8 Haziran 2012 Cuma
SURİYE'DE İÇ KANAMA
SURİYE'DE İÇ KANAMA
Mihrac Ural - 8 Haziran 2012 / Cuma
Suriye'de sahnelenmek istenen kirli oyunun
ikinci perdesi "iç kanama" olarak tanımlanabilir. Şer güçleri
bunun için kolları sıvanmış durumda.
Suriye, boyun eğmedikçe, teslim olmadıkça,
hezimete uğrayan şer güçleri “yaratıcı anarşi” taktiğiyle eli kanlı
vatan haini Müslüman Kardeşler şebekesini, gerginlik ve kaos yaratmak üzere askeri
eylemlere yönlendiriyor; askeri açıdan anlamsız, ölümden başka bir yolu olmayan
süreçlere zorlayarak, genelde yaratmak istedikleri kaos için çırpınıp
duruyorlar. Her defasında da hezimet ve iflasla yüz yüze kalmalarına rağmen,
dönüp bir kez daha aynı kirli oyunu denemekten geri kalmıyorlar; ellerini hiç
bir şeye bulaştırmadan kardeş kanı dökerek, komşuluk ilişkilerine tarihsel
düşmanlıklarn yaratarak sahnelenen bu kirli oyun, bölgemizi tarihinin en kanlı
çatışmalarına doğru sürüklediğini iddia etmek abartılı olmayacaktır...
Her türden barışçıl gösteriyi bir kenara iten,
tüm gücünü rastgele askeri eylemlerle güvensiz bir ortam yaratmak için harcayan
şer güçleri bu kesitte Suriye ordusunu temel hedef olarak seçmiştir. Silaha
sarılan her muhalfetin tek yolu bu olsa da, Suriye de budurumun birden çok
nedeni bulunmaktadır. Bunların başında da, halkın ortaya koyduğu siyasi iradeyle
ordunun gösterdiği siyasal duruşun aynılaşması, şer güçleri için taşınması
mümkün olmayan anlamlı bir mesaj olmuştır.
Suriye ordusu, Suriye halkını en yalın temsil
eden, siyasi iradesini ilkeleştiren bir güç olduğunu 15 aydır süren zorlu ve sorunlu
süreçte hiç bir sekme yapmadan gösterimiştir. Suriye ordusu, Suriye mozaiğinin
bir yansımasıdır. Ancak bu farklılıklar Suriye kimliği altında diğer tüm
kimlikleri hazmetmiştir. Bu gücün ortak paydasında ülke sağlam bir koruma
içinde olmaktadır. Bu ise Suriye'yi emperyalist-siyonisit güçlere, Erdoğan
yönetimi gibi hayasız komşu yönetimlerine, Katar-Suudi gibi tarihsiz ve
kimliksiz gerici öbeklere karşı direnişinde güçlü kılandır. Bu nedenle birincil
hedef haline gelmesi kaçınılmazdı. Suriye ordusu üzerine çok oyun oynandı,
parçalanması içinh çaba sarfedildi akıl zoru mali kaynaklar döküldü ama sonuç
alınamadı. Suriye omldusu direndikçe de birincil hedef olmaya başladı.
Irak örneğinde olduğu gibi, devleti çökertmek,
siyasal iradeyi kırıp esir etmek için, orduyu yok etmek gerekiyor. Irak'ta bunu
yaptılar. Ancak Saddam diktatörlüğüyle Suriye’nin halkçı yönetimi ve halkçı
ordusu arasındaki farkı anlamadıkları için, aynı akılla farklı verileri dizayn etmeye
çalıştılar: Bu da iflasla sonuçlanıp durudu.
Orduyu merkezi hedefe alanların bu aşamadaki
yönelimleri, subay katliamlarıdır. Birçoğunda açıkça İsrail parmağının olduğu
bu kıyım (11 Hava subayının ilk katliamların hedefi olması gibi) subay
kaçırmak, fideye istemek, anında kalleşçe öldürmek gibi, bin bir çeşit vahşet
türüyle icra edilmektedir. Bu kıyım, istenilenen tam tersi sonuçlar yaratıyor.
Ordu daha çok halkıyla kenetleniyor vedaha güçlüce eli kanlı şebekelerin
tetikçiliğini yaptığı girişmleri
hezimete uğıratıyor.
Suriye ordusu, bir halk ordusudur ve halk,
şehit üzerine şehit ekleyerek eli kanlı cürüm şebekelerine “biz ordumuzun
arkasındayız, biz ülkemizin ve direnme değerlerimizin arkasındayız, size ve
sahipleriniz dünya şer güçlerine karşı şehit üzerine şehit ekleyerek mücadele
edeceğiz” diyerek haykırıyor. Suriye
halkı, halkçı yönetimi ve reformları desteklediğini fiili çabalarıyla ilan ederken
ortaya koyduğu kararlı tutumu Ordusunun
arkasında durarak da ifade ediyor. Bununla halk, siyasal iradesini mücadele
sahasında ordusuyla eşitlemiş olup, ortak paydada ifede ediyor.
Suriye ordusu tüm ulusal kurtuluş savaşları ya da
feodalizme karşı yapılan ilerici, demokratik halk devrimleri ardından kurulan
halk ordusudur. Bu ordu halkın çıkarlarını, halkla birlikte, halkın bağımsız
siyasi iradesini temsil ediyor; farklılıklarıyla ortak bir üst kimlik oluturmuş
olan Suriye, sosyal, siyşasal yaşam içinde kurduğu dengeleri ordu içindede
kurarak, ötekileştirici eğilimlerin
önünü kesmiş ülke birliğe etrafında saflarını sıklaştırmıştır. Ordu bu birliğin bu saflaşmanın eng üçlü ifadesi
haline gelmşitir.
Bu ordunun en yüksek rütbeli subayları bile hiç bir
ayrıcalıkları olmadan halkın arasında yaşar, bir milis ordusu gibidir. Kapitalist
ülkelerdeki ordulardan farklılıklar nitelikçedir. En yüksek rütbelerin aylık
gelirleri 500 doları geçmez, 200 dolar alan subaylar bir ayağı tarımda olmanın
sağladığı küçük ek gelirleriyle, ortalama gelir düzeyinde yaşarlar. Ordu,
Suriye halkının günlük yaşantıda rastlanılan ortalama insanlardan hiçbir
farklılığa sahip değildir. Suriye ordusunda kast sistemi yoktur, en yüksek
subayın yediği ve içtiğiyle en alttakinin yiyip içtiği aynıdır. Ordu 1963
devrimiyle başlayan siyasi eğitim çalışmalarını, parti birimleri gibi haftalık
toplantılarla sürdürür. Halkın bir parçası ve siyasal açıdan çok sıkı disipline
olmuş bir siyasal örgütsel ağa sahiptir. Bu ağ, dünya olaylarına karşı duyarlı
yapar gerçek düşmanlarını iyi bilmesini sağlar.
SURİYE ORDUSUNUN İLKESİ
Bilindiği gibi her ülykenin ordusunda kuruluş
amacı bulunur; ülkü denilen hedefi belirlenir. Cumhhuriyet kuruluyşundda Türk
ordusunun ülkesi "yurtta suluh cihanda sulh" olarak belirlenmiştir.
Osmanlıdan çıkışın verdiği bilinçle, Sevr anlaşmasının açıkça ifade ettiği
büyük korkunun etkisi altında, kendine ait olmayan milyonlarca km kareden
kaçışın baskısı altında, Lozan anlaşmasının verdikleriye yetinmek zorunda
kalıp, güç bela kurulabilen Cumhuriyet akılı bir yaklayşımla ordusunun ülküsünü belirlemiştir.
Her ülkenin kendine has tarihinin anlamlı
kıldığı ülkülerle ordularını biçimlendirmişlerdir. Suudi gibi ülkelerin ordusu
klarlığı ve krallık ailesini kurumayı ülkü edinmliştir. Katar ve körfes
ülkeleri prensliklerinde de ordular böylesi bir amaç etrafında
şekilendirilimşitir. Bu tarihsiz ülkelerde ne övatan ne halkın çıkarının bir
önemi bulunur, her şey krallığın ve hakim ailenin çıkarları esas alınarak
düzenlenir.
Suriye ordusunun ilkesi ise, İsrail'in
yayılmacı düşmanlığına ve emperyalizme karşı mücadele olarak belirlenmiştir. Bu
ülkü gerçekte tüm bölge halklarının çıkarlarını temsil eden bir ülküdür. Zira
bölgenin son yüz yıllık siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri tarihinin
merkezinde emperyalizme ve siyonizme karşı mücadele bulunmaktadır. Bu aynı
zamanda Filistin davası ve tüm Arap ülkelerinin gasp edilmiş hakları için
mücadeleyi temsil etmektedir.
Suriye ordusu bu ülküsüyle, halkının
çıkarlarını temsil eden ve ona dayanmakta güven içinhde olan bir ordudur;
orduların tek güvenlik kaynağı da budur halkına dayanmaktır. Bu nedenle Suriye
halkı ordusu için şehit üzerine şehit vernmekten geri kalmamaktadır.1980
sonrası dönemin bire bir gözlemcisi olarak bu gerçeği kendim gözlemlerimle de
bir çok tarihi olayda tespit etme imkanı buldum. 80'li yıllar, İsrail'e karşı
her alanda yürütülen savaş (özellikle 1982 Haziran savaşı) ve eli kanlı
Müslüman Kardeşler Örgütü şebekelerine karşı yapılan mücadele bunu yeterince
açık hale getirmiştir.
Oysa, kapitalist ülkelerde, emperyalist kuklası,
NATO uşağı ülkelerin orduları tam tersi bir duruş içinde olmaktadır. Sık sık
askeri derbelerle toplumu dizayn etme çabaları ise bu orduların kendi
halklarına neler çektirdiğini anlatan dehşet tablolarıyla doludur.
Suriye ordusu halkın bir parçası ve onun
idealleri için savaşan bir ordudur, halkını koruyan ve halkına karşı asla suç
işleyecek girişimlere izin vermeyen bir güçtür. Bu nedenle "Humat el
diyar" (vatan koruyucusu)
olarak adlandırılır. Yarım asırlık tarihinde, karyşı devrim isyanlarına, vatan haini satılmış şebekelere
karşı halkı korumak için gösteridği fedakarlık kadar ülküsü olan siyonizme ve
emperyalizme karşı mücadelede on binlerce şehit vererek sergilediği duruş, bunu
anlaktmaya yeterlidir.
Suriye ordusu bu yapısıyla halkın bir parçası
olarak en yüksek ve en alt rütbeleri aynı tarzda yaşar arada nitelik farkı
görülmez. Emekli olan yüksek rütbeliler bile halkının arasına, tarlasına ya da
mahallesine sıradan bir vatandaş olarak döner. Bu durum, çoğu zaman sıradan bir
ordu görüntüsü verse de disiplinsiz gibi görünse de ülke koruması, toprak korumasında halkıyla iç
içe mücadele eden bir duruş sergileme güç ve kaynağına sahiptir. Bunu her
savaşta ve her ciddi siyasal olaydada göstermiştir. İşte bu ordunun
ilerici, laik, demokrat subayları ülkenin de laik, demokrat, ilerici, direnmeci
çizgisinin ifadesi olarak işlev şekillenmiştir.
Buradan bir soyutlama yapacak olursak şunu söylemek
yanlış olmayacaktır; her ülke ordusu kadar laik, ordusu kadar ilerici,
demokrat, anti-emperyalist ve anti siyonistir...
Suriye ordusu ve subayları bu özelikleriyle, bölgenin
ve bölge halkları adına, siyonizme emperyalizme karşı direnmenin sembolüdürler.
Bu ordunun subayları halkın çıkarları için bir garantör güçtür. Okuyan,
düşünen. siyasal açıdan söyleyecek sözü olan, bölge ve halklarının çıkarlarını
düşünen subayların oluşturduğu bir halk ordusudur…
Suriye, bu zorlu sürecinde bir yıl içinde, devrim
gibi siyasal reformları, sivil anayasa ve üç seçimi (mahalli seçimler, anayasa
referandumu, parlamenti seçimleri) başarıyla ikame etmesinin koruyucu gücü de
orrdusu olmaştur. Oysa, Türkkiye'de tüm yönetimler demokratik reformların
önündeki engeli ülkedeki güvenlik ortamı olarak göstermiş, halkı aldatmaya
yönelmiştir.
Suriye ordusunun halkıyla bütünleştiği yerde
tam burasıdır en güç koşullarda, en güvensiz ortamlarda bile reformları
durdurmamak bunu ifade etmiştir. Halkın gücüne dayanan yönetimler gibi ordular
da dik durma şansını böylece yşakalamış olur. Suriye'nin direnme tarihi
ordusunun tarihiyle böylesine sıkı bağlarla bağlıdır.
Eli kanlı şebekeler, işte böylesi bir orduya
karşı dış güçlerin tetikçiliğini yapıyorlar. Adam kaçırma, kaos, gerginlik,
moral bozma ve halkı aile içinden vurmak için kıyımlar yapmaktadırlar. Bunlardan bir kaç örnek her şeyi anlatmaya
yeter...
KAÇIRMA-KATLETME
Otobüs garında banklara oturan bir orta yaşlı
insan, giyimiyle kuşamıyla sıradan bir vatandaş. Tam arkasından iki kişi
yaklaşıyor, birinin elinde kamera, diğerinin elinde tabanca. Filim çekimi gibi,
silahlı kişi adamın tam sırtına 2 m mesafeden üç el ateş ediyor, adam yere
yığılıyor... Çekim bir kaç saniye de yerde yatanı gösteriyor... Katledilen kişi
Amid rütbesinde bir subay(Albay-Tuğgenaral arası bir rütbe). Yerde boynu bükük
ölüyor.. Suçu Alevi olmak. Vatansever duruş sergilemek…
Dr. Mühendis Amid Mehammed Aslan, Kırdaha yöresinden.
Askeri bir kuruluşta memur konumunda. Her gün Deraa yönünde yerine gidip
geliyor. Önlemlerin almış, sivil giyiniyor, özel arabasıyla görevli olduğu yere
ulaşıp dönüyor. Takip edilmiş, yolu kesiliyor ve ayaklarına altı kurşun
sıkılıyor, o an elini tabancasına atıyor, ölmeden önce, o da eli kanlı
şebekeleri vuruyor. Amid Mehmet Aslan yere seriliyor.. Facebookta yerde yatan
cesedini yayınlıyorlar ve utanmadan şöyle yazıyorlar; "alçak Mecusi Alevi subayı katledilmiştir, ruhuna
lanet olsun"
... 5 çocuğu hanımı ve ailesi ölümleri yaşıyor… Cenazesine katıldım, karısı
kendini mezara attı, “beni de beraber gömün, aşkım öldü ben artık yokum“ dedi.
Göz yaşları sel oldu boşaldı...Yürekler kan ağladı, Alevi dağları inledi,herkes hüzne ortak oldu…Herkes
gibi ben de kan ağladım...
Bu satırları yazarken (7 Haziran 2012 / Perşembe saat
23:00) Şam otoyolunda Nebek mıntıkasında, otobüslerin mola verdiği tesislerde
Raid (yarbay) Firas Ahmed İsmail kaçırıldı. Ailesi perişan kan ağlamaya
başladı...
Siviller subaylar kadar kaçırılanlar
arasındadır. Bir iki örnekle yetineceğim;
Üç memur Zeyzun setinde çalışıyor. Bölgeye elektrik üreten,
petrol yakıtlı enerji merkezi.Yörenin köylerinden insanlar çalışır, ekmek
parasını kazanır. İş çıkışı üç teknisyen kaçırılır, Cisir el Şuğur ilçesine
bağlı Stabrak köyünden, Alevi. İki milyon fidye istenir (yaklaşık 30 000 $).
Cebel el Zaviye bölgesinde tutsak
oldukları öğrenilir.
Hamami köyünde üç kişi alınır. Vatansever Sunni insanlar;
iki gün sonra ikisinin kafaları kesilerek kol bacakları ayrılarak sokak
ortasına atılırlar...
Cemiliye'den Ziraat bankası müdürü Mahmut Hamdo kaçırılır.
3 milyon fidye istenir öldürülesiye dövülür, para karşılığı bırakılır.
Günlük adam kaçırma katletme sayısı yüzleri aşar... Ne
askeri, ne ahlaki ne de siyasi bir başarıyla ilgili yanı olmayan bu olaylar,
sadece yaratıcı anarşi planına uygun çalışır, kaos yaratma amacına hizmet eder.
İstenen de budur.
Halkın iradesini kırmak, korku, panik, zaafa
uğratmak ülkenin yönetilemez hale gelmesini sağlamak, devletin güvenlik
sağlamakta aciz içinde olduğunu göstermek ve uzun sürede kan kaybıyla uygun bir
ortamda, üçüncü aşama olarak belirledikleri “alan kurtarma”ya yönelmek...
İşte bu oyunlara direniyor ve her defasında
dünya şer güçlerini ve ülkedeki vatan haini kuklalarını hezimete uğratıyor… bu
iki güç esasında bir güçtür, halkın çıkarlarını savunun ordular bunun için uzun
dönemde ülkede güvenlik olduğu kadar siyasal başarının da önemli bir etmenidir.
Ancak bu kalıcı olan değil, kendini aşmakla yükümlü olan ve aşmak için
Suriye’de olduğu gibi, sivilleşme yönünde devrim gibi reformları uygulamayı
başaran bir yolda ilerlemelidir. Suriye’nin çok zorlu süreçten geçmesine rağmen
verdiği ders, bu açıdan oldukça anlamlıdır…
KISSADAN HİSSE
Bu derse ülkemizin şiddetle ihtiyacı olduğunu
belirtmek hiç de yanlış değildir. NATO uşağı bir ordunun Türkiye’sinde, Erdoğan
gibi gericilerin, ordu üzerinde tepinmesi mümkün olabilmektedir. Bunun için
yüzlerce subay kulağından tutulduğu gibi, zindanlara atılmakta, haklı-haksız
yarığı kılıcı altında bitip tükenmez adaletsizliklere maruz kalabilmektedir.
Halkın bir parçası olmayan ordulara halkın sahip çıkmaması da bundandır…
Darbelerle, darbe planlarıyla, Osmanlıdan bu güne gelen ırkçı-milliyetçi, tek
boyutluluğuyla ABD hizmetine koşulabilen, NATO uşağı olarak dünyanın farklı
coğrafyalarında halkların birbirini doğraması gibi kirli işlere karışan bir
ordunun halkı temsil etmesi ya da halkın onu el uzatması mümkün olamaz. Erdoğan
gericiliğinin orduyu, böylesi siyasal kirlilik için kendine benzetmesi esasında
eşyanın tabiatına uygundur. Bunlar halkın düşmanlarıdır ve işlevleri de
birbirinden hiçte farklı değildir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder