bir soruyu da kısaca yanıtlamak istiyorum.
Kürtler de Türkler gibi eşit haklara sahip olmak istiyorlar. Kendi anadillerinde yayın hakkı, eğitim hakkı, eşit yurttaş olarak kendi ülkesinde yaşamak istiyorlar. Aynı şekilde, Alevilerin ve mevcut diğer inanç gruplarının da kendilerini özgürce ifade etmelidirler. Yani düşünceyi ifade etme özgürlüğünü istiyorlar. Kısacası; gerçek laiklik ve demokratik bir yapı içerisinde birlikte ve dostça, kardeşçe yaşamak istiyorlar.
Eğer bu isteklerden dolayı ülkemiz hıyar gibi bölünecekse, buyursun bölünsün. Tarihte, hak ve özgürlüklerin güçlü olduğu ülkelerin bölündüğünü ben bilmiyorum. Ancak, hak ve özgürlükleri kısıtlayan ve bu istekleri zülümle, baskıyla, kanla bastıran ülkelerin yıkılmaktan kurtulamadıkları da bir gerçektir. Umarım Türkiye bu tuzağın içine düşmez.
29.05.2009
Mustafa Elveren
E-Posta: mustafaelveren@gmail.com
Web: www.gomanweb.com
Ülkemizin içinde bulunduğu çok önemli siyasal ve sosyal sorunlarla karşı karşıyayız. Bu ülkede Kürtlerin sorunları olduğu kadar, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının da aynı şekilde sorunları mevcuttur. Artık sorunların varlığı ve nedenleri netleşmiş durumdadır. Bundan sonra sorunları tartışılırken daha çok çözüm yollarını ortaya koymak gerekir. dolayısıyla, sorunların çözüm önerileri net olarak belirtilmelidir.
Peki, bu sorunların çözümü için gerek devletin ilgili kurumları ve gerekse başta Kürtler olmak üzere, kendilerine yapılan haksızlıkları gidermek için taraf olan diğer toplum kesimlerinin iradesi netleşmiş midir? Aslında soruyu biraz daha genişletebiliriz. Hangi Kürt örgütü ne istiyor? Ya da kürtler kendi aralarında siyasi bir irade oluşturabilmişler mı? Aynı sorular Aleviler için de geçerlidir.
Kürtlerin bir çok kurum ve kuruluşları dururken, sistem tarafından asimile edilmiş benim gibi emekli bir öğretmenin bu soruya vereceği yanıtlar, kişisel düşüncesinden öteye gitmez. Hali hazırda KURD-DER, KÜRT ENSTİTÜSÜ, DTP, PDK, YNK, KNK, HAK-PAR-PSK ve PKK gibi partiler başta olmak üzere, onlarca kürt siyasi örgütleri ile kurum ve kuruluşları mevcuttur. Keşke imkanım olsaydı, saydığım bu kurumlardan sorunun cevabını alabilseydim.
Belki bir işe yarar diye, kişisel düşüncelerimi buraya aktarmak istiyorum;
Tüm Kürt örgütleri arasında bir siyasi iradenin oluştuğunu söylemek doğru olmaz. Ancak, DTP-PKK-KNK paralelindeki örgütler arasında siyasi bir irade oluştuğu kesindir. Bu oluşumlar İmralı'da tutuklu bulunan Sayın A.Öcalan'ı siyasi irade olarak kabul etmiş ve Öcalan'ın önerdiği "Demokratik Özerklik" çözüm projesini desteklemektedirler.
“Demokratik Özerklik” olarak isimlendirilen bu projede sadece Kürtler değil, Aleviler başta olmak üzere, tüm diğer inanç grupları ile azınlıkları da kapsamaktadır. Proje, Konfederalizm ile genişletildiği takdirde, tüm ortadoğu halkları için de geçerli bir çözüm niteliğindedir. Bu projeye destek veren oluşumlar Türkiye'nin sınırlarının değişmesinden yana değildirler. Türk milliyetçiliği, Arap milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliği gibi her türlü milliyetçiliği reddederler.
O nedenle, PSK, HAKPAR, Ş.Elçi, PDK, YNK ve benzeri kürt siyasi örgütleri "Demokratik Özerklik" projesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu örgütler daha çok Federatif yönetimden yanadırlar. Ancak, federatif tezinde de ortak bir iradeleri henüz oluşmadığını görmekteyiz.
Diğer taraftan, devlet hala bölünme korkusunu taşımaktadır. Bu konuyla ilgili olan devlet kurumları arasında da bir irade oluştuğunu söylemek bence henüz erkendir. Cumhurbaşkanlığı Makamınca konu duyarlı bir şekilde dile getirilmesi çok önemli olmakla birlikte, devletin tüm kurumları arasında ortak bir iradenin olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ben tüm oluşumların düşüncelerine saygı göstermekle birlikte, "Demokratik Özerklik" projesinin Türkiye için daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Yani “Demokratik Özerklik”-“Demokratik Cumhuriyet”-Demokratik Konfederalizm” adına ne derseniz deyin, bu projede tüm halkların kendi dilini ve kültürlerini koruyarak, bir arada kardeşçe yaşayabileceklerdir. Özcesi, Cumhuriyettin demokratikleştirilmesidir.
Yeri gelmişken ve birkaç okuyucu tarafından bana yöneltilen; “Kürtler ne istiyor?” şeklindeki klasik bir soruyu da kısaca yanıtlamak istiyorum.
Kürtler de Türkler gibi eşit haklara sahip olmak istiyorlar. Kendi anadillerinde yayın hakkı, eğitim hakkı, eşit yurttaş olarak kendi ülkesinde yaşamak istiyorlar. Aynı şekilde, Alevilerin ve mevcut diğer inanç gruplarının da kendilerini özgürce ifade etmelidirler. Yani düşünceyi ifade etme özgürlüğünü istiyorlar. Kısacası; gerçek laiklik ve demokratik bir yapı içerisinde birlikte ve dostça, kardeşçe yaşamak istiyorlar.
Eğer bu isteklerden dolayı ülkemiz hıyar gibi bölünecekse, buyursun bölünsün. Tarihte, hak ve özgürlüklerin güçlü olduğu ülkelerin bölündüğünü ben bilmiyorum. Ancak, hak ve özgürlükleri kısıtlayan ve bu istekleri zülümle, baskıyla, kanla bastıran ülkelerin yıkılmaktan kurtulamadıkları da bir gerçektir. Umarım Türkiye bu tuzağın içine düşmez.
29.05.2009
Mustafa Elveren
E-Posta: mustafaelveren@gmail.com
Web: www.gomanweb.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder