SURİYE PARLAMENTOSU
ÇOĞULCU DEMOKRATİK İLK SEÇİMLERİN ARDANDAN
ÇOĞULCU KATILIMCI İLK OTURMUNU YAPTI
Mihrac Ural – 24 Mayıs 2012 / Perşembe
24 Mayıs 2012, Suriye tarihinin önemli bir dönemecidir. Onlarca kanun, kurum ve kuruluşun ikamesi sonrası, sivil, demokratik, katılımcı, sistemin omurgası olan anayasayla soğuk savaş bakiyesi tek partili sistemine son veren Suriye, seçimlerin ardından parlamentosunun ilk oturumun açtı. Bu ilk oturumda meclis başkanı seçimine gidildi, birçok parlamenterin aday gösterildiği seçimde, özgürce yapılan tartışma ve itirazlar arasında Av Muhammed Cihat el Lahham seçildi.
Bu emsali az görülen bir başarıdır. Zira soğuk savaş dönemi siyasal yapıların barışçıl yollarla dönüşümünün gerçekleştiği tek ülke Suriye oldu. Devleti yıkmadan, orduyu dağıtmadan, kamu kurum ve kuruluşlarını bertaraf etmeden, bölgeciliğe sapmadan, mezhepçiliğin yıkıcı gerici bölünmelerine karşı mücadele ederek, dünya şer güçlerinin baskısını da hezimete uğratarak gerçekleşen bu başarı, bölgemiz ve dünya barışına da önemli bir katkıdır. Bu aynı zamanda 7000 yıllık tarihiyle Suriye’nin bölgemiz uygarlığının ve barışının da güvencesi olduğunun açık göstergesidir.
Suriye parlamentosu ülkenin tüm siyasal renklerini bağrında taşıyan bir parlamento oldu. İlk oturumunda eski tek düzelikten çıkışı gösteren yoğun tartışmaların olması bir bahar havası, bir renklilik, bir çoğulculuğun nesil da barışçıl şekilde gelip ikame edileceğine dair bir ders niteliği taşımaktadır. Bu ölçüde bir hızla, dünya şer güçlerinin amansız mali ve askeri saldırıları altında, eli kanlı şebekelerin “yaratıcı anarşi” tezlerini dayatmak için giriştiği kanlı eylemlere rağmen, bir yıl içinde onlarca temel yasayı, kurum ve kuruluşu dünyanın en demokratik örneklerinden yararlanarak yerelin özgünlüğüyle harmanlayıp ikame etmek, bunu anayasayla taçlandırıp parlamentosunu işletmek, Suriyeli uygar insanın ortaya koyduğu önemli bir başarıdır. Bu başarı bu güne kadar Suriye’yi savunurken ortaya koyduğumuz gerekçelerin ne kadar haklı olduğunu göstermiş oldu.
Suriye bölgesi için büyük bir şanstır. Emperyalist-Siyonist BOP komplolarına karşı, Arap Birliğinin onayı ve Lübnan Hükümetinin resmi talebiyle 1975’te girdiği Lübnan’da barışı güveni sağlamıştır. Bu adımla Lübnan bölünmekten korunmuştur; Suriye’nin hiçbir çıkarı olmamasına rağmen 14 000 askerinin şehit olmasına yol açan özverisi, bölge barışına olduğu kadar dünya barışına da bir katkı olarak tecelli etmişti. İsrail ısrarla Lübnan’ı kantonlara ayırıp, her etnik yapıya bir koloni, her mezhebe de bir başka koloni yaratıp belgedeki yayılmacı egemenliğini pekiştirme istekleri böylece engellenmişti. Lübnan barışını ve bütünlüğünü koruyan Suriye’dir. Bunu istemeyen ise emperyalistler ve İsrail ve Arap gericiliği olmuştur; bu günde Türkiye’nin Erdoğan yönetimi bu eli kanlı süreçlere katılarak Lübnan’ı iç savaşa sürüklemek istemeleri, Suriye’nin çekilmesiyle oluşan boşluğu kullanmak istemelerinde anlam bulmaktadır. Ama, karanlık amaçlarını da bekleyen hezimet olacaktır.
Akdeniz’den Kafkaslara uzanan alanları denetlemek isteyen emperyalist güçlere geçit vermeyen de aynı Suriye’dir; direnme kararlılığı gösteren ve bu güne kadar süren bedelleri ödemeye devam eden hep Suriye olmuştur. Irak istilası ardından 2 milyon Iraklıya, İsrail’in 12 Temmuz 2006 savaşı nedeniyle ülkelerinden çıkan yüz binlerce Lübnanlıya, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbe sonucu sığınmacı olarak akan on binlerce Türkiyeliye ev sahipliği yapman ülkede Suriye’dir. Bölge halklarının vefa duygusunu kazanan bu ülke halkı ve yönetimiyle bu günde kendini yeniden yapılandırırken bu vefanın anlamlı desteğini hak etmiştir.
Bölgede barışın korunmasında, teslimiyetin ötelenmesinde oynadığı rolle Suriye komşuluğuyla, vatandaşlığıyla övünç duyulacak bir uygar ülkedir. Laikliğiyle de bu ülke, gelecek kuşakların farklılıklarıyla barış içinde bir arada yaşamasına katkı sunmaktadır.
Bu başarıların altında ezilenlerin olduğu ise açıktır. Hiç bir ülkenin onur sınırları içinde olmaması gereken dış politikasıyla Erdoğan yönetimi bunların başında gelmektedir. Nedensiz düşmanlıkla, vicdansız ve ahlaksız yollarla eli kanlı şebekeleri mali, askeri tüm lojistik destekleri sunan ülkemizin bu karanlık maceracı akılları ve onun sağdaki ve soldaki çömezleri, bir kez daha hezimete uğramaya mahkumdur. Suriye’nin yeni parlamentosu yeni Suriye’nin bölgemize ders veren örnek oluşturan siyasal temsilcisi olmuştur. Halkımızın bağımsız iradesini çiğneyerek komşumuza düşmanlık yapan, ülkedeki demokratik ihtiyaçları sürekli öteleyen Erdoğan yönetimi, rakamlarıyla oynanan ekonomik göstergelerle ortaya koyduğu sanal tablo, bu gün emekçilerin yükselttiği grevlerle sarsılırken demokrasi adına Suriye’den alacağı çok dersin olduğu da açığa çıkmıştır.
Bu gün bir kez daha Suriyeli olma bilincinin onurunu kutluyorum. Komşumuz ve II. Anavatanız Suriye için ödeyeceğimiz tüm bedellerin haklı ve az olduğunu ayrıca ifade etmeliyim.
KISSADAN HİSSEMİZ
Ülkemiz Türkiye ise 135 yıldır bir türlü başaramadığı sivil anayasa için hala “meclisler” kurmakta, hala kof ve içeriksiz, dar ve sınırlı alan tartışmalarıyla vakit kaybetmektedir. Farklılıkları yok sayan, tek boyutlu akıllarıyla halklarımızın başına Demoklesin Kılıcı gibi “tek millet, tek dil, tek bayrak” gibi çağdışı kalmış, birleştirici olmanın çok ötesinde bölücülüğün kaynağı ve nedeni olacak bir anayasa getireme çabasının verildiği artık açık olmuştur.
Bu sığlık, bu ilkel milliyetçi-ırkçılık, bu hesapsızlık, bin yıllık kıyım tarihinin Cumhuriyetteki Osmanlının devamında ısrar ettiğini göstermektedir. Bu ise, yeni tür baskıcı rejimlerin Anadolu’yu boğmaya devam edileceğine işarettir.
Komşumuzu örnek alalım diyeceğim. Suriye, bir uygar ülkedir, bir laik ülkedir, çoğulcu ve demokratiktir, bize insani değerler katacak potansiyellere de sahiptir, ondan öğrenelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder