11 Eylül 2011 Pazar
TÜRKLEŞMİŞ ARAPLAR
TÜRKLEŞMİŞ ARAPLARA İTHAF OLUNUR..
MHP-ÜLKÜCÜ TARİHÇİLER GERÇEKLERİ ÇARPITIYORSUNUZ
Mikdat Abuzer
16 Eylül 2011
Yeniden gözden geçirerek genişletip önemle talep edilmesi üzerine bir kez daha yayınlıyorum.
D.P adlı biriyle tartışmamız oldu. D.P Adanalı Arap asıllı. Üstelik Alevi, Ama dikkat çekici bir biçimde akıl zoru tarzda, Kürt halkının özgürlük mücadelesi mücadelesine kin ve nefretle yaklaşan söylemlerle karşıma çıktı. Akdeniz bölgesinde (Hatay dışında) Araplardın yoğun yaşadığı alanlarda devlet uzun yıllardan beri bir yandan asimilasyon diğer yandan farklılıkları birbirine kırdırmak için, bin bir yola başvuruyordu. Bu alanda sağ siyasal güçlere giden oylardan da anlaşılan Araplar halkı saflarında oldukça yüksek bir Türkleşme olayı yaşanıyordu. Türk olmak Türk gibi düşünüp davranmak çok doğul, bu bir ulusal refleks, siyasal tercihler tartışılsa da, etnik duruşun tartışılacak bir yanı olamazdı. Ama kişinin kendini inkar derecesinde farklı bir etnik gömlek içine sokarak bir başka etnik yapıla akıl almaz bir kin ve intikam duygusuyla ırkçılık yapması algılanabilir bir durum değildi. Bu türler on yıllar önce Kürt halkı saflarında çokça bulunuyordu ve bizim gelenekten gelenler, bunlara “Türkleşmiş Kürtler” tanımını uygun görmüştü. Ben de bu geleneğin devam eden bir parçası olarak, bu türlere Türkleşmiş Araplar diyorum.
Türkleşmiş Arapların bam teli Kürt sorunundaki tavırdır. Bunları keşfetmek, ve gerçek çehrelerini anlamak için, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine yaklaşımları üzerine sorgulamak yeterlidir. Bu sorgu kesinlikle, belli bir mücadele örgütüyle ilgili yaklaşımlarını anlamak için değil genel olarak Kürt özgürlük mücadelesiyle ilgili duruşlarını sorgulamak yeterlidir. Bu sorguda, ne ölçüde kendi etnik varoluşlarını inkar ettiklerine tanık olunacaktır. Bu ortaya çıktıkça gerisinin teferruat olduğu görülecektir. Bunlardan biri olan D.P ile polemiğimize geçelim.
D.P’nin dile getirdikleri siyasal bir bakış açısı değildi. Bir ırkçı refleksti. Refleksinin aktardıkları ise, tarihe tecavüz cinsinden görüşlerdi. Daha çok Milliyetçi solcuların görüşleri ama özü MHP-Ülkü Ocakları seminerinde işlenen ırkçı tepkilerdi. Midemi alt üst eden bu yaklaşımlara söylenmesi gereken bir çift sözüm olmalıydı. Bir Arap olarak bu benim görevimdi.
Kürt dostu ve Kürt özgürlük hareketine inanmış, bu hareketin ülkemizin tüm farklılıkları ve mazlumları adına demokrasi güvencesi bir hareket olarak algılamamın sorumluluğunu dile getirmeliydim.
Bir Arap olarak, devrimci mücadelemin tüm kesitlerinde Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine omuz vermeye çalıştım. Örgütlü olduğum güç, dün de bu gün de bu doğrultuda her alanda tüm etkinlikleriyle mücadeleye devam etmektedir. Çünkü halkımın kimlik haklarını bu mücadelenin bir parçası olarak görüyoruz; ülkemizde demokrasinin ruhunu Kürt özgürlük hareketin koruduğuna da inancım tamdır. Bu, her ne kadar kimi devrimci Kürt arkadaşların Bölge olaylarını derinlemesine kavrayamamalarından ileri gelen hatalı duruşlarına rağmen öyledir; bu hatalı duruş Türkiye Araplarıyla Kürt özgürlük hareketi arasında kimi yerde çok olumsuz kanıların olmasına yol açtığı da bilinmektedir. Siyasal mücadele sürecinde ikircimsizce Kürt halkının özgürlüğünden yana tutum alan Araplardın, Suriye olaylarında Kürtlerin siyasi temsilcilerine rağmen gösterdikleri yanlış tutum ve söylemler alta bir gerginlik olarak gündeme geldiği de gözlemlenmektedir. Özellikle ROJ TV’nin sorumsuz kimi programları, Kürt özgürlük hareketi liderliğinin yaptığı açıklamalara çok ters ve iki halkın ilişkisine sorumsuzcu bir yaklaşım olarak yansımaktadır.
Bu konu ülkemizde demokrasi güçlerinin halklar düzeyinde birbiriyle ilişkileri açısından oldukça önem taşımaktadır. PKK adına Duran Kalkan arkadaş, “TÜRKİYE, SURİYE-KÜRT OLUŞUMU İÇİN DÜŞMAN” Başlığı altında Fırat Haber Ajansı tarafından 09 Eylül 2011 15:03 Behdinan, tarihlemesiyle yayınlanan yazısı çok isabetli ve öngörülü bir açıklamadır. Daha önce de, Kongre-Gel Başkanlık Divanı Üyesi Hacer Zağros’un açıklaması da aynı yönde, Suriye’ye yönelen emperyalist oyun ve baskıları dile getirerek, özgürlük hareketinin resmi duruşunun bu baskılara karşı tutumunu ve Suriye’nin reformlarını hayata acilen geçirmesi yönünde yapıcı eleştirilerini içermektedir. Bu doğru yaklaşım ülkemizde Araplarla Kürtlerin birlikte daha da güçlü olacakları gerçeğini dile getirdiği kadar, Suriye’nin de haklarını kazanmış Kürtleriyle çok daha güçlü olacağı tezini doğrulamaktadır. Bu perspektif ülkemiz devrimci hareketinin temel perspektifidir, milliyetçilikten arınmış Türk, Kürt, Arap vd ülke solunun duruşudur.
Bu ön girişten sonra altta, söz konusu MHP-Ülkü ocakları algılı bir Türkleşmiş Arap’ın bulanık egemen ulus milliyetçisi görüşlerine verdiğim cevabı aktarıyorum.
Bu kişinin ne dediğini anlamak için ise verdiğim cevaplarda yetirince belirgin olduğu için özel bir aktarma yapmadım.
D.P, sana ilk önerim, bu ırkçı egemen ulus hikayelerini git Ülkü ocaklarında konferans olarak ver. Sonra cehaletin, olayları bu ölçüde demagojik biçimde birbirine karıştırıp sunmandan dolayı, bilgi sandığın aktarmaların ulus, modern ulus ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkıyla uzak yakın bir ilişkisi olmadığını söyleyeceğim. Senin anlamak istemediğin, tarihleri bir birine çorba gibi karıştırıp bir şey söylüyor görünmenin altında da tas tamam bu bulunmaktadır. Bunun adı ise siyasal bilim değil, kin ve intikama giydirilmiş siyasi sözcüklerdir.
Beni iyi dinle…
Bu anlattıklarını, on yıllardır hocaları Ülkücülere uyku hapı olarak yutturdu durdu. 12 Eylül Askeri faşist darbesi tokadıyla biraz sarsılıp kendilerine gelir gibi oldularsa da uyanamadılar. Ülkemizde ne zaman Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle ilgili bir gelişme olursa, aynı akılla kurtlaşarak ulumaya ve azı dişlerini göstermektedirler. Bu çirkin ırkçı duruşların teorisi diye gençlerine yutturduklarını, şimdi sen asimile olmuş sünger beyninle Arap gençlerine mi yutturacağını sanıyorsun?
Dur bakalım…
D.P, tarih bilmiyorsun. Bu senin anlattığın tarih kesit (Yavuz Sultan Selim, İdrisi Bitlisi 1500’lü yıllar) ile ulusların kapitalizmin şafağında doğması, yani modern ulusların bir tarih kategorisi olarak tarih sahnesine çıkması ve kendi kaderlerini tayin hakkını elde etme istencinin ortaya çıkması çok farklı şeylerdir.
Türk ulusu bile dünkü bir ulustur (Modern ulusların tarih sahnesine bir ulus kategorisi olarak çıkması anlamında) Bu da tamamen Cumhuriyetle başlar; önceki jön Türkler hareketiyle, batının kültür etkisi altında, tarih sahnesine çıkma yönünde adımlarını atan Türk ulusu ittihatçıların “Suyu Arayan Adam” esprisindeki dalgalanmaları (kah Pan-İslamcı, kah Turancı eğilimleri), Atatürk’ün Cumhuriyeti kurmasıyla modern bir ulus olarak evrimini tamamlamıştır; bu güne kadar süren kimlik bunalımının bu ulusun, Anadolu’ya sonradan gelmiş olması, kılıç zoruyla bu topraklarda siyasal egemenlik kurması, anavatan olarak görmekten çok göçebelerin sür git başka milliyetlerin servet ve topraklarını gaspa ederek oluşturduğu yaşam kültürünün sarsıcı etkiler gösterdiğini unutmamak gerek.
Türk ulusu, modern bir ulus olarak Cumhuriyetle tarih sahnesine çıkma çabası verir. Tarihi kategori olarak Türk ulusu bu süreçte evriminin son halkalarını tamamlamaya başlar. Yani devleti ve sınırlarıyla Cumhuriyetle birlikte tarih sahnesine çıkmış olur (merkantilizmin temeli olan merkezi kapitalist milli sınırlarla oluşma esprisi).
Atatürk’ün Anadolu’yu Türkleştirme çabaları bu kaygılarla başlar. Akıl zoru iddialar, atmasyonlar, sallamalar at başı yürür; Güneş Dil Teorisi, 40 asırlık Türk yurdu massalları, Sümer ve Hititlerin, Sümer-Türkleri ve Hitit-Türkleri ilan edilmeleri esasında Türklerin Anadolu’da olmayan tarihlerini bu yalanlarla oluşturma çabasıdır. Yani modern ulusun ihtiyacı olan tarihi kökler, bu yalanlarla aranmaya başlanır. Buna, batıdaki faşist ve Nazi hareketlerinden yapılan katkılarla, 18 Kürt halk ayaklanmasının kanlı biçimde bastırılmasıyla (19 Kürt halk ayaklanması 15 Ağustos 1984 Şemdilli-Eruh’la başlar), Hatay’ın ilhakı ve II. Dünya savaşı sırasındaki Varlık vergisinin insanlık dışı azınlık tasfiye hareketleriyle, 6-7 Eylül 1955 Ermeni ve Rumlara karşı İstanbul’da yapılan kıyımlardan oluşan ırkçılığı da eklemek gerek.
D.P, bilmen gereken tarih budur. 1500’lü yıllarda ne Türkler Türk ulusuydu Ne de Kürtler Kürt ulusuydu. O tarihin ilişki ve çelişkilerini bu gün için örnek göstermek ya da bu gün için bir veri saymak sadece cehilce bir davranıştır. Bu akıl tarihi milletlerin savaşı olarak gören ırkçı bir yaklaşımdır.
Türk ulusunun Cumhuriyetle birlikte başlayan son ulusal evrim çabalarının nasıl bir ırkçılıkla sürdüğünü bir de şu bilgilerden algılamaya çalış,
Atatürk’ün ilk Milli Eğitim ve Sağlık Bakanı dr. Rıza Nur’un anılarını oku (Üç cildi) ve ondan Arap Alevilerine, özellikle Adanalı Arap Alevilere yapılanları öğren
Türkiye Cumhuriyetinin tarih sahnesine çıkışta Sağlık ve Milli Eğitim Bakanı olan Dr.Rıza Nur, anılarında Ermeni’sinden Kürt’üne, Arnavut’undan Araplarına karşı devletin kuruluş çalışmalarında temel alınan ırkçı, milliyetçi yönelimleri şöyle dile getiriyordu. “ Aklım, fikrim yıllardan beri bu kitleleri dağıtıp münferiden iskan suretiyle temessül etmek ve Türkiye’yi mütecanis yapıp ırk belasından, bunların Avrupalılar elinde alet olmasından, bu isyan ve inkiraz kusur ve sebebinden kurtarmak” (Dr. Rıza Nur Hayat ve Hatıratım C.2 sayfa:310)
“Türk olmayanın Türklüğü kabul etmeyenin burada yeri yoktur” (Age. C:2. S:461)
Atatürk Dr. Rıza Nur’un azılı faşizan tarih tezini başucu kitabı olarak okurdu (bütün bunlara rağmen Laik, Araplara hiçbir şey vermezken Arap Alevilere verdiği nefes hiçbir zaman Aleviler için değildi. Bunu kimse unutmasın. Olay Türk ulusu diye bir modern ulus yaratmanın başka bir çıkış kanalı olmamasındandır ve bu tamamen ırkçılıkla yakın bağı olan milliyetçiliğin ürünüdür. Ve bütün bunlara rağmen, Osmanlı teokratik sisteminden Cumhuriyete geçiş bir ileri adımdır, ama konumuz bu değil)
Eğer Modern ulusların doğuşunu yukarıda özetin özeti olarak verdiğim bilgilerle öğrendiysen sıra işlediğin tarih hatasına gelelim derim.
Anlattığın 1500’lü yıllar ve hatta 1800’lü yıllarda bilimsel anlamda Türk ulusu diye bir ulustan söz edilemez. Esamisi değil, nüveleri bile yoktu. Anlattığın tarih hikayeleri, bu günün aklıyla dünü yazmak gibi komiktir. 20.yy ırkçı teorileriyle tarihin feodal çağlarını izah etmek, bilimle ilgili bir şey değildir, Naziler bunun en uzman propagandistleriydi ve sonlarını hep birlikte gördük.
Devam edelim, sözünü ettiğin tarihi kesitte, Osmanlı ve öncesi Selçuklular ve bunların Orta-Asya’da olduğu iddia edilen ırkdaşları olan hiç bir milliyet (millet değil; Milliyet, millet (ulus) öncesi topluluktur) bu günün Türk ulusu değildir; dikkat et bu gün bile sıkıştıklarında “Türk ulusu” tanımını, “kendini öyle hissetmek” adı altında bir “his” olarak ele almak, “anayasal bağlarla birbirine bağlı olmak” adı altında “hukuksal birlik” olarak belirlemek, “fikir birliği içinde bu ulusa mensup olduğuna inanmak” gibi bilimle uzak yakın hiçbir ilgisi olmayan söylemlerle izah etmeye çalışmak, böylesi bir kimlik bunalımı sıkıntısından ileri gelmektedir. Bu bilgisizlik, MHP-Ülkü Ocakları eğitim çalışmalarında ülkücüleri uyutmak için dile gelir. Dolaysıyla MHP ve Ülkü ocakları konferanslarının ırkçı hezeyanlarını bize tarih bilgisi olarak sunman, Anadolu’yu Türkleştirmek için yapılan Hitit Türkleri ve Sümer Türkleri atmasyonundan başka bir anlama sahip değildir.
Kürtler de o kesitte Kürt ulusu değildi. Ulus olma özellikleri itibariyle de Osmanlı sultanlarının “etrak-i bila idrak”, “kara budunlu Türk” gibi kavramlarla Türkçe konuşan Türkmen aşiretlerini aşağılayan, kendini Rum sultanları olarak (Salatin-i Rum) tanımlamasının da açıkça ortaya koyduğu gibi, hiçbir yanıyla Türk ulusuyla ilgili olmadıklarını bilmen gerekir. Bilmiyorsan tarihle ilgili hiçbir şey konuşmamalısın.
Tarihi kesitleri bu kadar çorba ettikten sonra, dünü bu günle bulamaç haline getirerek yaptığın inkarcılık, doğal olarak, seni bir Türkleşmiş ırkçı faşist gibi Kürt varlığını inkara götürecekti. Bu nedenle geçmiş tarihi harekete geçirip, yeni bir jargonla yazmaya yani, zaman tünelinden geçerek bu günü, düne bindirmeye ya da yedirmeye çalışacaksın. Buna akademik yazım ahlakında kalpazanlık denir. Tarih denmez.
Bir de hesapsızca Cumhuriyet döneminin 19 Kürt halk ayaklanmasını, modern Türk ulusal evrimi tamamlansın, başkası kendi ulusal evrimini tamamlamasın diye de meşru sayıyorsun. Kürtlerin hak arayışını karalıyorsun; bütün bunları Türk ulusu uluslaşma evrimini tamamlasın da başkasının canı cehenneme olarak ele alacaksın. Buna ırkçılık denir şovenizm denir.
D.P, Kürtler Osmanlı ve öncesi dönemde Türklerin bu günkü ulus döneminden bile çok ilerde bir kültür ve ulus için gerekli temel unsurları taşıyan bir milliyetti (ulus değil). Bunu anlaman için otur dil çözümlemesi yap, bu gün bile öz Türkçe, dil bilimi kurallarına göre 5000 kelimeyi geçmez, diğerleri Arapça, Farsça, Latince, Fransızca, Kürtçedir vb… karmaşasıdır ( Tüm uluslarda bu karmaşa normal, ama bu ölçekte olmaz); buna Kürtlerin Mazepotamya’daki ezeli yerli bir halk olmasıyla Türklerin göçebeliğini karşılaştır, bak bakalım ne anlama gelecek, gerisini sen düşün…
Bu cümlelerimi iyi anlaman için, benden değil, taptığı ve nerdeyse Arap Alevi kökenli ilan edeceğin (Adana mersin yöresinde bu kanaat çok yaygındır, Anadolu Alevilerinde ise Atatürk’ün Aleviliğine toz kondurulmaz)
Atatürk’ün dilinden Osmanlı için söylenenleri özetle şu iki cümlede kavramak zor değil;
“Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Rumlar sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişlerdir. Bizim milletimiz de böyle fetihlerin akasından serserilik etmiş ana yurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara yenilmiştir. Bu böyle bir gerçektir ki, tarihin her devrinde ve dünyanın her yerinde aynen olagelmiştir.” (Aktaran,Cemal Kutay,Türkçe İbadet, s;154)
“Osmanoğulları, zorla Türk Ulusunun egemenliğine el koymuşlardır. Bu yolsuzluklarını altı yüz yıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk Ulusu bu saldırganlara, artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini eline almış bulunmaktadır.” (Nutuk.II, s:475)
Türkiye Cumhuriyetine gelmiş olduk.
Sana sadece Lozan Anlaşmasını git oku diyeceğim. Çünkü okuduğunu sanmıyorum. Okusan bile ne olduğunu anlamayacağını tahmin ediyorum. Bu normaldir de.
Cumhuriyetin kurucu anlaşması, Kabe’si olan Lozan Anlaşmasında bile var olan azınlık hakları, Anadolu’nun Türkleştirilme çabası için yok sayıldığını göreceksin. Türk ırkçı milliyetçiliği ve Türk ulusal evriminin önünde engel görünen ama kendi toprakları olan Anadolu’da Türklerden binlerce yıl önce yerli bir halk ve bu bakir toprakları tarihte ilk kez yaşama açanlara neler yapıldığını öğren.
II. Ermeni soy kırımının Hatay İlhakıyla at başı yürüdüğünü bil. Osmanlının Amik ovasında Çerkez isyancıları sıtmadan öldürmek için sürdükleri gibi, Ermenilerin bu alanlara sürüldüğünü bilmiyor olabilirsin (Bu konuyu Türkiye’nin yarım aydınlarının da bilmediğine kalıbımı basarım) bu gerçekleri ayrıca burada anlatmayacağım. Buna Kilikya Araplarını tıpkı bu günün BOP’çuları gibi “temiz eller operasyonu” (kendi ellerini bulaştırmadan) tıpkı I. Ermeni kullanmada Kürt korucuları kullandıkları gibi katletmek istediklerini öğren. Bütün bunlar evrimi tamamlanmamış bir uluslaşma sürecinin zorlaması, kıyıcılığı, aymazlığı, başkalarının anavatanını, kendi tarihsel anavatanı ilan etmekle kalmayıp, diğerlerinin uluslaşma sürecindeki siyasal hakları gasp etme hayasızlığıdır (bu uluslaşma sürecinde yer alanların Türk ırkıyla çok ilgili çevreler olmadığını ayrıca belirteceğim)
Cümlelerindeki Türk ırkçılığını yansıtan mide bulandırıcı çözümlemelerine cevap vermeyeceğim. Bilmiyorsun, bilgisizliğine vereceğim. İsrail konusuna girmişsin, güler misin ağlar mısın bir halde yine Türkün mukadderatına bağlamışsın; her şeyi Türk düşmanlığı temelinde almaya çalışan yaklaşımının gerekçelerini görmemen çok normal. Kendi yarattığın düşmanları neden görerek tarih yazmaya çalışmak, bu topraklara ne kadar yabancı olunduğunu göstermeye yetmez mi? Bölgemizde ve dünyamızda elbette çıkar savaşları var ve bu bitmeyecektir. Ama bu savaşları sadece egemen ulusun mukadderatını değiştirmek için tüm kainatın bir araya geldiğini iddia etmek, kimseyi dev yapmıyor. Dev aynasına bakmakla içine düşülen bu yanılgı, egemenlerin bu coğrafyada işlediği ölümcül hatalarla ilgisi vardır. Osmanlı dönemi için Atatürk’ün söyledikleri çok açık, aynı akıl Cumhuriyetteki Osmanlı olarak da yürüyünce bu günkü korkunç maceralara sürüklenişimizi izah etmek zor olmayacaktır. Konuyu dağıtmamak için bu kadarla sınırlayacağım.
Bilmen gereken sonuç,
Kürtler modern bir ulustur. Türkler uluslaşma süreçleri ve haklarını Türkiye Cumhuriyeti denilen bir devletle elde ettikleri gibi ( Unutma cumhuriyetteki Osmanlı bu evrimleşmeyi, zorla ve baskıyla ölüm denklemleriyle yaptı) Kürtler de, ulusu yaratan kapitalize ilişkileri geliştikçe ortaya çıkan bilinçle, bir ulus olarak tarih sahnesindeki haklı yerlerini almak isteyecektir.
Bu bir haktır. Üstelik Kürtler bunu ısrarla demokratik ortak bir devlet içinde çözmek isterken, senin milliyetçilerin buna kirli savaşla cevap vermektedir. Kılıç zoruyla bin yıl içinde asimile edilemeyen bir ulusu bu gün asimile edebileceğini düşünenler aptal değilse, yeryüzünün tüm güçleri bir araya gelse de bu hakların kazanılmasını engellemek mümkün olmayacaktır.
İKİNCİ CEVAP
D.P, yazıma cevap vereceğini yine bir çorba yapmışsın. Üstelik sen bile, yazdıklarının içinden çıkamamışsın.
Yazdığım yorumu tekrar oku, orada senin fikirlerini eleştiriyorum ve o fikirler MHP-Ülkü ocakları fikirleriyle aynıdır diyorum. Bu senin MHP’ye üye olduğun anlamına gelmez. Çorbadır dedim çünkü tarih algıların belli bir disipline ait değil ve her şeyi bu yorumunda olduğu gibi karıştırmışsın. Sizi şahıs olarak tanımam etmem. Şahsınıza yönelik hiçbir şey de söyleyemem, ama bu akılla giderseniz Türkleşmiş Arap olmaktan kurtulamazsınız.
Burada bilimin temel tartışma ilkeleri ve adabına sadık kalarak doğrularımı dile getirdim.
Ulus nedir, modern ulus ne zaman doğar, Türk ulusu olduğu gibi Arap ve Kürt ulusu olduğu gerçeğinin verileri nedir, bunların hakları nedir bunu anlattım. Bu temel ilkeleri bilmeden bu konuları konuşmak, sokak olaylarını ilke diye ortaya çıkarmak bu tartışmanın düzeyini düşürür. Bunun için düşünce sistemine yönelik eleştiriyi yoğunlaştırdım Çünkü siz, sadece siyasi konularda değil inanç konusunda bile Türkleşmiş Arapçılık yapıyorsunuz. Buna göz yummam mümkün değil. Tartışmaya katılan tüm yorumcuların çok basitçe anladığı “siyasi simgelerin türbelerimizde işi yoktur” belirlememi içinize sindirememişsiniz. Bu bilinçaltıyla, siyasi tez oluşturulmaz bunu bileceksiniz…
Sizin ya da herhangi birinin yaşadığın, tanık olduğu olumsuz olaylar, bir değil binlerce de olsa ilkeler değişmez. Böyle olsaydı rüyalar da gerçek olurdu… Hitleri yıkan, düşüncelerinin nesnel bir zemini olmamasıdır; evren iç bükeydir dedi ve o müthiş Alman bilim adamlarını, bu saçma iddiayı ispat için zorlayıp durdu…
Bunu anlamıyorsunuz. Dolaysıyla "Türbelere siyasi simge konmaz" demeyi, bayrak düşmanlığı olarak alıyorsunuz. Oysa yorumlarımda açıkça söyledim, kendi ulusal simgelerimize saygıyı istediğimiz gibi, başkasının ulusal simgelerine saygılıyız. Bunun için de, siyasi simge olan bayrakları türbelerimizden sakince, kimsenin onurunu kırmadan çıkarmalıyız diyorum. Bunu anlaman gerekirdi. Bu da bayrağa saygının bir biçimidir. Yırtın yakın ayakaltına alın demedik üstelik bu bayrakla halkımızın çok acı bir geçmişi bulunuyor.
Bayrağın yeri ayrı, severiz ya da sevmeyiz yeri ayrı. Bayrak siyasi bir simgedir ve türbelerde işi yoktur. Aksi çabalar, öncelikle bayrağı kirletir. Bu da bayrağın egemen ulus kılıç hakkıyla türbelere tecavüz etmesi anlamına gelir. Anlaman gereken en önemli nokta budur.
Kürt bireylerle Arap bireyler arasında bin bir sorun olabilir ama bu hiçbir zaman, Kürtlerle Araplar arasında bir sorun anlamına gelmez. Şu mahalle bu mahalle, şu olay bu olay şahsi çıkar kavgaları iki ezilen ulus arasındaki sorun değildir. Senin de başından geçen olumsuz olaylarla tarih sahnesine, binlerce evrimin girdabından geçerek çıkmakta olan bir ulusu ve haklarını yok etmek aptallık değilse, ırkçılıktır. Kürtler için var olan bu haktan söz etmek esasında kendi halkımızın haklarından söz etmektir. Bu hakkı Kürtlere tanımayan bir akıl, kendisi için de hak aramamalıdır. Bu nedenle, fikirleriniz Türkleşmiş Arap fikirleridir MHP ülkü ocağı kaynaklıdır dedim.
Unutmayın, devlet özellikle Adana ve Mersinde Kürtlerle Arapları vuruşturmak için korkunç çabalar sarf edip duruyor. İki topluluk arasındaki mezhepleri de kullanarak ( Bu devlet, Alevilere ve özellikle Arap Alevilere çektirdikleri ve hala yürürlükte olan haksızlıklarından utanmadan) birbirine kırdırmaya çalışıyor. Böl yönet yapan devleti kirli işleri nedeniyle, ulusların haklarını kimse yok sayamaz, bu kirli olaylara bakın ilke belirleyemez. Siyasal bilim, toplum bilim bu sokak olayları ve duygularıyla ilke tespit etmez. Bunu ancak senin gibi MHP-Ülkü Ocakları eksenli Türkleşmiş Araplar yapar.
Bir daha dile getiriyorum, Kürt ulusu dünyadaki tüm uluslar gibi modern bir ulustur ve hakları vardır. Bu hakların ne olduğunu başkası değil bizatihi kendisi belirler, egemen ulus değil. Kürt ulusu haklarını talep eder ve birlikte yaşamak istiyorsak bunu devlet beklemeden sahiplerine teslim eder. Böylece devletin bu konudaki gaspçılığı biter. Bunu yapmak yerine, aldatır, oyalar, zorbalıkla bu hakları yok saymaya devam ederse, bölücülük yapmış olur. Devlet b.ir kez bölücülük yapınca, artık kimse kimseyi neden ayrılmak istiyorsunuz, neden ayrı devlete doğru yürüyorsunuz, bölücülük yapıyorsunuz diye suçlayamaz ( Burada bölücü ve suçlu olan devlettir ve bu devlet altında birlikte yaşanmaz)
Bu gün, Erdoğan’ın demokratik açılım aldatmacasında olduğu gibi yalan söyler ve kanlı savaşla, sınır dışı operasyonlara devam edilirse, bölücülük sadece devlet yüzündendir ve onun ortağı düşüncelerdedir, demek yanlış değildir. Bakın bu devleti tanımıyorsunuz, bu devlet utanmadan, Amerika’dan ve İsrail’den teknoloji, istihbarat, silah, kredi desteği gibi dış yardımlar alarak kendi vatandaşına karşı sınır ötesi operasyonlar düzenlemektedir. Bu devlet katil bir devlettir. Kökü dışarıda olan bu devlettir. Buna karşı özgürlük isteyen, barış çağrısı yapan, ortak yaşam için öneri getiren Kürtlerdir.
Bunları bir Arap olarak ben neden dile getiriyorum, çünkü halkım da aynı süreçten geçecek, halkımın gelecek hikayesi burada yazılı burada onurlu ve dürüstçe tavır alamasam, yarın benim halkımın davası için dost bulamam. Kürt siyasi çevrelerinin Kürtçülük gibi mazur görülecek ilkelikleri olabilir (Ezilen ulusun sendromu) bunu eleştiririz, bu yapıcı eleştiri olmadan dostluk da olmaz. Ama buradan hareketle temel ilkelerimizi çiğnemeyiz. Demokratik haklar herkese ait olmalıdır, bunu savunmak insan olarak onurlu olmanın da yoludur.
D.P, 200 yıllık Türk-Kürt ilişkisini bilmiyorsun. Bu tarih 39 ayaklanmada milyonlarca insanın kıyım tarihidir. Bunun karşısında Ermeni kıyımı ne ki…
Bu yolda bu fedakarlığı, davasına inanması için yeterli nesnel verisi olmayan hiçbir halk yapmaz. Siz Türkleşmiş Araplar, artık bunu anlayın. Kürt ulusu gerçek bir ulustur, haklarını da er ya da geç alacaktır. Egemen ulus Sevr’i anlaşmasını bir kez daha imzalamak istemiyorsa, ortak ülkemizde yaşayan tüm halklara, haklarını derhal vermelidir. Bunu demokratik bir anayasayla ikircimsizce, yasa ve kurumlarla güvenceye bağlamalıdır. Bu Türkiye’de Arap halkının da bire bir amacı ve mücadele hedefidir.
Şimdi sen otur yolunu seç, ya Arapsın ya da egemen ulus insanısın. Buna rağmen biz Araplar birlikte yaşamak için demokrasi istiyoruz, başkasına saygısızlık yapmıyoruz hakkımızı istiyor buna almak için her fedakarlığa baş vurma kararlılığı içindeyiz.
MHP-ÜLKÜCÜ TARİHÇİLER GERÇEKLERİ ÇARPITIYORSUNUZ
Mikdat Abuzer
16 Eylül 2011
Yeniden gözden geçirerek genişletip önemle talep edilmesi üzerine bir kez daha yayınlıyorum.
D.P adlı biriyle tartışmamız oldu. D.P Adanalı Arap asıllı. Üstelik Alevi, Ama dikkat çekici bir biçimde akıl zoru tarzda, Kürt halkının özgürlük mücadelesi mücadelesine kin ve nefretle yaklaşan söylemlerle karşıma çıktı. Akdeniz bölgesinde (Hatay dışında) Araplardın yoğun yaşadığı alanlarda devlet uzun yıllardan beri bir yandan asimilasyon diğer yandan farklılıkları birbirine kırdırmak için, bin bir yola başvuruyordu. Bu alanda sağ siyasal güçlere giden oylardan da anlaşılan Araplar halkı saflarında oldukça yüksek bir Türkleşme olayı yaşanıyordu. Türk olmak Türk gibi düşünüp davranmak çok doğul, bu bir ulusal refleks, siyasal tercihler tartışılsa da, etnik duruşun tartışılacak bir yanı olamazdı. Ama kişinin kendini inkar derecesinde farklı bir etnik gömlek içine sokarak bir başka etnik yapıla akıl almaz bir kin ve intikam duygusuyla ırkçılık yapması algılanabilir bir durum değildi. Bu türler on yıllar önce Kürt halkı saflarında çokça bulunuyordu ve bizim gelenekten gelenler, bunlara “Türkleşmiş Kürtler” tanımını uygun görmüştü. Ben de bu geleneğin devam eden bir parçası olarak, bu türlere Türkleşmiş Araplar diyorum.
Türkleşmiş Arapların bam teli Kürt sorunundaki tavırdır. Bunları keşfetmek, ve gerçek çehrelerini anlamak için, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine yaklaşımları üzerine sorgulamak yeterlidir. Bu sorgu kesinlikle, belli bir mücadele örgütüyle ilgili yaklaşımlarını anlamak için değil genel olarak Kürt özgürlük mücadelesiyle ilgili duruşlarını sorgulamak yeterlidir. Bu sorguda, ne ölçüde kendi etnik varoluşlarını inkar ettiklerine tanık olunacaktır. Bu ortaya çıktıkça gerisinin teferruat olduğu görülecektir. Bunlardan biri olan D.P ile polemiğimize geçelim.
D.P’nin dile getirdikleri siyasal bir bakış açısı değildi. Bir ırkçı refleksti. Refleksinin aktardıkları ise, tarihe tecavüz cinsinden görüşlerdi. Daha çok Milliyetçi solcuların görüşleri ama özü MHP-Ülkü Ocakları seminerinde işlenen ırkçı tepkilerdi. Midemi alt üst eden bu yaklaşımlara söylenmesi gereken bir çift sözüm olmalıydı. Bir Arap olarak bu benim görevimdi.
Kürt dostu ve Kürt özgürlük hareketine inanmış, bu hareketin ülkemizin tüm farklılıkları ve mazlumları adına demokrasi güvencesi bir hareket olarak algılamamın sorumluluğunu dile getirmeliydim.
Bir Arap olarak, devrimci mücadelemin tüm kesitlerinde Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine omuz vermeye çalıştım. Örgütlü olduğum güç, dün de bu gün de bu doğrultuda her alanda tüm etkinlikleriyle mücadeleye devam etmektedir. Çünkü halkımın kimlik haklarını bu mücadelenin bir parçası olarak görüyoruz; ülkemizde demokrasinin ruhunu Kürt özgürlük hareketin koruduğuna da inancım tamdır. Bu, her ne kadar kimi devrimci Kürt arkadaşların Bölge olaylarını derinlemesine kavrayamamalarından ileri gelen hatalı duruşlarına rağmen öyledir; bu hatalı duruş Türkiye Araplarıyla Kürt özgürlük hareketi arasında kimi yerde çok olumsuz kanıların olmasına yol açtığı da bilinmektedir. Siyasal mücadele sürecinde ikircimsizce Kürt halkının özgürlüğünden yana tutum alan Araplardın, Suriye olaylarında Kürtlerin siyasi temsilcilerine rağmen gösterdikleri yanlış tutum ve söylemler alta bir gerginlik olarak gündeme geldiği de gözlemlenmektedir. Özellikle ROJ TV’nin sorumsuz kimi programları, Kürt özgürlük hareketi liderliğinin yaptığı açıklamalara çok ters ve iki halkın ilişkisine sorumsuzcu bir yaklaşım olarak yansımaktadır.
Bu konu ülkemizde demokrasi güçlerinin halklar düzeyinde birbiriyle ilişkileri açısından oldukça önem taşımaktadır. PKK adına Duran Kalkan arkadaş, “TÜRKİYE, SURİYE-KÜRT OLUŞUMU İÇİN DÜŞMAN” Başlığı altında Fırat Haber Ajansı tarafından 09 Eylül 2011 15:03 Behdinan, tarihlemesiyle yayınlanan yazısı çok isabetli ve öngörülü bir açıklamadır. Daha önce de, Kongre-Gel Başkanlık Divanı Üyesi Hacer Zağros’un açıklaması da aynı yönde, Suriye’ye yönelen emperyalist oyun ve baskıları dile getirerek, özgürlük hareketinin resmi duruşunun bu baskılara karşı tutumunu ve Suriye’nin reformlarını hayata acilen geçirmesi yönünde yapıcı eleştirilerini içermektedir. Bu doğru yaklaşım ülkemizde Araplarla Kürtlerin birlikte daha da güçlü olacakları gerçeğini dile getirdiği kadar, Suriye’nin de haklarını kazanmış Kürtleriyle çok daha güçlü olacağı tezini doğrulamaktadır. Bu perspektif ülkemiz devrimci hareketinin temel perspektifidir, milliyetçilikten arınmış Türk, Kürt, Arap vd ülke solunun duruşudur.
Bu ön girişten sonra altta, söz konusu MHP-Ülkü ocakları algılı bir Türkleşmiş Arap’ın bulanık egemen ulus milliyetçisi görüşlerine verdiğim cevabı aktarıyorum.
Bu kişinin ne dediğini anlamak için ise verdiğim cevaplarda yetirince belirgin olduğu için özel bir aktarma yapmadım.
D.P, sana ilk önerim, bu ırkçı egemen ulus hikayelerini git Ülkü ocaklarında konferans olarak ver. Sonra cehaletin, olayları bu ölçüde demagojik biçimde birbirine karıştırıp sunmandan dolayı, bilgi sandığın aktarmaların ulus, modern ulus ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkıyla uzak yakın bir ilişkisi olmadığını söyleyeceğim. Senin anlamak istemediğin, tarihleri bir birine çorba gibi karıştırıp bir şey söylüyor görünmenin altında da tas tamam bu bulunmaktadır. Bunun adı ise siyasal bilim değil, kin ve intikama giydirilmiş siyasi sözcüklerdir.
Beni iyi dinle…
Bu anlattıklarını, on yıllardır hocaları Ülkücülere uyku hapı olarak yutturdu durdu. 12 Eylül Askeri faşist darbesi tokadıyla biraz sarsılıp kendilerine gelir gibi oldularsa da uyanamadılar. Ülkemizde ne zaman Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle ilgili bir gelişme olursa, aynı akılla kurtlaşarak ulumaya ve azı dişlerini göstermektedirler. Bu çirkin ırkçı duruşların teorisi diye gençlerine yutturduklarını, şimdi sen asimile olmuş sünger beyninle Arap gençlerine mi yutturacağını sanıyorsun?
Dur bakalım…
D.P, tarih bilmiyorsun. Bu senin anlattığın tarih kesit (Yavuz Sultan Selim, İdrisi Bitlisi 1500’lü yıllar) ile ulusların kapitalizmin şafağında doğması, yani modern ulusların bir tarih kategorisi olarak tarih sahnesine çıkması ve kendi kaderlerini tayin hakkını elde etme istencinin ortaya çıkması çok farklı şeylerdir.
Türk ulusu bile dünkü bir ulustur (Modern ulusların tarih sahnesine bir ulus kategorisi olarak çıkması anlamında) Bu da tamamen Cumhuriyetle başlar; önceki jön Türkler hareketiyle, batının kültür etkisi altında, tarih sahnesine çıkma yönünde adımlarını atan Türk ulusu ittihatçıların “Suyu Arayan Adam” esprisindeki dalgalanmaları (kah Pan-İslamcı, kah Turancı eğilimleri), Atatürk’ün Cumhuriyeti kurmasıyla modern bir ulus olarak evrimini tamamlamıştır; bu güne kadar süren kimlik bunalımının bu ulusun, Anadolu’ya sonradan gelmiş olması, kılıç zoruyla bu topraklarda siyasal egemenlik kurması, anavatan olarak görmekten çok göçebelerin sür git başka milliyetlerin servet ve topraklarını gaspa ederek oluşturduğu yaşam kültürünün sarsıcı etkiler gösterdiğini unutmamak gerek.
Türk ulusu, modern bir ulus olarak Cumhuriyetle tarih sahnesine çıkma çabası verir. Tarihi kategori olarak Türk ulusu bu süreçte evriminin son halkalarını tamamlamaya başlar. Yani devleti ve sınırlarıyla Cumhuriyetle birlikte tarih sahnesine çıkmış olur (merkantilizmin temeli olan merkezi kapitalist milli sınırlarla oluşma esprisi).
Atatürk’ün Anadolu’yu Türkleştirme çabaları bu kaygılarla başlar. Akıl zoru iddialar, atmasyonlar, sallamalar at başı yürür; Güneş Dil Teorisi, 40 asırlık Türk yurdu massalları, Sümer ve Hititlerin, Sümer-Türkleri ve Hitit-Türkleri ilan edilmeleri esasında Türklerin Anadolu’da olmayan tarihlerini bu yalanlarla oluşturma çabasıdır. Yani modern ulusun ihtiyacı olan tarihi kökler, bu yalanlarla aranmaya başlanır. Buna, batıdaki faşist ve Nazi hareketlerinden yapılan katkılarla, 18 Kürt halk ayaklanmasının kanlı biçimde bastırılmasıyla (19 Kürt halk ayaklanması 15 Ağustos 1984 Şemdilli-Eruh’la başlar), Hatay’ın ilhakı ve II. Dünya savaşı sırasındaki Varlık vergisinin insanlık dışı azınlık tasfiye hareketleriyle, 6-7 Eylül 1955 Ermeni ve Rumlara karşı İstanbul’da yapılan kıyımlardan oluşan ırkçılığı da eklemek gerek.
D.P, bilmen gereken tarih budur. 1500’lü yıllarda ne Türkler Türk ulusuydu Ne de Kürtler Kürt ulusuydu. O tarihin ilişki ve çelişkilerini bu gün için örnek göstermek ya da bu gün için bir veri saymak sadece cehilce bir davranıştır. Bu akıl tarihi milletlerin savaşı olarak gören ırkçı bir yaklaşımdır.
Türk ulusunun Cumhuriyetle birlikte başlayan son ulusal evrim çabalarının nasıl bir ırkçılıkla sürdüğünü bir de şu bilgilerden algılamaya çalış,
Atatürk’ün ilk Milli Eğitim ve Sağlık Bakanı dr. Rıza Nur’un anılarını oku (Üç cildi) ve ondan Arap Alevilerine, özellikle Adanalı Arap Alevilere yapılanları öğren
Türkiye Cumhuriyetinin tarih sahnesine çıkışta Sağlık ve Milli Eğitim Bakanı olan Dr.Rıza Nur, anılarında Ermeni’sinden Kürt’üne, Arnavut’undan Araplarına karşı devletin kuruluş çalışmalarında temel alınan ırkçı, milliyetçi yönelimleri şöyle dile getiriyordu. “ Aklım, fikrim yıllardan beri bu kitleleri dağıtıp münferiden iskan suretiyle temessül etmek ve Türkiye’yi mütecanis yapıp ırk belasından, bunların Avrupalılar elinde alet olmasından, bu isyan ve inkiraz kusur ve sebebinden kurtarmak” (Dr. Rıza Nur Hayat ve Hatıratım C.2 sayfa:310)
“Türk olmayanın Türklüğü kabul etmeyenin burada yeri yoktur” (Age. C:2. S:461)
Atatürk Dr. Rıza Nur’un azılı faşizan tarih tezini başucu kitabı olarak okurdu (bütün bunlara rağmen Laik, Araplara hiçbir şey vermezken Arap Alevilere verdiği nefes hiçbir zaman Aleviler için değildi. Bunu kimse unutmasın. Olay Türk ulusu diye bir modern ulus yaratmanın başka bir çıkış kanalı olmamasındandır ve bu tamamen ırkçılıkla yakın bağı olan milliyetçiliğin ürünüdür. Ve bütün bunlara rağmen, Osmanlı teokratik sisteminden Cumhuriyete geçiş bir ileri adımdır, ama konumuz bu değil)
Eğer Modern ulusların doğuşunu yukarıda özetin özeti olarak verdiğim bilgilerle öğrendiysen sıra işlediğin tarih hatasına gelelim derim.
Anlattığın 1500’lü yıllar ve hatta 1800’lü yıllarda bilimsel anlamda Türk ulusu diye bir ulustan söz edilemez. Esamisi değil, nüveleri bile yoktu. Anlattığın tarih hikayeleri, bu günün aklıyla dünü yazmak gibi komiktir. 20.yy ırkçı teorileriyle tarihin feodal çağlarını izah etmek, bilimle ilgili bir şey değildir, Naziler bunun en uzman propagandistleriydi ve sonlarını hep birlikte gördük.
Devam edelim, sözünü ettiğin tarihi kesitte, Osmanlı ve öncesi Selçuklular ve bunların Orta-Asya’da olduğu iddia edilen ırkdaşları olan hiç bir milliyet (millet değil; Milliyet, millet (ulus) öncesi topluluktur) bu günün Türk ulusu değildir; dikkat et bu gün bile sıkıştıklarında “Türk ulusu” tanımını, “kendini öyle hissetmek” adı altında bir “his” olarak ele almak, “anayasal bağlarla birbirine bağlı olmak” adı altında “hukuksal birlik” olarak belirlemek, “fikir birliği içinde bu ulusa mensup olduğuna inanmak” gibi bilimle uzak yakın hiçbir ilgisi olmayan söylemlerle izah etmeye çalışmak, böylesi bir kimlik bunalımı sıkıntısından ileri gelmektedir. Bu bilgisizlik, MHP-Ülkü Ocakları eğitim çalışmalarında ülkücüleri uyutmak için dile gelir. Dolaysıyla MHP ve Ülkü ocakları konferanslarının ırkçı hezeyanlarını bize tarih bilgisi olarak sunman, Anadolu’yu Türkleştirmek için yapılan Hitit Türkleri ve Sümer Türkleri atmasyonundan başka bir anlama sahip değildir.
Kürtler de o kesitte Kürt ulusu değildi. Ulus olma özellikleri itibariyle de Osmanlı sultanlarının “etrak-i bila idrak”, “kara budunlu Türk” gibi kavramlarla Türkçe konuşan Türkmen aşiretlerini aşağılayan, kendini Rum sultanları olarak (Salatin-i Rum) tanımlamasının da açıkça ortaya koyduğu gibi, hiçbir yanıyla Türk ulusuyla ilgili olmadıklarını bilmen gerekir. Bilmiyorsan tarihle ilgili hiçbir şey konuşmamalısın.
Tarihi kesitleri bu kadar çorba ettikten sonra, dünü bu günle bulamaç haline getirerek yaptığın inkarcılık, doğal olarak, seni bir Türkleşmiş ırkçı faşist gibi Kürt varlığını inkara götürecekti. Bu nedenle geçmiş tarihi harekete geçirip, yeni bir jargonla yazmaya yani, zaman tünelinden geçerek bu günü, düne bindirmeye ya da yedirmeye çalışacaksın. Buna akademik yazım ahlakında kalpazanlık denir. Tarih denmez.
Bir de hesapsızca Cumhuriyet döneminin 19 Kürt halk ayaklanmasını, modern Türk ulusal evrimi tamamlansın, başkası kendi ulusal evrimini tamamlamasın diye de meşru sayıyorsun. Kürtlerin hak arayışını karalıyorsun; bütün bunları Türk ulusu uluslaşma evrimini tamamlasın da başkasının canı cehenneme olarak ele alacaksın. Buna ırkçılık denir şovenizm denir.
D.P, Kürtler Osmanlı ve öncesi dönemde Türklerin bu günkü ulus döneminden bile çok ilerde bir kültür ve ulus için gerekli temel unsurları taşıyan bir milliyetti (ulus değil). Bunu anlaman için otur dil çözümlemesi yap, bu gün bile öz Türkçe, dil bilimi kurallarına göre 5000 kelimeyi geçmez, diğerleri Arapça, Farsça, Latince, Fransızca, Kürtçedir vb… karmaşasıdır ( Tüm uluslarda bu karmaşa normal, ama bu ölçekte olmaz); buna Kürtlerin Mazepotamya’daki ezeli yerli bir halk olmasıyla Türklerin göçebeliğini karşılaştır, bak bakalım ne anlama gelecek, gerisini sen düşün…
Bu cümlelerimi iyi anlaman için, benden değil, taptığı ve nerdeyse Arap Alevi kökenli ilan edeceğin (Adana mersin yöresinde bu kanaat çok yaygındır, Anadolu Alevilerinde ise Atatürk’ün Aleviliğine toz kondurulmaz)
Atatürk’ün dilinden Osmanlı için söylenenleri özetle şu iki cümlede kavramak zor değil;
“Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Rumlar sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişlerdir. Bizim milletimiz de böyle fetihlerin akasından serserilik etmiş ana yurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara yenilmiştir. Bu böyle bir gerçektir ki, tarihin her devrinde ve dünyanın her yerinde aynen olagelmiştir.” (Aktaran,Cemal Kutay,Türkçe İbadet, s;154)
“Osmanoğulları, zorla Türk Ulusunun egemenliğine el koymuşlardır. Bu yolsuzluklarını altı yüz yıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk Ulusu bu saldırganlara, artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini eline almış bulunmaktadır.” (Nutuk.II, s:475)
Türkiye Cumhuriyetine gelmiş olduk.
Sana sadece Lozan Anlaşmasını git oku diyeceğim. Çünkü okuduğunu sanmıyorum. Okusan bile ne olduğunu anlamayacağını tahmin ediyorum. Bu normaldir de.
Cumhuriyetin kurucu anlaşması, Kabe’si olan Lozan Anlaşmasında bile var olan azınlık hakları, Anadolu’nun Türkleştirilme çabası için yok sayıldığını göreceksin. Türk ırkçı milliyetçiliği ve Türk ulusal evriminin önünde engel görünen ama kendi toprakları olan Anadolu’da Türklerden binlerce yıl önce yerli bir halk ve bu bakir toprakları tarihte ilk kez yaşama açanlara neler yapıldığını öğren.
II. Ermeni soy kırımının Hatay İlhakıyla at başı yürüdüğünü bil. Osmanlının Amik ovasında Çerkez isyancıları sıtmadan öldürmek için sürdükleri gibi, Ermenilerin bu alanlara sürüldüğünü bilmiyor olabilirsin (Bu konuyu Türkiye’nin yarım aydınlarının da bilmediğine kalıbımı basarım) bu gerçekleri ayrıca burada anlatmayacağım. Buna Kilikya Araplarını tıpkı bu günün BOP’çuları gibi “temiz eller operasyonu” (kendi ellerini bulaştırmadan) tıpkı I. Ermeni kullanmada Kürt korucuları kullandıkları gibi katletmek istediklerini öğren. Bütün bunlar evrimi tamamlanmamış bir uluslaşma sürecinin zorlaması, kıyıcılığı, aymazlığı, başkalarının anavatanını, kendi tarihsel anavatanı ilan etmekle kalmayıp, diğerlerinin uluslaşma sürecindeki siyasal hakları gasp etme hayasızlığıdır (bu uluslaşma sürecinde yer alanların Türk ırkıyla çok ilgili çevreler olmadığını ayrıca belirteceğim)
Cümlelerindeki Türk ırkçılığını yansıtan mide bulandırıcı çözümlemelerine cevap vermeyeceğim. Bilmiyorsun, bilgisizliğine vereceğim. İsrail konusuna girmişsin, güler misin ağlar mısın bir halde yine Türkün mukadderatına bağlamışsın; her şeyi Türk düşmanlığı temelinde almaya çalışan yaklaşımının gerekçelerini görmemen çok normal. Kendi yarattığın düşmanları neden görerek tarih yazmaya çalışmak, bu topraklara ne kadar yabancı olunduğunu göstermeye yetmez mi? Bölgemizde ve dünyamızda elbette çıkar savaşları var ve bu bitmeyecektir. Ama bu savaşları sadece egemen ulusun mukadderatını değiştirmek için tüm kainatın bir araya geldiğini iddia etmek, kimseyi dev yapmıyor. Dev aynasına bakmakla içine düşülen bu yanılgı, egemenlerin bu coğrafyada işlediği ölümcül hatalarla ilgisi vardır. Osmanlı dönemi için Atatürk’ün söyledikleri çok açık, aynı akıl Cumhuriyetteki Osmanlı olarak da yürüyünce bu günkü korkunç maceralara sürüklenişimizi izah etmek zor olmayacaktır. Konuyu dağıtmamak için bu kadarla sınırlayacağım.
Bilmen gereken sonuç,
Kürtler modern bir ulustur. Türkler uluslaşma süreçleri ve haklarını Türkiye Cumhuriyeti denilen bir devletle elde ettikleri gibi ( Unutma cumhuriyetteki Osmanlı bu evrimleşmeyi, zorla ve baskıyla ölüm denklemleriyle yaptı) Kürtler de, ulusu yaratan kapitalize ilişkileri geliştikçe ortaya çıkan bilinçle, bir ulus olarak tarih sahnesindeki haklı yerlerini almak isteyecektir.
Bu bir haktır. Üstelik Kürtler bunu ısrarla demokratik ortak bir devlet içinde çözmek isterken, senin milliyetçilerin buna kirli savaşla cevap vermektedir. Kılıç zoruyla bin yıl içinde asimile edilemeyen bir ulusu bu gün asimile edebileceğini düşünenler aptal değilse, yeryüzünün tüm güçleri bir araya gelse de bu hakların kazanılmasını engellemek mümkün olmayacaktır.
İKİNCİ CEVAP
D.P, yazıma cevap vereceğini yine bir çorba yapmışsın. Üstelik sen bile, yazdıklarının içinden çıkamamışsın.
Yazdığım yorumu tekrar oku, orada senin fikirlerini eleştiriyorum ve o fikirler MHP-Ülkü ocakları fikirleriyle aynıdır diyorum. Bu senin MHP’ye üye olduğun anlamına gelmez. Çorbadır dedim çünkü tarih algıların belli bir disipline ait değil ve her şeyi bu yorumunda olduğu gibi karıştırmışsın. Sizi şahıs olarak tanımam etmem. Şahsınıza yönelik hiçbir şey de söyleyemem, ama bu akılla giderseniz Türkleşmiş Arap olmaktan kurtulamazsınız.
Burada bilimin temel tartışma ilkeleri ve adabına sadık kalarak doğrularımı dile getirdim.
Ulus nedir, modern ulus ne zaman doğar, Türk ulusu olduğu gibi Arap ve Kürt ulusu olduğu gerçeğinin verileri nedir, bunların hakları nedir bunu anlattım. Bu temel ilkeleri bilmeden bu konuları konuşmak, sokak olaylarını ilke diye ortaya çıkarmak bu tartışmanın düzeyini düşürür. Bunun için düşünce sistemine yönelik eleştiriyi yoğunlaştırdım Çünkü siz, sadece siyasi konularda değil inanç konusunda bile Türkleşmiş Arapçılık yapıyorsunuz. Buna göz yummam mümkün değil. Tartışmaya katılan tüm yorumcuların çok basitçe anladığı “siyasi simgelerin türbelerimizde işi yoktur” belirlememi içinize sindirememişsiniz. Bu bilinçaltıyla, siyasi tez oluşturulmaz bunu bileceksiniz…
Sizin ya da herhangi birinin yaşadığın, tanık olduğu olumsuz olaylar, bir değil binlerce de olsa ilkeler değişmez. Böyle olsaydı rüyalar da gerçek olurdu… Hitleri yıkan, düşüncelerinin nesnel bir zemini olmamasıdır; evren iç bükeydir dedi ve o müthiş Alman bilim adamlarını, bu saçma iddiayı ispat için zorlayıp durdu…
Bunu anlamıyorsunuz. Dolaysıyla "Türbelere siyasi simge konmaz" demeyi, bayrak düşmanlığı olarak alıyorsunuz. Oysa yorumlarımda açıkça söyledim, kendi ulusal simgelerimize saygıyı istediğimiz gibi, başkasının ulusal simgelerine saygılıyız. Bunun için de, siyasi simge olan bayrakları türbelerimizden sakince, kimsenin onurunu kırmadan çıkarmalıyız diyorum. Bunu anlaman gerekirdi. Bu da bayrağa saygının bir biçimidir. Yırtın yakın ayakaltına alın demedik üstelik bu bayrakla halkımızın çok acı bir geçmişi bulunuyor.
Bayrağın yeri ayrı, severiz ya da sevmeyiz yeri ayrı. Bayrak siyasi bir simgedir ve türbelerde işi yoktur. Aksi çabalar, öncelikle bayrağı kirletir. Bu da bayrağın egemen ulus kılıç hakkıyla türbelere tecavüz etmesi anlamına gelir. Anlaman gereken en önemli nokta budur.
Kürt bireylerle Arap bireyler arasında bin bir sorun olabilir ama bu hiçbir zaman, Kürtlerle Araplar arasında bir sorun anlamına gelmez. Şu mahalle bu mahalle, şu olay bu olay şahsi çıkar kavgaları iki ezilen ulus arasındaki sorun değildir. Senin de başından geçen olumsuz olaylarla tarih sahnesine, binlerce evrimin girdabından geçerek çıkmakta olan bir ulusu ve haklarını yok etmek aptallık değilse, ırkçılıktır. Kürtler için var olan bu haktan söz etmek esasında kendi halkımızın haklarından söz etmektir. Bu hakkı Kürtlere tanımayan bir akıl, kendisi için de hak aramamalıdır. Bu nedenle, fikirleriniz Türkleşmiş Arap fikirleridir MHP ülkü ocağı kaynaklıdır dedim.
Unutmayın, devlet özellikle Adana ve Mersinde Kürtlerle Arapları vuruşturmak için korkunç çabalar sarf edip duruyor. İki topluluk arasındaki mezhepleri de kullanarak ( Bu devlet, Alevilere ve özellikle Arap Alevilere çektirdikleri ve hala yürürlükte olan haksızlıklarından utanmadan) birbirine kırdırmaya çalışıyor. Böl yönet yapan devleti kirli işleri nedeniyle, ulusların haklarını kimse yok sayamaz, bu kirli olaylara bakın ilke belirleyemez. Siyasal bilim, toplum bilim bu sokak olayları ve duygularıyla ilke tespit etmez. Bunu ancak senin gibi MHP-Ülkü Ocakları eksenli Türkleşmiş Araplar yapar.
Bir daha dile getiriyorum, Kürt ulusu dünyadaki tüm uluslar gibi modern bir ulustur ve hakları vardır. Bu hakların ne olduğunu başkası değil bizatihi kendisi belirler, egemen ulus değil. Kürt ulusu haklarını talep eder ve birlikte yaşamak istiyorsak bunu devlet beklemeden sahiplerine teslim eder. Böylece devletin bu konudaki gaspçılığı biter. Bunu yapmak yerine, aldatır, oyalar, zorbalıkla bu hakları yok saymaya devam ederse, bölücülük yapmış olur. Devlet b.ir kez bölücülük yapınca, artık kimse kimseyi neden ayrılmak istiyorsunuz, neden ayrı devlete doğru yürüyorsunuz, bölücülük yapıyorsunuz diye suçlayamaz ( Burada bölücü ve suçlu olan devlettir ve bu devlet altında birlikte yaşanmaz)
Bu gün, Erdoğan’ın demokratik açılım aldatmacasında olduğu gibi yalan söyler ve kanlı savaşla, sınır dışı operasyonlara devam edilirse, bölücülük sadece devlet yüzündendir ve onun ortağı düşüncelerdedir, demek yanlış değildir. Bakın bu devleti tanımıyorsunuz, bu devlet utanmadan, Amerika’dan ve İsrail’den teknoloji, istihbarat, silah, kredi desteği gibi dış yardımlar alarak kendi vatandaşına karşı sınır ötesi operasyonlar düzenlemektedir. Bu devlet katil bir devlettir. Kökü dışarıda olan bu devlettir. Buna karşı özgürlük isteyen, barış çağrısı yapan, ortak yaşam için öneri getiren Kürtlerdir.
Bunları bir Arap olarak ben neden dile getiriyorum, çünkü halkım da aynı süreçten geçecek, halkımın gelecek hikayesi burada yazılı burada onurlu ve dürüstçe tavır alamasam, yarın benim halkımın davası için dost bulamam. Kürt siyasi çevrelerinin Kürtçülük gibi mazur görülecek ilkelikleri olabilir (Ezilen ulusun sendromu) bunu eleştiririz, bu yapıcı eleştiri olmadan dostluk da olmaz. Ama buradan hareketle temel ilkelerimizi çiğnemeyiz. Demokratik haklar herkese ait olmalıdır, bunu savunmak insan olarak onurlu olmanın da yoludur.
D.P, 200 yıllık Türk-Kürt ilişkisini bilmiyorsun. Bu tarih 39 ayaklanmada milyonlarca insanın kıyım tarihidir. Bunun karşısında Ermeni kıyımı ne ki…
Bu yolda bu fedakarlığı, davasına inanması için yeterli nesnel verisi olmayan hiçbir halk yapmaz. Siz Türkleşmiş Araplar, artık bunu anlayın. Kürt ulusu gerçek bir ulustur, haklarını da er ya da geç alacaktır. Egemen ulus Sevr’i anlaşmasını bir kez daha imzalamak istemiyorsa, ortak ülkemizde yaşayan tüm halklara, haklarını derhal vermelidir. Bunu demokratik bir anayasayla ikircimsizce, yasa ve kurumlarla güvenceye bağlamalıdır. Bu Türkiye’de Arap halkının da bire bir amacı ve mücadele hedefidir.
Şimdi sen otur yolunu seç, ya Arapsın ya da egemen ulus insanısın. Buna rağmen biz Araplar birlikte yaşamak için demokrasi istiyoruz, başkasına saygısızlık yapmıyoruz hakkımızı istiyor buna almak için her fedakarlığa baş vurma kararlılığı içindeyiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder