11 Mayıs 2012 Cuma
SURİYE'Yİ KATLEDEMEYECEKSİNİZ...
Mihrac Ural – 10 Mayıs 2012 / Perşembe
Şam kan ağlıyor… Ben de ağlıyorum…
Bu kaçınca vahşet, bu kaçıncı insanlıktan çıkış… Şam kan ağlıyor… Cesetler…Cesetler ve yine cesetler …100 ölü, 200 yaralıyla hastaneler çalışamaz hale düştü…
Şam’ın merkezi yerleşim birimlerinden biri olan Kazza bölgesinde 200 metre çapında bir alanda canlı bırakmayan bu kıyım, insanlıktan intikam alma girişimi gibidir. Patlamanın şiddetiyle cesetler paramparça… Yaşlısı, kadını, çocuğu yerlere serili, başlar kollar, bacaklar, gövdeler, geniş bir alana saçıldı…ölümün yapış yapış halleri, sarkık ceset parçaları, yanmaya devam eden arabalar otobüsler…
Kan ve yine kan… Oluk oluk akan kanlar kara asfaltı kızıla boyamış halde, patlamanın merkezinde açılan dev çukura akıyor…. Her taraf yanık, dumanlar sönen yaşamı tanımlıyor, can çekişmenin takati tükenmiş feryadı insanı çılgına çeviren bir isyan gibi, silik silik yükselen dumanların diliyle konuşuyor…
Yollara saçılmış can çekişme halindeki insan manzaraları, tarafları olmayan savaş meydanı gibi.
İnsanların çok yoğun olduğu yerleşim birimlerinin orta yerinde, tek amacı daha çok insan katliyle dehşet saçmak olan bu eylemler, Suriye’nin başarıyla sürdürdüğü siyasal, ekonomik ve toplumsal mücadelesinin yolunu kesmek için sahnelenmektedir.
Suriye emperyalizme ve bölgenin tüm gerici güçlerine karşı, bölge halkları adına direnmenin bedelini ödüyor.
Canıyla, malıyla, her şeyiyle bu bedeli ödeyen Suriye, bir kez daha kan ağlıyor…Ben de ağlıyorum…
İkinci anavatanım Suriye, zalimlerin, kalleş ve bir o kadar korkakça eylemleriyle ölüm denklemleri içinde baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Aynı karanlık akıl, aynı yöntemlerle Suriye’nin başkenti Şam’a yönelttiği intihar eylemleri terör eylemi olmanın çok ötesinde ele alınmayı gerektiren bir yere oturmuş oluyor.
Bu vahşet yaşamı yok etme hezeyanıdır…Ölüm kültürünün, yaşam kültürüne dayatmaya çalıştığı hezimet halindeki karanlık algıdır…
Bu vahşet siyasi boyutuyla, iflas edenlerin şaşkınlığından başka bir şey değildir. Suriye’nin başarısı karşısında yaşamı yok etmek için, kin ve intikamın sonuçsuz çırpınışıdır.
Amaç, Suriye halkının özgürlük ve demokrasi kazanımlarının yolunu kesmektir. Çünkü Suriye başarıdan başarıya koştukça, dünya şer güçleri hezimetten hezimete uğramaktadır.
BOZULAN OYUNLAR
Suriye üzerine örülen yaratıcı anarşi, Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) bir ürünüdür. Ak denizden Kafkaslara uzanan bölgelerin zenginliklerini gasp etme üzerine kurgulanan bu proje, on yıllardır her hamlesinde Suriye’nin direnciyle yüz yüze kalıp iflas etmektedir. Bölgedeki en küçük direnme gücünü parçalara ayırım takatsiz düşürmek isteyen bu proje, aynı zamanda İsrail Siyonizminin yayılmacılığı ve korunmasıyla ilgili bir projedir. Bu projeyi her defasında çökerten, direnen Suriye olmuştur.
Suriye ülkesini kana boyayan bu girişimlere karşı ilk adımda oturtulmaya çalışılan oyunları bozdu.
1.Mezhep çatışması komplosu, 2. Kurtarılmış bölge kurdurma taktiği, 3. Coğrafi bölünme taktiği yerle bir edilmiş, 4. Orduyu bölme taktikleri boşa çıkarılmış, 5. Meydanları ele geçirip, Libya senaryosunu tekrar etme çabalarına geçit verilmemiştir. 6. Ambargolar işlevsiz kılınmış 7. Türkiye kaynaklı sınır sızıntılarıyla ulaşılmak istenen “silahtan arındırılmış bölgeler” taktiği ağır bir askeri darbeyle çökertilmiş sınırlar hala hassas bölge olmasına karşı tehlike büyük oranda aşılmıştır, 8. Siyasi reformların uygulanmasını engellemek isteyenlere karşı III. Kez seçim sandıklarına giderek (12 Aralık 2011 Mahalli idare seçimleri, 26 Şubat 2012 Anayasa referandumu, 7 Mayıs 2012 Parlamento seçimleri) reformların yürürlükte olduğun gösterdi.
BAŞARILAR
Suriye bununla kalmadı, zafer üzerine zafer kazanarak soğuk savaş bakiyesi tek partili sistemi ve sorunlarını, katılımcı, çoğulcu, özgür ve demokratik bir sistemle aşıp, yürürlüğe koymuştur. Bu zaferin bilançosu da özetli şudur;
Suriye, hepimiz adına BOP ahmaklığının kolunu kanadını farklı dönemlerde kırarak bugüne geldi. Bölgede ikame edilmesine geçit vermedi.Bu gün de bu oyunun birinci perdesini zaferle kapattı. 1. Siyasi zafer kazandı ( Anayasa dahil, reform paketinin halkının kazanımları arasına koydu) 2. Askeri zafer kazandı (Humus'a çöreklenmiş Wahabi-Selefi şebekelerin ve ortakları vatan haini kuklaların karşı-devrimci askeri gücü yerle bir edildi. İdlip ve özellikle Canudiye beldesinin temizlenmesiyle bu zafer noktalandı) 3. Diplomasi zaferi kazandı ( Kofi Annan planıyla, bir yıldır Suriye halkçı yönetimi gayri-meşru ilan eden dünya şer güçleri, tek meşru gücün bu yönetim olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı) 4. Mali zafer ( Suriye ekonomisinin dahileri özellikle Merkez Bankası Hakimi, piyasada karaborsacılıkla ekonomiyi çökertmek isteyenlere unutamayacakları tarihi bir tokat attı. Doları dalgalanmaya bıraktı. Dolar 47 SL'den 110 SL'ye kadar tırmandı. Karaborsacılar bayram yaptı, maliye ha çöktü ha çökecek dediler. Dolar satın almaya yüksek fiyat vermeye başladılar. Merkez bankası tam bu sırada, doların psikolojik sınırları zorladığı bir sırada, piyasaya 3 milyar dolar saldı (3 000 000 000 $ ). Devlet dolarını en yüksek kurdan sattı. Dolar bu büyük yığılma karşısında 70 SL'ye düştü. Tam 40 SL farkla düştü. Tarihte ender rastlanır bir piyasa oyunu oynandı. Devlet kasasına, bu kan emici sülük karaborsacıların cebinden tam 1 milyar 200 milyon dolar çekmiş oldu. Devlet, bu zor cehennemi koşullarda bile, böylesine yüklü bir kazancı net olarak elde etmesi bir mali zafer oldu)
Olaylara buradan baktığımızda açıkça şunu görürüz. Suriye’nin direnen halkçı yönetimi, sadece Suriye halkı adına değil tüm bölge adına onurla vahşet çağlarının akıllarına ve yönetmelere, talan ve gasp girişimlerine karşı direniyor. Bunun bir bedeli var, onu da ödemekten çekinmiyor.
SONUÇ
Bu gün hepimizi Suriyeli yapan işte budur. Bu halkçılıktır, ilericiliktir, sosyalistliktir, devrimciliktir vatanseverliktir, bölgenin emperyalist–Siyonist-gerici güçlerin oyun ve komploları karşısında korunmaktır:
Bu verileri yıllardır yazıp duruyorum, “Suriye bir direnme kalesidir, güvenli limandır” diye de özetliyorum…. Bizler kararlıca bu değerleri savundukça karalamalara maruz kaldık. Siyonist solcuların,itirafçıların MİT ajanlarının, derin devletle el ele vererek bize karşı yaptığı karalamalar esasında, Suriye’ye yönelen ve tüm bölge halklarını kast eden karanlık amaçların bir uzantısıdır. Bölgede saflaşmanın bir boyutu da budur. Bu alanda ve bu kesitte mücadelede burada anlam buluyor: herkes rolünü kendi ilkelerine ya da ilkesizliklerine uygun oynuyor..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder