29 Mart 2010 Pazartesi
KIZILDERE KATLİAMININ ÖĞRETİSİ
Şerif YILMAZ
30 Mart 2010
30 MART 1972, Türkiye devrimci demokratik hareketinin gelişim seyrinde
yaşanan önemli bir tarihsel kesite işaret eder. Bu tarihte uğruna
ölümlere gidilebilecek devrimci, militan dayanışmanın günümüzde ne
kadar ihtiyaç duyulan bir gerçek olduğu tüm yakıcı sıcaklığıyla
önümüzde durmaktadır.
Öyle ki, içinde bulunduğumuz süreçte toplumun aydın, devrimci,
demokrat kişi ve kurumlarına reva görülen her türden baskı ve terörün
milliyetçi tarzda dışa vurumu ayyuka çıkmakta. Bu saldırılar devlet
bünyesinde Kızıldere'den günümüze, farklı adlar altında olsa da Genel
Kurmay Özel Harp Dairesi ve ihbarcı çömezlerinin, MİT ajanlarının
çabalarıyla hayata geçirilmektedir.
Son günlerde devlet terörü Tunceli-Sivas kırsalı ve Cudi dağlarında
maddi yıpratmayla, diğer yanda da psikolojik savaş yöntemleriyle
demokratik açılım adına hayata geçiriliyor. Yakın süreçte yaşanan
yıldırma, korku salma, güvensizlik yaratma türünden gerçekleştirilen
operasyonlar; gerek Barış ve Demokrasi Partisine yönelik saldırılar,
gerekse birkaç gün öncesinden İstanbul-Ankara-Mersin ve Antakya'da
demokratik kurum ve kuruluşlarla temsilcilerine karşı sürdürülen
devlet terörü dikkat çekmektedir.
Mahirlerden günümüze kadar THKP-C'nin devrimci-demokrasi mücadelesinde
şekillenen oluşumu, farklılığı itibariyle, siyasal mücadelede içinden
çıkıp geldiği toplumsal sürecin daha ilerisinde yer alışıyla döneme
damgasını vurmuştur. Devrimci direniş çizgisinde geçmişten
alınabilecek ciddi anlamda hiçbir miras yok iken, ilk kez, siyasal
anlamda geleceğe miras oluşturacak hattın temelleri bu konjonktürde
atılarak, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları
bu sürecin baş mimarları olmuşlardır.
Örgütümüz böylesi bir siyasal mirasın temelleri üzerinde, her türden
ihanete ve yılgınlığa karşı mücadele bayrağını teslim alan İlker Akman
ve yoldaşlarının sürece omuz vermesiyle kendini geliştirerek bu
günlere gelmiştir. Şehitler verme pahasına yükseltilen devrimci
dayanışma ruhu, mücadele azmimizi bileyen onur duyduğumuz geçmişimizin
en önemli mirasıdır.
Kızıldere'den günümüze taşınan en anlamlı miras, Devrimci-demokratik,
siyasal mücadelede oluşturulan direniş hattının bilince çıkartılarak,
bir duruş, bir kültür haline getirilmesidir. Bu inançla yolumuzu
aydınlatıyor, yılmadan, usanmadan, bedeller ödeyerek demokrasi uğruna
mücadelede mevzilerimizi daha da etkin hale getirmenin çabasını
veriyoruz.
Bu ana temalar üzerinde Kızıldere şehitlerini anmak, mücadelemizde
yaşatmak, Onlar'a en yakışır olanı yapmaktır. O dönemin
şekillendirdiği farklılıkları, günümüzün konjontürel değişimleriyle
kucaklaştırarak geleceğe taşımak, bilişim çağının devrimci
açılımlarıyla kesişir. Bu anlamda da bir kez daha geçmişimize sahip
çıkıyor, onur duyuyoruz.
Geçmişini inkar edenlerin, geleceği yakalama şansı olmayacaktır.
30 Mart 2010
30 MART 1972, Türkiye devrimci demokratik hareketinin gelişim seyrinde
yaşanan önemli bir tarihsel kesite işaret eder. Bu tarihte uğruna
ölümlere gidilebilecek devrimci, militan dayanışmanın günümüzde ne
kadar ihtiyaç duyulan bir gerçek olduğu tüm yakıcı sıcaklığıyla
önümüzde durmaktadır.
Öyle ki, içinde bulunduğumuz süreçte toplumun aydın, devrimci,
demokrat kişi ve kurumlarına reva görülen her türden baskı ve terörün
milliyetçi tarzda dışa vurumu ayyuka çıkmakta. Bu saldırılar devlet
bünyesinde Kızıldere'den günümüze, farklı adlar altında olsa da Genel
Kurmay Özel Harp Dairesi ve ihbarcı çömezlerinin, MİT ajanlarının
çabalarıyla hayata geçirilmektedir.
Son günlerde devlet terörü Tunceli-Sivas kırsalı ve Cudi dağlarında
maddi yıpratmayla, diğer yanda da psikolojik savaş yöntemleriyle
demokratik açılım adına hayata geçiriliyor. Yakın süreçte yaşanan
yıldırma, korku salma, güvensizlik yaratma türünden gerçekleştirilen
operasyonlar; gerek Barış ve Demokrasi Partisine yönelik saldırılar,
gerekse birkaç gün öncesinden İstanbul-Ankara-Mersin ve Antakya'da
demokratik kurum ve kuruluşlarla temsilcilerine karşı sürdürülen
devlet terörü dikkat çekmektedir.
Mahirlerden günümüze kadar THKP-C'nin devrimci-demokrasi mücadelesinde
şekillenen oluşumu, farklılığı itibariyle, siyasal mücadelede içinden
çıkıp geldiği toplumsal sürecin daha ilerisinde yer alışıyla döneme
damgasını vurmuştur. Devrimci direniş çizgisinde geçmişten
alınabilecek ciddi anlamda hiçbir miras yok iken, ilk kez, siyasal
anlamda geleceğe miras oluşturacak hattın temelleri bu konjonktürde
atılarak, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları
bu sürecin baş mimarları olmuşlardır.
Örgütümüz böylesi bir siyasal mirasın temelleri üzerinde, her türden
ihanete ve yılgınlığa karşı mücadele bayrağını teslim alan İlker Akman
ve yoldaşlarının sürece omuz vermesiyle kendini geliştirerek bu
günlere gelmiştir. Şehitler verme pahasına yükseltilen devrimci
dayanışma ruhu, mücadele azmimizi bileyen onur duyduğumuz geçmişimizin
en önemli mirasıdır.
Kızıldere'den günümüze taşınan en anlamlı miras, Devrimci-demokratik,
siyasal mücadelede oluşturulan direniş hattının bilince çıkartılarak,
bir duruş, bir kültür haline getirilmesidir. Bu inançla yolumuzu
aydınlatıyor, yılmadan, usanmadan, bedeller ödeyerek demokrasi uğruna
mücadelede mevzilerimizi daha da etkin hale getirmenin çabasını
veriyoruz.
Bu ana temalar üzerinde Kızıldere şehitlerini anmak, mücadelemizde
yaşatmak, Onlar'a en yakışır olanı yapmaktır. O dönemin
şekillendirdiği farklılıkları, günümüzün konjontürel değişimleriyle
kucaklaştırarak geleceğe taşımak, bilişim çağının devrimci
açılımlarıyla kesişir. Bu anlamda da bir kez daha geçmişimize sahip
çıkıyor, onur duyuyoruz.
Geçmişini inkar edenlerin, geleceği yakalama şansı olmayacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder