19 Ağustos 2009 Çarşamba
SOSYALİST OLMAK AHLAK VE ERDEM SAHİBİ OLMAKTIR
Zeki Bayterin
19 Ağustos 2009
Mevcut duruma her gün yaşanan gerçekliğe teslim olmak, genel olarak iyiliğin maddi çıkarlar uğruna terk edilişi, epeydir zamanımızın günlük alışılmış davranışları arasındadır. Ticari ilişkilerin en ücra köşelere dek uzanışı, çarpık bir sanayileşmenin yolunu açtığı yeni ilişkiler, son derece sağlıksız bir şekilde kentlere yığılan insanların değer yargılarının ahlaki insani ilişkilerinin değişimi köyden gelip hem fiziksel olarak hem de manevi ilişkileri bakımından dağılan aileler, çalışkan babalara isyan edip daha kolay paraların peşinde koşan oğullar, feodal ahlakın baskısından kurtulmak isterken kentin çarklarının içinde kaybolup giden genç kızlar, eski güzel günlerin ilişkilerini ve kalabalık sofralarını maddi çıkarlar dünyasının karşısında koruyamayan yaşlıların hüzünlü yüzleri.
Büyük bir alt üst oluş, büyük bir deformasyon ve eski ilişkilerin sona erişi.
Sonuçta ortaya çıkan harcıalem manzara, adam yiyor ama iş yapıyor cümlesiyle özetlenebilecek yeni bir ahlaki çürümeye denk düşüyordu ve bu manzara içinde sosyalistler eski zaman inatçıları ve projesi yenilgiye uğramış hesap bilmezler, sosyalistler dışında kendine sol diyen sosyal demokrat eğilim ise gelişmenin kıt zekalı engelleri olarak yerlerini alıyordu. Doğrusu hemen belirtmek gerekir, ikinciler büyük bir hızla karşıtlarına benzeyip akıllanarak bu izlenimden kurtulma yolunda ciddi adımlar attılar.
Çeyrek asırı aşkın süreç, yalnızca devrimci ile yetenekli insan arasındaki doğrudan bağı etkilemekle kalmamış, devrimci ile iyi insan arasındaki hiç zedelenmezmiş sandığımız bağları da zedelemişti. Çünkü hayatın bütünlüğü parçalanıyordu her şeyden önce, politik faaliyet ile o faaliyeti yürüten insanın yaşam içindeki var oluşu birbirinden ayrılıyor ve artık hastaları azarlayan solcu bir hemşireye, çocukları eğitmekten bıkmış devrimci bir öğretmene rastlamak, karısını döven bir parti militanıyla, önüne gelen kıza asılan bir alan sorumlusuyla ve bütün diğer memurlardan farksız biçimde rüşvet alabilen bir sendikalı maliyeciyle tanışmak mümkün olabilmekteydi.
Bu anlamda gelip bütün devrimci ilişkilerin altını oyan, bir insanın farklı farklı yerlerdeki davranışları arasındaki tutarlılığını zedeleyen. Oysa, bütün yüksek insani değerlerin, insanlık tarihi boyunca birikmiş en olgun ahlaki ve kültürel formların, dayanışma ve sevgi ilişkilerinin içselleştirilmiş ifadesi olan devrimci için bütün bu özelliklerinden bir tekinin yitirilmesi bile düşünülemezdi.
Hataların bütününü değil de daha çok çözülme gibi ahlaki nitelikte olanlarını sorgulayan örgütsel hukuk anlayışı da aslında genel olarak devrimci hareketlerde yaygındır ve bu eksik kadro tipini besleyen ciddi kaynaklardan biridir. Yani, çoğu durumda örgütü zarara sokan, ihmalciliğinden, bilgisizliğinden, dikkatsizliğinden ötürü yapıya ciddi yaralar açan insanlar, şüphesiz daha ağır bir durum olan ahlaki zarar noktasına konulamaz; ama bu olgunun da üzerinden atlanamaz. Bir aleti kullanmasını vaktiyle öğrenmediği için yoldaşlarının imhasına yol açan insan, aynı sonucu itiraflarıyla yaratan bir başka insana göre elbette ahlaken daha başka bir yerdedir ama pratik sonuç da değişmemektedir. İmha olan olmuştur ve bunun bilgisizlik yüzünden olması, hafifletici sebep sayılamaz, sayılmamalıdır.
Düz insan, iyi devrimci değildir. Kötü devrimcilerle ise uzun yol yürünemez.
Sosyalist olmak bir dizi şeyin yanında aynı zamanda bir vicdan ve ahlak sorunudur. Sosyalist olursun ya da olmazsın, bir düşünme akımını benimsemek için, onun doğruluğunu değil de o momentteki gücünü ölçüt olarak algılıyorsan bunun adı güce tapma ve alçaklıktır.
19 Ağustos 2009
Mevcut duruma her gün yaşanan gerçekliğe teslim olmak, genel olarak iyiliğin maddi çıkarlar uğruna terk edilişi, epeydir zamanımızın günlük alışılmış davranışları arasındadır. Ticari ilişkilerin en ücra köşelere dek uzanışı, çarpık bir sanayileşmenin yolunu açtığı yeni ilişkiler, son derece sağlıksız bir şekilde kentlere yığılan insanların değer yargılarının ahlaki insani ilişkilerinin değişimi köyden gelip hem fiziksel olarak hem de manevi ilişkileri bakımından dağılan aileler, çalışkan babalara isyan edip daha kolay paraların peşinde koşan oğullar, feodal ahlakın baskısından kurtulmak isterken kentin çarklarının içinde kaybolup giden genç kızlar, eski güzel günlerin ilişkilerini ve kalabalık sofralarını maddi çıkarlar dünyasının karşısında koruyamayan yaşlıların hüzünlü yüzleri.
Büyük bir alt üst oluş, büyük bir deformasyon ve eski ilişkilerin sona erişi.
Sonuçta ortaya çıkan harcıalem manzara, adam yiyor ama iş yapıyor cümlesiyle özetlenebilecek yeni bir ahlaki çürümeye denk düşüyordu ve bu manzara içinde sosyalistler eski zaman inatçıları ve projesi yenilgiye uğramış hesap bilmezler, sosyalistler dışında kendine sol diyen sosyal demokrat eğilim ise gelişmenin kıt zekalı engelleri olarak yerlerini alıyordu. Doğrusu hemen belirtmek gerekir, ikinciler büyük bir hızla karşıtlarına benzeyip akıllanarak bu izlenimden kurtulma yolunda ciddi adımlar attılar.
Çeyrek asırı aşkın süreç, yalnızca devrimci ile yetenekli insan arasındaki doğrudan bağı etkilemekle kalmamış, devrimci ile iyi insan arasındaki hiç zedelenmezmiş sandığımız bağları da zedelemişti. Çünkü hayatın bütünlüğü parçalanıyordu her şeyden önce, politik faaliyet ile o faaliyeti yürüten insanın yaşam içindeki var oluşu birbirinden ayrılıyor ve artık hastaları azarlayan solcu bir hemşireye, çocukları eğitmekten bıkmış devrimci bir öğretmene rastlamak, karısını döven bir parti militanıyla, önüne gelen kıza asılan bir alan sorumlusuyla ve bütün diğer memurlardan farksız biçimde rüşvet alabilen bir sendikalı maliyeciyle tanışmak mümkün olabilmekteydi.
Bu anlamda gelip bütün devrimci ilişkilerin altını oyan, bir insanın farklı farklı yerlerdeki davranışları arasındaki tutarlılığını zedeleyen. Oysa, bütün yüksek insani değerlerin, insanlık tarihi boyunca birikmiş en olgun ahlaki ve kültürel formların, dayanışma ve sevgi ilişkilerinin içselleştirilmiş ifadesi olan devrimci için bütün bu özelliklerinden bir tekinin yitirilmesi bile düşünülemezdi.
Hataların bütününü değil de daha çok çözülme gibi ahlaki nitelikte olanlarını sorgulayan örgütsel hukuk anlayışı da aslında genel olarak devrimci hareketlerde yaygındır ve bu eksik kadro tipini besleyen ciddi kaynaklardan biridir. Yani, çoğu durumda örgütü zarara sokan, ihmalciliğinden, bilgisizliğinden, dikkatsizliğinden ötürü yapıya ciddi yaralar açan insanlar, şüphesiz daha ağır bir durum olan ahlaki zarar noktasına konulamaz; ama bu olgunun da üzerinden atlanamaz. Bir aleti kullanmasını vaktiyle öğrenmediği için yoldaşlarının imhasına yol açan insan, aynı sonucu itiraflarıyla yaratan bir başka insana göre elbette ahlaken daha başka bir yerdedir ama pratik sonuç da değişmemektedir. İmha olan olmuştur ve bunun bilgisizlik yüzünden olması, hafifletici sebep sayılamaz, sayılmamalıdır.
Düz insan, iyi devrimci değildir. Kötü devrimcilerle ise uzun yol yürünemez.
Sosyalist olmak bir dizi şeyin yanında aynı zamanda bir vicdan ve ahlak sorunudur. Sosyalist olursun ya da olmazsın, bir düşünme akımını benimsemek için, onun doğruluğunu değil de o momentteki gücünü ölçüt olarak algılıyorsan bunun adı güce tapma ve alçaklıktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder