16 Şubat 2010 Salı
UNUTULMASINLAR
Zeki BAYTERİN
17 Şubat 2010
Belki o günden çok daha evvel Kaşından sızan kanla bir köşe başında Beklide o günlerden çok daha sonra Yüzümde ak sakalımla aranızda olacağım O günlerden çok sonra yaşıyor olursam eğer Şehrin varoşlarında yaslanıp duvarlarına O kavgadan benim gibi sağ kalan ihtiyarlarına Yeni insanların yeni adımların yeni türkülerin hatırına Tarihin popilist zihniyete mahkum edilmek istendiğini teşhirini görev bileceğim İşkence tezgahlarında ser verip sır vermeyen kaç devrimci hatırlıyorsunuz Cezaevlerinde bedenlerini tutuşturan, direnen Ölen. Öldürülen devrimcileri? Ya da, idam sehpasında sloganlarını haykırıp dik başlarını sicime tereddüt etmeden uzatan devrimcileri Tanıyormusunuz ? Onları tanıyın ve hatırlayın ki, yaşamlarındaki tüm güzellikleri, umutları, özlemleri bizim yalnız geçmişimiz değil, geleceğimiz olsun, Yıl 1972 aylardan mayıs upuzun boyu elleri arkadan bağlı üzerine giydirilen beyaz gömlekle yürüyordu sessizliği bozan, ayaklarındaki kalın zincirlerin koridordaki yankılarıydı üç kişiydiler o asılacakların ilkiydi, sehpaya gidişi üniversitedeki kavga günlerinden farksız başı dikti üçü de peş peşe aynı koridordan geçtiler, sehpalarını tekmeleyip bir geleneği geleceğe taşıdılar, İşte geleneği sürdürüp ölümü yenenler Serdar 25 ekim 1980 şafağı zincirini sürüyerek yaralı bacağıyla hücresinde volta atıyor ve idama hazırlık yapıyordu cellatlar sarmış çevresini sehpada boynunda ip ve o son nefesiyle dalayıp ciğerini bir bıçak gibi vuruyor kelimeleri dişleri arasından Haykırıyor ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin hoş geldi,,,adana cezaevi ayakta yatak ve yorganlar meşaleydi cezaevindeki yoldaşları onu 25 ekim 1980 şafağına uğurluyordu 20 ağustos 1980 hücre kapısının açılmasıyla Özenç yatağından doğruldu, hazırlıklıydı,,, geceleri yatağına aldığı, ayağına bağlı demir gülleyi yere bıraktı, ve ayağa dikildi, o anın geldiğini anladı infaz saatinin gelmiş olmasının anlaşılması tüm cezaevini ayaklandırmış adana cezaevi tek yürek olmuştu başını gök yüzüne çevirip yoldaşlarının sloganları arasında, uzun süredir ilk kez zincirleri ve güllesi olmadan yürüdü sehpaya çıktığında orada sanki yoldaşlarıyla buluşmuş gibi gülümsedi son sözlerini söyleyip sandalyeyi tekmeledi, Cellat, uyandı yatağında bir gece Tanrım dedi bu ne zor bilmece Öldükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe Adana kapalı cezaevine üçüncü darağacı kurulmuştu, 23 ocak 1983 garip bir tesadüf yine bir 23 ocak günü doğmuştu tamda doğduğu gün onun yaşamına son vermek için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı avluda üç tane çatal ağaç ve eski tahta bir sandalyenin üzerine sarkan ilmek edilmiş ip hücre kapısı açıldığında ali ayağa kalktı arkadaşlarıyla son kez slogan atarak vedalaştı beyaz önlüğün içerisinde elleri kelepçeliydi koridordan avluya asker ve gardiyanların arasından geçerek sehpaya çıktı, son sözleri halkım için mücadele ettim halkım için ölüyorum yaşasın devrim yaşasın sosyalizm oldu dik başını ipe uzattı kimse sandalyesine yönelmeden ayağıyla sandalyesine dokundu ip sarktı darağacı gıcırdadı avlu sustu Sanılmasın unutuldular Sanılmasın şafağın adlılarını hatırlamıyoruz Bire bin verdi başakları,
17 Şubat 2010
Belki o günden çok daha evvel Kaşından sızan kanla bir köşe başında Beklide o günlerden çok daha sonra Yüzümde ak sakalımla aranızda olacağım O günlerden çok sonra yaşıyor olursam eğer Şehrin varoşlarında yaslanıp duvarlarına O kavgadan benim gibi sağ kalan ihtiyarlarına Yeni insanların yeni adımların yeni türkülerin hatırına Tarihin popilist zihniyete mahkum edilmek istendiğini teşhirini görev bileceğim İşkence tezgahlarında ser verip sır vermeyen kaç devrimci hatırlıyorsunuz Cezaevlerinde bedenlerini tutuşturan, direnen Ölen. Öldürülen devrimcileri? Ya da, idam sehpasında sloganlarını haykırıp dik başlarını sicime tereddüt etmeden uzatan devrimcileri Tanıyormusunuz ? Onları tanıyın ve hatırlayın ki, yaşamlarındaki tüm güzellikleri, umutları, özlemleri bizim yalnız geçmişimiz değil, geleceğimiz olsun, Yıl 1972 aylardan mayıs upuzun boyu elleri arkadan bağlı üzerine giydirilen beyaz gömlekle yürüyordu sessizliği bozan, ayaklarındaki kalın zincirlerin koridordaki yankılarıydı üç kişiydiler o asılacakların ilkiydi, sehpaya gidişi üniversitedeki kavga günlerinden farksız başı dikti üçü de peş peşe aynı koridordan geçtiler, sehpalarını tekmeleyip bir geleneği geleceğe taşıdılar, İşte geleneği sürdürüp ölümü yenenler Serdar 25 ekim 1980 şafağı zincirini sürüyerek yaralı bacağıyla hücresinde volta atıyor ve idama hazırlık yapıyordu cellatlar sarmış çevresini sehpada boynunda ip ve o son nefesiyle dalayıp ciğerini bir bıçak gibi vuruyor kelimeleri dişleri arasından Haykırıyor ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin hoş geldi,,,adana cezaevi ayakta yatak ve yorganlar meşaleydi cezaevindeki yoldaşları onu 25 ekim 1980 şafağına uğurluyordu 20 ağustos 1980 hücre kapısının açılmasıyla Özenç yatağından doğruldu, hazırlıklıydı,,, geceleri yatağına aldığı, ayağına bağlı demir gülleyi yere bıraktı, ve ayağa dikildi, o anın geldiğini anladı infaz saatinin gelmiş olmasının anlaşılması tüm cezaevini ayaklandırmış adana cezaevi tek yürek olmuştu başını gök yüzüne çevirip yoldaşlarının sloganları arasında, uzun süredir ilk kez zincirleri ve güllesi olmadan yürüdü sehpaya çıktığında orada sanki yoldaşlarıyla buluşmuş gibi gülümsedi son sözlerini söyleyip sandalyeyi tekmeledi, Cellat, uyandı yatağında bir gece Tanrım dedi bu ne zor bilmece Öldükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe Adana kapalı cezaevine üçüncü darağacı kurulmuştu, 23 ocak 1983 garip bir tesadüf yine bir 23 ocak günü doğmuştu tamda doğduğu gün onun yaşamına son vermek için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı avluda üç tane çatal ağaç ve eski tahta bir sandalyenin üzerine sarkan ilmek edilmiş ip hücre kapısı açıldığında ali ayağa kalktı arkadaşlarıyla son kez slogan atarak vedalaştı beyaz önlüğün içerisinde elleri kelepçeliydi koridordan avluya asker ve gardiyanların arasından geçerek sehpaya çıktı, son sözleri halkım için mücadele ettim halkım için ölüyorum yaşasın devrim yaşasın sosyalizm oldu dik başını ipe uzattı kimse sandalyesine yönelmeden ayağıyla sandalyesine dokundu ip sarktı darağacı gıcırdadı avlu sustu Sanılmasın unutuldular Sanılmasın şafağın adlılarını hatırlamıyoruz Bire bin verdi başakları,
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder