29 Ağustos 2009 Cumartesi
ELVEDA ANNEM ELVEDA...
(( Cemile Ural vefatının 7. günü anısı üzerine veda sözüm ))
Mihrac Ural
30 Ağustos 2009
Değerli misafirlerim, dostlarım, akrabalarım,
mesajlarıyla beni yalnız bırakmayan değerli insanlar,
yoldaşlarım,
Ural ailesi ve kendi adıma, annemin vefatı dolaysıyla gösterdiğiniz ilgi ve taziyelerinize şükran borcum olduğunu bilmenizi isterim. Bu borcu, ölülerinize rahmet dileklerimle bir kez daha saygıyla kabul ediyorum.
Bu gün, Annem hakkın rahmetine intikalinin 7. gününde. Bu gün, hepimizden daha çok babam, ben, kardeşlerim, yeğenlerim ve bu duyguyu benimle paylaşan tüm dostlarım, Cemile anayı ebede kadar kaybedişimizin 7. günündeyiz. Hakkın rahmeti öyle uygun gördü, kolumuzu kanadımızı kırdı.
Biz bu topraklarda binlerce yılın yerlileri olarak, dehrin tüm kasvetlerine, acıların en yoğunlarına, kıyımlara, tenkillere uğramışlar olarak Anne acısını da sinemizde taşıyacağız. Acı çekmeyi hiçbir zaman erdem saymadım, erdemli olarak acıyı yenmeyi ilke edindim, Amma bu anne bunun acısı başka bir şeye benzemiyor dostlarım, hele sürgündeyse insan ve kavuşamıyorsa bu acı çok farklı bir acı olur çıkar…
Anne acısını tatmayan bilmez derler bu doğrudur, birde gelin bana sorun. 30 yıllık sürgünümde, sevgim, özlemim, acılarımın ortağı, yaralarımın merhemini olan annemi yitirişimi gelin bana sorun…
Bana gelen her mesaja teşekkürlerimi ilettim. Anında cevaplandırmaya çalıştım. Cevaplarım birbirine benzedi, tüm annelerin birbirine benzemesi gibi…
Annem dedim,
Tüm anneler gibi yolumu gözleyendi. Bana kavuşmak için dua edendi, sabırla sesiz sitemsiz bekleyendi. Kavuşamadan hakkın rahmeti geldi, çattı. Elini öpmeye doyamadığım koruyucu meleğim vedasız göçüp gitti…
Annem tüm anneler gibi, yaşamını çocuklarına hasredendi. Onunla da kalmayan, torunlarına da her şeyini sunandı. Benim annem tüm anneler gibi, siyasi sürgünlere mahkumu oğlunun, dostlarını, yoldaşlarını evlatları gibi bilen, sofrasında aşını, evinde yatağını serendi. İşte bu anne tüm anneler gibi oğlu arkasında dik duran benim annemdi.
Bir kuşak aynı anneden doğmuş gibiyiz. Bu kuşağın anneleri çocukları karşısında görevini sonuna kadar yaparken, bizler hakkını ödemekte aciz kaldık.
Kendi adıma anneme acı çektirdim, incecik omuzlarına taşınmaz yükler yükledim, iyileşmez hastalıklarına sebep oldum, kaygılar içinde, korkular içinde yaşamaya mahkum ettim; daha dün 1 Nisan’da (2009) polis baskını altında yüreği ağzına gelmişti, ölüm ve yaşam arasında gidip gidip gelmişti.
Şehir şehir, ülke ülke zindan kapılarında çektiği acılara dağlar dayanmaz, dev cüsseler yıkılırdı. O tüm bu acılara oğlu için, sesiz ve sitemsizce katlandı durdu. Bu anne tüm anneler gibi kendi yaşamanı oğullarına adayandı.
Huzurunuzda ondan bir kere daha, bin kere daha af diliyorum, hakkını helal et diyorum.
Annem, saçlarıma ak düşmüş biri olmama rağmen, yeryüzünde bana çocuk muamelesi yapan tek güçtü. Ben işte böylesi bir kudretten yoksun kaldım, acımı anlıyor musunuz…
Annem tüm anneler gibi, bana ve torunlarına tarihin efsanevi hikayeleriyle kültür mirasımızı teslim edendi.
Yeni kuşaklar bilmez, onların çağı bir farklı çağdır, daha ileri ve kendine hastır. Ama benim kuşağımın kültür algılarını taşıyan öncelikle annelerdi. Ve benim kuşağımın anneleri, bizleri efsaneler çağının hikayeleriyle büyüttü, insani olanı, erdemli olanı, dürüst olanı, yardımlaşmayı, sevgiyi, birliği katre katre zihinlerimize nakşedendi.
Dememe o ki,
Annesi yaşayanlar, onlara sıkı sıkı sarılsın, onları göz bebeği gibi korusun. Çünkü onlar bizim koruyucu meleğimiz olduğu kadar, tüm insanlığın kültür miraslarını sermayesiz, emeksiz gelecek kuşaklara taşıyan en önemli değerdir. Bu değerlerin hakkını ödemekte geç kalmayınız…
Ben annemin hakkını ödeyemedim. Bana hep o baktı. Çocuklarıma da. Maddi manevi tüm yükümü on yıllardır o çekti. Annem tüm anneler gibi, hakkı ödenmesi mümkün olmayandı.
Bu noktada önünüzde iftihar ve saygıyla ifade etmeliyim ki, bacım Mihriban, tüm aile adına annesine babasına son ana kadar gönül rızasıyla bakarak yerine getirdiği görev, anneme ödeyemediğim hakkın bacıma intikalini getirdi. Kardeşim Mihriban bu hakkı kazanmakla artık o benim annem oldu. Bu yiğit kadını annem diye ellerinden öperim, sağ olsun var olsun.
Ablam Mihrican’a gelince, ailemizin adı hiç anılmaz kaynağı, dinamosudur. Mihriban’ı ayakta tutan Annemin torunlarını, annem adına en yüksek yerlere ulaştırandı. Huzurunuzda onun da ellerinden öpüyor, sağ olsun var olsun diyorum.
Bu ailenin isimsiz kahramanı çoktur, Amcam oğulları ve kızları, dayım oğulları ve kızları, teyzem oğulları ve kızları, anneme karşı bıraktığım onarılmaz boşlukları bir biçimde benim adıma kapatan bu güzel insanların tümüne sevgimi saygımı ve sonsuz bağlılığımı beyan ediyorum.
Annem artık hakkın rahmeti altındadır, geride kalan bizler geçmişin tüm güzelliklerini bu güne taşıyarak dostlarımızla, yoldaşlarımızla halkımızla kenetlenerek hakkı olana hakkını iade için geç kalmadan çalışmamız gerektiğini ifade edeceğim.
Ben bu yolun yolcusuyum. Kişisel hiçbir çıkarım olmaksızın doğrularımın arkasında dik durma mücadelesi içindeyim. Annemin bana aktırdığı mirasın gelecek kuşaklar için bir değer olma noktasındaki temsilcisiyim. Bu yol insan erdemleriyle örülü bir yoldur, sınırları bununla çevrelenmiştir.
Ural ailesi adına,
Burada acımı benimle paylaşmak üzere gelmiş tüm dostlara, mesajlarıyla beni yalnız bırakmayan uzak yakın tüm insanlara şükran borcumu, ölülerinize rahmet dileklerimle iletiyorum.
Sözlerimi, Kostantin Simonof’un “Bekle Beni” adlı ünlü şiirini, Sürgün yaralarıma merhem olmak, memleket özlemimi de dile getirmek üzere sizinle paylaşıyorum.
BEKLE BENİ
Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yad edip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.
Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Beni beklediğini.
Konstantin Simonov (Çeviren: Sacide Üçer)
Mihrac Ural
30 Ağustos 2009
Değerli misafirlerim, dostlarım, akrabalarım,
mesajlarıyla beni yalnız bırakmayan değerli insanlar,
yoldaşlarım,
Ural ailesi ve kendi adıma, annemin vefatı dolaysıyla gösterdiğiniz ilgi ve taziyelerinize şükran borcum olduğunu bilmenizi isterim. Bu borcu, ölülerinize rahmet dileklerimle bir kez daha saygıyla kabul ediyorum.
Bu gün, Annem hakkın rahmetine intikalinin 7. gününde. Bu gün, hepimizden daha çok babam, ben, kardeşlerim, yeğenlerim ve bu duyguyu benimle paylaşan tüm dostlarım, Cemile anayı ebede kadar kaybedişimizin 7. günündeyiz. Hakkın rahmeti öyle uygun gördü, kolumuzu kanadımızı kırdı.
Biz bu topraklarda binlerce yılın yerlileri olarak, dehrin tüm kasvetlerine, acıların en yoğunlarına, kıyımlara, tenkillere uğramışlar olarak Anne acısını da sinemizde taşıyacağız. Acı çekmeyi hiçbir zaman erdem saymadım, erdemli olarak acıyı yenmeyi ilke edindim, Amma bu anne bunun acısı başka bir şeye benzemiyor dostlarım, hele sürgündeyse insan ve kavuşamıyorsa bu acı çok farklı bir acı olur çıkar…
Anne acısını tatmayan bilmez derler bu doğrudur, birde gelin bana sorun. 30 yıllık sürgünümde, sevgim, özlemim, acılarımın ortağı, yaralarımın merhemini olan annemi yitirişimi gelin bana sorun…
Bana gelen her mesaja teşekkürlerimi ilettim. Anında cevaplandırmaya çalıştım. Cevaplarım birbirine benzedi, tüm annelerin birbirine benzemesi gibi…
Annem dedim,
Tüm anneler gibi yolumu gözleyendi. Bana kavuşmak için dua edendi, sabırla sesiz sitemsiz bekleyendi. Kavuşamadan hakkın rahmeti geldi, çattı. Elini öpmeye doyamadığım koruyucu meleğim vedasız göçüp gitti…
Annem tüm anneler gibi, yaşamını çocuklarına hasredendi. Onunla da kalmayan, torunlarına da her şeyini sunandı. Benim annem tüm anneler gibi, siyasi sürgünlere mahkumu oğlunun, dostlarını, yoldaşlarını evlatları gibi bilen, sofrasında aşını, evinde yatağını serendi. İşte bu anne tüm anneler gibi oğlu arkasında dik duran benim annemdi.
Bir kuşak aynı anneden doğmuş gibiyiz. Bu kuşağın anneleri çocukları karşısında görevini sonuna kadar yaparken, bizler hakkını ödemekte aciz kaldık.
Kendi adıma anneme acı çektirdim, incecik omuzlarına taşınmaz yükler yükledim, iyileşmez hastalıklarına sebep oldum, kaygılar içinde, korkular içinde yaşamaya mahkum ettim; daha dün 1 Nisan’da (2009) polis baskını altında yüreği ağzına gelmişti, ölüm ve yaşam arasında gidip gidip gelmişti.
Şehir şehir, ülke ülke zindan kapılarında çektiği acılara dağlar dayanmaz, dev cüsseler yıkılırdı. O tüm bu acılara oğlu için, sesiz ve sitemsizce katlandı durdu. Bu anne tüm anneler gibi kendi yaşamanı oğullarına adayandı.
Huzurunuzda ondan bir kere daha, bin kere daha af diliyorum, hakkını helal et diyorum.
Annem, saçlarıma ak düşmüş biri olmama rağmen, yeryüzünde bana çocuk muamelesi yapan tek güçtü. Ben işte böylesi bir kudretten yoksun kaldım, acımı anlıyor musunuz…
Annem tüm anneler gibi, bana ve torunlarına tarihin efsanevi hikayeleriyle kültür mirasımızı teslim edendi.
Yeni kuşaklar bilmez, onların çağı bir farklı çağdır, daha ileri ve kendine hastır. Ama benim kuşağımın kültür algılarını taşıyan öncelikle annelerdi. Ve benim kuşağımın anneleri, bizleri efsaneler çağının hikayeleriyle büyüttü, insani olanı, erdemli olanı, dürüst olanı, yardımlaşmayı, sevgiyi, birliği katre katre zihinlerimize nakşedendi.
Dememe o ki,
Annesi yaşayanlar, onlara sıkı sıkı sarılsın, onları göz bebeği gibi korusun. Çünkü onlar bizim koruyucu meleğimiz olduğu kadar, tüm insanlığın kültür miraslarını sermayesiz, emeksiz gelecek kuşaklara taşıyan en önemli değerdir. Bu değerlerin hakkını ödemekte geç kalmayınız…
Ben annemin hakkını ödeyemedim. Bana hep o baktı. Çocuklarıma da. Maddi manevi tüm yükümü on yıllardır o çekti. Annem tüm anneler gibi, hakkı ödenmesi mümkün olmayandı.
Bu noktada önünüzde iftihar ve saygıyla ifade etmeliyim ki, bacım Mihriban, tüm aile adına annesine babasına son ana kadar gönül rızasıyla bakarak yerine getirdiği görev, anneme ödeyemediğim hakkın bacıma intikalini getirdi. Kardeşim Mihriban bu hakkı kazanmakla artık o benim annem oldu. Bu yiğit kadını annem diye ellerinden öperim, sağ olsun var olsun.
Ablam Mihrican’a gelince, ailemizin adı hiç anılmaz kaynağı, dinamosudur. Mihriban’ı ayakta tutan Annemin torunlarını, annem adına en yüksek yerlere ulaştırandı. Huzurunuzda onun da ellerinden öpüyor, sağ olsun var olsun diyorum.
Bu ailenin isimsiz kahramanı çoktur, Amcam oğulları ve kızları, dayım oğulları ve kızları, teyzem oğulları ve kızları, anneme karşı bıraktığım onarılmaz boşlukları bir biçimde benim adıma kapatan bu güzel insanların tümüne sevgimi saygımı ve sonsuz bağlılığımı beyan ediyorum.
Annem artık hakkın rahmeti altındadır, geride kalan bizler geçmişin tüm güzelliklerini bu güne taşıyarak dostlarımızla, yoldaşlarımızla halkımızla kenetlenerek hakkı olana hakkını iade için geç kalmadan çalışmamız gerektiğini ifade edeceğim.
Ben bu yolun yolcusuyum. Kişisel hiçbir çıkarım olmaksızın doğrularımın arkasında dik durma mücadelesi içindeyim. Annemin bana aktırdığı mirasın gelecek kuşaklar için bir değer olma noktasındaki temsilcisiyim. Bu yol insan erdemleriyle örülü bir yoldur, sınırları bununla çevrelenmiştir.
Ural ailesi adına,
Burada acımı benimle paylaşmak üzere gelmiş tüm dostlara, mesajlarıyla beni yalnız bırakmayan uzak yakın tüm insanlara şükran borcumu, ölülerinize rahmet dileklerimle iletiyorum.
Sözlerimi, Kostantin Simonof’un “Bekle Beni” adlı ünlü şiirini, Sürgün yaralarıma merhem olmak, memleket özlemimi de dile getirmek üzere sizinle paylaşıyorum.
BEKLE BENİ
Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yad edip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.
Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Beni beklediğini.
Konstantin Simonov (Çeviren: Sacide Üçer)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder