2 Mayıs 2008 Cuma
1 Mayıs; devletin-polisin bayramı!
Ali Barış Kurt
Devlet ve orantı tanımayan 'cengaver' kollukları geleneksel tahammülsüz zihniyetini, böylece AKP de 'demokrasi' çığırtkanlığının geçersizliğini, 'kendine müslüman' kaldığını dün, '31 yıl sonra dün' birkez daha seyre sundular.Çok sayıda ülkede renkli balonlarla çocuk bayramı masumluğunda, hükümet karşıtı pankartlarla günün anlamlı havasıyla kutlanan İşçinin-Emekçinin Bayramı 1 Mayıs, Türkiye'de her yıl olduğu gibi 2008'de de üretenlere zehir edildi.En fazlayı hakedenlerin en fazla ter dökenler olduğunu gözardı eden insafsızlar ile patronlardan yana politikayı seçen işbirlikçiler ve karşıdevrimci oligarşinin hizmetkarları da fiziksel azgınlığıyla, Taksim hedefini önlemek yolunda eşitlikçilere yönelik türlü çirkefliklere başvurmaktan geri durmadılar. Emeğinin hakkını isteyenlerin, çalıştığı koşulların iyileşmesini dillendirenlerin ağızlarını kapattılar, yaşlarını önemsemeden her yakaladıkları işçiyi tazyikli sularla hapis aldılar.. yumruk ve zafer işaretli ellere rastladıkça kırmızı rengi gören boğalar misali vahşileştiler. Belleri silahsız, elleri sopasız grupların üzerine tanklar sürmekten çekinmediler. Çatışmada dahi EŞİT davranmayı öğrenemediler; taşlara bombalarla karşılık oldular!
Lösemili çocuklara gaz bombası
Hastaneye (Şişli Etfal-Acil Servisi ve Lösemili çocukların bulunduğu bölgeye) dahi gaz bombası atacak kadar merhamet yoksunu davranan polisler, geçen yıl olduğu gibi bu kez de bir kafenin bahçesindeki çiftten erkek olanı sevgilisinin gözleri önünde copladılar. Üstün, güç bende görünmek uğrunda ardı sıra evrensel ahlakları çiğnediler. Eşinin yanında şiddete maruz kalan insan psikolojisinin ne denli etkileneceğini sezmek için profesör olmaya gerek yok; empati kurmak yetecektir.Ancak uygulamacı gafillerin psikolojileri de analiz edilse, açıkça hasta ruhlu çıkacakları maktudur. Şiddete bu dozda aşık his içindekilerin, normal olduklarını savunmaktan korkuyorum. Oysa onlar, en patetik koruyucu konumuyla, sözde halkın güvenliğini sağlamakla görevli tek güvenilecekler! Halk işçidir, emekçidir; üretendendir. 'Güvenlik görevlileri'yse salt burjuvazinin faydasına iş görmek dışına çıkamaz haldeler. Bundan da memnun tattalar. Dönemlik deşarj modundalar.
Faşist Güler: 1 Mayıs kimsenin tekelinde değil!
Lakin işçilerin iyiliği namına bedel ödemişçe konuşan Muammer Güler'in penceresinden meydanlarda sorunlu bir hadise görünmüyordu. Güler'e göre polis, 'gerekeni' yerine getirmiş ve bunu en asgari baskıyla sağlamıştı. Zaten Güler'e göre 1 Mayıs kimsenin tekelinde olamaz ve sendika da işçileri temsil edemezmiş! Nerdeyse ''1 Mayıs bizimdir bizim kalacak'' diyecek olan faşist Güler'e göre işçileri temsil edecek olan da, sanırız işçiyi ayak takımı kabul eden AKP'dir! Zira Güler, 'Kanunun verdiği yetkileri kullanıyorum' derken de, gücü kimden aldığını, pişkinliğinin kahramanlarını açıkça tanıtıyordu.
Sorumlu AKP'dir
Öyle ki, 1 Mayıs'ın tarihsel valörüne vurgu yapan emekçilere 'terörist' avlıyorca azami güç kullanan polisin, deyim yerindeyse elini kolunu sallayarak gerçekleştirdiği bu coşkunluğuna zemin hazırlayanların; Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'ndan ve sınır ötesi operasyonlara yeşil ışık yakanlardan, son olarak da 'ayak takımı' terbiyesizliğiyle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) haksızlığından hatırlanmaları gerekir!
Ayakların baş olmasını 'kıyamet dönemi' gören zihniyetin, ayaklara karşı uygulanan her baskı ve zulümde yönlendirici etkisi olduğu yadsınamaz. 'Kıyamet dönemi'ni -kapitalistlerin ve komprador burjuvazinin proletarya diktatörlüğüne koyduğu isim olsa gerek- getirmemek maksatında tüm yolları mübah bilen gerici AKP zihniyeti, 2008 1 Mayısı'nın baş sorumlusudur! Taksim'i içiboş günlerde tacizcilere, alkoliklere açmaktan bile üşenmeyenler, emekçinin 31 yıl önce yaşanan faşizme karşı yitirdikleri 37 sınıf arkadaşlarına karanfil atmalarına dahi katlanamıyorsa, 77'nin kanlı gününün hesabını kendilerinin vermesi gerektiğindendir! 37 şehidin sorumluları kendileridir ve bu yüzleşmeden, bu anımsamadan ürkerek tekrar yasakçılığa el atmışlardır! Ötesi bahanedir.
AKP ile mücadele
AKP, 'demokratlığının' başörtü yasağı gibi (yasak kalkmalıdır, ama AKP ile değil) din ilgili mevzular dışında işlemediğini gün be gün teyitlemeye devam ediyor. Özelleştirmeci, 'babalar gibi satıcı' 'baş takımı' AKP'ye karşı mücadele vermek, devran dönene kadar işçinin, devrimcinin has farzıdır. AKP'yi milliyetçi-ırkçı politikalardan soyut sanıp ılımlı bulmak aldanmalardandır. Sınır ötesine onay çıkaran, polisin orantısız gücünü yasallaştıran bir parti; bu kavramlardan uzak değildir, davranamaz. AKP ırkçılaşmıştır, cinsiyetçidir, dincidir, emperyalistlerin ülkedeki mühim uzantısıdır! Zaten açık tradisyonu da, güncel politikaları da bu statülerinin hakkını vermekten geri kalmıyor. AKP ile savaşmak aydınlık yarının çaresidir!
Hayat TV'ye teşekkürler
Öyle ülke ki, en masumu, en haklısı gün gelir mutlaka 'terörist', 'provokatör' diye 'haber' olur. Zira burjuva Türk medyasının ilkesi, devletin-hükümetin sözcülüğüyle, onların talimatıyla 'haber' yapmakla çizili. Yani eleştiriyi hakeden bir ölçüleri de bulunmadığından, esgeçelim.Emekçilerin biricik yayını Hayat Televizyonu ise 1 Mayıs'ta izlenebilir tek kanaldı. An an 1 Mayıs gelişmelerini objektif ve emekten yana ruhuyla paylaşan Hayat Tv'ye teşekkürler. Hayat'a sahip çıkalım!
Bugün daha kardeşiz...
Ege'deki etkinliklere katıldığımdan, maalesef Taksim yolculuğuna çıkamadım. Taksim'e yürüyen bir arkadaşımı telefonla aradığımda duyduğum kadın-erkek karışık sesleriyse, devrimci yüreklerin gurur vesilesiydi: ''Vurun ulan vurun, bir gidip bin geliriz'', ''Bu gün bizim, size bırakmayacağız'', ''Baran yoldaşı aldılar, yürüyün üstlerine '', ''Omuz omuza verin arkadaşlar'', ''Yoldaşlar sakın grup ayrımına gitmeyin, bugün hepimiz daha kardeşiz''...
Genel istatistik:
Polisin kullandığı gaz bombası sayısı; 5 bin. Gözaltına alınan eylemci sayısı; 2 bin 800 kişi. Yaralı sayısı; 100'e yakın.
Gaz bombasının etkileri
Gaz bombalarının akut etkileri arasında gözlerde ağrı, yanma hissi, aşırı göz yaşarması, gözkapaklarının kapanması, görme problemleri, deride kızarıklık, dermatit, egzema, baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, pulmoner ödem, akut solunum yetmezliği, hipotansiyon, göğüs ağrısı gibi rahatsızlıklar baş gösteriyor.Eğer maruz kalan kişilerin astım, kronik akciğer hastalığı, hipertansiyon veya kardiyovasküler hastalığı varsa bu semptomlar çok daha belirgin görülüyor. 30'lu yaşlardaki insanlarda ise bazı ciddi riskleri beraberinde getiriyor. Ayrıca bu maddelerin, uzun dönemde kansere ve doğum defektlerine yol açabilecek kromozomal bozukluklara neden olabileceği de ihtimaller arasında.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder