14 Eylül 2012 Cuma
MİHRAC URAL'IN BBC RÖPORTAJI
Mihrac Ural’la BBC’nin yaptığı röportaj;
“Suriye'de isyancılara karşı savaşan
Türkiyeliler”
Mahmut Hamsici
BBC Türkçe
Suriye'de yaşanan
gelişmelerin, önemli oranda Arap nüfusa sahip Hatay ve çevresindeki yansımaları
son dönemde Türkiye basınında geniş yer buldu.
Bazı basın organları
yerel halkın, Beşar Esad yönetimi karşıtı isyancıların Hatay'daki varlığından
rahatsız olmasını öne çıkarırken bazılarıysa ortada bir rahatsızlığın değil,
Esad yanlılarının kışkırtmalarının olduğunu öne sürdü.
Hatay'da son dönemde
gerçekleştirilen iki önemli etkinlik de farklı basın organları tarafından bu
iki farklı tavır doğrultusunda değerlendirildi.
25-26 Ağustos'ta
Hatay'a bağlı Yeşilpınar Belediyesi tarafından düzenlenen 'Barışa Çığlık'
etkinliğiyle, 1 Eylül'deki barış mitingini, kimi basın organları Suriye'deki
savaşa tepki olarak kamuoyuna yansıtırken kimileriyse provokasyon olarak
aktardı.
Yeni Şafak ve Sabah onu
manşetlerine taşımıştı
Bu ikinci kesimdeki
basın oranlarından Yeni Şafak ve Sabah gazeteleri,
manşetten verdikleri haberlerde 'bu provokasyonları THKP-C (Türkiye Halk
Kurtuluş Partisi Cephesi) Acilciler örgütünün lideri Mihraç Ural yürütüyor'
iddiasında bulundu.
Bu haberler Hatay’da
Suriyeli muhaliflerin sokaklarda karşılıklar çıkardığı ve halın da bundan tedirgin
olduğu yönündeki haberlerle, içinde muhaliflere silahlı eğitim verildiği iddia
edilen Apaydınlar kampıyla ilgili olarak Türkiye basınında yayımlanan haberleri
takiben yayımlandı.
BBC Türkçe'nin Suriye
üzerinden telefonla ulaştığı Mihraç Ural, hakkındaki suçlamaları yanıtlamanın
yanısıra kendisinin aktif olarak yer aldığını söylediği çatışma alanına ilişkin
gözlemlerini ve içinde yer aldığı yeni örgütü Mukaveme Suriye'yi anlattı.
'Lazkiye'deyim, 32
yıldır Hatay'a gelmedim'
Ural, Alevileri kışkırttığı
ve Hatay'a gelip gittiği iddialarını yalanlarken, 'Lazkiye'de olduğunu', 32
yıldır da Hatay'a ayak basmadığını, Türkiye'ye dönmek istediğini, ancak
hakkındaki soruşturmaların zamanaşımından düşmesini önlemek için sürekli
davalar açıldığı için dönemediğini belirtiyor.
Suriye istihbarat
teşkilatı El Muhaberat'a yakın olduğu iddialarını da reddeden Ural, "Tam
tersine Suriye zaman zaman bize baskı yaptı, 'Türkiye bizim komşumuz, bu
topraklardan Suriye'ye zarar veremezsiniz' dedi. Ve biz sorumluluklarımızı
üstlenmek için zaman zaman Suriye'nin dış politikasını zorlayan işlere
kalkıştık çünkü halkımızı yalnız bırakmayacaktık" diyor.
Ural, Suriye'de rejimin
sıkı bir savunucusu izlenimi verdiği konusunda ise, durumun pek de göründüğü
gibi olmadığını söylüyor.
Anlattıklarına göre,
Suriye kendisini dört kez tutuklamış.
1999'da Öcalan
Suriye'yi terkettikten sonra Türkiye'nin talebi üzerine tutuklandıktan sonra
bir yıl hücrede kaldığını söylüyor.
2000'de hücreden
çıkttığını ama "Türkiye'yle biz bugün dostuz. Artık Türkiye'ye karşı
topraklarımızdan herhangi bir yanlış istemiyoruz" uyarısına maruz
kaldığını anlatıyor.
'Apo'yla 19 yıl
birlikte yaşadım'
Öcalan'la yakın bağına
ilişkin haberler, Ural'ın yalanlamadığı iddialardan.
"Apo'yla 19 yıl
boyunca Suriye'de birlikte yaşadım'' diyor Öcalan için ve ''Aynı sofrada yedik,
aynı evde yatıp kalktık. Dünyada tanıdığım en az milliyetçi olan adamıdır''
diye kendisinden bahsediyor, 'bölücü' olmadığını savunuyor Öcalan'ın.
Bölünme konusu, başka
bir bağlamda, ama bu kez de Nusayrileri hedef alan bir suçlamayla gündeme
gelmişti.
'Alevi devleti iddiası
cahillik'
AKP Gaziantep
milletvekillerinden Şamil Tayyar, Hatay ve civarında Suriye'ye olası müdahaleye
karşı çıkanları ve bu yöndeki protesto gösterilerini Nusayri devleti kurma
planlarının bir parçası olarak nitelemişti.
Ural, iddiayı en basit
ifadeyle coğrafya ve kültür bilmemek olarak değerlendiriyor ve "Bunu iddia
etmek cahilliktir. Asi nehrinin geçtiği bütün ova, Sünni ovasıdır. Aleviler
dağdan itibaren sahile doğru uzanırlar. Alevilerin dağın alt kısımlarıyla bir
ilgileri yok, bağlantıları yok. Dünyada en son olarak devlet kurmak isteyecek
birileri olursa onlar da Alevilerdir. Alevilikte şeriatçılık yoktur. Alevilik
insan merkezli evrimci bir inanç topluluğudur. Şeriat ne anlama gelir? Kanun
yapmak, yani anayasa... Peki yeryüzünde bir akıllı var mıdır ki şeriat yapınca
savcı, kolluk kuvveti cezaevi olmadan yönetebilsin? Oysa Alevi'nin böyle bir
derdi yok. Alevi'nin derdi Tanrısına, insana hürmet etmektir, saygı göstermektir.
Böylesine Sünni bir şeriat algısı olmayanbir topluluğun devlet kurma iddiası
olamaz'' görüşünü dile getiriyor.
'THKP-C Acilciler
örgütünün genel sekreteriyim'
THKP-CAcilciler, Mahir
Çayan ve arkadaşlarının kurduğu THKP-C örgütünün, hemen hemen tüm liderlerinin
1972’de Kızıldere olayında öldürülmesini takip eden yıllarda bu hareketi
izleyerek kurulan örgütlerden biriydi.
Silahlı mücadeleyi
benimseyen örgüt, çıkışında yayımladığı ‘Türkiye Devriminin Acil Sorunları’
broşürü nedeniyle THKP-C Acilciler adıyla anıldı.
Ural, Türkiye'de bazı
yayın organlarında gündeme getirilen ‘Acilciler’ bağını inkar etmiyor.
1986'da örgütün genel
sekreterliğine getirildiğini, Soğuk Savaş’ın bitimine paralel bir şekilde
siyasi evrilmenin yaşandığını anlatıyor.
''Bu siyasi evrimin
sonucunda Acilciler örgütü barışçı, demokratik mücadeleyi esas alan bir yol
izlemeye çalıştı. 22 yıldır Acilciler örgütü, dünyanın hiçbir yerinde ve
ülkemizde kayıtsız, şartsız bir biçimde herhangi bir silahlı mücadeleye
girişmedi. Ama halkımızın haklaı için hukuk çerçevesinde, bir demokrasi, hukuk,
insan hakları mücadelesi yürütmektedir" görüşlerini savunuyor Ural.
'Mukaveme Suriye'
sınırdan sızmalara karşı mücadele ediyor'
Ural, Suriye'de şu anda
faaliyette bulunan örgütün ise Acilciler olmadığını, 'yeni bir direniş
hareketi' olduğunu kaydediyor.
Mukaveme Suriye'’ adlı
hareketin kurucuları arasında Türkiyelilerin de bulunduğunu vurgulayan Ural,
örgütün özellikle ‘Türkiye'den ayrıldıktan sonra bölgede giden ve geri
dönemeyen Türkiyeli devrimcilerin öncülüğünde’ kurulduğunu aktarıyor.
''Türkiyeli Kürt,
Suriyeli Kürt, Türkiyeli Sünni, Suriyeli Sünni, Türkiyeli Şii, Suriyeli Şii,
Türkiyeli Arap, Suriyeli Arap hepimiz elbirliğiyle Mukaveme Suriye'yi inşa
ettik."
Ural'ın anlatımlarına
göre, hareket Suriye'nin içişlerine karışmıyor, muhalefetle de sorunları yok,
ama vatansever oldukları sürece.
Örgütün sınırdan
sızdırıldığını iddia ettiği yabancılara ve kendi ifadesiyle 'vatan hainlerine'
karşı bir mücadele çizgisine sahip olduğunu belirtip hareketin başında
kendisinin de bulunduğunu vurgularken, ''Mihraç Ural'ın başında bulunduğu
Mukaveme Suriye'nin savaşı bütün bölge halkı adına bir savaştır. Şu anda sadece
sınır bölgelerinde faaliyetteyiz" diyor.
'Adana, Hatay ve
Mersin'den gençler savaşmak için Suriye'ye gelmek istiyor'
Ural'ın bir iddiası da,
Adana'da Nusayri nüfusun yoğun olduğu Adana, Hatay ve Mersin'den gençlerin
bölgeye savaşmak için gitmeye çalıştıkları.
Bu iddiayı bağımsız
kaynaklarca doğrulamak mümkün değil.
Ural, bu gençleri geri
çevirdiklerini belirterek, şu görüşleri dile getiriyor: "Biz böyle bir
çağrı yapmadık. Gelip katılmak isteyen binler var. Bölgemizin sınırları suni
sınırlarla birbirinden ayrılmıştır. Bu harita gerçekçi bir harita değildir. Bu
haritanın yaşaması mümkün değildir. Biz hiç kimseye herhangi bir çağrı
yapmadık. Gelmek isteyenler sürekli heyetler göndererek yanımıza gelerek gelmek
istediklerini belirtiyorlar. Adana, Mersin, Hatay yörelerinden gençler arasında
çok yoğun bir talep var. Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve İsveç'ten buraya
gelmek için çok yoğun bir talep var. Yoğun olarak Arap Alevileri gelmek
istiyor, ama sadece onlar değil. Biz buna şu anda olumlu yanıt vermiyoruz.
Suriye halkı kendi gücüyle zafer kazanacaktır. Onlara bulunduğunuz ülkelerde
Suriye dostları olarak etkinliklere katılmanız yeterlidir diyoruz."
'Esad yönetimiyle resmi
ilişkimiz yok'
Ural, örgütün Esad
yönetimiyle ilişkisine ilişkin iddialarıysa yalanlıyor.
Ancak, örgüt üyelerinin
arkasında Beşar Esad posterleriyle çekilmiş görüntüleri hatırlatıldığında ise
''Biz burada tamamen halk komiteleri olarak varız. Bu, emperyalizme karşı tavır
alma refleksiyle ortaya çıkmış bir siyasi yapıdır ve bu siyasi yapı çok geniş
bir çevrede onay göremeye başladı. Ve devletin bize zaman zaman burada bunu
yapın, şurada şunu yapmayın gibi müdahalelerine karşı tavır aldığımızda halk da
bizim yanımızda oldu. Şu 2000'e yakın militanımız var. Bu örgüt, İdlib'in
ilçesi olan Serkin'den, Kesab'ın en uç noktasına kadar bu sınır boyundaki
sızmalara karşı savunma hareketi olarak yerini almaktadır" görüşünü
savunuyor.
31 Ağustos 2012 Cuma
Mihrac Ural - 31 Ağustos 2012 / Cuma - Lazkiye.
Siyasal mücadelem boyunca haksızlığa uğradım, yalan ve kurguların saldırısına maruz kaldım. Bu gün aynı senaryolar devam ediyor. Bu ahlaksız basın her zaman yalanların kurgu ve abartmaların basını provokasyonların basını oldu. Bunun için şaşırmadım. Ahlaksızlık üzerine kurulu bir basın başka bir şeyi başarması mümkün değil. Bu basın yalan adlı bir tanrıya tapıyor dini inançlarının esası budur. Bu açıdan hesap verecekleri merciinin sırat köprüsündeki kararına güveniyorlar. Oysa yeryüzünü ve göklerin gerçek kutsal güçleri, bunların tanrılarıyla savaş halindedir ve insanlığı barışı için inanç gücünü destekliyor. Yalan tanrılarının köleleri evveli yalan ahiri yalan bir bataklıkta gerçekleri çarpıtma abesiyle uğraşıyor.
YENİ ŞAFAK her zaman olduğu gibi karanlıkların basınıdır. ilkelliğin, gericiliğin insan haysiyeti ve onurunun karşısında olandır. Adımı sütunlarında konu ederken herkesin bildiği ya da kolayca öğrenebileceği gerçekleri bile pervasızca çarpıtmaktan çekinmiyor;
1)-Suriye'de Lazkiye'de yaşadığımı bilmeyen kimse yoktur ama onlar beni Fransa’da yaşıyor diye lanse ediyorlar.
2)- uzun yıllar olduğu gibi bu günlerde de ikametim dışında hiçbir yere gitmememe rağmen, Hatay’a eylem için geçtiğimi yazıyorlar.
3)- hayatım boyunca devlet dinilen yapılarla uzak yakın hiçbir ilişkim olmamasına rağmen, Suriye Mahabartıyla ilgili çabalarım olduğu yalanını iddia ediyorlar; doğrularım arkasında duran biri olarak Suriye dahil bir çok ülkede siyasi nedenlerle zindan yattığımı bilmemeyi tercih ediyorlar.
Bütün bu yalan makinesi on yıllardır çalıştırılıp duruyor. Bunun için bir itirafçı soysuz olan Engin Erkiner adlı polis işbirlikçisi ve MİT ajanı olan İbrahim Yalçın adlı biri bu yalanları bir provokasyon senaryosu olarak üretim basına pazarladıkları bilgisi elimize geçmiş bulunmaktadır. Bu açıdan bu yalanları önemsemediğimi Suriye’yi anti emperyalist direnişinde sonuna kadar savunacağımı, bu savunumu sadece Suriye topraklarında yürüttüğümü kamuoyuna deklare ederim.
30 Ağustos 2012 Perşembe
THKP-C (Acilciler) Basın Açıklaması 30 Ağustos 2012 / No: 44
THKP-C (Acilciler) Basın
Açıklaması 30 Ağustos 2012 / No:
44
BARIŞA OMUZ VERELİM
Barış insanın
doğasına en uygun ortamdır. İnsan toplumsal bir varlık olarak güven içinde
anlamlı bir yaşam sağlayabilir, uygarlıklar da bu ortamların ürünüdür. Rekabet
gelişmenin önemli bir verisi olsa da savaş rekabet değil tahriptir, üretmez. Yakar
ve yıkar.
İki yıla yakındır
bölgemizde savaş tamtamları çalıyor. Tüm savaşlar gibi bölgemizde kurgulanan
savaş kirli bir savaştır; sadece ölüm, gözyaşı, yıkım ve parçalanmayla sonuçlanacak
barbarlıktır. Böylesi bir yıkımı bölgenin hiçbir halkı hiç bir gerekçeyle kabul
etmez. Binlerce yılın komşuluk ilişkisi, kardeşlik ve barış erdemi içinde
yaşamış toplulukların, savaşla ilgili hiç bir girişme onay vermesi düşünülemez.
Savaş bir dayatmadır.
Bölgemize talan amaçlı çıkarlar için dıştan yapılan bir dayatmadır. Dünyanın
her köşesinde talan yapan emperyalist güçler bu dayatmanın kirli tarafıdır.
Erdoğan yönetimiyle; Katar, Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri gibi Arap
gericiliğini temsil eden ülkeler bu dayatmanın yerli uzantılarıdır. Ülkelerinde
barış içinde yaşayan farklılıkları, yer yer milliyet farklılıklarına, yer yer
din ve mezhep kışkırtmalarıyla kardeş kanına sürüklemektedirler. Kaos ve iç
savaş sonunda kimsenin kazanmadığı düşman kardeşler arenasında tek zararlı
taraf, birbirine kırdırılan kardeşler olacaktır. Bunun tek anlamı ise, barış ve
güvenli yaşamın katlidir.
Bölgemiz ve komşumuz
bu ağır süreçten geçerken evi camdan olan ülkemizin göreceği zarar korkunç bir
boyutta olacaktır. Bir yandan organik bağlarla örülü ilişkiler, diğer yandan
bölünmesi mümkün olmayan coğrafyaların etkisi altında savaş, ülkemizi bir
boydan bir boya kana bulayacak vahşet olarak ikame edilecektir. Enerji kaybı,
yaralı düşmek takati kesilmek savaşan kardeşlerin kaderi olurken, hükümranlık bu
savaşı körükleyen ve seyredenlere ait olacaktır. İstenen de budur.
Onlar yıkım istiyor,
ölüm istiyor, talan istiyor. Ama halklarımız barış ve güvenlik istiyor, gelecek
kuşakların barış içinde bir arada yaşama hakkını istiyor.
Bunun için ülkemizin
dört bir yanında SAVAŞA KARŞI BARIŞ panelleri, miting ve yürüyüşleri, basın
açıklamaları, bir vicdan sesi olarak yükseliyor. Antakya bu vicdanın adıdır.
Dünya şer güçleri bu küçük kenti, bu barış ve kardeşlik alanını cehenneme
çevirmek için, savaş ve istihbarat bürosu haline getirmek istiyor. Bölgenin
gerçek düellosu da bir biçimde burada başlıyor. Bu kentin önemi, yeryüzünün tüm
azılı katillerine karşı gösterdiği haklı refleksle anlam kazanıyor. Bu kadim Roma
kenti, evlatlarının duyarlı duruşuyla dünya şer güçlerine ve onların savaş
tamtamcılarına geçit vermeyeceğini böylece ilan ediyor.
Buradan çağrımız
bölgede savaşa karşı daha bir dirençle durmak için, tüm barış güçlerini daha
çok etkinlik yapmaya davet ediyoruz. Bu ülkemiz ve halklarımız için öncelikli
olan barış içinde bir arada yaşama için gereklidir.
THKP-C(Acilciler)
30 Ağustos
2012
24 Ağustos 2012 Cuma
HEPİMİZ ORADAYIZ...MİTİNGTEYİZ...
HEPİMİZ ORADAYIZ...MİTİNGTEYİZ...
Mihrac Ural - 24 Ağustos
2012 / Cuma
SAVAŞA KARŞI BARIŞ İÇİN...
SURİYE'Yİ KORUMAK, ÜLKEMİZİ KOLAMAK İÇİN, 26 AĞOSTOS 2012 / PAZAR GÜNÜ
ANTAKYA-YEŞİLPINAR (3AYNİL CAMUS) BELDESİNDE, MİTİNGTE OLACAĞIZ...
Ölüm örgülerinin gelip kapımıza
dayandığı bir koşulda kendimizi korumanın tek yolu komşumuz, ikinci
anavatanımız Suriye’de bilinçlice, haince ve vicdansızca kışkırtılap
desteklenin kıyımı durdurmak, savaşı engellemek gerek. Savaşa karşı barış
şiarını bu günün en gerçekçi çağrısı yapan da budur. Bunun adı acil
önlemdir.
Yeşilpınar Belediyesinin duyarlı
çabaları böylesi bir mitingide anlam bulmulmuştur. Hepimiz adına önemli hayati
bir önem kazanan bu girişim, bölgemiz olaylarına olduğu kadar ülkemizdeki
etkilerine karşıda duyarlıca bir davranıştır. Bu mitinge katılım aynı zamanda,
savaşa karşı kararlı bir tavır alıştır.
Unutulmasın ki, bir tehlike
anında hayvanlar bile kendince önlem alır, refleks gösterirler. İnsanlar bunu
bilinçle, önlem kadar savunma hazırlıklarıyla birlikte ele alırlar. İflas etmiş
dış politikaların sonucu, Erdoğan iktidarı, yeyüzü oranlamasına göre şehrimizde
m² başına düşen azılı katil sayığısını
birinci sıraya oturtmuştur. Bu durum önlem algılarımızı daha da kapsamlı hale
getirmemizi gerekli kılıyor. Bu miting, alacağımız
önlemlerin en demokratik olanı, en doğal, en haklı, en toplumsal ve en siyasal
olanıdır. Bu hakkı kullanmayanlar, eli kanlı şebekelerin kıyımı gelip
dayattığında kimseden hiç bir yardım beklemesinler.
Hiç bir gerekçe geçerli değildir,
hepimiz, çevremizle birlikte bu mitinge katılmayı görev sayacağız...
ÇAĞRI… ÇAĞRI.. HERKES MYDONOSE ÖNÜNDE TOPLANSIN…
BARIŞIN DİRENME GÜCÜ GENÇLERE DESTEK OLSUN; BU GÜN CUMA 24 Ağustos 2012 Saat:15:30..
En demokratik haklarını kullanan gençlerin savaşa karşı
barış için imza standını izinli olmasına
rağmen kırıp döken Erdoğan’ın Gülen
imamları komutasındaki polislerine bu gün cevap verilecektir… Gençlerimiz bunu
ısrarla dile getirdi kararlılıkla, dirençle, halkın haklı talebini sonu nereye
varırsa varsın dile getireceklerini ilan
etti…
Bu mücadelenin bir yiğidi, Antakya’nın onurlu devrimcilerine
yakışır bir dile, çağrısını dile getirdi…
BİRLİKTE OKUYALIM…
“Dün bizim "Suriye Türkiye Kardeştir, Savaşa
Hayır" "Terör Kampları Kapatılsın, Teröristler Sınırdışı
Edilsin" Pankartlı İmza Standımız Polisler Tarafından Dağıtıldı, Ben Ve
Bir Arkadaşım Gözaltına Alındık..
Bu gün Aynı Kararlılıkla Haykırmak Üzere 15:30'da Mydonose Önünde Buluşacağız”..
Bu duyarlı çağrıya tüm okurlarımın uymasını talep ediyorum.
Gençlerin çığlığı, yakın geleceğimizle, gelecek kuşaklarımızın yaşamıyla
yakından ilgidir. Bilmeyenlere uyarı olsun diye şunu söyşlemek abartılı
değildir; gençlerin bu çabası halkımızın yaşam hakkını koruma ve kolama çabasıdır.
Bilmeyen kalmadı, Antakya, kadim Roma kenti barış ve
uygarlık şehri bu gün yer yüzünün en çok azılı katil barındıran şehri olmuştur.
Bu bilinçlice yapılmış bir girişimdir; demlografik değişim için katil sürüleri
Suriye olayları ardından ortaya çıkacak gelişmelere bağlı kıyıma yönelecektir.
Savaş bunun zeminidir. Bunun için de savaşa hayır demek gerek.
Şehrimizi saran azılı katilerin, eli kanlı şebekelerin
Erdoğan yenitimince desteklenen Suriye’deki kanlı girişimleri bölgeyi savaş
eşiğine getirmiş bunu bilince çıkarmalıyız. Buna karşı duyarlı olmak gerek. Bu
savaş yıkımların en büyüğünü bölge halklarının
yaşamına dayatama amacı taşımaktadır. Bu yüzden, faşizan Polis jobuna
katlanmak, kurşundan da bombadan da daha kolaydır. Yarın olacak cehennemi
olayları önlemek için, küçük özverlere katlanmak bedel ödemenin en onurlu
yoludur.
Çağrımı bir kez daha ilan ediyorum. Bu gün herkes MYDONOSE
önünde saat :15:30 da toplansın barışın gücü gençlere destek versin…
SİZİNLE BİR HESABIM VAR BUNU BÖYLE BİLİN...
Mihrac Ural - 23 Ağustos
2012 Perşembe
ANTAKYAM, KADİM ROMA KENTİ. UYGARALIK VE BARIŞ
ŞEHRİ...
EVLATLARIN SAVAŞA KARŞI BARIŞI HAYKIRIYOR, SAVAŞ
TELLALLARI İKTİDAR OLMANIN HOYRATLIĞIYLA BASKI ÜZERİNE BASKI, SALDIRI ÜZERİNE
SALDIRI DÜZENLEYEREK BARIŞ STANDINI YIKIYOR, KIRIYOR DÖKÜYOR...
Bu bir siyasal yönetim tarzıdır.
Tarihte de öyle yapıp bu güne geldiler. Osmanlının devamı olmak Yeni-Osmanlı
olmak budur. Buna karşı tarihin her kesitinde halkın direnmesi olmuştur. Bu da
halkın haklı duruşunun refleksidir.
Bugünün verileri ve gelişmeler
çok farklı. Artık halk direnişi son sözü söylemeye yönelmiştir. Osmanlının yeni
versyonları bu kaderle yüzleşmekten kurtulamayacak.. Despotluk yıkılacak
demokrasi egemen olacaktır. Suriye
olayları bunun ilk kıvılcımı sayılabilir.. Bu aynı zamanda, tarihin kirli
cilveleriyle iki ayrı devlette yaşamaya mahkum edilen aynı halkın kader birliği
içindeki davranışını da içeriyor. Bölge siyasal yeniden dizayn sancıları
çekerken, halkın iradesi dış güçlerin kirli amaçlarla oluşan senaryolarına
karşı böylesi bir birlik içinde zafer kazanacaktır. Tarih hep öyle yazılmıştır,
haklı davaların sahipleri bu toprakların yerli halkı olarak kendi toprakları
üzerinde özgür ve demokratik koşullarda yaşayacaktır. Kazanacak olan da bu
güçtür. Kimse arada kalmasın, insan olmanın, yerli olmanın ölçütü ve vicdanı halkın yanında tutum almayı
gerektiriyor. Beklenen de budur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)