4 Kasım 2008 Salı
MARKS VE HEGEL
Yener ORKUNOĞLU
yorkunoglu@gmx.net
Sürekli olarak yalnızca güncel politikayla ilgilenmenin avantajları olduğu kadar dezavantajları da var. Dezavantajlar kendini şöyle gösterir: Gazete bilgilerine dayanarak ‘teoriler’ üreten lafazan tipler ortaya çıkar. Güncel olaylar içinde yönünü bulamaz hale gelen lafazanlar güncelliğin çukuruna düştüklerinden, ufukları sınırlı hale gelir. Böylesi lafazanların durumuna düşmemek için güncellikle araya belirli mesafe koymak gerekir.
Güncellik ile araya mesafe koymak demek, bir dünya görüşünün ışığında güncel olayları incelemek gerekir. Tutarlı bir dünya görüşüne gazete bilgisiyle ulaşılamayacağından, felsefe ve bilim tarihi ile yoğun bir şekilde ilgilenmek gerekir.
Bir dönem bizim gibi Marksistler’e şu gözle bakılırdı: ‘Nesli tükenmiş kelaynak kuşları.’ Marksizm’den bahsettiğinizde karşınızdakilerinin yüz hatlarından ‘hala var mısınız’ mesajlarını okuyabilirdiniz.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Marksizm’i terk edip gidenlerin sayısı öylesine arttı ki, Marksizm’i savunanlara belki de ‘kaçık’ gözüyle bakılıyordu. Burjuva ideologları, ‘Tarihin Sonu Geldi’ ve ‘Marx Öldü’ sloganlarıyla kapitalizmin ‘ebedi zafer’ kazandığını ileri sürdüler. O zaman Marksistler daha büyük bir yalnızlık yaşadılar. Neyse ki durum değişmeye başlıyor. Öldü dedikleri Marx, şimdi yeni bir rönesansını yaşıyor.
Marx hem çok övülen, hem de çok eleştirilen bir düşünür. Ama ne övenlerin ne de eleştirenlerin çoğunluğu Marx’ın önemli eseri Kapital’i okumuş değil. Ama şimdilerde Marx’a ilgi artıyor. Almanya’da Marx’ın Kapital’ini incelemek için gruplar oluşuyor. Öğrencilerin ve sendikaların Marx’a ilgisi artıyor. Marx’a ilginin artmasının elbette nedenleri var. Kapitalizmi göklere çıkaran liberal teoriler inandırıcılığını sürekli yitirmektedir. Diğer yandan bir çok insan Marx’ın kapitalizm analizinin hala güncel olduğunu daha sık dillendirmektedir.
Almanya’da tanınmış siyasal bilimci Elmar Altvater, 2005 yılında yazdığı, ’Bildiğimiz Kapitalizmin Sonu’ adlı kitabında kapitalizmin aşılması gerektiğini vurgular. Altvater, Marx’ın‚ sanal (fiktif) sermaye’ kavramının günümüzde yaşanan mali krizleri anlamayı mümkün kıldığını yazmaktadır. Ama göze batmayan, ama ilgili olanların dikkatini çeken bir gelişme daha var. Sadece Marx’a karşı değil, Hegel’e karşı da bir ilgi son yıllarda sürekli artma eğilimindedir.
Hegel felsefesi, farklı ve birbirine zıt olan yorumlara yol açan bir felsefedir. Örneğin ünlü Rus düşünür Herzen, ‘Hegel’in felsefesi devrimin cebiridir’ derken, eski bir Hegelci olan R. Haym ‘Hegel felsefesi restorasyon felsefesidir’ der. Rosankranz ise, ‘Hegel prusya gericiliğinin teorisyeni’ olarak değerlendirir.
Ne var ki, Hegel hakkındaki ‘Hegel Prusya gericiliğinin filozofudur’ şeklinde uzun zaman hüküm süren tek-yanlı yorum yavaş yavaş değişmektedir. Nihayet Son yıllarda Hegel felsefesinde yapılan araştırmalar bir şeye dikkat çekiyor: Hegel’in hukuk felsefesinin özü, burjuva toplumunu ve onun sorunlarını konu edinen bir sosyal felsefedir.
Hegel, burjuva toplumunun sorunlarını hukuk felsefesine yansıtır. Burjuva toplumunu analiz eden Hegel, zenginleşme ve yoksullaşmanın birlikte yürüdüğüne dikkat çeker. İç çelişkileri sonucu ‘kapitalizmin kendini aşmaya’ yönelik eğilimler taşıdığını vurgular.
Hegel felsefesini incelemek önem kazanmaktadır. Lenin, ’Hegel anlaşılmadan Marx anlaşılamaz’ diyordu ve Hegel felsefesinin materyalist açıdan incelenmesini öneriyordu: ’Marksizm’in Bayrağı Altında dergisi çalışanları, Marks'ın somut bir biçimde hem Kapital'inde, hem de tarihsel ve politik yazılarında büyük bir başarıyla kullandığı diyalektiğin, Hegel diyalektiğinin, sistematik, materyalist açılardan yönlendirilmiş bir çalışmasını örgütlemelidirler... Marks'ın materyalist biçimde ele aldığı Hegel diyalektiğinin kullanımına dayanarak, bu diyalektiği bütün yönleriyle işleyebiliriz ve işlemeliyiz.’
Marx-Engels ve Lenin, Hegel felsefesinin devrimci yanlarına dikkat çektiler. Geçmişte dünya Marksist hareketi ekonomik ve siyasal alana ağırlık verirken, felsefi alana yeterince önem vermedi. Oysa Lenin’in de vurguladığı gibi sağlam felsefi temeller olmadan, burjuva düşüncelerinin etkilerine ve burjuva görüşlere karşı mücadelede sosyalistlerin bağımsız varlıklarını korumaları mümkün değildir.
Marksist hareketin Hegel felsefesine yönelik geniş eleştirisi yoktur. Marx’ın Hegel felsefesi konusunda eleştirileri de toplam bir kaç sayfayı geçmez. Marx, Hegel’den ne aldı? Marx ve Hegel felsefesi arasındaki fark nedir? Hegel felsefesini tersine çevirmek ne demektir? Hegel felsefesini tersine çevirme nasıl sonuçlar doğurmuştur? Bu sorulara cevap arayacağız.
Not. Haftaya yazma olanağım olmayacak. İstanbul’daki Tüyap Kitap Fuarı’na gidiyorum. İnsancıl Dergisi’nin düzenlediği Marksizmin Güncelliği paneline konuşmacı olarak davetliyim.
yorkunoglu@gmx.net
Sürekli olarak yalnızca güncel politikayla ilgilenmenin avantajları olduğu kadar dezavantajları da var. Dezavantajlar kendini şöyle gösterir: Gazete bilgilerine dayanarak ‘teoriler’ üreten lafazan tipler ortaya çıkar. Güncel olaylar içinde yönünü bulamaz hale gelen lafazanlar güncelliğin çukuruna düştüklerinden, ufukları sınırlı hale gelir. Böylesi lafazanların durumuna düşmemek için güncellikle araya belirli mesafe koymak gerekir.
Güncellik ile araya mesafe koymak demek, bir dünya görüşünün ışığında güncel olayları incelemek gerekir. Tutarlı bir dünya görüşüne gazete bilgisiyle ulaşılamayacağından, felsefe ve bilim tarihi ile yoğun bir şekilde ilgilenmek gerekir.
Bir dönem bizim gibi Marksistler’e şu gözle bakılırdı: ‘Nesli tükenmiş kelaynak kuşları.’ Marksizm’den bahsettiğinizde karşınızdakilerinin yüz hatlarından ‘hala var mısınız’ mesajlarını okuyabilirdiniz.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Marksizm’i terk edip gidenlerin sayısı öylesine arttı ki, Marksizm’i savunanlara belki de ‘kaçık’ gözüyle bakılıyordu. Burjuva ideologları, ‘Tarihin Sonu Geldi’ ve ‘Marx Öldü’ sloganlarıyla kapitalizmin ‘ebedi zafer’ kazandığını ileri sürdüler. O zaman Marksistler daha büyük bir yalnızlık yaşadılar. Neyse ki durum değişmeye başlıyor. Öldü dedikleri Marx, şimdi yeni bir rönesansını yaşıyor.
Marx hem çok övülen, hem de çok eleştirilen bir düşünür. Ama ne övenlerin ne de eleştirenlerin çoğunluğu Marx’ın önemli eseri Kapital’i okumuş değil. Ama şimdilerde Marx’a ilgi artıyor. Almanya’da Marx’ın Kapital’ini incelemek için gruplar oluşuyor. Öğrencilerin ve sendikaların Marx’a ilgisi artıyor. Marx’a ilginin artmasının elbette nedenleri var. Kapitalizmi göklere çıkaran liberal teoriler inandırıcılığını sürekli yitirmektedir. Diğer yandan bir çok insan Marx’ın kapitalizm analizinin hala güncel olduğunu daha sık dillendirmektedir.
Almanya’da tanınmış siyasal bilimci Elmar Altvater, 2005 yılında yazdığı, ’Bildiğimiz Kapitalizmin Sonu’ adlı kitabında kapitalizmin aşılması gerektiğini vurgular. Altvater, Marx’ın‚ sanal (fiktif) sermaye’ kavramının günümüzde yaşanan mali krizleri anlamayı mümkün kıldığını yazmaktadır. Ama göze batmayan, ama ilgili olanların dikkatini çeken bir gelişme daha var. Sadece Marx’a karşı değil, Hegel’e karşı da bir ilgi son yıllarda sürekli artma eğilimindedir.
Hegel felsefesi, farklı ve birbirine zıt olan yorumlara yol açan bir felsefedir. Örneğin ünlü Rus düşünür Herzen, ‘Hegel’in felsefesi devrimin cebiridir’ derken, eski bir Hegelci olan R. Haym ‘Hegel felsefesi restorasyon felsefesidir’ der. Rosankranz ise, ‘Hegel prusya gericiliğinin teorisyeni’ olarak değerlendirir.
Ne var ki, Hegel hakkındaki ‘Hegel Prusya gericiliğinin filozofudur’ şeklinde uzun zaman hüküm süren tek-yanlı yorum yavaş yavaş değişmektedir. Nihayet Son yıllarda Hegel felsefesinde yapılan araştırmalar bir şeye dikkat çekiyor: Hegel’in hukuk felsefesinin özü, burjuva toplumunu ve onun sorunlarını konu edinen bir sosyal felsefedir.
Hegel, burjuva toplumunun sorunlarını hukuk felsefesine yansıtır. Burjuva toplumunu analiz eden Hegel, zenginleşme ve yoksullaşmanın birlikte yürüdüğüne dikkat çeker. İç çelişkileri sonucu ‘kapitalizmin kendini aşmaya’ yönelik eğilimler taşıdığını vurgular.
Hegel felsefesini incelemek önem kazanmaktadır. Lenin, ’Hegel anlaşılmadan Marx anlaşılamaz’ diyordu ve Hegel felsefesinin materyalist açıdan incelenmesini öneriyordu: ’Marksizm’in Bayrağı Altında dergisi çalışanları, Marks'ın somut bir biçimde hem Kapital'inde, hem de tarihsel ve politik yazılarında büyük bir başarıyla kullandığı diyalektiğin, Hegel diyalektiğinin, sistematik, materyalist açılardan yönlendirilmiş bir çalışmasını örgütlemelidirler... Marks'ın materyalist biçimde ele aldığı Hegel diyalektiğinin kullanımına dayanarak, bu diyalektiği bütün yönleriyle işleyebiliriz ve işlemeliyiz.’
Marx-Engels ve Lenin, Hegel felsefesinin devrimci yanlarına dikkat çektiler. Geçmişte dünya Marksist hareketi ekonomik ve siyasal alana ağırlık verirken, felsefi alana yeterince önem vermedi. Oysa Lenin’in de vurguladığı gibi sağlam felsefi temeller olmadan, burjuva düşüncelerinin etkilerine ve burjuva görüşlere karşı mücadelede sosyalistlerin bağımsız varlıklarını korumaları mümkün değildir.
Marksist hareketin Hegel felsefesine yönelik geniş eleştirisi yoktur. Marx’ın Hegel felsefesi konusunda eleştirileri de toplam bir kaç sayfayı geçmez. Marx, Hegel’den ne aldı? Marx ve Hegel felsefesi arasındaki fark nedir? Hegel felsefesini tersine çevirmek ne demektir? Hegel felsefesini tersine çevirme nasıl sonuçlar doğurmuştur? Bu sorulara cevap arayacağız.
Not. Haftaya yazma olanağım olmayacak. İstanbul’daki Tüyap Kitap Fuarı’na gidiyorum. İnsancıl Dergisi’nin düzenlediği Marksizmin Güncelliği paneline konuşmacı olarak davetliyim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder