Mihrac Ural - 23 Mayıs 2012 / Çarşamba
1960'lı yıllar, Seyidine Mikdat makamı önünde (Harbiye). Babamın kucağında, Şahsi kimliğimi, inanç kimliğim kadar belirleyen türbenin civarındayım.
Bu kutsal mekanlar bizi dünden bu güne taşıdı. Maddeci de olsanız katı bir inanç tutkunu da olsanız, isteseniz de istemeseniz de kimliğinizin örgüleri binlerce yılın derinliğinden çıkıp gelmiş haliyle bu ve benzeri kutsalların eseri olarak şekillenmektedir. Orijinalitenizi şekillendiren ve sizleri ölene kadar takip eden veriler burada harmanlanmaktadır; insan, doğa ve yaşama dair sentez ve soyutlamalarımızın çerçevelerinden biri ve en önemlisi bu alanların atmosferi ve mesajlarıdır. Kimse metafizikten söz ettiğimi sanmasın; böyle sananların handikabı bu inancın öğretisinin cahili olmalarıdır. Evrimci tezleriyle yeryüzündeki tüm inanç sistemlerinden farklı olan bu inancın insan ve doğa merkezli tezleri, pozitif bilimlerle ilgisi seyidina Hasibi’nin (kas) tüm yazımlarında ortak veciz olan “akıl süzgecinden geçmeyen şer-i olamaz” mealindeki soyutlaması çok şeyi anlatır. Kant bunu ancak 800 yıl sonra aydınlanma çağının şiarı olan “aklınızı cesaretle kulanın” biçiminde söyleyebildi...
Bu yaklaşım, fizik evrenini fizik yasalarıyla kavramamıza kapı aralar. Aklı esas almamızı sağlar. Tekrarla yeniden yeryüzü yaşamına arınarak gelecek ruhların reenkarnasyonu da bu dönencenin bir evrim birikimi etrafında ilerlediğini anlatır. Bu çok açık bir maddi gerçektir ve yasaları da diyalektiktir. Bütün bunları kavramak için inancın derinliklerinde kısa turlar atmak yeterlidir. Kadınlarımızın ve erkek bu düzlemde bir ve eşit olmasının nedeni de budur; bu ise akılla ilgili bir duruşun ifadesidir.
Bu ise, gerçek yaşamın “Mana”sını, iç dokusunu, biçimini, Hicab’ını, zahirini ve onun Bab’ını yolunu öğrenmek demektir. Bu öğretilerin her uygarlıktaki simgeleri ve bunun nurani laihalarının tek tek işlevlerini ortaya koyduğumuzda tarihi açıklayan bir teze ulaşırız. Yerel olan, bize ve bizim gerçekliğimize bire bir uyan bu tez, kendi topraklarımızdan evrensele olan yolculuğumuzun da temel dinamiğidir..
Biz işte tam da bu verilerin şekillendirdiğini tüm insanlık ailesinin bir toplumsal varlığıyız.
Fotoğrafta babamın kucağında, türbelerimizin atmosferini, insan ilişkileri ve bunların içsel mesajlarını teneffüs ediyorum. Kim bilir bu kaçıncı türbe, makam, mezar, ziyaret tavafımdır, Bunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var, kütüphaneler devirdim okuya okuya, hiç bir teori, hiç bir ideoloji ve hiç bir tez yaşamı bu inanç sisteminin anlattığı kadar tutarlı anlatmadığıdır. İflasların iflaslara eklendiği teoriler ve ideolojilere karşı, hiçbir şey olmamış gibi tarihsel yürüyüşünü sürdüren kendi yerelimizin gerçekliğinden daha fazla uzak olmamız abestir.
"Hidayete ermek mi?"…Hiç alakası yok. Ben büyüdüğüm çevrenin bir parçasıyım ve hidayetimin kökleri evrimin kadim tarihleriyle ilgilidir; ben sadece okuduklarımın değil, 0-3 yaş süresince algılarımın şekillenişine katkı yapan çevremin, okumaya ayırdığım zamandan binlerce kat daha uzun zaman alan yaşam alanımın bir senteziyim. Coğrafyamın, bölgemin, farklı etnik ve inanç kökenli insanların ortak paydasında aldıklarım beni şekillendirmiştir. Kökleri toprağımda olan ve bana ait olan beni anlayın ve beni dile getiren verilerin yoğurduğu bir varoluştur benimki. Taşıma suyla değirmen döndürme hikayesinin hezimeti değil, marjinalliği hiç değil… İnsanlığın ortak evrensel değerleri bu yereli ifade ettiği kadardır. Yok öyle soyut “evrensel değerler” her çağın ve her coğrafyanın ve her yerelin kendini tanımladığı bir evrensel değer manzumesi vardır; emperyalist talancılar, bütün bunları tek düze ederek yapmaya çalıştığı ise aldatmacadır, insanı esir almaktır ve talanla sömürü üzerine kurulu sistemin devamını sağlama amacına hizmettir. Buna kapılan kimi solcuların “evrensel ilkeler” söylemi emperyalist anaforun içinde boğulmaktan başka bir anlama sahip değildir; Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya bakmak ve Suriye’de gelişen olayların iç yüzünü bilmek bunu anlamak için yeterlidir.
Kimse metafizikten söz ettiğim yanılgısına kapılmasın, çok açık ve net diyalektikten söz ediyorum, fizik dünyası ve kurallarından söz ediyorum.Bilinci belirleyen sosyal varlıklardan ve bunların benim coğrafyamdaki insan algısını nasıl şekillendirdiğinden söz ediyorum. Bunun maddi bir gerçek olduğundan, maddeyi tanımlarken en uç tabirle “duyum yaratan her şey maddedir” (Lenin) tespitinin, düşüncenin de maddi etkisi ve yarattığı maddi sonuçlardan söz ediyorum. Bu bütünlüğün everensel bir kapsayıcılık içinde var olduğundan söz ediyorum.
Bunu özgürce bir kez daha seslendirirken kutsallarımın mutlak katkısını dile getiriyorum. Bunun da orijinalitemizi tanımlamaktan ve tanımaktan çok uzak teori ve ideolojilerin tutsağından sıyrılışımızla ilgili bir durum olduğuna işaret ediyorum. Bu bizi özgün ve özgür kılandır. Bu güne kadar her ne kulvarda olursak olalım, dik duruşumuzun, direngenliğimiz ve kararlılığımızın kökleri burada yatıyor diyorum.
Bu nedenle, okurlarımı bizden olana ve bizim kimliğimizi şekillendiren kutsallara ve öğretilere sıkıca sarılmaya, tanımaya, akılla çözüp, manayı kavramaya davet ediyorum...
______________________________________________________
FARKLI GRUPLARDA YAPILAN ÖNEMLİ TARTIŞMA VE YORUMLAR
Deniz Meric Diyalektik materya,, metafizik kavraminin tam karşıt gorusu oldugundan, bilimsel bir dünya görüşünü dile getirir. bu nedenle sevgili mihrac hocamizin yukarida belirttigi gibi..''.Bilinci belirleyen sosyal varlıklardan ve bunların benim coğr...afyamdaki insan algısını nasıl şekillendirdiğinden söz ediyorum..''.. '' duyum yaratan hersey maddedir.'' tezini dogrulamistir.. sevgili mihrac hocam,ders niteligindeki makaleleriniz ve kendinize ozgu yorumlarinz yolumuzu aydinlatmaya devam edecektir.sizleri en icten kardeslik duygularimla selamliyorum, yureginize saglik hocam...
______________________________________
Şekip Mansuroğlu hayır,,,,'' duyum yaratan hersey maddedir''.mantığı kismi alanda kendini yitiriyor......ölen bir realiteye ben medet ummam....Bilgi bir algıdır...yani maddede değilken bile vardı...ruh, bir maddedir,,işte bu sav yerinde olacaktır..... Fakat... bizim bildiğimiz hareket ve güç yasalarına tabi sıradan bir madde olmayıp özel bir maddedir. Bu özel madde kendisi hareket etmese de bedenin eylemlerini belirleme ve kontrol etme gücüne sahiptir. Beden potansiyel olarak aktif, gerçekteyse hareketsizdir. Ancak ruhun yönetimiyle hareket eder ve eylemler gerçekleşir. Beden, ruh olmaksızın hiç bir şey ifade etmeyen yoğunlaşmış büyük bir enerji kütlesidir. Böylece ruhun var olduğunu kabul ediyor ve kendisi hareket etmediği halde tüm canlıların hareket etmesinin bir nedeni olduğunu savunuyor olmalıyız... Kütlesi olan şeyler dışındaki, şeylerin de ruhun gerçek olacağına inanıyor olabilirim.......ÖZEL MADDE RUHTUR..vucut değildir.......madde olan........
______________________________________
Mihrac Ural
Lenin'in “Marksizm ve Ampriyokirtisizm” adlı kitabında bu tanımı yapar ki, tanım materyalist felsefe açısından maddeye ilişkin varılan son tanım olarak bilinir. Zaten tanımın kendisi de neredeyse maddeyle duyumu birleştirecek kadar bir sınır çizgisine gelmiştir. Lenin "Duyum yaratan her şey maddedir" demekle sanırım ölüler için değil canlılarla ilgili bir tanım yapılmıştır; zira felsefenin amacı da insandır ... Buradan itibaren değerli Şekip Mansuroğlu kardeşim güzel bir özetleme yapmış oldunuz, "Bilgi bir algıdır... yani maddede değilken bile vardır... ruh, bir maddedir.." zaten onlarca makalemde de dile getirmeye çalıştığım şey, algının, bilginin düşünce ürünü olan her şeyin meddi gerçek yaratma özelliğidir. Herhangi bir inancın ya da düşüncenin yapılaştırdığı, maddi gerçeğe dönüştürdüğü her şey /(ibadet yeri, ritüelleri, araçları, vakitleri yaptırımları yasaları (şer-3i), tatil günleri (Cuma ya da Cumartesi ya da Pazar)/ yeniden dönüşüm yoluyla bilinç oluşturuyor ve bir sosyal-maddi varlık olarak oluşturduğu etkilerle de yeni maddi sonuçlar üretiyor.
Bu bütünlüğü üç kuşaktır ihmal eden ve orijinalitesinden kopan sol, kullanım tarihi bitmiş, doğduğu coğrafyada hiç bir zaman etkin olmamış ve hep marjinal kalmış teorileri taşıma suyla değirmen çevirir gibi ülkemize taşıyıp orijinalimizin üzerini örtmüştür. Bununla da kendini bitirmiş hiçbir varlık olamamıştır. Nispi anlamda kitleselleşebilenler ise bu yanlış konumdan nispi anlamda uzaklaşabilenler olmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesinde sol ülkemizdeki kadar kısır değildir, bir tek bağımsız milletvekili bile çıkaramaması bunu anlatmaya yeterlidir; Kürt hareketinin bu algılardan kopup kendi orijinalitesine sarılmasının güçlü sonuçları ise ortadadır
Sol bugün de “Yeni-Sol”, “Alternatif-Sol”, “Anarşizm” vb gibi kendi coğrafyasında hiçbir yer edinememiş düşün akımlarını bir kez daha ülkemize taşıyarak tarjedileri, komediye çevirmeye çalışmak ise artık zamanı geçmiş bir çabadır. Bu da felsefenin algı oluşturma, algının meddi etkiler yaratma denkleminde solun ne kadar tıkalı olduğunu göstermeye yeterlidir.
Bu nedenle sık sık bu görüşlerimi aktarmaya, bilincimizi belirleyen sosyal varlıkların, maddi gerçeklerin kendi yerelimize ait veriler olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Evrensele giderken bu basamaklar üzerinde yükselebileceğimizi ve halkımızla bu yolla bütünleşme şansını yakalayabileceğimizi anlatmaya çalışıyorum…
Diğer taraftan ruh konusunda bence temkinli kavramlar kullanmak gerek derim. Bunun için ben daha çok enerji kavramını tercih ediyorum. Enerji ise tartışmasız özgün bir maddedir ama maddedir. Işık hızına ulaşan bir maddenin daha fazla kuvvet almasıyla, hızının artmamasına karşın kütlesinin artması bile bunu yeterince açıklar. Enerji, atom ve atom altı parçacıkların, molekül ve gözle görülen madde gibi biçimleri sükun hallerine rağmen, inanılmaz bir enerji taşıyor olmaları ve bu enerjinin bir biçimde kendini ifade edebilmesi bunu ifade eder. Ben buna “ruh” demek yerine hep enerji demeyi tercih ettim. Enerjinin evrensel bütünlüğü ise bu gün bir tez haline gelmemiş olmasına rağmen, “İp Teorisi”yle uç verdiği bir birleşik kurama doğru gidildiği açıktır. Evrensel kuvvetlerin tek bir kuvvetin dalları olarak birleşmesi ise bir kez daha düşünce ile maddenin önceliksiz bir bütün olduğuna önemli bir bilimsel işaret olacaktır. Bu noktada enerji özel madde demenin de gereği kalmayacaktır o, vücut kadar maddi bir gerçektir ve karşılıklı etkileşim içinde insana dair yaşamsal her verinin içindedir.
Bu nedenle de kendi yerelimizin algılarını maddi bir gerçek olarak cevaplamamız gereklidir diyorum. Orijinaliteye dönüş, gerçeğe dönüştür, gerçek devrimci duruşa uzanıştır özgür olmak özgür davranmak ve kendi gerçekliğini dönüştürmektir diyorum…
Teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder