31 Mayıs 2009 Pazar
88. Dosya. Bir uydurma adam için not
İtirafçı Engin Erkiner’in mahkum olduğu kader
ve
bir uydurma adam Adil Okay’ın yalanları
Mihrac Ural
30 Mayıs 2009
Nihayet adımı andı. Bu benim ikinci doğum günüm olmalı ne dersiniz…
Ben de kendi kendime, birden dünyam nasıl değişti diye soruyordum. “Adımı anması için çırpınıp durmuş”um, o reklamımı yapmamak için adımı bile anmazmış.
Kimden söz ettiğimi anladınız mı? Yazdıklarımı “hiç okumayan” ama, yazdığım her kelimeyi büyüteçle takip eden İtirafçı Engin den mi söz ediyorum sandınız? Hayır, Hayır onu geçeli çok oldu. Onu (bildiğiniz itirafçıyı) ömrü boyu hakkımda yazmaya mahkum ettim. Artık adımın geçmediği tek bir yazısı olmayacak. Onu dünya aleme meşhur etmemin karşılığını verecek. 20 sayfalık Polis ifadesini yayınladım ve bitti; O bir itirafçıdır, buraya kadardı yolu. Hayatı boyunca bu kamburu taşıyacak. Bunun intikamı için, her tür yalandan medet umacak; onu sakızıyla baş başa bırakıyorum artık.
Bahsettiğim kişi onun çömezi, savaş kaçkını Adil Okay. Artık sayesinde tüm dünya beni tanımış oldu çünkü adımı bir yazısında anmış oldu. Ne mutlu bana ne mutlu…
Uzatmayacağım bu fareyle hiç ilgilenmem zaten. Ancak bilinmesi gereken önemli bir iki noktayı kısaca geçeceğim.
1. Bu adam kendini reklam etmek için her türlü şaklabanlık yaptığını bana o kadar çok kişi söyledi ki, gülüp geçtim hep. Çünkü onların bana okudukları şeyleri ben bin kez yaşamıştım. Kitaplarını satın alması için eski arkadaşlarına para vermesinden tutun, başkası adına sahte mektuplar dizmesine, eski bir dostunun ağzından sarhoş bir gecede rasgele aldığı konuşmaları, yazılı belge gibi sunmasından yayınlamaktan utandığım, bu gün 301. maddeden yargılanan onurlu bir aydın için Paris günlerinde yazdığı ağza alınmayacak mektuba kadar. Bu adam eniyle boyuyla aklıyla sıradan bir uydurmadır, o kadar. Şimdi de Ali çakmaklı olayından dolayı özeleştiri çekerek beraat reklamını kazanmak istiyor. Hayırlı olsun. Ben buradayım, örgütüm adına siyasi savunma yapacağım.
2. Bu uyduruk adam, çıkarına gelince beni tanımaz adımı anmazmış, ama çıkarına gelince sözü emir kabul edilen “şef” olarak ilan eder. Bu türler zikzak derslerini cemaatlerinin başın olan itirafçı Engin adam ve ortağı MİT ajanı İbrahim Yalçın’dan ders alarak öğrenmişler. Ama çehrelerini bilmeyen kalmadı. Yalan ve kurgularla insan akınla gelebilecek birbiriyle sonsuz çelişkili suçlamaları yapıp durdular. Yayınladığı yazıda ali çakmaklı olayıyla ilgili olarak öz eleştiri çekmiş. Çok iyi etmiş. Ama huyudur yalan söylemeden edemez. “Neden karanlık” başlıklı yazıyı benim kaleme aldığımı söylemiş ve görgü tanıkları varmış. Hemen söyleyeyim, yazı örgüt arşivindedir. Altındaki tarih “Eylül 1980” ve ben bu tarihte cezaevinde değil, orta-doğudaydım. Ali Çakmaklı dosyasında (61. Dosya) olayı tüm yönleriyle anlattım. Hanımıyla birlikte, çok sevdiğim ve saydığım bir yoldaşım yayınladığım belgeden dolayı rahatsız olmuştu, nedense? Ben belgeyi sorumluluktan uzaklaşmak için yayınlamadım. 61. dosyada sözlerim çok açık ve net; örgütümün altına imza attığı her şeyin alytına imzamı atarım ben buradayım dedim. Bu nokta nedense dikkatten kaçmış.
Adil Okay’ın el yası ile verdiği bilgiler her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Herkes bilmeli ki, belgesiz, kanıtsız bir şey yazmayız. İnsana değer veririz. Pol Potçu adaletle kimsenin kişilik haklarına kara çalmayız. “duyum”, “vesvese”, üçüncü kişi onayına muhtaç söylem, ölü konuşturmacılığı bizde yoktur olmayacakta. Burjuvazi bile bir iddiasını yıllarca kanıtlamak için mahkemeler kurar, hüküm verse de Yargıtay yolunu açık bırakır, itiraz hakkı verir. Bunun adı, hukuk herkese lazım olur. Devrimciler ise burjuva hukuktan da daha titiz olmalıdır. Gelecek bir toplum için daha ileri olmak zorunluluğu var. Bu açık. Acilcilik budur, böylesine bir ahlak ve hukuk algısıdır. Bilmeyenlere duyurulur. Buna rağmen dinleyin beni:
3. Bir daha tekrar ediyorum. Dost düşman duysun. Örgütüm THKP-C(Acilcilerin) sorumluluğunu üstlendiği bu olayı, bireysel kanaatim ne olursa olsun görevim gereği 2. kongre bağlanıp yeni bir karar alana kadar altına imzamı atıyorum. Bu konuda kim ne demek istiyorsa, örgüt adına onun muhatabı da benim. Bu kadar açık ve net olan sözlerimin olduğu bir yerde, kimse öküz altında buzağı aramasın. Kimseyi suçlamıyor kimseyi de aklamıyorum. “Neden karanlık” adlı yazının oluşumunda bu korkaklar sürüsünün tümünün payı etkin olarak vardı. Onların işi bu, savaştan kaçtıkları gibi örgütsel sorumluluktan da kaçarlar. Ben buradayım, örgütümün başındayım ve örgütümün tüm olumlu ve olumsuzluklarından sorumluyum. Bireyin özeleştiri çekmesi hiçbir olayı ne hata yapar ne de aklar. Kurum algısı olmayanlara duyurulur.
4. Bu utanmaz adam Adil Okay “örgüte verdiği raporları yayınlıyormuşuz” diye bir incide bulundu. Adam yalancı ya, yapamaz illa yalan söyleyecek. Yayınlanan mektupların tümü, itirafçı Engin adamla gizli, gizli yaptığı yazışma mektuplarıdır. Yani illegal örgüt kurallarını ihlal eden kaçak mektuplardır. Bunlar yakalandı ve arşivdedir. Yayınlanan diğer belgeler ise, örgüte yönelik işlediği suçlardan dolayı sorguya çekilmek üzere tutuklandığı kesitte öz eleştiri olarak sunduğu ve herkese açık olan bilgilerdir. Örgüte verilmiş iç yazışma değildir. CEPHE Ekim-Kasım 1982, sayı 14-15 te “DEVRİMCİ KAMUOYUNA” başlığı altında, 21. sayfada yayınlanan bildirinin altında, Adil Okay ve Ahmet Yeğenlerin imzası bulunmaktadır.
5. ölü konuşturmacıları, duyumcular bizim askeri eylemlerimizi ihbar ediyorlar. Provokasyon yapıp eylemlerimizi söylemeye zorluyorlar. Kurgu şu, Adana’daki eylem ABD konsolosluğuna karış askeri bir eylem. İsimler konuyor yalan biçimlendirmeler yapılıyor. Ölü konuşuyor ya. Şüpheli olduğu için, Nebil yoldaşın talimatıyla ağzına tabanca konmuş bir ahlaksız tiyo işinden sorumlu, durmadan ölü konuşturtuyor.
Amaç ülkemize dönüş yolunu tıkamak, varsa bir imkanı ABD’ye karşı uluslararası terör yapanlar olarak afişe edilip arkasından gelecek süreçlere itilmemiz isteniyor. Şakamı sanıyorsunuz bu sözleri. Bu ihbarların açacağı yaralar için ilk ipuçları gözüktü bile. Adamlar ihbarlarına devam ediyorlar. Bu cemaatin sacayaklarından biri Adil Okay’dır. Sinsi ve kendini ele vermez gibi görüneni budur. Edebiyatçılık onun maskesidir, biliyor ve izliyoruz.
6. Hep tehditten yakınır. Sakin olsun. Biz örgütümüzü polise teslim etmiş İtirafçı Engin Erkiner’e, MİT ajanı İbrahim Yalçın’a karşı bile şiddet uygulamadık. Onları kuşattık işlevsiz kıldık; bu günkü cazgırlıkları bundan.
Sakin ol. Adil Okay seni tehdit etmiyoruz, ama uyarıyoruz. Bir kez daha da uyarıyoruz. Halkımız kendi değerlerine sahip çıkacaktır, kendi yalanlarınız kendinize kalsın, algı boşluklarınız çok, onunla dolgu yaparsınız.
7. Arkadaşlar kesin karar aldılar. Bu sürüyle muhatap olunmayacaktır. Bu karara uyacağız. Bundan sonrası sözün bittiği yerdir bizim için.
ve
bir uydurma adam Adil Okay’ın yalanları
Mihrac Ural
30 Mayıs 2009
Nihayet adımı andı. Bu benim ikinci doğum günüm olmalı ne dersiniz…
Ben de kendi kendime, birden dünyam nasıl değişti diye soruyordum. “Adımı anması için çırpınıp durmuş”um, o reklamımı yapmamak için adımı bile anmazmış.
Kimden söz ettiğimi anladınız mı? Yazdıklarımı “hiç okumayan” ama, yazdığım her kelimeyi büyüteçle takip eden İtirafçı Engin den mi söz ediyorum sandınız? Hayır, Hayır onu geçeli çok oldu. Onu (bildiğiniz itirafçıyı) ömrü boyu hakkımda yazmaya mahkum ettim. Artık adımın geçmediği tek bir yazısı olmayacak. Onu dünya aleme meşhur etmemin karşılığını verecek. 20 sayfalık Polis ifadesini yayınladım ve bitti; O bir itirafçıdır, buraya kadardı yolu. Hayatı boyunca bu kamburu taşıyacak. Bunun intikamı için, her tür yalandan medet umacak; onu sakızıyla baş başa bırakıyorum artık.
Bahsettiğim kişi onun çömezi, savaş kaçkını Adil Okay. Artık sayesinde tüm dünya beni tanımış oldu çünkü adımı bir yazısında anmış oldu. Ne mutlu bana ne mutlu…
Uzatmayacağım bu fareyle hiç ilgilenmem zaten. Ancak bilinmesi gereken önemli bir iki noktayı kısaca geçeceğim.
1. Bu adam kendini reklam etmek için her türlü şaklabanlık yaptığını bana o kadar çok kişi söyledi ki, gülüp geçtim hep. Çünkü onların bana okudukları şeyleri ben bin kez yaşamıştım. Kitaplarını satın alması için eski arkadaşlarına para vermesinden tutun, başkası adına sahte mektuplar dizmesine, eski bir dostunun ağzından sarhoş bir gecede rasgele aldığı konuşmaları, yazılı belge gibi sunmasından yayınlamaktan utandığım, bu gün 301. maddeden yargılanan onurlu bir aydın için Paris günlerinde yazdığı ağza alınmayacak mektuba kadar. Bu adam eniyle boyuyla aklıyla sıradan bir uydurmadır, o kadar. Şimdi de Ali çakmaklı olayından dolayı özeleştiri çekerek beraat reklamını kazanmak istiyor. Hayırlı olsun. Ben buradayım, örgütüm adına siyasi savunma yapacağım.
2. Bu uyduruk adam, çıkarına gelince beni tanımaz adımı anmazmış, ama çıkarına gelince sözü emir kabul edilen “şef” olarak ilan eder. Bu türler zikzak derslerini cemaatlerinin başın olan itirafçı Engin adam ve ortağı MİT ajanı İbrahim Yalçın’dan ders alarak öğrenmişler. Ama çehrelerini bilmeyen kalmadı. Yalan ve kurgularla insan akınla gelebilecek birbiriyle sonsuz çelişkili suçlamaları yapıp durdular. Yayınladığı yazıda ali çakmaklı olayıyla ilgili olarak öz eleştiri çekmiş. Çok iyi etmiş. Ama huyudur yalan söylemeden edemez. “Neden karanlık” başlıklı yazıyı benim kaleme aldığımı söylemiş ve görgü tanıkları varmış. Hemen söyleyeyim, yazı örgüt arşivindedir. Altındaki tarih “Eylül 1980” ve ben bu tarihte cezaevinde değil, orta-doğudaydım. Ali Çakmaklı dosyasında (61. Dosya) olayı tüm yönleriyle anlattım. Hanımıyla birlikte, çok sevdiğim ve saydığım bir yoldaşım yayınladığım belgeden dolayı rahatsız olmuştu, nedense? Ben belgeyi sorumluluktan uzaklaşmak için yayınlamadım. 61. dosyada sözlerim çok açık ve net; örgütümün altına imza attığı her şeyin alytına imzamı atarım ben buradayım dedim. Bu nokta nedense dikkatten kaçmış.
Adil Okay’ın el yası ile verdiği bilgiler her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Herkes bilmeli ki, belgesiz, kanıtsız bir şey yazmayız. İnsana değer veririz. Pol Potçu adaletle kimsenin kişilik haklarına kara çalmayız. “duyum”, “vesvese”, üçüncü kişi onayına muhtaç söylem, ölü konuşturmacılığı bizde yoktur olmayacakta. Burjuvazi bile bir iddiasını yıllarca kanıtlamak için mahkemeler kurar, hüküm verse de Yargıtay yolunu açık bırakır, itiraz hakkı verir. Bunun adı, hukuk herkese lazım olur. Devrimciler ise burjuva hukuktan da daha titiz olmalıdır. Gelecek bir toplum için daha ileri olmak zorunluluğu var. Bu açık. Acilcilik budur, böylesine bir ahlak ve hukuk algısıdır. Bilmeyenlere duyurulur. Buna rağmen dinleyin beni:
3. Bir daha tekrar ediyorum. Dost düşman duysun. Örgütüm THKP-C(Acilcilerin) sorumluluğunu üstlendiği bu olayı, bireysel kanaatim ne olursa olsun görevim gereği 2. kongre bağlanıp yeni bir karar alana kadar altına imzamı atıyorum. Bu konuda kim ne demek istiyorsa, örgüt adına onun muhatabı da benim. Bu kadar açık ve net olan sözlerimin olduğu bir yerde, kimse öküz altında buzağı aramasın. Kimseyi suçlamıyor kimseyi de aklamıyorum. “Neden karanlık” adlı yazının oluşumunda bu korkaklar sürüsünün tümünün payı etkin olarak vardı. Onların işi bu, savaştan kaçtıkları gibi örgütsel sorumluluktan da kaçarlar. Ben buradayım, örgütümün başındayım ve örgütümün tüm olumlu ve olumsuzluklarından sorumluyum. Bireyin özeleştiri çekmesi hiçbir olayı ne hata yapar ne de aklar. Kurum algısı olmayanlara duyurulur.
4. Bu utanmaz adam Adil Okay “örgüte verdiği raporları yayınlıyormuşuz” diye bir incide bulundu. Adam yalancı ya, yapamaz illa yalan söyleyecek. Yayınlanan mektupların tümü, itirafçı Engin adamla gizli, gizli yaptığı yazışma mektuplarıdır. Yani illegal örgüt kurallarını ihlal eden kaçak mektuplardır. Bunlar yakalandı ve arşivdedir. Yayınlanan diğer belgeler ise, örgüte yönelik işlediği suçlardan dolayı sorguya çekilmek üzere tutuklandığı kesitte öz eleştiri olarak sunduğu ve herkese açık olan bilgilerdir. Örgüte verilmiş iç yazışma değildir. CEPHE Ekim-Kasım 1982, sayı 14-15 te “DEVRİMCİ KAMUOYUNA” başlığı altında, 21. sayfada yayınlanan bildirinin altında, Adil Okay ve Ahmet Yeğenlerin imzası bulunmaktadır.
5. ölü konuşturmacıları, duyumcular bizim askeri eylemlerimizi ihbar ediyorlar. Provokasyon yapıp eylemlerimizi söylemeye zorluyorlar. Kurgu şu, Adana’daki eylem ABD konsolosluğuna karış askeri bir eylem. İsimler konuyor yalan biçimlendirmeler yapılıyor. Ölü konuşuyor ya. Şüpheli olduğu için, Nebil yoldaşın talimatıyla ağzına tabanca konmuş bir ahlaksız tiyo işinden sorumlu, durmadan ölü konuşturtuyor.
Amaç ülkemize dönüş yolunu tıkamak, varsa bir imkanı ABD’ye karşı uluslararası terör yapanlar olarak afişe edilip arkasından gelecek süreçlere itilmemiz isteniyor. Şakamı sanıyorsunuz bu sözleri. Bu ihbarların açacağı yaralar için ilk ipuçları gözüktü bile. Adamlar ihbarlarına devam ediyorlar. Bu cemaatin sacayaklarından biri Adil Okay’dır. Sinsi ve kendini ele vermez gibi görüneni budur. Edebiyatçılık onun maskesidir, biliyor ve izliyoruz.
6. Hep tehditten yakınır. Sakin olsun. Biz örgütümüzü polise teslim etmiş İtirafçı Engin Erkiner’e, MİT ajanı İbrahim Yalçın’a karşı bile şiddet uygulamadık. Onları kuşattık işlevsiz kıldık; bu günkü cazgırlıkları bundan.
Sakin ol. Adil Okay seni tehdit etmiyoruz, ama uyarıyoruz. Bir kez daha da uyarıyoruz. Halkımız kendi değerlerine sahip çıkacaktır, kendi yalanlarınız kendinize kalsın, algı boşluklarınız çok, onunla dolgu yaparsınız.
7. Arkadaşlar kesin karar aldılar. Bu sürüyle muhatap olunmayacaktır. Bu karara uyacağız. Bundan sonrası sözün bittiği yerdir bizim için.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder