20 Ağustos 2009 Perşembe
ÖĞRENME VE ÖĞRETME SÜRECİNDE OLUŞTURMACILIK
Hikmet Subaşı
20 Ağustos 2009
Öğrenme ne öğretme süreci,çok karmaşık bir süreçtir.Çok yönlülük gerektirir.Sokrates’ten Platon’dan günümüze kadar,öğrenme sürecine ,çok çeşitli yöntem ve teknikle müdahale edilmiştir.
Ülkemizde bizi yakından ilgilendiren bir gelişme oldu.Öncelikle İskandinav ülkelerinde uygulamaya konulan sonraları ABD,Japonya ve Avrupa ülkelerinin çoğunda uygulanan oluşturmacı eğitim anlayışı,eğitim bilimcilerin dikkatini bu ülkelere çekti.Küreselleşen dünyaya ayak uyduracak,sistemin işleyişi ile örtüşen yeni insan profili de bu eğitim sistemiyle yetiştirilecekti.
Ülkemizde değişen her milli eğitim bakanın yap boz tahtasına dönüşen eğitim sistemimiz, 2004-2005 eğitim öğretim yılında pilot uygulama alanı seçilen 9 il ve 120 okulda bu yeni sistemi uygulamaya koydu.Çok büyük iddialarla eğitimde reform niteliği taşıyan bir çıkışla,adeta bir alt üst oluş yaşanırcasına,öncelikle pilot uygulamanın yapılacağı okul öğretmenleri ODTÜ’de 10 günlük bir kursa alındı.Sonraları iş başında eğitim anlamında yıl içerisinde öğretmenlerle yapılan toplantılarla bu sistem öğretmenlere kavratılmaya çalışıldı.pilot okullarda 2 öğretim yılı uygulandıktan sonra bütün ilköğretim okullarında uygulamaya konuldu.Okullarımızda iş başında olan öğretmen ve idarecilerimiz bu yeni sistem hakkında hangi bilgiye sahipti?Okullarımızın alt yapısı bu yeni sisteme uyumlumuydu?Bunlar hiç dikkate alınmadan adeta yangından mal kaçırırcasına 5 yıldır uygulamada olan ‘OLUŞTURMACI’ eğitim anlayışı ,geçen süre içerisinde,ne derece uygulandığı veya ne kadar anlaşıldığı hala tartışma konusudur.
Eğitim sisteminin felsefesi bütün olarak değişiyordu.İnsan yetiştirme düzenimiz içerik olarak olmasa da şekil olarak sil baştan yenileniyordu.Neden içerik olarak değişmiyor diye sorulacak olursa,yanıt çok açık.Uygulayıcıların insanın eğitimine bakışı değişmemişti.Yeni sistemin başarısı,iş başında olan uygulayıcıların yeni sistemi özümsemeleri ile doğru orantılıydı.Öğretmenlerimize benimsetilmeden tepeden ‘’bu uygulanacaktır’’ anlayışı ile yürürlüye konuldu. Oysa,oluşturmacı yöntemin en belirgin özelliği,öğretmen yerine,öğrencinin daha aktif olarak öğrenme sürecine katılmasıdır.Öğrenci bir alıcı olmaktan çıkmakta,öğretmen de bir verici olmaktan çıkmaktadır.Kısaca öğrenme ve öğretme sürecinde öğretmen, öğrenme alanları oluşturan,bilgiye ulaşma yollarını açan, kaynak yaratan,öğrenme materyalleri hazırlayan ve öğrenciyi motive edip aktif hale getiren bir işleve sahiptir.Öğretmen,öğrencileri ile birlikte öğrenendir.
Öğrenmede,yeni bilgilerin,önceden var olan bilgi ve deneyimlerle ilişkilendirilmesi çok önemlidir.Zira bilgiler sanıldığı gibi üst üste yığılıp depo edilemez.Böyle bir öğrenime,kısa süreli bellekte muhafaza edilse de zamanla unutulur. Eğitim bilimcilerin ezberci eğitim dedikleri olgu budur.
Öğrenme sürecinde edinilen her yeni bilgi,yaratıcı düşünceye dönüşmeli ve bir birini tamamlayan bilgilerden yeni bilgiler üretilmelidir.Eğitim öğretim sürecinde öğretme az ,öğrenme çok zaman kaplamalıdır.Kişinin çevresindeki uyaranlar aracılığıyla,kendi bilgilerinden yeni bilgiler üretip yaşama uyarlaması,bu oluşturmacı anlayışla daha kolay ve daha sağlıklıdır.Burada bilgi,kişinin kendisine aittir.Emanet olarak birinden alınan bilgi değildir.Kişi kendi bilgisini yaşamda daha cesurca kullanacak ve kendine olan özgüveni de artacaktır. Öz olarak ele alındığında,bu yönü ile eğitimde oluşturmacı yaklaşım benimsenmeli ve iyice kavranmalıdır.
Oluşturmacı anlayışın uygulanabilirliği açısından sıkıntılar vardır.Burada en önemli şey,uygun öğrenim ortamları oluşturabilmektir.’Uygun ortam ve yeterli süre tanınırsa herkes öğrenir’ sözünden hareketle,ortam ve süre hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Öğrencilerin bir konuyu anlamaları için,kendi bilgilerini oluşturacakları ve edindikleri bilgiyi yorumlamaları ve sınamaları için gerekliliktir. Türkiye’de uygun ortam hazırlamak daha çok zaman alacağa da benzemektedir.Zira bütçeden eğitime ayrılan pay ortadadır.Çarçur edileni de cabası.Hal böyle iken yılgınlığa düşülmemeli,olumsuzlukları bilinip iyi yönü tutulmalıdır.’Öğrenme tür ve hızı,her bireyin kendi parmak izi kadar özeldir’ düşüncesinden hareketle,Etkin bir öğrenme için öğrenci,öğretmen psikolojisi de önemli bir etkendir. Öğrenme ve öğretme sürecinde psikoloji eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır.Öğrenme sürecinde öğrenci, ne kadar aktif olursa,düşünce de o denli aktif olacaktır.Bu aktif durum,bilginin nasıl hafızaya alındığı ve nasıl organize edildiği ile yakından ilgilidir.
Burada amaç,hangi yöntemle olursa olsun edinilen bilgiler,sorgulanmalı ve genelleştirilmelidir.
Sorgulanamayan ve genelleştirilemeyen bilgi bilimsel bilgi değildir.Şöyle formüle edersek,yeni bilgi,önceki bilgiyle yoğrulmalı buradan da yeni bir bilgi türemelidir.
Öğrenmenin oluşum süreci;Öğrenciler öncelikle, duyu organları kanalıyla algı düzeyinde,zihinsel süreçleri aktif hale getiren uyaranlar edinir.(Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şu.Kişi kendisini harekete geçirecek uyaranları beklememeli,kendisi çevresindeki olup bitenleri merak edip harekete geçmelidir.)Bu aşmaya,harekete geçme evresi denir.Bundan sonra,uyarlama aşaması gelir.Kişi yeni iletileri beyin süzgecinden geçirip,önceki bilgileri ile yoğurup sentezler ve geneller.Bu süreç devam ederken anlar ve anladığını yorumlar.Yeni yorumlardan yeni bilgiler edinir.
Sonuç olarak.Algılar,beyin süzgecinde bir üretim süreciyle anlam kazanır.Kalıcı bir öğrenme,bilgilerin üst üste eklemlenmesi değil,önceden beynimizde var olan modelleri yeni bilgilerle sentezleyip,yeni modeller oluşturma şeklinde oluşur.
Öğrenme sürecini yeni bilgi üretme süreci diye de tanımlamak olasıdır.İyi bir öğretmen, bildiklerini iyi kavratan yada iyi aktaran değil,iyi bir öğretmen,öğrencilerin öğrenebilmeleri için gerekli öğrenme ortamlarını oluşturan,gerekli öğrenme materyallerini hazırlayan,öğrenciyi motive edip öğrenmeye güdüleyen kişidir. Burada söz konusu olan öğretmen,sadece okullarda görevli öğretmenler değil,hayatın her alanında bu misyonu üstlenen kişilerdir.
20 Ağustos 2009
Öğrenme ne öğretme süreci,çok karmaşık bir süreçtir.Çok yönlülük gerektirir.Sokrates’ten Platon’dan günümüze kadar,öğrenme sürecine ,çok çeşitli yöntem ve teknikle müdahale edilmiştir.
Ülkemizde bizi yakından ilgilendiren bir gelişme oldu.Öncelikle İskandinav ülkelerinde uygulamaya konulan sonraları ABD,Japonya ve Avrupa ülkelerinin çoğunda uygulanan oluşturmacı eğitim anlayışı,eğitim bilimcilerin dikkatini bu ülkelere çekti.Küreselleşen dünyaya ayak uyduracak,sistemin işleyişi ile örtüşen yeni insan profili de bu eğitim sistemiyle yetiştirilecekti.
Ülkemizde değişen her milli eğitim bakanın yap boz tahtasına dönüşen eğitim sistemimiz, 2004-2005 eğitim öğretim yılında pilot uygulama alanı seçilen 9 il ve 120 okulda bu yeni sistemi uygulamaya koydu.Çok büyük iddialarla eğitimde reform niteliği taşıyan bir çıkışla,adeta bir alt üst oluş yaşanırcasına,öncelikle pilot uygulamanın yapılacağı okul öğretmenleri ODTÜ’de 10 günlük bir kursa alındı.Sonraları iş başında eğitim anlamında yıl içerisinde öğretmenlerle yapılan toplantılarla bu sistem öğretmenlere kavratılmaya çalışıldı.pilot okullarda 2 öğretim yılı uygulandıktan sonra bütün ilköğretim okullarında uygulamaya konuldu.Okullarımızda iş başında olan öğretmen ve idarecilerimiz bu yeni sistem hakkında hangi bilgiye sahipti?Okullarımızın alt yapısı bu yeni sisteme uyumlumuydu?Bunlar hiç dikkate alınmadan adeta yangından mal kaçırırcasına 5 yıldır uygulamada olan ‘OLUŞTURMACI’ eğitim anlayışı ,geçen süre içerisinde,ne derece uygulandığı veya ne kadar anlaşıldığı hala tartışma konusudur.
Eğitim sisteminin felsefesi bütün olarak değişiyordu.İnsan yetiştirme düzenimiz içerik olarak olmasa da şekil olarak sil baştan yenileniyordu.Neden içerik olarak değişmiyor diye sorulacak olursa,yanıt çok açık.Uygulayıcıların insanın eğitimine bakışı değişmemişti.Yeni sistemin başarısı,iş başında olan uygulayıcıların yeni sistemi özümsemeleri ile doğru orantılıydı.Öğretmenlerimize benimsetilmeden tepeden ‘’bu uygulanacaktır’’ anlayışı ile yürürlüye konuldu. Oysa,oluşturmacı yöntemin en belirgin özelliği,öğretmen yerine,öğrencinin daha aktif olarak öğrenme sürecine katılmasıdır.Öğrenci bir alıcı olmaktan çıkmakta,öğretmen de bir verici olmaktan çıkmaktadır.Kısaca öğrenme ve öğretme sürecinde öğretmen, öğrenme alanları oluşturan,bilgiye ulaşma yollarını açan, kaynak yaratan,öğrenme materyalleri hazırlayan ve öğrenciyi motive edip aktif hale getiren bir işleve sahiptir.Öğretmen,öğrencileri ile birlikte öğrenendir.
Öğrenmede,yeni bilgilerin,önceden var olan bilgi ve deneyimlerle ilişkilendirilmesi çok önemlidir.Zira bilgiler sanıldığı gibi üst üste yığılıp depo edilemez.Böyle bir öğrenime,kısa süreli bellekte muhafaza edilse de zamanla unutulur. Eğitim bilimcilerin ezberci eğitim dedikleri olgu budur.
Öğrenme sürecinde edinilen her yeni bilgi,yaratıcı düşünceye dönüşmeli ve bir birini tamamlayan bilgilerden yeni bilgiler üretilmelidir.Eğitim öğretim sürecinde öğretme az ,öğrenme çok zaman kaplamalıdır.Kişinin çevresindeki uyaranlar aracılığıyla,kendi bilgilerinden yeni bilgiler üretip yaşama uyarlaması,bu oluşturmacı anlayışla daha kolay ve daha sağlıklıdır.Burada bilgi,kişinin kendisine aittir.Emanet olarak birinden alınan bilgi değildir.Kişi kendi bilgisini yaşamda daha cesurca kullanacak ve kendine olan özgüveni de artacaktır. Öz olarak ele alındığında,bu yönü ile eğitimde oluşturmacı yaklaşım benimsenmeli ve iyice kavranmalıdır.
Oluşturmacı anlayışın uygulanabilirliği açısından sıkıntılar vardır.Burada en önemli şey,uygun öğrenim ortamları oluşturabilmektir.’Uygun ortam ve yeterli süre tanınırsa herkes öğrenir’ sözünden hareketle,ortam ve süre hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Öğrencilerin bir konuyu anlamaları için,kendi bilgilerini oluşturacakları ve edindikleri bilgiyi yorumlamaları ve sınamaları için gerekliliktir. Türkiye’de uygun ortam hazırlamak daha çok zaman alacağa da benzemektedir.Zira bütçeden eğitime ayrılan pay ortadadır.Çarçur edileni de cabası.Hal böyle iken yılgınlığa düşülmemeli,olumsuzlukları bilinip iyi yönü tutulmalıdır.’Öğrenme tür ve hızı,her bireyin kendi parmak izi kadar özeldir’ düşüncesinden hareketle,Etkin bir öğrenme için öğrenci,öğretmen psikolojisi de önemli bir etkendir. Öğrenme ve öğretme sürecinde psikoloji eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır.Öğrenme sürecinde öğrenci, ne kadar aktif olursa,düşünce de o denli aktif olacaktır.Bu aktif durum,bilginin nasıl hafızaya alındığı ve nasıl organize edildiği ile yakından ilgilidir.
Burada amaç,hangi yöntemle olursa olsun edinilen bilgiler,sorgulanmalı ve genelleştirilmelidir.
Sorgulanamayan ve genelleştirilemeyen bilgi bilimsel bilgi değildir.Şöyle formüle edersek,yeni bilgi,önceki bilgiyle yoğrulmalı buradan da yeni bir bilgi türemelidir.
Öğrenmenin oluşum süreci;Öğrenciler öncelikle, duyu organları kanalıyla algı düzeyinde,zihinsel süreçleri aktif hale getiren uyaranlar edinir.(Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şu.Kişi kendisini harekete geçirecek uyaranları beklememeli,kendisi çevresindeki olup bitenleri merak edip harekete geçmelidir.)Bu aşmaya,harekete geçme evresi denir.Bundan sonra,uyarlama aşaması gelir.Kişi yeni iletileri beyin süzgecinden geçirip,önceki bilgileri ile yoğurup sentezler ve geneller.Bu süreç devam ederken anlar ve anladığını yorumlar.Yeni yorumlardan yeni bilgiler edinir.
Sonuç olarak.Algılar,beyin süzgecinde bir üretim süreciyle anlam kazanır.Kalıcı bir öğrenme,bilgilerin üst üste eklemlenmesi değil,önceden beynimizde var olan modelleri yeni bilgilerle sentezleyip,yeni modeller oluşturma şeklinde oluşur.
Öğrenme sürecini yeni bilgi üretme süreci diye de tanımlamak olasıdır.İyi bir öğretmen, bildiklerini iyi kavratan yada iyi aktaran değil,iyi bir öğretmen,öğrencilerin öğrenebilmeleri için gerekli öğrenme ortamlarını oluşturan,gerekli öğrenme materyallerini hazırlayan,öğrenciyi motive edip öğrenmeye güdüleyen kişidir. Burada söz konusu olan öğretmen,sadece okullarda görevli öğretmenler değil,hayatın her alanında bu misyonu üstlenen kişilerdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder