9 Eylül 2011 Cuma
MISIR'DA İSRAİL BÜYÜKELÇİLİĞİ BASKINI
Mihrac Ural
10 Eylül 2011 saat: 03.00
Mısır devrimi II. Aşamasının sancıları devam ediyor. Mısır hala kendini bulamadı. Pandoranın kutusu açıldı ve sorunlara boğulan devrim hızla güç kaybetmeye başladı. Askeri yönetimle ciddi bir hesaplaşma olmadan, Mısır Mübarek’in gidişle baskı rejiminin kurum ve yasalarını aşmış olamayacaktır. Buna rağmen Mısır devrimini birinci aşamasını başaran gençler, zaman zaman yeni ataklarla o dinamizmi korumaya çalıştıklarını gösterme çabasında olmaktadırlar.
10 Eylül 2011 itibariyle, bu satırların yazılma başlandığı 02:00 sıralarında uzun süredir İsrail’in Mısır Büyükelçiliği önündeki gösterilerini bir baskınla taçlandırdılar.
Olay, İsrail-Mısır’ın Sina sınırında çıkan bir çatışmada İsrail, Mısırlı asker ve sivilleri katletti (18 Ağustos 2011). Bunun üzerine Mısır halkı ayağa kalkıp İsrail Büyükelçisinin kovulmasını ve ilişkilerin kesilmesini istedi. Büyükelçilik binasındaki İsrail bayrağı kaldırıldı ve yakıldı. İsrail Mısır Arap halkının bu haykırışlarından duyduğu tedirginlik gerçekte Mısır’ın gücüydü. Bunun üzerine Mısır askeri yönetimimin derhal özür dilenmesini istemesi üzerine İsrail, hiç beklemeden, kimseye danışmadan, dolandırmadan, özür diledi. Ancak Mısır devrimci gençliği bu özürle yetinmeyeceği açıktı. Devrimin ileri bir adımı olarak İsrail’in aymazlığına karşı mutlaka bir adım atılması gerekiyordu. Bu aynı zamanda Mısır devriminin onursal adımı olmalıydı. Bunu anlamak için Mısır’ın Arap alemindeki kadim yerini, Afrika ve Orta-doğadaki ağırlığını, dünyadaki saygınlığını ve bunu yok eden Amerikan güdümlü, İsrail’in çıkarlarına bölge bekçiliği yapan Mübarek diktatörlüğünü bilmek yeterlidir. Mübarek yıkıldı ama sistemi olduğu gibi duruyor. İşte Sina yarım adasında İsrail askerleri tarafından katledilen Mısır’lı askerlerin olayı, devrimci gençleri bir kez daha alevlendirdi.
Mısır devrimci gençleri Nasırın posterleriyle İsrail büyükelçiliği önünde iki haftadır kesilmeden gösteri yapıp durdular. İsrail bayrağını yaktılar, iki gün önce konan beton barikatları parçaladılar. Bu saatlerde de İsrail büyükelçiliği basılarak atıldı; Büyükelçilik ve çalışanları kaçtı. Elçilikteki evraklar sokağa atıldı. Kendiliğinden gelişen bu hareketin, elçilikteki evrakları rastgele dağıtmasının hatasını belirterek, atılan bu adımın bölgemizde İsrail için ölüm çanlarının çalmaya başladığını belirteceğim. İsrail, Mısır’ın hesabını bin kez yapıp durur. Bu nedenle, Erdoğan’ın tahditlerini siyasi şov olarak görerek, Marmara katliamındaki 9 Türkiye vatandaşının ölümü için özür dilememe ısrarını sürdürmesine karşılık, Mısırlı askerlerin ölümü üzerine kimse bir şey istemeden, hemen özür dilemek zorunda kalmıştı.
Mısır “üm el dünyadır” (Mısır dünyanın anasıdır). Mısırlılar öyle düşünür. Ama Amerikan–İsrail kuklası olduğunda dünyanın böceği haline gelerek onursuzlaşmıştı. Mısır, 12 Temmuz 2006 Lübnan savaşında aldığı tutumla ve Gazze savaşında gösterdiği akıl almaz insanlık dışı zalimlikle, “yarım adam” tanımlamasıyla anılmaya ve bunun altında onursuzca ezilmeye başlamıştı. Ama Mısır devrimi, bu psikolojiyi aşan önemli bir adım oldu. Bu devrimi ve kazanımlarını ve geleceği kurma azmini bitirmek için ABD ve İsrail dört bir yandan kuşatmaya başladı. Askeri konseyin geleneksel uşaklığı da kullanılarak devrimin en önemli ikinci aşamasının önü kesilmeye başlandı. Sistem eski sistem olarak sürmeye devam etti. Hiçbir ciddi yenilenme sistemi değiştirecek bir reform adımı dahi atılmadı. Verilen sözlerin bir aldatmaca olduğu anlaşıldı. Ama Amerika çıkarlarını sistemin devamında gördüğü için hiçbir dayatmada bulunmadı tersine değişimin önüne geçmek için tüm imkanlarını seferber etti; on yılların sorumluluğu, Mübarek ve çevresinin sırtına yıkılarak aynı sistem korunmuş oldu ( bu noktada Suriye’ye yapılan baskıları ve Suriye yönetiminin devrim gibi reformlarına rağmen, artırılan baskıları, desteklenen eli kanlı gerici şebekelerin çabalarını karşılaştırarak nasıl bir adaletsiz dünyada yaşadığımıza anlamak güç değildir)
İşte bu kritik geçiş sürecinde, Mısır devrimci gençliği bir kez daha devrimin yönelimlerini daha ileriye taşımak üzeren İsrail’in defolup gitmesi için bir duruş sergilemiş oldu. Bu adım çok önemliydi ve bir ölçüydü. İsrail’i Mısır’ın kaderinde kara bir leke olarak yapıştıran tılsımlar İsrail elçiliğinin Mısır’daki varlığında tecelli oluyordu. Bu gidiş bir yerden kırılmalıydı. Bu gün Mısır devrimi II. Aşamasında bunun sınavını vermektedir.
Bu sınav Mısır Müslüman kardeşler Örgütü’nün de bir sınavadır. Devrimin ilk aşamasında yer gök birbirine girmişken takındığı hayır hah tutum ve sinsi katılım aynıyla bu süreç içinde devem etti. Bu gün aynı sinsilikle tavır alacağını tahmin etmek zor değildir. Bu ise bölgemizde bu gerici örgütün kimi yerlerde eli kanlı eylemlerle neler yapmak istediğini Mısır’da kimlerle dirsek temasını korumaya çalıştığını hep birlikte göreceğiz.
Bu adım, dünya şer güçlerini ve onların bir kuklası olan Suudi-Katar gibi gerici odakları da sınavdan geçirecektir. İsrail karşısında takınılan ikiyüzlü politikalar, bir kez daha ortaya serilmiş olacaktır. Bu aynı zamanda, Mısır’daki tüm gerici güçlerin çehresini açığa vuracak bir gelişmedir. Yarın Mısır, tüm siyasal etkinliklerin bu olay karşısında alacağı tutumla geleceğini belirlemiş olacaktır.
Mısır halkı, büyük acılar çekerek bu güne geldi. Mısır devrimi hala dinamik bir süreç içinde gençliğinin koruyucu olduğu etkinlikle yürüyor. Ancak çok geç kalan kalkışmalar, İsrail Elçiliğinin basılmasından sonra ara vermeden devam ederek, eski sistemi aşmaya çalışması gerek. Mısır devrimci güçleri bu gün çok önemli bir halka yakaladılar. Bunu sonuna kadar götürmelidirler.
10 Eylül 2011 saat: 03.00
Mısır devrimi II. Aşamasının sancıları devam ediyor. Mısır hala kendini bulamadı. Pandoranın kutusu açıldı ve sorunlara boğulan devrim hızla güç kaybetmeye başladı. Askeri yönetimle ciddi bir hesaplaşma olmadan, Mısır Mübarek’in gidişle baskı rejiminin kurum ve yasalarını aşmış olamayacaktır. Buna rağmen Mısır devrimini birinci aşamasını başaran gençler, zaman zaman yeni ataklarla o dinamizmi korumaya çalıştıklarını gösterme çabasında olmaktadırlar.
10 Eylül 2011 itibariyle, bu satırların yazılma başlandığı 02:00 sıralarında uzun süredir İsrail’in Mısır Büyükelçiliği önündeki gösterilerini bir baskınla taçlandırdılar.
Olay, İsrail-Mısır’ın Sina sınırında çıkan bir çatışmada İsrail, Mısırlı asker ve sivilleri katletti (18 Ağustos 2011). Bunun üzerine Mısır halkı ayağa kalkıp İsrail Büyükelçisinin kovulmasını ve ilişkilerin kesilmesini istedi. Büyükelçilik binasındaki İsrail bayrağı kaldırıldı ve yakıldı. İsrail Mısır Arap halkının bu haykırışlarından duyduğu tedirginlik gerçekte Mısır’ın gücüydü. Bunun üzerine Mısır askeri yönetimimin derhal özür dilenmesini istemesi üzerine İsrail, hiç beklemeden, kimseye danışmadan, dolandırmadan, özür diledi. Ancak Mısır devrimci gençliği bu özürle yetinmeyeceği açıktı. Devrimin ileri bir adımı olarak İsrail’in aymazlığına karşı mutlaka bir adım atılması gerekiyordu. Bu aynı zamanda Mısır devriminin onursal adımı olmalıydı. Bunu anlamak için Mısır’ın Arap alemindeki kadim yerini, Afrika ve Orta-doğadaki ağırlığını, dünyadaki saygınlığını ve bunu yok eden Amerikan güdümlü, İsrail’in çıkarlarına bölge bekçiliği yapan Mübarek diktatörlüğünü bilmek yeterlidir. Mübarek yıkıldı ama sistemi olduğu gibi duruyor. İşte Sina yarım adasında İsrail askerleri tarafından katledilen Mısır’lı askerlerin olayı, devrimci gençleri bir kez daha alevlendirdi.
Mısır devrimci gençleri Nasırın posterleriyle İsrail büyükelçiliği önünde iki haftadır kesilmeden gösteri yapıp durdular. İsrail bayrağını yaktılar, iki gün önce konan beton barikatları parçaladılar. Bu saatlerde de İsrail büyükelçiliği basılarak atıldı; Büyükelçilik ve çalışanları kaçtı. Elçilikteki evraklar sokağa atıldı. Kendiliğinden gelişen bu hareketin, elçilikteki evrakları rastgele dağıtmasının hatasını belirterek, atılan bu adımın bölgemizde İsrail için ölüm çanlarının çalmaya başladığını belirteceğim. İsrail, Mısır’ın hesabını bin kez yapıp durur. Bu nedenle, Erdoğan’ın tahditlerini siyasi şov olarak görerek, Marmara katliamındaki 9 Türkiye vatandaşının ölümü için özür dilememe ısrarını sürdürmesine karşılık, Mısırlı askerlerin ölümü üzerine kimse bir şey istemeden, hemen özür dilemek zorunda kalmıştı.
Mısır “üm el dünyadır” (Mısır dünyanın anasıdır). Mısırlılar öyle düşünür. Ama Amerikan–İsrail kuklası olduğunda dünyanın böceği haline gelerek onursuzlaşmıştı. Mısır, 12 Temmuz 2006 Lübnan savaşında aldığı tutumla ve Gazze savaşında gösterdiği akıl almaz insanlık dışı zalimlikle, “yarım adam” tanımlamasıyla anılmaya ve bunun altında onursuzca ezilmeye başlamıştı. Ama Mısır devrimi, bu psikolojiyi aşan önemli bir adım oldu. Bu devrimi ve kazanımlarını ve geleceği kurma azmini bitirmek için ABD ve İsrail dört bir yandan kuşatmaya başladı. Askeri konseyin geleneksel uşaklığı da kullanılarak devrimin en önemli ikinci aşamasının önü kesilmeye başlandı. Sistem eski sistem olarak sürmeye devam etti. Hiçbir ciddi yenilenme sistemi değiştirecek bir reform adımı dahi atılmadı. Verilen sözlerin bir aldatmaca olduğu anlaşıldı. Ama Amerika çıkarlarını sistemin devamında gördüğü için hiçbir dayatmada bulunmadı tersine değişimin önüne geçmek için tüm imkanlarını seferber etti; on yılların sorumluluğu, Mübarek ve çevresinin sırtına yıkılarak aynı sistem korunmuş oldu ( bu noktada Suriye’ye yapılan baskıları ve Suriye yönetiminin devrim gibi reformlarına rağmen, artırılan baskıları, desteklenen eli kanlı gerici şebekelerin çabalarını karşılaştırarak nasıl bir adaletsiz dünyada yaşadığımıza anlamak güç değildir)
İşte bu kritik geçiş sürecinde, Mısır devrimci gençliği bir kez daha devrimin yönelimlerini daha ileriye taşımak üzeren İsrail’in defolup gitmesi için bir duruş sergilemiş oldu. Bu adım çok önemliydi ve bir ölçüydü. İsrail’i Mısır’ın kaderinde kara bir leke olarak yapıştıran tılsımlar İsrail elçiliğinin Mısır’daki varlığında tecelli oluyordu. Bu gidiş bir yerden kırılmalıydı. Bu gün Mısır devrimi II. Aşamasında bunun sınavını vermektedir.
Bu sınav Mısır Müslüman kardeşler Örgütü’nün de bir sınavadır. Devrimin ilk aşamasında yer gök birbirine girmişken takındığı hayır hah tutum ve sinsi katılım aynıyla bu süreç içinde devem etti. Bu gün aynı sinsilikle tavır alacağını tahmin etmek zor değildir. Bu ise bölgemizde bu gerici örgütün kimi yerlerde eli kanlı eylemlerle neler yapmak istediğini Mısır’da kimlerle dirsek temasını korumaya çalıştığını hep birlikte göreceğiz.
Bu adım, dünya şer güçlerini ve onların bir kuklası olan Suudi-Katar gibi gerici odakları da sınavdan geçirecektir. İsrail karşısında takınılan ikiyüzlü politikalar, bir kez daha ortaya serilmiş olacaktır. Bu aynı zamanda, Mısır’daki tüm gerici güçlerin çehresini açığa vuracak bir gelişmedir. Yarın Mısır, tüm siyasal etkinliklerin bu olay karşısında alacağı tutumla geleceğini belirlemiş olacaktır.
Mısır halkı, büyük acılar çekerek bu güne geldi. Mısır devrimi hala dinamik bir süreç içinde gençliğinin koruyucu olduğu etkinlikle yürüyor. Ancak çok geç kalan kalkışmalar, İsrail Elçiliğinin basılmasından sonra ara vermeden devam ederek, eski sistemi aşmaya çalışması gerek. Mısır devrimci güçleri bu gün çok önemli bir halka yakaladılar. Bunu sonuna kadar götürmelidirler.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder